Son üç yılda pandemi ve kur kriziyle karşı karşıya kalan şirketler finansal açıdan zor dönemlerden geçiyor. Halka açık şirketlerimizde de durum farksız. Hal böyleyken şirketlerin büyük çoğunluğu açısından Türk Ticaret Kanunun (TTK) 376’ncı maddesi kapsamındaki borca batıklık durumu gündemimizdeki yerini koruyor. Özellikle içinde bulunduğumuz bu enflasyonist ortamda şirketlerin özkaynaklarındaki aşınma da bu kötü durumu gün geçtikçe derinleştiriyor.
Neyse ki Ticaret Bakanlığı 2018 yılında olduğu gibi yine şirketlerin yardım çağrısına karşılık verdi. Bakanlık TTK’nın 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’de değişikliğe gitti ve şirketlere 01.01.2025 tarihine kadar derin bir nefes aldırdı.
Bu yazımızda ilgili düzenlemeyi ve düzenlemenin şirketlerimizin süreklilik varsayımına etkilerini ele almaya çalışalım.
Nedir Borca Batıklık Durumu?
Genel anlamda şirketlerin sermayesi ile kanuni yedek akçeleri toplamının üç de ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması durumundaki karşılaşılan riski ifade eder.
Düzenleme Ne Getiriyor?
Düzenleme borca batık olup olmadığını değerlendiren şirketlerin yabancı para cinsinden yükümlülüklerinden doğan kur farkı zararlarının gerçekleşmeyen kısımlarının tamamının 2025 yılına kadar değerlendirmeye tabi tutulmamasını ele alıyor.
Özetle gerçekleşmemiş olmasına rağmen yıl sonu kur değerlemeleri kapsamında gider olarak finansal tablolara yansıtılan kur farkı zararlarının dönem karından indirilmesi sonucunda özkaynakta yaratılan pozitif etkiyle birlikte şirketin borca batık olup olmadığını yeniden değerlendirmesi anlamını taşıyor.
Bunun yanı sıra Şirketler 2020 ve 2021 yıllarında tahakkuk eden kira giderleri, amortisman giderleri ve personel giderlerinin de toplamının yarısını yine borca batıklık değerlendirmesi dışında bırakabilecekler.
Düzenlemeden Faydalanan Şirket Muhasebe Kayıtlarında Bir Değişiklik Yapacak mı?
Elbette hayır.
Borca batıklık hesabında düzenlemeden faydalanacak şirketlerin gerçekleşmemiş kur farklarını ve diğer giderleri muhasebe kayıtlarında göstermeleri gerekiyormuş gibi yanlış bir algı söz konusu.
Bu kapsamda yapılan hesaplamalar ve değerlendirmeler muhasebe kayıtlarına yansıtılmadan ayrı birer çalışma olarak ele alınarak borca batıklığın değerlendirilmesi gerecek.
Hangi Finansal Tablolar Esas Alınacak?
Eğer şirket TTK kapsamında bağımsız denetime tabi bir şirket ise borca batıklığın bağımsız denetimden geçmiş finansal tablolar üzerinden değerlendirilmesi gerekecek.
VUK Yeniden Değerlemeleri ve Af Kapsamında Yaratılan Özkaynakların Durumu?
Vergi bilançolarında yer verilen ve çeşitli kanunlarda sunulan vergisel avantajlardan faydalanılarak yaratılan özkaynak bakiyelerini bağımsız denetimden geçmiş finansallarda çoğunlukla göremiyoruz. Özellikle vergi otoritesine sunulan finansal tablolarda yeniden değerleme kapsamında yaratılan özkaynak bakiyelerinin bağımsız denetimden geçmiş finansal tablolarda iptalinin sağlanması gerekiyor. Böyle bir durumda VUK finansallarının bağımsız denetimden geçmiş finansallara göre daha güçlü bir özkaynak yapısında olması mümkün.
Ancak hangi finansalların güçlü olduğundan bağımsız olarak bağımsız denetime tabi olan şirketlerin TTK’nın 376’ncı maddesi uyarınca yapacakları değerlendirmelerin bağımsız denetimden geçmiş finansal tablolara göre yapılması gerektiğinden çoğunlukla ilgili özkaynak kalemlerinin değerlendirmeye tabi tutulmaması gerekecek.
Borca Batıklığın Bağımsız Denetime Tabi Finansallara Etkisi
Bağımsız denetimde borca batıklık değerlendirmesinin yapılabilmesi için öncelikle ele alınması ve değerlendirilmesi gereken kavram işletmenin sürekliliği kavramı olacaktır.
İşletmenin Sürekliliği
Şirketler bağımsız denetime tabi olacak finansalları hazırlarken işletmenin sürekliliği varsayımına göre hazırlamakla, bağımsız denetçiler ise bu varsayımın geçerli olup olmadığına ilişkin kanıt elde etmekle yükümlü.
Peki nedir bu süreklilik varsayımı?
Şirketin en azından bir hesap dönemi (12 aylık süre) faaliyetlerini sürdüreceği varsayımına dayanır süreklilik kavramı.
TTK 376’ncı Maddesinin Sürekliliğe Etkisi
Borca batıklık durumuyla karşı karşıya kalan bir şirketin süreklilik varsayımının ciddi risk altında olduğunu söylemek hiç de yanlış olmayacaktır.
Böyle bir durumda şirket tarafından riskin nasıl ele alındığı ve açıklandığı son derece önemli. Gerçekleşmemiş kur farklarının iptalinden sonra borca batıklık riski ortadan kalkan şirketin Süreklilikle ilgili dipnotta bu durumu ele alması ve açıklaması kâfi olacaktır.
Bağımsız Denetçinin ise şirketin yapmış olduğu hesaplamanın ve açıklamanın doğru ve geçerli olduğuna kanaat getirmesi ve görüşünde “İşletmenin Sürekliliğiyle İlgili Belirsizlik” başlığını ekleyerek ilgili dipnota dikkat çekmesi yeterli olacaktır.
Bazı hallerde ise gerçekleşmemiş kur farklarının iptal edilmesi de yeterli olmayabilir. Bu gibi durumlarda şirketin özkaynak yapısını nasıl güçlendireceği ve karlılığını nasıl arttıracağı yönünde bir projeksiyon oluşturması kaçınılmaz olacaktır. Bağımsız denetçi ise söz konusu projeksiyonun makul olup olmadığını kontrol etmekle yükümlü olacaktır.
(Kaynak: Nusret Ayyıldız / Ekonomim.com | 13.11.2023)
>> Yılın Kampanyası: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.