YAZARLARIMIZ
Dr. Mustafa Alpaslan
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
m.alpaslan@windowslive.com



Yasal Süresinden Sonra Dijital Ortamda Vergi Dairesine Yollanması Gerekli Olan Beyannamelerde Hem Usulsuzlük ve Hem De Özel Usulsüzlük Cezası Kesilmesi Hukuka Uyarlı Mıdır? Bunu Tartışmaya Açıyıruz

            Gerçek usulde gelir vergisi mükellefleri tarafından ticari, zirai ve meslek kazançları dolayısıyla beyannamelerin  elektronik ortamda vergi dairesine verilmesi zorunludur. Bu zorunluluk diğer beyannameler içinde söz konusu olmaktadır.  Müddetinde verilmeyen beyannamelerin yasal süresinden sonra ve pişmanlıkla vergi dairesine verilmesi gerektiği bilinmektedir(1).  Internet ortamında verilen beyannamelerde pişmanlıkla verilen beyannameler üzerinden vergi daireleri hem usulsüzlük cezası ve hem de ayrıca özel usulsüzlük cezası kesmektedirler. Özel usulsüzlük cezasının kesiliş nedeni ise VUK 355/2 md. hükmüne dayandırılmaktadır. Öte yandan, kesilen bu özel usulsüzlük cezası hakkında 3074 kod ceza açıklama olarak yer almaktadır.

            Diğer taraftan,  aynı mükellef için aynı anda VUK 352. maddeye göre de vergi ve harç beyannamelerin zamanında verilmemiş olması dolayısıyla usulsüzlük cezası da aynı anda mükellefe elektronik ortamda tarh ve tebliğ edilmektedir. Bu ceza için ise, 3073 kod verilmektedir.
 

KESİLEN ÖZEL USULSÜZLÜK  CEZASI YASAYA UYARLI  DEĞİLDİR

            Bilindiği gibi, yasal süresinde verilemeyen beyannameler pişmanlıkla VUK 371 md. talepli olarak elektronik ortamda vergi dairesine sunulabilmektedir.  Bu işlemlerin çoğu 3568 sayılı yasaya göre unvan almış meslek mensupları tarafından şifre ve parola yardımıyla yapılmaktadır.

            213 sayılı VUK’nun 352. maddesinde  usulsüzlük cezaları tanımlanmış ve aynı maddenin I.Derece Usulsüzlükler Başlığının 1. bendinde  “Vergi ve harç beyannamelerinin süresinde verilmemiş olması” denilmek suretiyle vergi beyannamelerinin süresinde verilmemiş olmasının cezası I. Derece Usulsüzlük olarak tanımlanmıştır. Söz konusu madde tanımına giren hiçbir usulsüzlüğün, maddede tanımlanmış usulsüzlük cezası dışında bir başka ceza-i yaptırımı yoktur(2).

            Yine, 213 sayılı VUK mük. md. 355 hükmü uyarınca “Elektronik ortamda    beyanname verilmesi mecburiyetine uyulmaması halinde kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezası, beyannamenin kanuni süresinin sonundan başlayarak elektronik ortamda 15 gün içinde verilmesi halinde ¼ oranında, bu süresinin dolmasını takip eden 15 gün içinde verilmesi halinde ise ½ oranında  uygulanır.” Hükmü ile aynı fiile ikinci bir usulsüzlük cezası tanımlanmış olmaktadır. Kaldı ki, elektronik ortamda verilen beyannameler ile elden verilen beyannamelerin hukuki sonuçları açısından herhangi bir farkı bulunmamaktadır.

            Özel usulsüzlük cezalarının kesilebilmesi için, yargı kararları ile de sabit kılınmış görüş; cezai yaptırıma bağlanmış olan bir fiilin tüm unsurları ile oluşmuş bulunduğu saptanmadıkça faile ceza uygulanamayacağı  yolundaki genel ceza hukuku ilkesinin idari cezalar için de geçerli bulunduğu ve bu sebeple somut bir tespite dayanmadan özel usulsüzlük cezasının uygulanamayacağı   yönündedir.

            Nitekim VUK Mük. 355. madde bütünüyle ele alındığında maddenin 2. bendinde yer alan “Bu hükmün uygulanması için, bilgi ve ibraz ödevinin  yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılacak tebliğlerde  bilginin verilmesi için tayin olunan sürede cevap verilmemesi, eksik veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya defter ve belge ibrazı için tayin olunan süre ile defter ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi durumunda haklarında kanunun ceza hükümlerinin uygulanması cihetine gidileceğinin ilgililere yazılı olarak bildirilmesi şarttır.” Hükmü ile, bu maddenin uygulanabilmesi için idarece bir tespitin yapılmış ve gereğinin mükelleften yazı ile istenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Sadece bu bendin, elektronik beyannamenin süresinde verilmemesiyle ilgili yaptırımın düzenlendiği bendin  önünde yer alması olayda tespit zorunluluğunun bulunmadığı ve mükelleften yazı ile istenmesi gerekliliğinin bulunmadığı anlamını taşımamalıdır. Bu yorum 213 sayılı VUK’nun 3. maddesinde yer alan “vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder.  Lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun  yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı göz önünde tutularak uygulanır.” hükmünü yok saymaktadır(3).

            Süresinde herhangi bir nedenle verilemeyen beyanname, idarece herhangi bir tespit olmaksızın yine elektronik ortamda, VUK’nun  Pişmanlık ve Islah hükümlerini  düzenleyen 371. maddesi gereğince ve söz konusu maddede sayılan bütün koşulları taşıyarak verilebilir.  İdarece yapılamayan tespitlerin varlığının kabulü neticesinde, vergi alacağının bir an önce hazineye intikali amacıyla düzenlenen 371. maddede dahi, mükellefin iyi niyetli davranması teşvik edilmiş ve pişmanlık zammı dışında ceza alınmayacağı öngörülmüştür.   

            213 sayılı yasanın mük. 355. maddesi uyarınca elektronik ortamda beyanname verilmesini düzenleyen bendi yine, 213 sayılı VUK’nun 371. maddede yer alan pişmanlık hükümlerini dikkate almamakta ve bu hükmün uygulanmasını güçleştirmekte ve hatta uygulanamaz bir duruma sokmaktadır.  VUK 371. madde hükmünün pişmanlık hükümlerinden faydalanmanın koşullarından biri olan 3. fıkrasında “Hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin mükellefin haber verme dilekçesinin verildiği tarihten başlayarak on beş gün içinde tevdi olunması.” hükmü ile pişmanlık başvurusunun ardından bile, beyannamenin verilmesi için on beş günlük sürenin bırakıldığı görülmektedir. Sadece günümüz imkanlarının gelişmesine paralel olarak, beyannamenin veriliş şeklinin değiştirilmesi  vergi kanunlarının  konuluşundaki amacı ve esasen ifade ettikleri hükümleri ortadan kaldırmamaktadır. Vergi kanunlarının bütünüyle ele almak ve maddelerin konuluş maksadını göz önünde bulundurmak hem idarenin hem yargının hem de mükellefin görevidir. Sadece kanunda yer alan bir paragraf hükmü gereği, pişmanlıkla  verilen beyannameye hem I. Derece usulsüzlük, hem mük. 355. madde gereği özel usulsüzlük cezası kesilmesi kanunun ruhu ile örtüşmemektedir. İdarenin bu duruma acilen müdahale etmesi, mük. 355. maddede yer alan bir bent ile, VUK’nun iyi niyetli mükellef lehine getirdiği Pişmanlık ve Islah hükümlerinin uygulanamaz hale gelmesinin önüne geçmesi gerekmektedir. Bu durumun  3568 sayılı yasaya göre yetki almış meslek mensupları ile mükellefler arasında ve dolayısıyla idare arasında sorunlar yarattığı bir gerçek olup, Gelir İdaresi Başkanlığının bu konuya acilen bir çözüm yolu üretmesi zorunlu hale gelmiştir.

            Konuyla ilgili olarak Kocaeli SMMM Odası’nın Ocak-Nisan 2008 Bülteninde  meslektaşımız sayın Osman Yaşar BAYRAM’ın kaleme almış olduğu “vergi idaresine verilmesi gereken beyannamelerin süresinde verilmediği durumlardaki sorunlar” başlıklı çalışması konumuzu yeterince aydınlatıcı ve bilgilendirici bir yazı olması dolayısıyla bu yazının  incelenmesinde yarar vardır. Anılan çalışmanın ekinde yer alan bir emsal kararında gerekçesi önemli olup bu kararın tetkiki yerinde olacaktır.(4)

            Kendilerine hem özel usulsüzlük ve hem de usulsüzlük cezası tebliğ edilen mükellefler vergi mahkemesinde dava açmaları halinde kazandıkları davalar açısından idarenin bu mükelleflere (davayı kaybeden taraf)  yargı masraflarını geri ödediği bilinen bir gerçektir.  Bu da, Hazine açısından ciddi bir zarar olarak mükelleflere ödenen bir meblağdır.  Ücret-i vekalet ücretlerinin zamlandığı şu dönemlerde gelir idaresi açısından dava kaybetmenin maliyeti oldukça yüksek bir meblağlara baliğ olmaktadır. Özellikle duruşma talepli vergi davalarında davayı kaybeden taraf eğer Hazine ise bu durumda gelir idaresi davayı kazanan mükellef avukatına yüklü bir vekalet ücreti  ödemek zorunda kalacaktır.   Bu durum, önemli bir nokta olup pek çok kimse tarafından fark edilmemektedir.  Davayı kaybeden taraf  açısından ücret-i vekalet giderleri önemli bir maliyet unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır(5).


NOT: Bu makaleyi  SMMM DR. MUSTAFA ALPASLAN ve SMMM AVUKAT AKIN GENCER ŞENTÜRK birlikte hazırlamıştır.

 

DİPNOTLAR

(1)   VUK md.371

(2)   VUK md.352

(3)   Bkz. aynı görüş için, ÖZKÖSEMEN B.Zeki,  “pişmanlık hükümlerine göre süresinden sonra verilen beyannamelerde uygulanan özel usulsüzlük cezası”, www.MuhasebeTR.com, 12.6.2008 (http://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/zeki/003)

(4)   Bkz. Kocaeli Vergi Mahkemesi Kararı, 26.6.2006 gün ve E:2006/115-K:2006/391 sayılı karar.  Bu kararda kendisine özel usulsüzlük cezası kesilen mükellefin açmış olduğu dava kabul şeklinde sonuçlanmıştır.

(5)   Vergi mahkemeleri tarafından tek hakimle bakılacak davalar 2576 sayılı kanunun 7. maddesinde gösterilmiştir. Bun göre uyuşmazlık miktarı 1.1.2008 tarihinden itibaren 6.820.00 YTL olarak belirlenmiştir. Bu  miktarı aşmayan; konusu belli parayı içeren idari işlemlere karşı açılan iptal davaları, tam yargı davaları; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ve 6183 sayılı kanunun  uygulanmasına ilişkin davalar tek hakimle karara bağlanacaktır.  (8.6.2000 gün ve 4577 sayılı kanunun 3. maddesi).

15.08.2008

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM