Bir İşveren Düşünün / Sadettin Orhan

İşçisi hastalanmış. Önce rapor almış. Haftalar, aylar geçmiş, raporlar bitmiş fakat durumu daha da kötüye gitmiş.

İhbar süresinden sonra 6 hafta bekleyip, işçiyi kapıya koyabilecekken işveren, rapor süresince işçinin maaşını tıkır tıkır ödemiş.

Raporlar bitmiş, işçi işe başlayamamış fakat işveren yine ücretini ödemeye devam etmiş. Aylarca bu böyle devam etmiş.

Sonra bir gün işçinin eşi boynu bükük bir şekilde işverene gelmiş.

“Allah razı olsun, 3,5 yıldır çalışamadığı halde eşimin ücretini çalışmış gibi ödediniz. Bizi kimseye muhtaç etmediniz. Fakat artık eşimden umut kesildi. Bundan sonra işine dönme umudu yok. Eşimin tazminatını verebilir misiniz” demiş.

İşveren, işçinin çalıştığı yılların tazminatını ödediği gibi, çalışamadığı 3,5 yılın tazminatını da çalışmış gibi hesaplayarak ödemiş.

Fakat her işini ahlaki ve hukuki prensiplere uygun yapmaya çalışanişveren, danışmanına sormuş:

“Biz bu işçimize çalışmadan geçen 3,5 yılın kıdem tazminatını da ödedik. Acaba yarın devlet bize neden bu 3,5 yıl için fazladan tazminat verdiniz der mi?”

SGK eski müfettişi olan ve işverenin her türlüsünü görmüş olandanışman şaşırmış.

Türkiye’de bir işveren 3,5 yıl çalışamayan işçiye çalışmış gibi ücretini ödeyecek…

Çalışamadığı süre için kıdem tazminatı verecek…

Bir de devlet bunun hesabını sorar mı diye endişelenecek…

“Hayır” demiş danışman, “devlet bundan dolayı hesap soramaz, sadece size madalya takabilir” demiş.

Fakat yanılmış danışman… Gün gelmiş, işverenin bütün işyerlerine baskına gelmiş devlet…

Danışman yine şaşırmış… 301 işçiye mezar olmuş madenlere uğramayan devlet, 301 polisle işverene baskın yapmış…

“Allah’ın gücüne gitsin” demiş danışman… Allah’ın gücüne gitsin…