BASINDAN YAZILAR
Bumin DOĞRUSÖZ - Serbest bölgelerin faiz gelirlerinde son durum - MuhasebeTR

Bumin DOĞRUSÖZ - Serbest bölgelerin faiz gelirlerinde son durum

5084 sayılı kanunla Serbest Bölgeler Kanunu değiştirilerek, bu bölgelere tanınmış olan vergi istisnaları yeniden ve sınırlandırılarak düzenlenmişti. Bu sınırlama da özellikle Kurumlar Vergisi açısından yapılmıştı. Serbest Bölgeler Kanunu'nda yapılan bu değişikliklere ilişkin Maliye Bakanlığı görüşü ise 4 Eylül 2004 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 85 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği ile açıklanmıştı.

 

 

Bakanlık açıklaması

Bakanlık tarafından konuya ilişkin açıklamalar getirmek üzere yayımlan, ancak daha çok bağlayıcı düzenlemeler getiren bu Genel Tebliğ'in 2.1.1. maddesinin 1. fıkrasında, istisnanın, sadece faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere serbest bölgelerde yürütülen kazançlara ilişkin olduğu, dolayısıyla serbest bölgelerde şubesi bulunan mükellefler ile işyeri, kanuni ya da iş merkezi serbest bölgelerde olan mükelleflerin, bölgeler dışında yürüttükleri faaliyetlerden elde ettikleri kazançların istisna kapsamında olmadığı ifade edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında da “Diğer taraftan, sözü edilen istisna serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden elde edilen kazançlara ilişkin olduğundan, serbest bölgelerde elde edilmiş olsa dahi faiz, repo ve benzeri faaliyet dışı gelirlere teşmil edilebilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden doğan alacaklara ilişkin kur farkı ve vade farkı gelirleri istisna kapsamında değerlendirilecektir” şeklinde düzenleme getirilmiştir. 

Bakanlığın bu görüşü, “asli faaliyetlere ilişkin gelirlerin fer’i gelirlerinin de aslın rejimine tabi olması gerektiği” şeklindeki yargı anlayışında da genel kabul görmüş ilkeye ters düştüğü gibi, şirket gelirlerinin “faaliyet geliri faaliyet dışı gelir” şeklinde vergi kanunlarında olmayan bir ayırıma tabi tutulması sonucunu da doğurmuştur.

Bakanlığın anlayışına göre serbest bölgedeki bir şirket istisna kapsamında ihracat kazancı elde etse ve bu gelirini bir bankada mevduat olarak değerlendirirse elde edeceği faiz vergiye tabi olacaktır. Hatta şirket, sermayesini bir bankaya mevduat olarak yatırsa veya repo yapsa, bu işlemlerden elde edeceği gelir vergiye tabi olacaktır. Mükellef haklarına saygılı vergi yönetiminin anlayışına göre asıl faaliyet zararlı olsa, yani şirket zarar dahi etse, zararını nazara almaksızın bu gelirleri dolayısıyla vergi ödeyecektir. “Hep Bana Adaleti” şeklinde nitelendirdiğim bu anlayışta, faiz veya repo geliri, mali gücü ifade etmektedir.

 

Yargının görüşü

Bir mükellefin açtığı dava dolayısıyla konuyu değerlendiren Danıştay 4. Dairesi de aktardığımız düzenlemede açık hukuka aykırılık görerek, 85 sayılı Genel Tebliğ'in 2.1.1. maddesinin ikinci paragrafının yürütmesini, 13.7.2006 tarihli yürütmeyi durdurma kararı ile durdurmuştu.

Maliye Bakanlığı ise yürütmesi durdurulan paragrafı aynen, 5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunu'na ilişkin olarak 12.1.2007 tarihinde açıkladığı Genel Tebliğ taslağına aktardı. Biz de bunu eski bir yazımızda, tebliğ metninin taslak halinde olmasından hareketle “yargı kararının ihlaline tam teşebbüs” olarak değerlendirmiştik.

Yargının yürütmeyi durdurma kararı verdiği bir tebliğ metnini, aynen yeni tebliğ metnine aktarmak, idareyi yargıyla bağlı saymamayı, yargı kararlarına uymamayı ifade ettiği gibi aynı zamanda sonucu şimdiden belli yeni ihtilaflara da yol açmak demektir. Bu yazımda duyurmak istediğim husus, söz konusu davanın Danıştay 4. Dairesi tarafından esastan karara bağlandığı ve Genel Tebliğ'in söz konusu bölümünün iptal edildiğidir.

Danıştay 4. Dairesi, E. 2005/1890 K. 2006/3186 sayı ve 26.12.2006 tarihli iptal kararında, Maliye Bakanlığı'nın yetkileri dışında davrandığı, istisnayı kanunda olmayan bir sınırlamaya tabi tuttuğu ve kapsamını yasal dayanak olmaksızın daralttığına hükmetmiştir.

Danıştay’ın bu kararı kesin değildir. Zira Maliye Bakanlığı'nın bu karar aleyhine Vergi Dava Daireleri Kurulu nezdinde temyiz yoluna gitmesi mümkündür. Ancak Bakanlık Dava Daireleri Kurulu'ndan yürütmeyi durdurma kararı almadığı veya alamadığı sürece, daire kararı ile bağlıdır ve uymak durumundadır. 

 

Sonuç ve birkaç söz

Danıştay’ın iptal kararına rağmen eski genel tebliğ metninin aynen yeni genel tebliğe taşınması, hukuk devleti açısından mümkün değildir. Bu nedenle tebliğin kesinleştirilmesi aşamasında, Danıştay tarafından iptal edilmiş bölümün metinden çıkartılması gerekir.

Son yıllarda serbest bölgeler adeta düşman bölgeler gibi görülmekte, vergi incelemeleri ile o bölgelerde faaliyette bulunanlar adeta buna pişman edilmekte, bu bölgeler kayıtdışılığın ve vergi kaçağının merkezi gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Tabii ki, bu bölgelerdeki ticaretin ve işleyişin hiç vergi kaybına yol açmadığı söylenemez. Ancak bu sonuç, oralarda faaliyet gösterenlerden ziyade, bu ortamı hazırlayan mevzuat ve uygulamaların sonucudur. Öte yandan bu bölgelerin ülke ekonomisine katkısına, döviz kazandırıcı yapısına hiç değinen yoktur.

Serbest bölgelere karşı izlenen bu tavrı, hiç olmazsa, Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü'nün (UNİDO) desteği ile kurulan Dünya Ekonomik İşleme Bölgeleri Birliği'nin (WEPZA)nisan sonunda Antalya’da yapacağı 24. konferansından önce gözden geçirmekte yarar vardır. Yoksa yine çelişkiye düşeriz.

(Kaynak: Referans Gazetesi | 22.03.2007)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM