YAZARLARIMIZ
Dr. Mustafa Alpaslan
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
m.alpaslan@windowslive.com



Şirket Ortaklarının Şirketten Para Kullanmalarının Vergisel Sonuçları

Bilindiği üzere, şirket ortaklarının kendi şirketlerinden para çekmesi konusu uygulamada önemli bir sorun oluşturmaktadır. Uygulamada şirket ortakları kendi ortak oldukları şirketlerden belli başlı konularda para çekme hakkına sahiptirler. Bunlar, ortakların cari hesaplarına, para aktarma, ücret, huzur hakkı yoluyla para aktarma ayrıca kar payı ödemesi, avans kar dağıtımı şeklinde para aktarılması söz konusu olabilmektedir.

İşletme sahipleri işletme kasalarında bulunan paradan çeşitli yollarla para çıkışı yapabilirler. Bunlar avans kar dağıtımı, huzur hakkı ödemeleri, ortakların cari hesabına para aktarma vb. yollardır. Bunlara ayrıntılı bakacak olursak;

  1. Ortakların cari hesaplarına para aktarma: İşletme kasalarından ortakların şahsi hesaplarına para transferlerinde dikkat edilmesi gereken noktalar bulunmaktadır. Şahsi hesaplara transfer edilecek tutar şirket sermayesini geçmemeli, bu paranın şirkete iadesinin(huzur hakkı ödemeleri veya maaş şeklinde olabilir) yapılması gerekir. Bu tutar eğer oldukça yüksek bir meblağ ise; işletmenin alacağı faiziyle(adat) birlikte hesaplanıp buna KDV’li fatura düzenlenmesi zorunludur.
  2. 7000TL’lik kanuni limit nedir? : Burada dikkat edilmesi gereken diğer önemli nokta ise işletmelerin şahsi hesaplara yüklü tutarda ödeme yapmalarının önüne geçmek için belirlenmiş 459 sayılı VUK Genel Tebliğinde belirlenmiş olan 7000 TL olan kanuni sınır mevcuttur. Kasadan para çekilirken bu tutar aşılmamalıdır. Kasa sınırının aşılması durumunda özel usulsüzlük cezası kesilir (VUK mük. Mad. 355 ) ve çekilen tutarın yüzde 5’idir. Fakat unutulmaması gereken kasadan bankaya, bankadan kasaya yapılan para transferlerinde bu sınır yoktur. Yine aynı tebliğde belirtilmiş 7000 TL’lik kasa sınırı gerektirmeyen durumlarda vardır.

Buna göre;

a) 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda yer alan merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile bunlara ait döner sermaye işletmelerinin işlemlerine konu tahsilat ve ödemelerin,

b) 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununda tanımlanan sermaye piyasası aracı kurumlarında yapılan işlemlere konu tahsilat ve ödemelerin,

c) 11/8/1989 tarihli ve 20249 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 89/14391 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Kararda tanımlanan yetkili döviz müesseselerinin yapacakları döviz alım satım işlemlerine ilişkin tahsilat ve ödemelerin,

ç) Tapu sicil müdürlüklerinde gerçekleştirilen işlemler karşılığında yapılan tahsilat ve ödemelerin,

d) Noterlerde gerçekleştirilen işlemler karşılığında yapılan tahsilat ve ödemelerin,

e) 5018 sayılı Kanunda yer alan merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler ile bunların teşkil ettikleri birlikler, kanunla kurulan diğer kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait veya tabi olan veyahut bunlar tarafından kurulan ve işletilen müesseseler ile döner sermayeli kuruluşlar veya bunlara ait veya tabi diğer müesseseler tarafından yapılan ihale işlemlerine ilişkin yatırılması gereken teminat tutarlarına ilişkin tahsilat ve ödemelerin, aracı finansal kurumlar kanalıyla yapılması zorunluluğunun olmamasıdır.

Kısmi olarak yapılan ödemelerde 459 sıra nolu VUK Genel Tebliğinin 4.1.2. Kısım Kısım Yapılan Tahsilat ve Ödemeler başlığı altında “Tahsilat ve ödemeye konu işlem tutarının tevsik zorunluluğu kapsamında bu Tebliğin (4.1.) bölümünde belirlenen haddi aşması halinde, bedelin farklı tarihlerde kısım kısım ödenmesinde işlemin toplam tutarı dikkate alınacak ve her bir tahsilat ve ödeme, tevsik zorunluluğu kapsamında aracı finansal kurumlar kanalıyla gerçekleştirilecektir.” Şeklinde belirtilmiştir.

Buna bir örnek verecek olursak ; A işletmesi B işletmesine 31.12.2019’de 24000 TL lik bir fatura kesmiş ve ödemesi her ay 6000TL olarak yapılacak olsun. Bu durumda toplam tutara bakılır ve 7000TL’yi geçtiği için her ay yapılacak olan 6000 TL’lık ödeme banka aracılığıyla yapılır doğrudan kasa yoluyla yapılması mümkün değildir.

3) Huzur hakkı bordrosu ile para ödenmesi konusu : Firmalar düzenli olarak işletme ortaklarına para aktarmak istediklerinde bu usulü kullanabilirler. Burada önemli noktalar ise; huzur hakkı çıkışları üzerinde gelir ve damga vergileri hesaplanır, ana sözleşmede ya da işletmenin kararlarında belirtilmesi zorunludur, işletme eğer kurumlar vergisi ödüyor ise huzur hakkını brüt tutar üzerinden gider yazmalıdır. Huzur hakkı gelir vergisi dilimlerine göre vergilendirilir. Huzur hakkı alan şirket ortakları alınan huzur haklarının ücret sayılacağından eğer ikinci bir ücret alıyor ise ( emekli maaşları hariç ) Birden fazla işverenden kesinti yoluyla vergilendirilmiş ücret geliri elde eden ücretlilerden, birden sonraki işverenden aldıkları ücretlerin toplamı 40.000 TL’yi (2019 yılı had 2020 yılı için 49.000,00 TL ve Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinde yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutar) aşan ücretliler, Gelir vergisi beyannamesi vermek zorunda veya gelir vergisi beyanlarına eklemek zorundalardır. Burada diğer önemli bir husus ise elde edilen ücret gelirlerinin ikincisinin beyanı isteğe bağlıdır yani yüksek ücret geliri elden bir kişi bu yüksek geliri beyan etmek yerine düşük olanları tercih etmek suretiyle beyan edebilir.

4) Avans kar dağıtımı ile para aktarma: Bu usulde de,  yine işletmelerin düzenli para çıkışlarında kullandıkları bir usuldür. Buradaki önemli noktalar ise; avans kar dağıtımı için işletmenin kar ediyor olması, yıl sonunda çekilmiş olan tutarın ödenmesi, işletme genel kurulunda kar dağıtım kararını almış olması ve tutarın gider olarak yazılmaması gerekir. Avans kar dağıtımı gider yazılamayacağından eğer işletme kurumlar vergisi fazla değilse, bu usulü seçmek rasyonel bir karar olacaktır. Ayrıca gelir vergisi oranı avans kar dağıtımı ödemelerinde sabittir ve yüzde 15’dir. 193 sayılı Gelir Vergisi kanununun Vergi Tevkifatı başlıklı 94 üncü maddesinin 6/b-i bendine göre, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere dağıtılan kar paylarından, 2009/14592 sayılı Bakanlar Kurulu Kararınca % 15 stopaj kesintisi yapılır ve muhtasar beyannamesinde beyan edilir. Kar payı alan gerçek kişilerin elde ettiği gelirin yarısı vergiden istisnadır. 2019 yılı için elde edilen gelirin yarısı 40.000 TL yi aşıyor ise gelir vergisi beyanında bulunup gelirini beyan etmek zorundadır. Ayrıca beyannamesinden kar payı dağıtımı nedeni ile kesilen % 15 stopajın tamamını beyannamesinde mahsup edebilir kesintinin toplamı ödenecek vergiden yüksek ise bağlı olduğu vergi idaresinden iadesini nakden veya vergi borçlarına mahsubunu da isteyebilir. Kar payını alan tam mükellef gerçek kişiler ise Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının 1,2 ve 3 numaraları bentleri kapsamındaki menkul sermaye iratlarını, ilgili kanunun 22 nci maddesinin 3 numaraları bendinde belirtilen istisna hadleri ile Toplama Yapılmayan Haller başlıklı 86/1-c maddesini, 94 üncü maddeye göre tevkif edilen vergileri mahsup ederek beyan etmek zorundadır.

Buna göre,  kasadan para çıkışları çok önemli bir konu olmaktadır. Ayrıca bu çıkışların  kayıtlara uygun şekilde yapılması zorunludur. Bunların dışında işletmeler yıl sonunda artan kasa bakiyelerini sıfırlamak için başka hesaplara virman yapmayı tercih etmektedirler. Bu durum için özel usulsüzlük cezası kesilir ve bu oran kasadan yapılan toplam virman tutarının yüzde 5’i kadardır. (213 sayılı VUK mük. Mad. 355 )

Diğer taraftan, ödünç para işlemleri ticari faaliyet çerçevesinde gerçekleştiğinde ve aynı zamanda banka ve sigorta muameleleri vergisinin konusuna girmediği hallerde katma değer vergisinin konusuna girmektedir. Ödünç para üzerinden hesaplanan faizler de katma değer vergisinin matrahını teşkil etmektedir.

Ödünç para kullandırma işleminin aynı zamanda örtülü sermaye niteliğinde olması halinde katma değer vergisinin hesaplanması gerekip gerekmediği, uygulamada cevaplandırmaya muhtaç bir soru işaretidir. Aynı sorunun uzantısı ise örtülü sermaye faizi üzerinden hesaplanan katma değer vergisinin borç kullanan kurum tarafından indirim konusu yapılıp yapılmayacağıdır.

Örtülü sermaye faizi üzerinden hesaplanan katma değer vergisinin, borç veren mükelleflerin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirim konusu yapılamayacağı açıktır. Gerek KDVK’nun 30/d maddesi, gerek KDVK-60/2011-1 sayılı sirküler açıklaması ve gerekse de Vergi İdaresince verilen Özelgeler bu istikamettedir.

Örtülü sermaye faizinin genel hükümler çerçevesinde katma değer vergisinin konusuna girip girmediği hususu ise tartışmalı olup, Vergi İdaresinin örtülü sermaye faizini genel hükümler çerçevesinde katma değer vergisinin konusu içerisinde değerlendirdiği, yargı organlarının ise konuya ilişkin olarak farklı yönde kararlar verdiği uygulamada görülebilmektedir.

14.09.2020

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM