YAZARLARIMIZ
Dr. Mustafa Alpaslan
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
m.alpaslan@windowslive.com



Vergi İdaresinin BA ve BS Formları ile İlgili Uygulamaları ve Ortaya Çıkan Sorunlar

Bilindiği gibi Ba-Bs formları geçtiğimiz yıl 2007 formlarının  2008 yılında bir yıllık olarak verilmesi gerekmektedir. 2008 yılında ise söz konusu puanlar 2008 yılının ilk üç ayı (Ocak-Şubat-Mart)  için birleştirilip bir kez; bundan sonra ise aylık ve düzenli olarak her ay verilmesi ilkesi benimsenmiş olup, uygulamada başlamış bulunmaktadır.   

            Çalışmamızda, Ba-Bs formlarının verilmemesi durumunda  bu formların verilmediği gerekçesi ile her bir form için Ba ve Bs için ayrı ayrı  özel usulsüzlük cezası mı? yoksa her iki formu bir kabul ederek   tek bir özel usulsüzlük cezası mı kesileceği konusu tartışılacaktır.  Uygulamada bu konuda Gelir İdaresi Başkanlığının kesin bir uygulama birlikteliği bulunmamasına karşın bazı vergi daireleri her bir form için ayrı ayrı kesmekte, bazı vergi daireleri ise Ba ve Bs formlarını tek kabul ederek her iki forma birden tek özel usulsüzlük cezası kesebilmektedirler.  

            Bilindiği gibi, Ba ve Bs formları mükelleflerin geçmiş yılları ile ilgili belirli bir limitin üzerindeki mal alış ve mal satışlarını ayrıntılı bir şekilde vergi dairesine bildirmektedir. Böylece, vergi dairesi o mükellefin  bir yıl içerisinde mal aldığı ve mal sattığı  kişi veya kuruluşları  bu formlar yardımı ile kontrol edebilmektedir. Bu noktada Ba ve Bs formları birlikte verilmesi ve birlikte bütünlük ifade etmesi dolayısıyla bu formların verilmemesi eksik ya da noksan verilmesi durumunda tümüne ceza kesilmesi gerekecektir. Aksi halde, Ba formu için ayrı bir ceza, Bs formu için ise ayrı bir ceza kesilmesi hukuka aykırı bir uygulamadır.  Konuyla ilgili olarak zaten VUK’nun  362 Seri Nolu Genel Tebliğinde anılan formlarla ilgili 213 sayılı VUK’nun mükerrer 355. maddesine göre özel usulsüzlük cezası kesileceği belirtilmiştir. Mükerrer 355. madde hükmünde her bir form için ayrı ayrı ceza kesileceğine ilişkin herhangi bir açık hüküm bulunmamaktadır. Ancak vergi daireleri uygulamada, bu formlar için ayrı ayrı ceza kesme yönünde bir uygulama içinde oldukları görülmektedir. Bu konuda  gelir idaresinin esasen oturmuş, istikrar kazanmış net bir görüş birliği de yoktur. Bazı vergi daireleri verilmeyen  her bir form bazında ceza kesmekte, bazı vergi daireleri ise her iki formu “tek bir form” gibi değerlendirerek  özel usulsüzlük cezası kesebilmektedirler.  

            213 sayılı VUK’nun, 350, 362 seri nolu genel tebliğleri uyarınca ve esasen de Maliye Bakanlığı 213 sayılı VUK’nun 148, 149 ve mükerrer madde 257 uyarınca mükelleflerden mal veya hizmet alışlarına ilişkin bu bilgi formlarını (Ba-Bs) talep etmektedir. Bildirimlerin verilmemesi halinde anılan 362 seri nolu genel tebliğe göre “cezai yaptırımlar” bölümünde 17 madde halinde ayrıntılı açıklamalar ile bu formlarla ilgili cezai müeyyideler düzenlenmiştir.    

             Gerek, Ba, Bs formları ve gerekse önceki yıllardaki A,B,C formları ile yakın zamanda uygulanmış ve terk edilen “performans derecelendirme formu” benzeri amaçlara yönelik olarak Maliye Bakanlığının çıkarmış olduğu bildirimlerdir. Bu bildirim ve formların verilmemesi halinde kesilen, özel usulsüzlük cezalarını, yargı çeşitli gerekçelerle terkin ederek, ortadan kaldırmaktadır(1). 

             Söz konusu formların, bilgi formlarının, bildirimlerinin verilmemesi sonucu kesilen cezaların terkin gerekçesinde, idarenin bu bildirimleri yazılı olarak mükelleften talep ederek, verilen müddet dahilinde, iş bu formların verilmemesi durumunda, ancak özel usulsüzlük cezası kesilebilecektir. 

Maliye Bakanlığı, hiçbir uyarıya lüzum olmadan salt, VUK.362.seri no.lu tebliğe göre, ceza kesilebileceğini kabul etmektedir. Oysa ki, yargı, hiçbir ihtara gerek duyulmadan, söz konusu formların verilmeyişini gerekçe göstererek ceza kesilemeyeceğine karar vermektedir(2). 

Diğer taraftan son günlerde bazı vergi daireleri verilmeyen her bir form için Ba için ayrı ve Bs için ayrı özel usulsüzlük cezası kesilmesi yönünde uygulamaya girdiklerini görmekteyiz. Bu uygulama bize göre son derece hukuka aykırı bir uygulama olup, verilmeyen formların bütünlükleri açısından hatalı  bir uygulamadır. Formların tamamı bir bütündür. Ayrı ayrı ceza kesilmesi hukuken mümkün bulunmamaktadır.  Esasen ceza kesilmesi ile ilgili koşullar yönünden bilgi verme veya ibraz yükümlülüğünü yerine getirmeyenlere ceza kesilebilmesi için VUK mük. md. 355 hükümlerine göre; bilgi verilmesi veya defter ve belgesini ibraz etmesi veya bilgi vermesi için süre verilmeli, süresinde cevap vermemesi, eksik veya yanıltıcı cevap vermesi ya da defter ve belgesini verilen müddet içerisinde ibraz etmemesi halinde VUK’nun ceza hükümlerinin uygulanması yoluna gidileceği ikazı bildirilmelidir. Bu şartların yazıyı mükellefe tebliğe çıkaran makam veya incelemeye yetkili kişilerce yerine getirilmesi gerekir.   

Öte yandan,  Maliye Bakanlığı zaman zaman yayımladığı genel tebliğler ile mükelleflere sürekli bilgi verme zorunluluğu getirmekte, bu zorunluluğa uymayanlara ise VUK 149 ve mük. 355. maddesine göre ceza kesebilmektedir. Bu uygulama bize göre son derece hatalı ve yanlış bir uygulamadır. Genele yönelik yapılan duyurular nedeniyle bireylere tek tek ceza kesilmesi (üstelik hiçbir ihtar yazısı ve tebligatı yapılmadan) hukuka uyarlı görülmemektedir(3).  

Sonuç olarak,  213 sayılı VUK mük. 355. maddesinde yer alan  cezai düzenlemelerin Ba ve Bs formları ile ilgili   ihtilaflarda   uygulanmasında  ortaya çıkan  temel sorun  “tebliğ koşulunun” nasıl yerine getirilmiş sayılacağı olmakla beraber  esasında  Anayasamızın  38. maddesinde yer alan kural ve  yine Anayasamızın 73. maddesinde yer alan  hüküm  ilkesi birlikte ele alındığında  Maliye Bakanlığı’na verilen yetki ve bu yetkiye dayalı olarak  çıkarılan tebliğ hukuka aykırı görülmektedir. Genel Tebliğe dayalı olarak  ceza uygulamasının  Anayasamızın 38 ve 73. maddelerinde yer alan   bu ilkeleri zorladığı ve hukuk devleti  ilkelerine  aykırılık oluşturduğu görülmektedir.  Konuyla ilgili  verilen en son yargı kararları da  genel tebliğe dayalı olarak kesilen cezaların  hukuka aykırı olduğunu ortaya koymaktadır(4).  

            Diğer taraftan, Adana  vergi mahkemesince verilen bir başka kararda da; kesilen özel usulsüzlük cezasını kaldırılmasına dair verdiği  14.5.2008 gün ve E:2007/1316-K:2008/447 sayılı kabul kararını inceleyen Adana bölge idare mahkemesince  yerel vergi mahkemesi kararı bozulmuş ve davanın reddine dair  karar tesis edilmiştir. Bu ve benzeri  kararlar son zamanlarda  çoğalmış olup, Antalya, İzmir bölge İdare Mahkemeleri tarafından  verilen kararlarda  aynı şekilde Adana Bölge İdare Mahkemesi karar yönünde  kararların yoğunlaştığı görülmektedir.  Böylece,  bu gibi hallerde ceza maddesinde yer alan yazılı ön bildirim ve  süre verilmesi şartlarının  genel tebliğ ile yerine getirildiğini düşünmeyen ilkin İstanbul, Ankara ve Bursa  Bölge İdare Mahkemeleri cezanın  kaldırılması yönünde  karar verirlerken,  Adana, İzmir, Antalya Bölge İdare Mahkemeleri ön tebliğ şartının  genel tanzim edici  işlem olan  genel tebliğin resmi gazete yoluyla yayımlanması  ile  gerçekleştiği  sonucuna  varıp, davaların reddine karar vermektedirler(5).  
 

NOT: Bu makale DENETÇİ EDA KAYA ile birlikte yazılmıştır.
 

DİPNOTLAR :

(1)   İzmir, 4.Vergi Mah.25.4.2006 gün ve E:2005/1291-K:2006/4111. 

(2)    İzmir, 3.Vergi Mah.29.5.2006 gün ve E:2005/481-K:2006/413 ve İzmir, 3.Vergi Mah.K:25/4/2006 gün ve E:2005/481-K:2006/413 

(3)   Aksine görüşler için bkz. Özyer M.Ali, “Vergi Usul Kanunu Uygulaması”, 4. Baskı, Mart 2008, s. 902 

(4)   Ankara 3. Vergi Mahkemesinin, 22.01.2008 gün ve E:2007/868-K:2008/109 sayılı kararları.  Yine aynı şekilde, Ankara  Bölge İdare Mahkemesinin 29.05.2008 gün ve E:2008/2889-K:2008/3560 sayılı kararları.  Yine Ankara 3. Vergi Mahkemesi tarafından verilen E:2008/407-K:2008/993 sayılı kararda mükellefçe açılan dava  kabul edilmiş ve kesilen ceza terkin edilmiştir.  Diğer taraftan, Edirne Vergi Mahkemesi tarafından verilen 17.10.2008 gün ve E: 2008/175-K:2008/577 sayılı kararda   dava  kabul edilmiştir.  

(5)   Adana 2. Vergi Mahkemesinin, 14.5.2008 gün ve E:2007/1316- K:2008/447 sayılı kabul kararları. Yine, Danıştay tarafından verilen DVDDGK’nun 24.3.2006 gün ve E:2005/327-K:2006/55 sayılı kararları: “mük. 355. maddede belirtilen yazılı bildirim koşulunun genel tebliğin resmi gazetede yayımlanmak suretiyle  yerine getirildiği” gerekçesi ile  reddettiği  kurulca da aynı gerekçe ile ret kararının onandığı görülmektedir.

 

26.12.2008

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM