BASINDAN YAZILAR
Bankalardan Alınan Altın Kredisinin Değerleme Ölçüsü / Veysi Seviğ - MuhasebeTR

Bankalardan Alınan Altın Kredisinin Değerleme Ölçüsü / Veysi Seviğ

 Vergi Usul Kanunu’nun 262’nci maddesinde yer alan tanımlamaya göre, “Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri (ait) bilumum giderlerin toplamını” ifade etmektedir. Aynı kanunun 274’üncü maddesinde de emtianın maliyet bedeliyle değerleneceği hususu hükme bağlanmıştır.
Diğer yandan Vergi Usul Kanunu’nun 265’inci maddesinde “Mukayyet değer”in tanımı yapılmış, bu tanımlamaya göre de “mukayyet değer bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeridir.”
Ticari işletmeye ait borçlar mukayyet değerleriyle değerlenir. (Vergi Usul Kanunu Md: 285)
Vergi Usul Kanunu gereği olarak mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit borçlar değerleme gününe kadar hesaplanacak faiziyle birlikte dikkate alınmaktadır.
Vadesi gelmemiş olan senede bağlı borçlar değerleme günü kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde senet üzerinde faiz nispeti (oranı) açıklanmamışsa bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankası’nın resmi iskonto haddinde bir faiz uygulanır.
Banka ve bankerler ile sigorta şirketleri borçlarını, Cumhuriyet Merkez Bankası’nın resmi iskonto haddi ve muamelelerine uyguladıkları faiz haddiyle değerleme günü kıymetine irca ederler.
Vergi Usul Kanunu’nun 289’uncu maddesinde de söz konusu kanunun değerleme esasları bölümünde yazılı olmayan veyahut yazılı olup da kendi ölçüleriyle değerlenmesine imkan bulunmayan iktisadi kıymetlerden bina ve arazinin vergi değerleriyle, diğerlerinin ise varsa borsa rayici, yoksa mukayyet değerleri, o da yoksa emsal bedeliyle değerleneceği ifade edilmiştir.
Uygulamada bankalardan alınan altın kredisinin dönem sonu veya geri ödeme tarihinde baz alınacak değerleme ölçüsü duraksama konusu olmuştur.
Bu kapsamda, Vergi Usul Kanunu’nda ayni bir borç niteliğinde bulunan altın kredisinin değerlemesi konusunda özel bir hüküm bulunmamakla birlikte, söz konusu kanunun 289’uncu maddesine göre değerleme yapılabilmesi, kendi ölçüsüyle değerlenmesine imkan bulunmaması halinde söz konusu olacaktır. Ancak; altın kredisi işletme açısından bir borç niteliği taşıdığından değerleme ölçüsü olarak borçlar için belirlenen ölçünün kullanılması ve anılan kanunun 285’inci maddesi uyarınca mukayyet değerle dikkate alınması gerekmektedir.
Diğer yandan, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara ilişkin 2008-32/35 No’lu Tebliğ’in 8’inci maddesinde “Bankalar depo hesapları karşılığı altın, gümüş veya platin teslimi suretiyle, yurtiçinde veya yurtdışında yerleşik gerçek veya tüzel kişi müşterilerine bankacılık mevzuatı dahilinde altın, gümüş veya platin kredisi” kullandırabilirler. Altın, gümüş veya platin kredisi uygulamasında miktar, bu tebliğin 5’inci maddesinde belirtilen usule göre tespit edilmektedir.
Tebliğin 9’uncu maddesinde “Altın, gümüş veya platin kredisi hesaplarına bankalarca tespit edilecek oranlar üzerinden tahakkuk ettirilecek faizler, altın, gümüş veya platin olarak hesaplarda izlenir. Bu kredi hesapları müşteriler tarafından altın, gümüş veya platin teslimi suretiyle veya banka ile müşteri arasında varılacak anlaşmaya göre Türk Lirası veya döviz geri ödemesi yapılarak kapatılabilir.”
Söz konusu tebliğin 10’uncu maddesine göre de “Altın, gümüş veya platin alış ve satış fiyatları bankalarca, serbestçe tespit edilebilir.”
Buna göre;
* Sözü edilen tebliğin 10’uncu maddesi uyarınca, bankalar altın alış ve satış fiyatlarını serbestçe belirleyebildikleri için altının İstanbul Altın Borsası’ndaki değerinin değil, krediyi kullandıran bankanın altın kredisi için tespit etmiş olduğu satış fiyatının esas alınması,
* Bankadan alınan altın kredisi, kredi sözleşmesine dayanan bir borç niteliği taşıdığından mukayyet değerle değerlenmesi, geçici vergi dönemi ve hesap dönemi sonundaki dönem için altın olarak hesaplanan faizin de mukayyet değere eklenmesi,
* Kredinin geri ödenmesi sırasında mukayyet değerle geri ödeme tarihinde bankanın hesapladığı değer arasındaki farkın, gelir veya gider hesaplarına intikal ettirilmesi,
* Kredi olarak alınan altının, işletme için emtia niteliğinde olması sebebiyle aktife maliyet bedeli ile kaydedilmesi, geçici vergi dönemi sonları itibariyle stokta bulunan fiziki altın mevcudunun maliyet bedeli ile değerlenmesi ve satılmadığı sürece gelir veya gider hesaplarını etkilememesi gerekmektedir.
Not: Söz konusu görüş İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 22 Mart 2012 tarihli özelgesinden alınmıştır.

(Kaynak: İto Gazetesi | 15.02.2014)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM