YAZARLARIMIZ
Burak Çaltekin
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bilim Uzmanı
burakcaltekin@gmail.com



İnternet Üzerinden Elde Edilen Kazançların Vergilendirilmesi

GİRİŞ

Dijital platformlara entegrasyonlu internetin mobil ortamlarda yaygınlaşmasıyla beraber, internet kullanıcılarının yaş, cinsiyet, sosyo ekonomik ve coğrafi yelpazesi de artmış, yediden yetmişe herkes internet kullanıcısı olmaya başlamışır. İnternet kullanım sıklığının mobil ortamlarda da yaygınlaşması insanlara yeni alışkanlıklar da kazandırmıştır. Bu alışkanlıklardan en favori olanlardan birisi de şüphesiz ki internet üzerinden alışveriş yapma eğiliminin artmasıdır. Bu alışkanlığın artmasındaki en önemli etken ise, satın alınmak istenen ürünlere en kısa sürede ve en uygun fiyatla ulaşılabilmesi ve fiyat karşılaştırmalarının çok kolay yapılabilmesidir. Herhangi bir ürün veya hizmeti satın almak isteyen tüketiciler, internet ortamında çok çeşitli tedarikçiler bulabilmekte  ve hatta direkt üreticiler ile temasa geçebilmektedirler. Üstelik internet ağında yapılan bu alışverişler sadece yurt içinden yapılan harcamalar için değil, yurt dışında kurulu olan internet ağları üzerinden de yapılabilmektedir. Özellikle yurtdışında kurulmuş olan internet ağları üzerinden yapılan mal ve hizmet satışları, kamu adına bir vergi kaybı tehlikesi oluşturmakla beraber, aynı mal ve hizmetleri yurt içinde üreren üreticilerin rekabet gücünü de olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

 

Hal böyleyken internet yeni bir pazar ağı konumuna gelmiş ve çok çeşitli satış yöntemleri geliştirilmiştir. Mevzuatımızdaki; gerek Türk Ticaret Kanunu gerekse Vergi Uusul Kanunu'umuzda internette meydana gelen bu gelişmeler ışığında, ticari hayatın devamı ve vergisel kayıpların yaşanmaması adına bir takım önlemler alınmış, yeni kanun maddeleri eklenmiş, yeni tanımlamalar yapılarak bazı güncellemeler yapılmıştır.

 

Hatırlanacağı üzere Türkiye'de kısa bir zaman önce, Hollanda kökenli bir turizm firması olan Booking, kendi web sitesi üzerinden otel oda rezarvasyonu pazalamak suretiyle faaliyet göstermekteydi. Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), birlik üyesi seyahat acentalarına karşı gerçekleştirilen haksız rekabetin önlenmesi amacıyla açtığı davada, mahkeme Booking'in Türkiye'deki faaliyetlerini tedbiren durdurma kararı almıştı. TÜRSAB' ın yaptığı açıklamaya göre Booking 'in, Türkiye'de, Türk vatandaşlarına Türkiye sahillerindeki otelleri (rezervasyon) satmaya başladığını, mahkemeye bu nedenle başvurulduğunu, mahkemenin haksız rekabet nedeniyle Booking'in faaliyetlerini durdurma kararı aldığını ifade etmişti. Mahkemenin aldığı karar neticesinde ise şimdiye kadar  Booking, Türkiye'de satışlarını sadece yurt dışı otel rezervasyonları için yapabilmektedir. 2015 yılında İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde açılan bu davada alınan kararı yorumlamak gerekirse, mahkeme ticari hayatın devamlılığı ve yerli acentelerin haksız rekabete uğramaması adına bir karar almıştır diyebiliriz. Bu karar alındığı dönemde çok tartışılmıştı. Hem iş dünyasında hem siyası cephede, alınan bu karara muhalif olanlar olduysa da destekleyenler de oldu elbet. Karara tepki verenlerin en büyük söylemi ise, bu kararın serbest piyasa koşullarına verdiği zarardı. Fakat en nihayetinde mahkemenin aldığı karar geçerliydi ve hukuk üstünlüğü gereği uymak ve uygulamaktan başka bir seçenek yoktu. 

 

Daha sonraları da Türkiye'de buna benzer çeşitli yabancı e-ticaret firmalarının faaliyetlerine son verilmiş veya kendileri çekilmek durumda kalmıştı fakat hepsinin nedeni haksız rekabet yapmalarından kaynaklanmamaktaydı. Haksız rekabetin önemli olduğu kadar diğer bir önemli konu ise bu sitelerin faaliyetlerinden elde ettikleri kazançların vergilendirme esaslarıdır. Kazançlarını Türkiyede elde ettiği kısmını Türkiyede vergilendirmesi gereken yabancıların, bundan kaçınması neticesinde, bu şekilde faaliyette bulunan internet sitelerine, Türkiyede bir irtibat bürosu açmaları ve vergi mükellefiyeti tesis etmeleri istenmiştir. Yabancıların bu şekilde ülkemiz sınırları içinde elde ettiği kazançların vergilendirmesi için, mevzuatımızda "Dar Mükellefiyet" ve "Tam Mükellefiyet" tanımları yapılmış, yabancıların elde ettiği kazançlarının vergilendirirken, mükellefiyet cinsleri "Dar Mükellefiyet" olarak adlandırılmıştır.

 

Mevzuata baktığımızda: vergi usul kanunumuza göre, dar mükellefiyetin tanımı yapılmış ve dar mükelleflerin nasıl vergilendireleceği açıklanmıştır. Dar mükellefiyet: "Kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye’de bulunmayanlar, sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirilecektir." şeklinde tanımı yapılmıştır.

Dar mükellefiyette kurum kazancı aşağıdaki kazanç ve iratlardan oluşmaktadır:

•                     Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun Türkiye’de işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde edilen ticari kazançlar, (Bu şartları taşısalar bile kurumların ihraç edilmek üzere Türkiye’de satın aldıkları malları Türkiye’de satmaksızın yabancı ülkelere göndermelerinden doğan kazançlar, Türkiye’de elde edilmiş sayılmaz. Türkiye’de satmaktan maksat, alıcı veya satıcının ya da her ikisinin Türkiye’de olması veya satış sözleşmesinin Türkiye’de yapılmasıdır.)

 

•                     Türkiye’de bulunan zirai işletmeden elde edilen kazançlar,

 

 

•                     Türkiye’de elde edilen serbest meslek kazançları,

 

•                     Taşınır ve taşınmazlar ile hakların Türkiye’de kiralanmasından elde edilen iratlar,

 

•                     Türkiye’de elde edilen menkul sermaye iratları,

 

•                     Türkiye’de elde edilen diğer kazanç ve iratlar.

Mevzuatımızda geçen bu hükümlere göre, bu çeşit internet sitelerinin yapmış oldukları faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar ticari kazanca girmektedir.

 

A- E-TİCARET SİTELERİ

 

İster tam mükellef ister dar mükellef olsun, e-ticaret sitesi aracılığıyla faaliyet gösteren kurum veya şahıslar, mevzuatımıza göre bir takım vergi ve usullere uygun işlem yapmak zorundadırlar. Bahsettiğimiz bu yasal zorunlulukları başlıklar halinde inceleyecek olursak:

 

1-TTK AÇISINDAN

 

E-ticaret 05.11.2014 tarihli 29166 sayılı resmi gazetede yayınlanan 6563 sayılı elektronik ticaretin düzenlenmesi hakkında kanunun 2. maddesinde "fiziki olarak karşı karşıya gelmeksizin, elektronik ortamda gerçekleştirilen çevrimiçi iktisadi ve ticari her türlü faaliyet" olarak tanımlanmıştır.

Hukuksal olarak da satışlar için tevdi sözleşmesi tanzim edecektir. Tevdi sözleşmesi, konsinye sözleşmesi olarak da geçmekle beraber, malın mülkiyeti malın teslimiyle malı satış için alan tarafa geçmemekte, malın mülkiyeti ancak satış anında tevdi edilen tarafa yani alıcıya geçmektedir. Bu satışlar için yine internet ortamında düzenlenen ve 27.11.2014 tarihli 29188 sayılı resmi gazetede yayınlanan mesafeli sözleşmelerin uygulanacağı belitilmiştir. Buna göre internet üzerinden yapılan her satış için(isterse konsinye satış olsun) mesafeli sözleşme uygulunanacağı öngörülmüştür.

 

2-VERGİSEL AÇIDAN

 

E-ticaret siteleri faaliyete girdikleri ilk sıralarda, bunların ticari faaliyetlerinin tespit edilmesi belki çok mümkün değildi fakat özellikle ülkemizde BTK(Bilgi Teknolojileri Kurumu) kurulduktan sonra benzer sitelerin faaliyetleri kontrol altına alınmıştır. Bir ticari faaliyetin internet üzerinden yapılması ve bunun tespit edilmesi artık pek de zor bir durum değildir.

 

Şimdi internet üzerinden satış faaliyeti gösteren bir mükellefin düzenlemiş olduğu tevdi sözleşmelerinde; fatura düzenlenmeli, düzenlediği faturalarda KDV hesaplatmalı ve sözleşmeler üzerinden damga vergisi düzenlemelidir. Özellikle şunu belirtmekte yarar vardır ki, internet üzerinden satış yapan mükellefler mutlaka bağlı oldukları vergi dairesinden sürekli damga vergisi mükellefi olma taleplerini iletmelidirler. Böylece her bir satış için damga vergisi beyannamesi yerine, ilgili ayın damga vergisi beyannamesini toplu olarak, takip eden ayın 23‘ü akşamına kadar beyan edebilsinler

 

3-MUHASEBE SİSTEMİ AÇISINDAN

 

Faaliyette olan bu tip bir site sadece aracılık yapıyorsa, aracılık için elde ettiği komisyon onun hasılatını teşkil edecektir, elinde herhangi bir stok olmayan bu tip bir e-ticaret sitesinin dolayısıyla stoklar hesabında izleyeceği hareketleri olmayacaktır. Stok takibi, stok maliyet yöntemleri, stok değer düşüklüğü gibi hesapları olmayan bu tip e-ticaret şirketleri; ambalajlama, kargolama ve reklam gibi hizmet üretim maliyetlerini ağırlıkta kullanacaktır. Bu şekilde çalışan firmalar, konsinyatör oldukları tedarikçilerden, aracı oldukları tüketicilere ürünleri ulaştırırken, aynı zamanda sigortalama gibi bir maliyete de katlanmak zorunda kalırlar. Tederikçiden alınan bir ürünün sağlam bir şekilde tüketiciye ulaşması, konsinyatör firmanın garantisine girer ve dolayısıyla tüketici sadece aracı olan bu firmayı tanıyacak ama müteselsil sorumluluk devam edecektir. (Tüketiciyi Koruma Kanunu Gereğince) Bu tip satışlarda bozuk çıkan, kırılan veya kaybolan ürünler için konsinyatör firmanın önceden bir karşılık ayırması sözkonusu değildir. Ancak bu durumlar için, bir sigorta şirketiyle anlaşılması haliyle firmanın zararını azaltacaktır. Sigorta şirketleri ise her zaman zayi olan ürünlerin bedelinin tamamını karşılamayabilirler. Bu durumda firma zarara uğrayan mallar ve bu malların KDV‘sini giderleştirerek muhasebe kayıtlarına yansıtacaktır fakat bu zararları kanunen kabul edilmeyen giderler arasında gösterecektir.

 

İnternet üzerinden yapılan satışlar için düzenlenecek olan faturaların şeklinde ise; resmi gazetete yayınlanan 433 ve 464 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde, 2017 yılı için internet üzerinden satış yapan ve 2014 ve takip eden yıllarda brüt satış hasılatı 5 milyon TL ve üzerinde olanlar e-Arşiv fatura düzenlemek zorundadırlar. Burada e-Arşiv ve e-Fatura konularına ayrıca değinmek istemiyorum, dileyenler ayrıntılı bilgi için mevzuata bakabilirler. Dikkat çekmek istediğim sadece, e-ticaretle uğraşan kurumların satış hasılatlarına göre böyle bir zorunluluklarının olduğunu belirtmektir.

 

B- İNTERNET FENOMENLERİ

 

İnternet üzerinden kazanç elde etmek için yukarıda bahsettiğimiz gibi bir internet sitesine bir firmaya veya bir ürüne ihtiyaç duyulmayan hatta hizmet alanına bile girmeyen diğer bir yol, intenet fenomenlerinin elde etmiş olduğu reklam kazançlarıdır. Favorisi, takipçisi çok olan ve yaptığı reklamla, reklamını yaptığı ürünün satış hasılatını arttırma amacı taşıyan bu fenomenlere, firmalar bu reklam karşılığında bir bedel öderler. Bu şekilde reklam yaparak kazanç elde edenlerin elde etmiş olduğu gelirler vergisel açıdan, bu işi devamlı yapıp yapmamarına göre değişir. Bir faaliyetin devamlılık hali göstermesi ve emek-sermaye içererek ticari faaliyette organize edilmesi, elde edilen kazancı ticari kazanç kılacaktır. Akıllara hemen şu soru gelebilir: Sosyal medya fenomenlerinin elde etmiş olduğu kazanç serbest meslek kazkancı olarak nitelendirebilir mi? Aslında serbest meslek kazancı gibi algılanacak olsa da, GVK göre serbest meslek kazancı emek-sermaye organizasyonunda emek yoğun olan ve aynı zamanda kişisel mesaiye dayalı bir ihtisasa sahip olan ve bunun üzerinden elde edilen kazançlardan oluşmaktadır. Buna göre fenomenlerin elde etmiş olduğu kazançlarda bir ihtisasilik ve uzmanlık özelliği olmadığından bu kazançlar ticari kazanç olarak değerlendirilecektir. Elde edilin bu kazançlar için, fenomenlerin mükellefiyet tesis etmeleri ve elde ettikleri reklam ücreti karşılığında fatura düzenlemek ve dolayısıyla tacir sıfatı almaları gerekecektir. Bu konuyla alakalı yine Maliye Bakanlığı üzerinde durmakta ve bu şekilde kazanç elde edenleri özellikle takip etmektedir. Bu şekilde kazanç elde edenlerin bir mükellefiyeti olmaması ve bunun tespiti halinde ise idarce resen mükellefiyet tesis edileceği ve aynı zamanda geriye dönük incelemelerde vergi tarhiyatları yapılacağı belirtilmiştir.

 

Bu kazançlar süreklilik arz etmiyorsa, yani düzensiz olarak, ara sıra elde edilen bir kazançtan söz ediyorsak, burda arızi kazançtan söz edilecektir. Arızi kazançlar içinse mükellefiyet tesisine gerek olmayıp, alınan ücret karşılığı, reklamı veren mükellef tarafından gider pusulası düzenlenmek ve dolayısıyla gider pusulasında bunu göstermek kaydıyla verilen ücretten kesinti yaparak vergi ödevini yerine getirmek yeterli olacaktır. Yapılan bu kesintide ilgili dönemin muhtasar beyannamesine eklenerek, vergilendirme işlemi yapılmış olunur. Eğer bu şekilde kesinti yapılmadan kazanç elde edilmiş ve tespit edilmişse, zayii olan vergi karşısında müteselsil sorumluluğunun geçerli olduğunu hatırlatmakta yarar vardır. Dikkat çekmek gerekirse arızi olarak elde edilen kazançlar KDV“ye tabi değildir. Dolayısıyla bu şekilde düzenlenecek olan gider pusulalarında KDV hesaplanmayacaktır. 

 

C- KULLANILMIŞ EŞYA SATIŞLARI

 

İkini el satışlar olarak bilinen ve genellikle vergi mükellefi olmayanların, ellerinde bulunan çeşitli emtialar, taşınır ve taşınmaz malların internet üzerinden ilan yoluyla el değiştiren bu tür alışverişler şimdilerde çokça yapılmaktadır. Mükellef olmayanlar, ellerinde bulunan kullanılmış mallarını, tekrar nakite çevirmek maksadıyla internet üzerinden satışa çıkarmaktadırlar. İnternet üzerinden bu alış-satış çeşidi o kadar çok yaygınlaşmaya başladı ki, bu iş bir ticaret halini almaya başladı fakat bu işlemlerin aynı zamanda kayıt altın alınması bir o kadar da zorlaşmıştır.

 

Bir faaliyetin ticari kazanç sayılması mevzuatımız gereği, süreklilik arz eden işlemler için geçerlidir. Süreklilik kavramı ise birden fazla tekrarlanan durumları ifade eder. Fakat şu an internet üzerinden ikinci el eşya satımı o kadar yaygın bir hale geldi ki artık insanlar ellerinde bulunan kullanmadıkları eşyaları peş peşe satar oldu. Bazıları var ki bir yıl içinde onlarca belki yüzlerce bu tip satış yapmaktadırlar. Bu tip satışlar sürekli gibi görünse de aslında süreklilik arz etmez ve burda rakamlar önemli değildir. Önemli olan bu satışların emek sermaye ve organizasyon birliğiyle kar elde etmek amacıyla yaplıp yapılmadığıdır.

 

Şimdi öyle bir şey düşünün ki, elinde çeşitli kullanılmış ürünlerini internet üzerinden satanlar, bir alıcı tarafından alınıp, kar maksatlı yine internet üzerinden satışa çıkarılmakta ve bunun için bir mükellefiyet açmaksızın kazanç elde etmektedirler. Bu şekilde alım-satım işleminin süreklilik arz etmesi, haliyle ticari faaliyete girmekte olup, bu kişilerin mükellefiyet tesis etmeleri gerekmektedir. Mükellefiyet tesis etmeyenler için, bu durumun tespit edilmesi halinde idarece resen mükellefiyet tesis edilir ve geriye doğru elde edilen kazançlar üzerinden vergi tarhiyatları yapılır. Bu tip ticeretle uğraşanların vergilendirme esaslarında tıpkı hurda alım-satımındaki gibi aynı hükümleri uygulamak gerekecektir. Vergi mükellefi olanlardan bu tip ürünleri satmak maksadıyla alanlar için zaten fatura düzenlecektir. Vergi mükellefi olmayanlardan alınan kullanılmış eşyalar içinse, gider pusulası düzenlenir ve stoklarda kayıt altına alınır. Ayrıca mükellef olmayanlar için düzenlecek olan gider pusulasında KDV hesaplanmayacaktır.

 

D- İKİNCİ EL OTOMOBİL SATIŞLARI

 

İkinci el piyasasında dikkat çeken ve son zamanlarda da üzerinde sıkça durulan konu ise kullanılmış otomobil alım satımı. Öyle ki otomobil sahipleri meslekleri ne olursa olsun, kar maksatlı otomobil alım satım işiyle uğraşmaya başlamışlardır. Kar maksatlı alım satım yaptıkları otomobillerden herhangi bir mükellefiyeti olmayanlar, elde ettikleri kazançlar için vergi ödememekte, bu yüzden vergi kaybına sebebiyet vermektedirler. Ticari hayatta ise, bu işin ticaretiyle uğraşan, bu iş için fiziki mekan kullanan, personel istihdam eden ve kazançları üzerinden vergi ödeyen tacirler açısından da haksız rekabete sebep olmaktadır. Hal böyleyken bu durum hükümetin dikkatini çekmiş ve Maliye Bakanlığı bu konuyla alakalı bir dizi önlemler almaya karar vermiştir. Alınan tedbirlerde vergi mükellefi olayanlara otomobil satışı için belirli bir sınırlama getirilmiş ve bu sınırlamaya uymayanlara karşı resen vergi mükellefiyeti tesis edileceği ve kazançlarını geriye doğru hesaplayarak vergi tarhiyatı yapılacağı kararı alınmıştır. Vergi mükellefi olanlar içinse kullanılmış binek otomobil satışları karşılığında düzenleyeleyecekleri faturalar karşlığında %1 KDV ilave edilecektir. Vergi mükelleleri, vergi mükellefi olmayanladan aldıkları kullanılmış binek otomobiller içinse KDV indirimi yapmayıp, tamamını otomobilin maliyetinde gösterilecektir. Noter satış sözleşmesi ile alınan otomobiller için ayrıca bir gider pusulası düzenlemeye de gerek olmayacaktır.  Fakat burada dikkat çekmek istediğimiz kıstas; otomobil alım satım ticareti dışında, otomobillerin kiranması ve herhangi bir şekilde işletilmesi faaliyetiyle uğraşanların, bu maksatla aktiflerinde bulunan otomobillerin satışında düzenleyecekleri KDV %18 olcaktır. Sadece otomobil alım satımıyla uğraşanların KDV hesaplanması bu şekilde olmayacak %1 den KDV hesaplanacaktır. Ayrıca alım satım işiyle uğraşan bu tip işletmeler, bu otomobilleri stoklar hesabında takip edecek olup haliyle bunlar için amortisman ayırmayacaklardır. Kiralama ve işletme maksatlı işletmeler ise, aktiflerindeki bu maksatla bulunan binek otomobilleri için amortisman ayıracak ve satışlarında KDV'yi %18'den hesaplayacaklar.

 

E- GAYRİMENKULLERİN SATIŞI VE ÇEŞİTLİ ŞEKİLDE KİRALANMASI İŞETİLMESİ

 

Gayrimenkullerin satılması ve kiralanması konusu mevzuatımızda açıkça belirtilmiş olup, bunların kiralanması neticesinde elde edilen kazançlar gayrimenkul sermaye iradı olarak belirlenmiştir. Gayrimenkul sermaya iradında aslolan; gayrimenkulün ticari faaliyette olmayanlar tarafından elde edilen kazançlar kapsamında değerlendirilmesi gerektiğidir. Yani bir gayrimenkul ticari bir işletme adına kayıtlıysa, bunun kiralanmasından elde edilen kazanç gayrimenkul sermaye iradı değil, ticari kazançtır. Sözkonusu gayrimenkulün kiralanmasının internet kazançlarıyla olan bağı ise, özellikle daire veya rezidans olarak adlandırılan gayrimenkullerin, internet aracılığıyla günlük-haftalık kiralamalara konu olmasının çoğalmasıdır. Özellikle büyük şehirlede otel fiyatlarından daha ucuza gelen günlük kiralamalar, bir çok kişi tarafından tercih edilmeye başlanmış ve günlük kiralamalar yeni br ticaret alanı haline gelmiştir. Bu şekilde günlük/haftalık kiralamaya konu olan gayrimenkullerin elde edilmesinden doğan kazançlar ticari kazanç sınıfına dahil edilir. Elde edilen bu ticari kazanç, otel pansiyon gibi konaklama ruhsatına sahip olan işletmeler sınıfında değerlendirilmez. Bu tip konaklama ruhsatı olan otel/pansiyon gibi işletmelerde müşteri listeleri, emniyet sistemine entegrasyonlu kayıtlar ve %8 KDV oranı uygulamaları varken, günlük/haftalık daire/rezidans kiralamalarında elde edilen kazanca istinaden düzenlenecek fatura ve benzeri belgelerde uygulanacak olan KDV oranı da %18 olarak hesaplanacak ve müşteri listesi tuttulmasına gerek olmayacaktır. Ayrıca bu müşterilere düzenlenecek olan sözleşmelerden de damga vargisi hesaplanacaktır.

 

Yaz ayında olmamız sebebiyle yazlık olarak nitelendirilen gayrimenkullere değinecek olursak, dönemlik/haftalık/günlük yazlık kiralamaları gayrimenkul sermaye iradına girer. 09.06.2017 Tarihli Resmi Gazetede Yayınlanan Gelir Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 268) yapılan değişiklikle günlük/haftalık gibi kısa süreli kiralamalarda aylık 500 TL ve üzeri yapılan ödemeler için banka v.b. kanalların kullanma zorunluluğu getirilmiş olup, bu zorunluluğun getirilme sebebi de şüphesiz ki gayrimenkul sermaye iradının beyan yepılması ve takip edilmesidir.

 

İnternet üzerinden, yazlık sahiplerinden kiraladıkları yazlıkları, üçüncü kişilere pazarlayarak faaliyet gösteren  şirket sayısı baya bir artmış durumda. Bu şirketlerin, yazlık sahiplerine ödemiş oldukları paralar da yazlık sahipleri açısından gayrimenkul sermaye iradına girecek, bu tip işletmelerin ise üçüncü kişilere kiralayacağı yazlıklardan elde ettikleri kazançlar ticari kazanç sayılacaktır.  Bu yüzden yazlık sahipleri yazlıklarını kiraya verirken bunu unutmamamlı ve kira beyannamesini atlamamalıdırlar.

Özetle: 

 

İnternet üzerinden ticaret yapmanın kolaylaşmasıyla beraber, mükellef olanlar için yeni bir pazar kapısı yaratmış olmakla beraber, mükellef olmayanların da bu kolaylıktan faydalanarak kazanç elde etmelerini sağlamıştır. Bu durum da mükellef olanlar için ayrı olmayanlar içinse ayrı sonuçlar doğurmaktadır. Buna göre mükellef olmayanlar açısından elde edilen kazançlarda;

 

1-Satış işemlerinin süreklilik arz etmesi halinde mükellefiyet tesis edilecek,

2-Satışların süreklilik arz etmemesi halinde, arızi kazanç sayılacak ve vergi beyanını gerektirecek,

3-İnternet fenomenlerinin elde ettiği reklam gelirleri, mahiyetlerine göre vergiye konu olacak,

4-İkinci el otomobil alım-satımında Maliye Bakanlığının kıstasına göre resen mükellefiyet tahsis edilebilecektir.

 

Mükellef olanlar açısından yapılan satışlarda;

 

1-Uzaktan satış sözleşmeleri için sürekli damga vergisi mükellefi olmaları gerekecek,

2-Yıllık satış hasılatları brüt beş milyon TL’yi  aşanların e-arşiv fatura kullanmaları zorunlu olacak,

3-Yabancı e-ticaret sitelerinin elde etmiş olduğu kazançlar, dar mükellefiyet kıstaslarına göre Türkiyede Vergilendirilecek.

4-Tevdi sözleşmesi düzenleyerek konsinyatör konumundaki e-ticaret sitelerinin kazançları, komisyon gelirleri olarak nitelendirilecektir.

03.08.2017

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM