Bilindiği üzere 13.09.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yayımı tarihinde yürürlüğe giren Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair 85 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye'de yerleşik kişilerin, bakanlıkça belirlenen haller dışında, kendi aralarındaki menkul ve gayrimenkul alım satım, taşıt ve finansal kiralama dahil her türlü menkul ve gayrimenkul kiralama, leasing ile iş, hizmet ve eser sözleşmelerinde sözleşme bedeli ve bu sözleşmeden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayacaktır.
İstisna tutulacak hallerin bakanlıkça belirleneceği Cumhurbaşkanlığı Kararı’nda bildirildiğinden, 17.09.2018 tarihinde Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca kamuoyuna yapılan bildiride; “Bakanlığımızca istisna tutulacak hallerin kapsamı belirlenirken, döviz cinsinden girdi maliyetler veya yükümlülükler değerlendirmeye alınacak hususların başında gelmektedir. Örneğin, 32 sayılı Karar’ın döviz kredilerinin kullanımını düzenleyen 17 ve 17/A maddeleri uyarınca herhangi bir kısıtlamaya tabi tutulmaksızın döviz kredisi kullanabilen ve dolayısıyla döviz cinsinden yükümlülük altına giren Türkiye’de yerleşik kişilerin yaptığı sözleşmeler, bu kapsamda dikkate alınacaktır. Bu itibarla söz konusu düzenlemeye ilişkin kapsam, ekonomik faaliyeti sıkıntıya sokmayacak şekilde ilgili kamu kurumlarımızın ve diğer paydaşların görüşleri de dikkate alınarak en kısa süre içerisinde belirlenecek ve Bakanlığımız tarafından duyurulacaktır” denilmiştir.
O halde, sabit kur uygulaması ve 1994 faiz/kur krizi dahil ülkemizde yaşanan bir çok ekonomik sorunu çalıştığım şirketlerde mali işler yöneticisi olarak yaşamış, milyonlarca lira kur farkı geliri veya zararı yazmış, dövizli borçlarından dolayı iflas etmiş veya alacaklarından dolayı karını artırmış müşterilerle çalışmış, piyasayı bilen aynı zamanda eski bir bankacı, mali işler direktörü ve yeminli mali müşavir olarak görüşlerimi paylaşıyorum.
Sözleşme konusu, Borçlar Kanunu’nun birinci kısmında, şekil şartları ile beraber ilk 48 maddede düzenlenmiştir. Sözleşmelerin içeriğinde ve esasında böyle bir kısıtlama yapılacak ise, öncelikle Meclis’de tartışılıp, kanun ile değiştirilerek, hüküm altına alınması gerekirdi.
Bu düzenleme, öncelikle kamu kesimini ve iş dünyasını yakından ve önemli ölçüde etkilemesine rağmen, kamuoyunda tartışılmadan, faydası zararı etraflıca hesaplanmadan ve hatta yürürlüğe girmesine rağmen, kapsamın dahi henüz belirlenmediği, bakanlığın yaptığı bu açıklamadan da anlaşıldığı üzere, ilgili bakanlık tarafından daha önce bir hazırlık veya detaylı bir çalışma yapılmadan, sadece AVM kiraları üzerinden dar bir bakış açısıyla çıkarılmış olduğu ortadadır.
Her bir Türk vatandaşı gibi paramızın değerli olmasını, onunla alışveriş yapılmasını, sözleşmelerin onun üzerinden kurulmasını ve hatta yurtdışına çıktığımızda çıkarıp onunla ödeme yapmayı isteriz. Ancak ekonomik hesaplar ve realiteler, kıldan ince, kılıçtan keskin. Kimse değeri düşen bir meta karşılığında elindeki malı ve hizmeti karşısındakine vermek, ileriye dönük sözleşmelerini maalesef onun üzerinden kurmak istemiyor.
Alınan bu tür önlemler pek bir işe yaramadığı gibi, piyasada panik havası yaratarak, acaba başka piyasa dışı önlemler, fiziki kısıtlamalar gelir mi gibi sorularla tedirginliği ve spekülasyonları daha da artırarak, ters sonuçlar doğuruyor. Nitekim, bu karardan sonra kur tekrar yükselmeye başladı ve Merkez Bankasının faiz artırma kararı ile geriledi ve şimdi tekrar tırmanıyor.
Hizmet veya mal üretim maliyetlerini oluşturan girdilerin yurtdışından temin edilmemesi halinde, yurtiçine yapılan satışların dövizli olmasının bir nedeni yok. Buralarda uygulanabilir, iyi de olur. Peki tamamen veya kısmen ithale dayalı ise ne olacak? Bilindiği gibi ithalatcılar yada ithal ürün/hizmet satanlar, maliyetleri döviz üzerinden olduğundan, fiyatlarını da döviz veya dövize endeksli belirleyip, böylece finansal litaratürde “natural hedging” denilen kur riskinden doğal koruma sağlıyorlardı. Dövizle alınan mal, TL ile satıldığında, satılan malın yenisini almak için ithalatcıya kur garantisini kim verecek?
Ülkemizde çalışan 10 binlerce yabancı ve kendisini kabul ettirmiş yerli çalışan işvereni ile döviz veya dövize endeksli olarak hizmet sözleşmesi yapmış, ücretlerini bu şekilde almaktadır. Bu kişilerin kayıplarını kim karşılayacak? Yabancı uzmanlar, mühendisler, öğretim görevlileri, yöneticiler, maaşlarının kendi para birimi karşısında eridiğini gördükleri zaman onları burada nasıl tutacağız?
Mevcut sözleşmeler hangi kurdan TL’ye dönecek? Kur o kadar arttı ki geriye dönük bir ortalama veya başlangıç kuru veya mevcut kuru almak adil midir? İleriye dönük bir kur tahmini yapılıp sözleşmeler bununla dönülebilir mi? Kimse bilmiyor. Hazine’nin bir kur belirlemesi halinde, bu kurdan dolayı zarar edenlerin zararını kim karşılayacak? Hazine’nin kişiler arasındaki ticarette fiyat belirleme yetkisi var mı? Öyle görünüyor ki, iş yükü oldukça fazla olan ticaret mahkemelerinin kucağına yeni bir bomba bırakılmış durumda. Böyle bir dava mahkemeye gelirse, Bilirkişiler raporlarını neye göre yazacak, hangi kurun uygulanması konusunda rapor verecek, mahkemeler nasıl karar verecek? Hepsi muamma.
Bildiğiniz gibi Hazine, köprü, tünel, yol gibi birçok altyapı yatırımı için müteahhit firmalara döviz üzerinden ciro garantisi veriyor. Bu garantiler nedeniyle de yıllardır, döviz karşılığı belirlenen fiyatlarla vatandaşlar bu hizmetlerden yararlanıyor, ciro eksiğini Hazine ödüyor. Bu sözleşmeler de TL’ye dönecek mi? Hangi kurla dönülecek? Vatandaş olarak bu uygulamadan yararlanarak daha ucuza köprülerden, yollardan geçebilecek miyiz? Müteahhit firmalar değişikliği kabul edecek mi?
Dövizli sözleşmesi olanlar ne yapacak sorusuna geldiğimizde, mal veya hizmet ihtiyacına ve pazarlık şartlarına göre iki tarafın da çıkarına uyan bir kur belirlenmelidir. En kötü barış, en iyi savaştan iyidir. 3. bir kişinin karar vermesi istenirse, mevcut sözleşmelerin kalan sürelerine bakılarak, bankalardan forward (ileri vade) kuru alınıp, bu kurun ortalaması alınabilir. Bu kurlar, faiz oranı da içerdiğinden, her zaman mevcut kurlardan yüksektir. Bu bir yöntemdir. Yeni sözleşmelerde, kur riskinden kaçınmak için kısa süreli sözleşmeler veya şartlar uygunsa taahhüd altına girmeden, sözleşme yapmaksızın veya sözleşmede fiyat belirtmeksizin ilerlenebilir. Eğer maliyetleriniz dövizli ise, bankalardan kur riskine karşı korunmak amacıyla hizmet satın alabilirsiniz. Bunlara Forward ve Opsiyon Sözleşmeleri denilip, ya ileride bir tarihteki işlemin kurunu bugünden sabitliyorsunuz yada bir komisyon karşılığında o kurdan döviz alma/satma hakkını satın alıyorsunuz. Bunun maliyetini de sözleşmenize eklersiniz. Aksi halde, kur riskini kendiniz taşımanız gerekeceğinden, işletmenizi riske atarsınız.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 22.09.2018)
>> Yılın Kampanyası: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.