YAZARLARIMIZ
Rahmi Uygun
Yeminli Mali Müşavir
Köker Yeminli Mali Müşavirlik Bağımsız Denetim A.Ş.
Ortağı - Baş Denetçi



Bankalar ve Verilen Çekler, Ödeme Emirlerinin Dönem Sonu Envanter, Değerleme ve Muhasebe İşlemleri

I. GİRİŞ

Muhasebenin temel kavramlarından süreklilik kavramı işletmelerin kuruluş sözleşmelerinde aksine bir hüküm olmadıkça faaliyetlerinin sahipleri ve ortaklarının yaşam sürelerine bağlı olmaksızın sonsuza kadar süreceğini varsayar. İşletmelerin sonsuz kabul edilen ömürlerinin işletmeyi yönetenlerin başarı ve performanslarını ölçmek, aynı zamanda işletmenin verimliliğini ve etkenliğini değerlendirmek amacıyla belirli dönemlere bölünmesi ve her bir dönemin faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanması da dönemsellik kavramı olarak adlandırılır.

Aynı döneme ait hâsılat, gelir ve karların aynı döneme ait gider, maliyet ve zararlarla karşılaştırılması, gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmeleri bu kavramın gereğidir. Tahakkuk esası, gelirin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmesi ve hukuken talep edilebilir hale gelmesi şeklinde tanımlanabilir. Daha basit bir anlatımla tahakkuk esası, gelirlerin tahsil edilip edilmediğine giderlerin ise ödenip ödenmediğine bakılmaksızın doğdukları anda muhasebeleştirilmeleridir.

İşletmelerin sonsuz kabul edilen ömürlerinin belirli dönemlere bölünmesi ve her bir dönemin faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanabilmesi için, muhasebe süreci içinde dönem sonu işlemleri olarak adlandırılan bir takım kayıt ve değerleme işlemlerinin yapılması gerekir.

Türk muhasebe hukukunun temellerini oluşturan ve muhasebe uygulamalarına büyük ölçüde yön veren Türk Ticaret Kanunu ve Vergi Usul Kanununda dönem sonu işlemlerinin bütünü envanter sözcüğü ile açıklanmaya çalışılmıştır.

Muhasebe süreci açısından bakıldığında dönem sonu işlemleri, envanter işlemlerinden daha kapsamlı, envanteri de içine alan, finansal tabloların hazırlanmasından kapanış kayıtlarının yapılmasına kadar devam eden bir süreçtir. Envanter işlemleri işletmelerin varlık ve kaynaklarının tespiti ve tespit edilen bu kıymetlerin değerlemesi olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilir.

 

II. ENVANTER

Türk Dil Kurumunun yayınladığı Türkçe Sözlükte envanter “Bir ticaret kuruluşunun para, mal ve diğer varlıklarıyla genel olarak borçlu ve alacaklı durumlarını, nicelikleri ve değerleriyle ayrıntılı olarak gösterme, mal ve değerlere ait döküm” olarak tanımlanmıştır.

Türk Ticaret Kanununun 73. maddesinde envanter “Envanter çıkarmak; saymak, ölçmek, tartmak ve değerlendirmek suretiyle, bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları kat’ i bir şekilde ve müfredatlı olarak tespit etmektir. Mevcutlar, alacaklar ve borçlar işletmeye dâhil iktisadi kıymetleri ifade eder…” şeklinde tanımlanmıştır.

Envanter Vergi Usul Kanununun 186. maddesinde ise “Envanter çıkarmak, bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları saymak, ölçmek, tartmak ve değerlemek suretiyle kesin bir şekilde ve müfredatlı olarak tespit etmektir. Şu kadar ki ticari teamüle göre tartılması, sayılması ve ölçülmesi mutad olmayan malların değerleri tahminen tespit olunur…” biçiminde tanımlanmıştır.

II.1 Bankalar Hesabının Envanter İşlemleri

Bankalarla ilgili muhasebe dışı envanter çalışmaları, bankalardan alınan hesap özetleri(Ekstre) ile bankalar hesabının karşılaştırılması yoluyla yapılır. Arada fark varsa gerekli düzeltme kayıtları yapılarak bankalar hesabının kalanıyla banka mevcutları eşitlenir.

II. 2 Verilen Çekler ve Ödeme Emirlerinin Envanter İşlemleri

Verilen çekler ve ödeme emirlerinin muhasebe dışı fiili envanteri, çekler işletmenin elinde bulunmadığından fiziki olarak sayılarak yapılamaz. Kaydi tutarların doğru olup olmadığı belge incelemesi, çeklerin dip koçanlarının incelenmesi suretiyle gerçekleştirilir. Burada da envanter işlemleri sırasında dikkat edilmesi gereken husus teminata verilen çeklerin olup olmadığının belirlenmesidir. Böyle verilen çekler varsa bunların nazım hesaplarda takip edilmesi sağlanmalıdır. Dönem sonunda ileri tarihli çeklerin tespit edilip özün önceliği kavramı gereği bunların vadeli bir borç olarak değerlendirilip 321- Borç Senetleri Hesabına aktarılması sağlanmalıdır. Bu işlem yapılırken dönem sonu itibariyle bankada karşılığı olan fakat henüz bankadan çekilmemiş olan çek ve ödeme emirleri ise 321 Hesaba aktarılmayarak bankalar hesabını azaltıcı bir işlem olarak 103 hesapta bırakılmalıdır. Bu yönüyle 103- Verilen Çekler ve Ödeme Emirleri hesabı aktifi düzenleyici bir hesap olma fonksiyonunu yerine getirerek, bir varlık unsuru olan 102- Bankalar hesabını bilanço tarihindeki gerçek tutarına indirger. Bu sayede bilgi kullanıcıları işletmenin bilanço tarihindeki toplam banka mevcutlarıyla bu mevcutlar üzerindeki kısıtlamaları, yani bankalardaki mevduatın işletme tarafından özgürce kullanılabilecek, üzerinde her türlü tasarruf yapılabilecek miktarını görmüş olurlar.

 

III. DEĞERLEME

Bankalar ile verilen çekler ve ödeme emirlerinin değerleme işlemleri, muhasebe teorisi ve vergi kanunlarındaki değerleme hükümleri göz önünde bulundurularak açıklanmıştır.

III.1 Bankalar Hesabının Değerleme İşlemleri

Bankalar hesabında Türk Lirası ve yabancı para cinsinden açılmış vadeli ve vadesiz mevduatlar izlenir.

Türk Lirası cinsinden banka mevcutları mukayyet[1] değerleriyle değerlenir. Yabancı para cinsinden banka mevcutları ise dönem sonlarında Maliye Bakanlığınca yayınlanan ilgili döviz alış kuru ile değerlenirler. Bankalardaki döviz tevdiat hesapları, işletmelerin bankalar nezdindeki bir alacağını temsil ettiğinden bunlar efektif olarak kabul edilmezler ve döviz alış kurlarıyla değerlendirilirler.

 III.1.1Vadeli Mevduat Hesaplarının Değerleme İşlemleri

 Vadeli olarak açılan mevduat hesaplarının vadeleri, bilanço düzenleme tarihinde henüz dolmamışsa dönemsellik kavramı gereği hukuki ve ekonomik tasarruf[2] beklenmeden hesabın açıldığı tarihten bilanço düzenleme tarihine kadar olan kıst dönem faiz gelirlerinin hesaplanarak gelir tahakkuklarının yapılması gerekir. Dönemsellik kavramı ve muhasebe ilkeleri gereği yapılması gereken bu hesaplama VUK’nun 281. maddesinin 1.fıkrasında yer alan “Alacaklar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit alacaklar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır”  hükmüyle, vergi uygulamaları açısından da benimsenmiştir. Dolayısıyla vergi mevzuatı ile muhasebe teorisi arasında vadeli mevduat hesaplarının değerlemesinde bir fark yoktur.

Vadeli mevduatların kıst dönem işlemiş faiz gelirlerine isabet eden stopaj gelir vergisinin beyanname üzerinden hesaplanan gelir ve kurumlar vergisinden mahsup edilip edilemeyeceği hususuyla ilgili olarak Maliye Bakanlığınca yayınlanan 2000/2 Seri Numaralı Kurumlar Vergisi İç Genelgesinde aşağıdaki açıklama yapılmıştır.

“Vadesi değerleme gününden sonra olan repo ve ters repo işlemleri ile vadeli mevduat hesaplarına ilişkin olarak, değerleme gününe kadar tahakkuk eden ve ticari kazancın tespitinde gelir olarak dikkate alınan faiz tutarları üzerinden, ilgili dönem beyannamesinin verilmesi gereken sürenin sonuna kadar tevkif edilmiş olan verginin, beyannameye ithal edilen gelire isabet eden kısmı hesaplanan vergiden mahsup edilecektir.”

Bu açıklamalara göre vadesi bilanço gününden sonra ancak beyanname verme döneminden önce dolan vadeli mevduat hesaplarına ilişkin kıst olarak hesaplanıp gelir yazılan faizlere isabet eden stopaj gelir vergisi kesintileri beyanname üzerinden hesaplanan gelir veya kurumlar vergisinden mahsup edilebilecektir.

Ayrıca 67 Seri Numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde repo işlemlerinin de vadeli mevduatlar gibi değerlendirileceği açıklanmıştır. 

Repo işlemi, kısa dönemli bir menkul kıymetin belirli bir dönem sonunda ilk satıcısı tarafından geri alınmasını öngören bir satış işlemidir. Repoları diğer para piyasası araçlarından ayıran en belirgin özellik, bir menkul kıymetin gerçek vadesinin alıcı ve satıcının ihtiyaçlarını karşılamak için kısaltılmasıdır.

İşlemin özelliği bu olmakla birlikte ters repo[3] yapan işletmelerin amacı mevcut fonu bir süre bankada tutarak değerlendirmektir. Bu nedenle ve özün önceliği kavramı gereğince repo işlemlerinin mevduat gibi muhasebeleştirilmeleri gerekmektedir.[4]

Görüldüğü gibi repo işlemlerinin hangi hesap grubunda raporlanması gerektiği hakkında vergi mevzuatı ve muhasebe ilkeleri arasında fark bulunmamaktadır.

Dönem sonu değerlemesinde ise repo ve ters repoya konu menkul kıymetlerin her zaman menkul kıymeti geri almakla yükümlü olan tarafından Vergi Usul Kanununun 279 uncu maddesi çerçevesinde değerleme işlemine tabi tutulması gerekmektedir.

III.2 Verilen Çekler ve Ödeme Emirlerinin Değerleme İşlemleri

Türk Parası üzerinden düzenlenen verilen çekler ve ödeme emirleri yazılı(İtibari) değerleri, yabancı para üzerinden düzenlenen ve dönem sonu itibariyle ödenmemiş bulunan çekler ise Maliye Bakanlığınca yayımlanan döviz alış kuru ile değerlendirilerek bilanço günündeki Türk Lirası karşılıkları tespit edilir.

SPK düzenlemelerine tabi olan şirketlerin düzenledikleri çek ve ödeme emirlerinden bilanço tarihi itibariyle ödenmemiş olan ileri tarihli çeklerin vadeli bir borç olarak kabul edilerek reeskonta tabi tutulması zorunludur. Reeskont tutarları ticari kar veya zararın tespiti aşamasında gelir olarak dikkate alınıp, mali kar veya zararın tespiti aşamasında vergiye tabi olmayan bir gelir olarak matrahtan indirilmelidir

 

IV. BANKALAR VE VERİLEN ÇEKLER ÖDEME EMİRLERİNİN MUHASEBELEŞTİRİLMELERİ

Örnek1: Finansal tablolarını 3 aylık dönemler halinde düzenleyen Ege Turizm A.Ş atıl fonlarını değerlendirmek amacıyla 01-Kasım günü Ziraat Bankasında 50.000 TL tutarında 3 ay vadeli mevduat hesabı açtırıyor. Bankanın 3 aylık mevduatlara uyguladığı faiz oranının % 15 olduğu ve vade sonunda yatırılan paranın tahakkuk eden faiziyle birlikte tamamının bankadan çekildiğini varsaydığımızda, dönem sonunda ve vadenin dolduğu izleyen yılda yapılması gereken muhasebe kayıtları şu şekilde olacaktır.

Dönem sonunda yapılması gereken kayıt;

 

Vade sonunda yapılması gereken kayıt;      

 

3 Aylık Toplam Faiz                             50.000*15*90/36.500  = 1.849 

Önceki Dönem Gelir Tahakkuku   (-)                                      = 1.233

Dönem Faiz Geliri                                                                 =   616

 

            Örnek 2: İlk örneğimizdeki Ege Turizm A.Ş, çok uygun fiyatlı bir yatırım fırsatını değerlendirmek için vade sonunu beklemeden mevduat hesabını 11 Ocak günü bozduruyor. Bankanın vadesiz mevduat hesaplarına uyguladığı faiz oranının % 2 olduğunu varsaydığımızda, yapılacak kayıtlar aşağıdaki gibidir.

 

Geçmiş Dönem Sonunda Hesaplanan Vadeli Mevduat Faizi      =    1.233

Geçmiş Dönem Vadesiz Mevduat Faizi (-)                                =       164

Geçmiş Dönem İptal Edilecek Faiz                                          =    1.069          

 

            Örnek 3: İşletmenin verilen çekler ve ödeme emirleriyle ilgili dönem sonu envanter çalışmalarında, keşide (düzenleme) tarihleri izleyen yıla sarkan 173.000 TL tutarında ileri vadeli çek ile, keşide tarihleri 30 ve 31 Aralık günleri olup, banka hesabında karşılıkları olmasına rağmen bilanço tarihi itibariyle alacaklıları tarafından henüz bankaya ibraz edilmemiş 27.000 TL tutarında çek bulunduğu tespit ediliyor.    

Bu durumda yapılacak kayıt;

    

Düzenleme tarihleri 30 ve 31 Aralık günleri olan ancak bankada uygun karşılıkları olmasına rağmen 31 Aralık akşamına kadar alacaklıları tarafından bankaya ibraz edilerek tahsil edilmemiş bulunan 27.000 TL tutarındaki çeklerle ilgili olarak herhangi bir muhasebe kaydı yapılmaz. Bu tutar 31 Aralık tarihli bilançoda banka mevcutlarını azaltıcı bir unsur olarak bankalar hesabının altında eksi değerle yer alır ve işletmenin bankalardaki mevduat tutarının net değerleriyle gösterilmesini sağlar.

 

(*) KaraElmas Üniversitesi İBF Öğretim görevlisi

 

KAYNAKÇA

SEVİLENGÜL, Orhan;2005,Genel Muhasebe, Gazi Kitabevi, Ankara

213 Sayılı Vergi Usul Kanunu

6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu

67 Seri Numaralı Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği

2000/2 Seri Numaralı Kurumlar Vergisi Kanunu İç Genelgesi

1Seri Numaralı Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği

Seri XI, No= 1 Sermaye Piyasasında Mali Tablo ve Raporlara İlişkin İlke ve Kurallar Hakkında Tebliğ

 


[1] “Mukayyet değer, bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeridir.”(VUK. Mad.265)

[2] Hukuki tasarruf, gelirin sahibi tarafından talep edilebilir hale gelmesidir. Ekonomik tasarruf ise ödemeyi yapacak olan tarafından gelirin sahibinin emrine sunulmasıdır. Hukuki ve ekonomik tasarruf iç içedir.

[3] Ülkemizde uygulanış şekliyle geri alım taahhüdü ile menkul kıymet satışı (repo) ve geri satım taahhüdü ile menkul kıymet alımı (ters repo) olarak adlandırılmaktadır.

[4] Orhan Sevilengül, Genel Muhasebe, Ankara 2005, Gazi Kitabevi s:221

25.05.2009

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM