Fahri Hikmet Köker
7394 sayılı “Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Ve Katma Değer Vergisi Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 15 Nisan 2022 tarihli ve 31810 sayılı Resmi Gazete ‘de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
7394 Sayılı Kanunun 25. Maddesiyle 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/1 maddesinde değişiklik yapılarak “Bankalar, 6361 sayılı Kanun kapsamındaki şirketler, elektronik ödeme ve para kuruluşları, yetkili döviz müesseseleri, varlık yönetim şirketleri, sermaye piyasası kurumları ile sigorta ve reasürans şirketleri ve emeklilik şirketlerinin kurumlar vergisi % 25 oranında alınır. “ şeklinde bir düzenleme uygulamaya konulmuştur.
Bu madde kapsamına giren şirketlerin kazançları üzerinden 5 puan fazla kurumlar vergisi hesaplanacaktır.
15 Temmuz 2023 tarih ve 32249 sayılı Resmi Gazete de yayınlanan 7456 Sayılı Kanun’un 21 maddesiyle %20 oranını %25 e, %25 oranını %30 a yükseltmiştir.
Buraya kadar her şey normal görünüyor. Normal olmayan aşağıdaki açıklamalarda ortaya çıkacak.
6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun, 35. Maddesine göz atarsak %30 kurumlar vergisine tabi sermaye piyasası şirketleri şöyle tarif etmektedir.
Sermaye piyasası kurumları
MADDE 35 – (1) Bu Kanuna göre faaliyette bulunabilecek sermaye piyasası kurumları aşağıda gösterilmiştir:
a) Yatırım kuruluşları
b) Kolektif yatırım kuruluşları
c) Sermaye piyasasında faaliyette bulunacak bağımsız denetim, değerleme ve derecelendirme kuruluşları
ç) Portföy yönetim şirketleri
d) İpotek finansmanı kuruluşları
e) Konut finansmanı ve varlık finansmanı fonları
f) Varlık kiralama şirketleri
g) Merkezî takas kuruluşları
ğ) Merkezî saklama kuruluşları
h) Veri depolama kuruluşları
ı) Kuruluş ve faaliyet esasları Kurulca belirlenen diğer sermaye piyasası kurumları
6362 sayılı kanunun 35ci maddesi incelendiğinde, “c” maddesi hariç diğer maddelerdeki tüm kurum ve kuruluşlar finans ve menkul kıymet ve para piyasasında faaliyette bulunan şirketleri kapsadığı görülmektedir.
“c” maddesi ise sermaye piyasası kurumlarının faaliyetlerini denetleyecek, değerlendirecek ve derecelendirme yapacak şirketleri kapsamaktadır.
Normal olmayan, menkul kıymet ve para piyasalarında işlem yapmayan, ancak bu şirketleri denetleyen kurumlar da 35. Maddede tadat edildiği için, %30 oranında kurumlar vergisine tabi olmaktadır.
Bu şirketler bilindiği gibi, belli bir eğitim ve lisansa sahip olan ve emek yoğun çalışan şirketlerdir. Bu kurumların faaliyetleri aynı zamanda mali müşavirlik veya yeminli mali müşavirlik hizmetlerini de kapsamaktadır.
Bağımsız denetim şirketleri açısından bakılacak olursa, KAYİK inceleme yetkisine sahip olan şirketler bu kapsama girmekte, diğer bağımsız denetim şirketleri bu statüde yer almamaktadır.
İşte burada, son düzenlemeyle büyük bir haksız rekabet ortamı yaratılmış olmaktadır. Söz konusu uygulamanın uzun süre önce başlamış olmasına rağmen ne TÜRMOB, nede bu kapsama giren şirketler ve bağlı oldukları STK’lar tarafından bir itiraz gelmediğini görüyorum.
5520 sayılı kanunun 32 maddesindeki kurum kazançları üzerinden ödenecek kurumlar vergisi oranı düzenlenirken, Kanun Koyucu ;
(Finans sektörü kurumlarının kâr marjları, işlem hacmi ve finansal riskleri daha yüksek olabileceği varsayılarak, bu kuruma özel oranın uygulanması, “yük alma kapasitesi” ilkesine uygun bir yaklaşım olarak değerlendirilmiştir. Bu sayede vergi adaleti açısından, kazancı yüksek olan kesimlerden daha yüksek gelir sağlanmasına yönelim vardır.)
(Finansal kurumların faaliyetleri yoğun olacağı için ve ekonomik büyüme ile bağlantılı olarak getiri potansiyeli yüksek olduğu düşünülerek, bu sektöre uygulanacak daha yüksek kurumlar vergisi oranı kamu gelirleri açısından önemli katkı sağlaması amaçlanmıştır.)
(Finans sektörü dışındaki kurumların oranı sabit bırakılırken, bu kesime ayrı muamele, sektörel risk ve düzenleyici politikalara uygun bir araç olarak yorumlanmıştır. Yani, finans kuralları, sermaye hareketleri, likidite unsurları gibi özel koşullar göz önünde bulundurularak bu sektöre ayrı bir vergi yaklaşımı getirileceği düşünülmüştür.)
gibi bir takım özel maksadı göz önüne alarak yasal düzenlemeler yapılmıştır.
Yukarıda sayılan bu piyasa iyileştirici durumlara denetim şirketlerinin ne kadar katkı sağlayacağı tartışılmalıdır.
6362 sayılı sermaye piyasası kanunun 35/1 C maddesindeki “Sermaye piyasasında faaliyette bulunacak bağımsız denetim, değerleme ve derecelendirme kuruluşlarının” hangi şartlarda para kazandığı bellidir. Yaptıkları işler emek yoğun, maliyetleri oldukça yüksek işlerdir.
Az sayıda personelle ve teknolojik olanakları sonuna kadar kullanarak, sermaye piyasası araçlarının alım, satım veya yatırımını yapan şirketler ile bu sektörde aracılık, saklama, gibi doğrudan yapan şirketlerle, uzun bir süreç, yüksek bir dikkat, etik değerler ve hem cari hem de geçmişe dönük işlemleri denetlemek gibi -üstelik belirli sayıda uzman personel bulundurmak zorunda olan- işletme maliyeti yüksek kurumlar aynı vergi oranına tabi tutulabilir.
İşin başka bir vahim tarafı, KGK ve SPK tarafından yapılan yetkilendirilmede SPK’dan denetim yetkisi alan şirketler KAYİK sayılmakta ve borsa işlem gören şirketler dahil tüm şirketlere denetim yapabilmektedirler. SPK tarafından yetkilendirilmemiş şirketler ise KGK’ca denetim kapsamında olan şirketleri denetlemektedirler.
Aynı sektörde, aynı türde iki şirket denetimi yapan denetim şirketlerinin birisi kazancı üzerinde %30 kurumlar vergisi, diğeri ise %25 kurumlar vergisi ödemektedir. Üstelik birinci türdeki şirketin tüm kazançları yani, SMMM/YMM faaliyetinden elde ettikleri kazançlar dahil yukarıdaki oranlarda vergilenmektedir.
Sektörde hemen hemen bütün şirketlerin kazanç oranı SMMM/YMM faaliyetinden %90 ise bağımsız denetim faaliyetinden %10 olmaktadır. Ancak mevcut uygulama kazancın tamamını kapsadığından son derece haksız bir durum ortaya çıkmaktadır. Kanun eliyle haksız bir şekilde vergilendirme söz konusudur.
Bağımsız denetim yapmayan ve/veya KAYİK denetimi yapmayan bir SMMM/YMM şirketi kazancı üzerinden %25 kurumlar vergisi öderken, sadece söz konusu yetki sahibi şirket KAYİK kapsamında denetim yapmasa bile %30 kurumlar vergisi ödemek durumunda kalmaktadır.
Değerleme ve derecelendir şirketlerinin durumu da farklı değildir.
Sonuç olarak;
KVK 32/1 maddesine parantez içinde “6362 sayılı kanunun 35/1-c maddesinde sayılan şirketler hariç” ifadesi eklenirse bu haksız vergi almanın, SMMM/YMM’lerin, mesleki kazançlarının (bağımsız denetim dışındaki), KAYİK yetkisine sahip olmayan şirketler ile KAYİK yetkisi sahibi şirketler arasındaki kazanç/vergileme eşitsizliğinin giderilmesi, ayrıca KVK 32/1 maddesindeki oranın %30 a çıkarılması amacının tam gerçekleşmesi açısından önemlidir.
Bu haksız ve dengesiz vergi yükünün ortadan kaldırılması için konunun tartışılması gerektiğine inanıyorum.
20.11.2025
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.
>> YILIN KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.279 TL + KDV Ayrıntılar için tıklayın.