YAZARLARIMIZ
Musa Çakmakçı
Sosyal Güvenlik Uzmanı
musacakmakci.1907@gmail.com



İhtiyari Arabuluculuk Anlaşma Tutanağı İle İbranamenin Çelişmesi Halinde Anlaşma Tutanağının Geçerli Olmadığının Kabulü Gerekir!

Ülkemizde hukuk uyuşmazlıklarında alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak arabuluculuk, ilk defa 07.06.2012 tarihli ve 6325 sayılı Kanun ile kabul edilmiştir. Daha sonra başta 12.10.2017 tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu olmak üzere bazı kanunlarla arabuluculuk, dava şartı hâline getirilmiştir.

Arabuluculuk, 6325 sayılı Kanun'un 2/1-(b) hükmünde, "Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini ..." olarak tanımlanmıştır. Uyuşmazlık ise tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri çıkar aykırılığından doğan ve özel hukuktan kaynaklanan her türlü anlaşmazlıktır.

Öğretide de arabuluculuk anlaşma belgesi, arabuluculuk faaliyeti sonucunda uyuşmazlığın taraflarınca varılan anlaşmanın yazılı hâle getirildiği, taraflar (ya da yasal veya iradi temsilcileri) ve arabulucu tarafından imzalanması sonucunda tamamlanan bir sözleşme olarak tanımlanmaktadır

Arabuluculuk faaliyeti sonucunda düzenlenen anlaşma belgesinin ikinci esaslı unsuru tarafların anlaşmasıdır. 6325 sayılı Kanun'un 18/1 hükmüne göre arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir; anlaşma belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır. Kanun'un 17/2 hükmünde ise arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığının bir tutanak ile belgelendirileceği ifade edilmiştir.

Tarafların hangi konularda, hangi ölçüde ve koşulda anlaştıklarının anlaşma belgesinden veya son tutanaktan tespit edilebilmesi gerekir. Aksi takdirde 6325 sayılı Kanun'un 18/4 hükmünün uygulanabilir olması mümkün değildir. Söz konusu hükümde, kanunlarda icra edilebilirlik şerhi alınmasının zorunlu kılındığı hâller hariç, taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesinin, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilâm niteliğinde belge olduğu ifade edilmektedir. Aynı maddenin beşinci fıkrasında arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamayacağı vurgulanmıştır.

Her iki düzenleme, arabuluculuk faaliyeti sonucunda varılan anlaşmanın asgari unsurlarının tespit edilebilir olmasını zorunlu kılmaktadır. 6325 sayılı Kanun'un 18. maddesinin gerekçesinde de "... arabulucu tarafından düzenlenecek ve taraflar ve varsa temsilcileri veya avukatları tarafından imzalanacak anlaşma tutanağında 'anlaşılan hususların' net bir şekilde ortaya konulmasında zorunluluk bulunmaktadır." denilerek anlaşmanın açık ve net olması gerekliliği vurgulanmıştır.

Bu bakımdan anlaşılan hususlarda dava açılamayacağına ilişkin kural, mahkemeye erişim hakkını sınırlayıcı bir düzenleme olduğundan, dar yorumlanmalıdır. Anlaşma belgesinden, anlaşılan hususların açık ve net bir şekilde belirlenememesi hâlinde, arabuluculuk faaliyetinin anlaşma ile sona ermediği kabul edilmelidir.

Belirtmek gerekir ki maddi hukuk sözleşmesi olan arabuluculuk anlaşma belgesinin geçerliliği için uyuşmazlığın taraflarının uyuşmazlığın çözümüne dair karşılıklı ve birbirlerine uygun irade beyanlarının buluşması ve bu anlaşmayı yazılı bir hâle getirme yönündeki karşılıklı istekleri gerekir. Şüphesiz karşılıklı irade beyanlarının uyuşmazlığın tamamını kapsaması zorunlu değildir (Badur, s. 59). Kıdem tazminatı ve ihbar tazminatının uyuşmazlık konusu olduğu bir durumda, sadece kıdem tazminatının konu edildiği bir anlaşma belgesi düzenlenebilir. Arabuluculuk faaliyeti sonunda elde edilen ilâm niteliğindeki anlaşma belgesi maddi anlamda kesin hüküm olmadığından, tarafların kesin hükümsüzlük, aşırı yararlanma, yanılma, aldatma, korkutma, sahtelik iddiası gibi hâllerde anlaşma belgesinin geçersizliğini ileri sürmesi mümkündür (Akkan, s. 22-23). İrade fesadı iddiasıyla arabuluculuk anlaşma belgesinin iptalinin talep edilmesi hâlinde, yanılma ve aldatmanın öğrenildiği, korkutmanın ortadan kalktığı tarihten itibaren bir yıl içinde iptal iradesinin ileri sürülmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.

Anlaşma belgesinin geçerliliği bakımından gerçekleşmesi gereken üçüncü ve son koşul şekildir. Arabuluculuk sonucunda varılan anlaşmanın geçerliliği, anlaşma belgesinin düzenlenmesi hâlinde imza dışında herhangi bir şekil kuralına tâbi kılınmamıştır. Bununla birlikte varılan anlaşmanın, arabuluculuk anlaşma belgesi olarak nitelenebilmesi için, 6325 sayılı Kanun'da belirtilen şekil kuralına uyulması gereklidir. Buna göre arabuluculuk sonucunda ortaya çıkan anlaşma tutanağında (belgesinde), arabulucunun ve tarafların imzasının bulunması zorunludur. Arabulucunun imzasının bulunmadığı tutanak, arabuluculuk anlaşma tutanağı değil ancak taraflar arasında genel hükümlere göre düzenlenmiş bir adi yazılı sözleşme niteliğinde olacaktır. Böyle bir anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi verilmesine konu edilemez (Hıdır Kırkıcı, “İş Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk ve Arabuluculuk Tutanakları", İzmir Barosu Dergisi, Mayıs 2020, 309).

HENÜZ İŞ SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMEDİĞİ DURUMDA, TARAFLAR ARASINDA KIDEM TAZMİNATINA İLİŞKİN BİR UYUŞMAZLIK BULUNMADIĞINDAN, KIDEM TAZMİNATINA İLİŞKİN 6325 SAYILI KANUN ANLAMINDA BİR ANLAŞMANIN VARLIĞINDAN DA SÖZ EDİLEMEZ

Taraflar arasında 6325 sayılı Kanun'un 18/5 hükmü kapsamında bir anlaşmanın varlığından söz edebilmek için ise öncelikle bir uyuşmazlığın ortaya çıkmış olması ve bundan sonra arabulucuya başvurulmuş olması gerekmektedir. Burada sözü edilen uyuşmazlıktan anlaşılması gereken, 6325 sayılı Kanun'un 1/2 hükmünde ifade edildiği üzere tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarıdır. Taraflar arasında uyuşmazlık çıktığından söz edilebilmesi için, taraflardan birinin diğer tarafa karşı alacak, tazminat ve işe iade gibi bir hak iddiasında bulunması, bunu ileri sürmesi; ancak karşı tarafın bu iddia ve talebi kabul etmemesi sonucunda kendi aralarında anlaşamamış olmaları gerekir.

Örneğin; henüz iş sözleşmesinin sona ermediği durumda, taraflar arasında kıdem tazminatına ilişkin bir uyuşmazlık bulunmadığından, kıdem tazminatına ilişkin 6325 sayılı Kanun anlamında bir anlaşmanın varlığından da söz edilemez (Dairemizin aynı yöndeki 2021/12911 E., 2022/1387 K. sayılı kararı). Yine işçinin fazla çalışma alacağının ödenmesi yönünde bir talepte bulunmadığı ya da yapılmak istenen ödemeyi reddetmediği; bir diğer ifadeyle taraflar arasında bu konuda henüz bir uyuşmazlık çıkmadığı hâlde, başlatılan arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen son tutanak veya anlaşma belgesi de geçerli kabul edilemez.

İHTİYARİ ARABULUCULUK ANLAŞMA TUTANAĞI İLE İBRANAMENİN ÇELİŞMESİ HALİNDE ANLAŞMA TUTANAĞININ GEÇERLİ OLMADIĞININ KABULÜ GEREKİR.

Konu ile ilgili Sakarya BAM 9. Hukuk Dairesinin kararında;

Somut uyuşmazlıkta; davacı taraf, davalı işyerinde çalışırken 08.03.2023 emeklilik nedeniyle iş sözleşmesini sonlandırarak 09.03.2023 tarihinde tekrar çalışmaya başladığını, kıdem tazminatını alabilmek için işverenin isteği ile ihtiyari arabuluculuk anlaşması yapıldığını, davacının amacının sadece kıdem tazminatı almak olduğunu, çalışmaya devam edeceğinden o tarihte diğer alacaklarını talep etmediğini ileri sürmüştür. Dosyaya sunulan ve davacı tarafından 08.03.2023 tarihinde tebliğ alınan belgeden de davacının emeklilik nedeniyle iş sözleşmesini sonlandırdığı ve toplam 136.032,41 TL tazminatının taksitle (07.04.2023 tarihinde 56.032,41 TL 07.05.2023 tarihinde 40.000,00 TL, 07.06.2023 tarihinde 40.000,00 TL) ödeneceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim taraflar arasında işverenin başvurusu üzerine yapılan 16.03.2023 tarihli ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinde de toplam 136.032,41 TL'nin yine üç taksit hâlinde (07.04.2023 tarihinde 56.032,41 TL, 07.05.2023 tarihinde 40.000,00 TL, 07.06.2023 tarihinde 40.000,00 TL) ödeneceği belirtilmiştir. Ancak arabuluculuk anlaşma belgesinde kıdem tazminatı dışında pek çok işçilik alacağının da (ücret, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili, yıllık izin, yol, yemek parası, işyerinde süre gelen uygulama alacağı, çocuk yardımı, aile yardımı, prim alacağı, kötüniyet tazminatı ve asgari geçim indirimi alacağı) bu tutara dâhil edildiği anlaşılmaktadır. Yargılama sırasında dinlenen davacı tanığı S.A.S; kendisinin de EYT ile işten ayrıldığını ancak çalışmaya devam etmediğini, kıdem tazminatının arabuluculuk belgelerinin imzalanmasından sonra ödendiğini beyan etmiştir.

Yukarıda açıklanan ilke ve esaslara göre somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında yapılan arabuluculuk sürecinin davacının emeklilik nedeniyle kıdem tazminatını talep etmesi üzerine başladığı, çalışmaya devam ettiğinden kıdem tazminatı dışındaki işçilik alacakları bakımından taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, dosyada bu hususta herhangi bir delilin mevcut olmadığı, aksine davacının 08.03.2023 tarihinde emeklilik nedeniyle iş sözleşmesini sonlandırdığı ve kıdem tazminatının 3 taksit hâlinde ödeneceğine dair belge bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle kıdem tazminatı dışında taraflar arasında arabuluculuk faaliyeti başlamadan önce herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan sebeplerle; 16.03.2023 tarihli anlaşma belgesinin geçerli bir arabuluculuk anlaşma belgesi niteliğinde olmadığı anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesince davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir

YARGITAY 9. Hukuk Dairesi Esas No: 2025/4126 Karar No: 2025/5830

SONUÇ OLARAK

Yukarıda açıklanan ilke ve esaslara göre Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin verilen kararında, EYT kapsamında kıdem tazminatı ödenecek işçiye imzalatılan ve diğer işçilik alacaklarının bulunmadığını belirten anlaşma belgesinin, kıdem tazminatı dışındaki alacaklar bakımından geçerlilik taşımadığına hükmedilmiştir

Sonuç olarak İhtiyari Arabuluculuk Anlaşma Tutanağı ile İbranamenin Çelişmesi Halinde Anlaşma Tutanağının Geçerli Olmadığının Kabulü Gerekir

09.12.2025

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.

>> YILIN KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.279 TL + KDV  Ayrıntılar için tıklayın.

GÜNDEM