Serbest meslek faaliyetlerinin vergilendirilmesinde Gelir Vergisi Kanunu'nda tahsil vergiyi doğururken, Katma Değer Vergisi Kanunu açısından bedel tahsil edilmese bile hizmetin yapılmış olması yeterli görülüyor.
Gelir Vergisi Kanunu’nun (GVK) 65. maddesinde her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancı olarak tarif ediliyor. Serbest meslek faaliyeti de yine aynı kanunda; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılması olarak tanımlanıyor. Bu hükümlerine göre muhasebecilik ve mali müşavirlik, doktorluk, avukatlık gibi serbest meslek faaliyetleri, şahsi sorumluluk altında, belli bir işverene tabi olmadan kişinin kendi nam ve hesabına yapılması halinde serbest meslek kazancı olarak vergilendirilirken; bir işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak yapılması halinde ise ücret kapsamında vergilendiriliyor.
Serbest meslek faaliyetinde kazanç; bir hesap dönemi içinde serbest meslek faaliyeti karşılığı olarak tahsil edilen para ve ayınlar ve diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerden bu faaliyet dolayısıyla yapılan giderler indirildikten sonra kalan fark olarak tanımlanıyor. Açık bir şekilde görülmektedir ki, serbest meslek faaliyetinde gelirin elde edilmesi tahsil esasına bağlı olduğu gibi gider yönünden de ödeme esası kabul edilmiş bulunuyor.
Katma Değer Vergisi açısından ise vergiyi doğuran olay Gelir Vergisi'nden farklı esaslara bağlanmış durumda. Katma Değer Vergisi'nde vergiyi doğuran olay Kanunun 10. maddesinin (a) fıkrasında belirtildiği üzere mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması anında gerçekleşiyor. Ayrıca malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgelerin verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi; kısım kısım mal teslimi veya hizmet yapılması mutad olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde de her bir kısmın teslimi veya bir kısım hizmetin yapılması anında vergiyi doğuran olay gerçekleşmiş sayılıyor.
Serbest meslek faaliyetlerinin vergilendirilmesinde vergiyi doğuran olayların Gelir Vergisi Kanunu (GVK) ve Katma Değer Vergisi Kanunu'nda (KDVK) farklı esaslara bağlanması ve bu esasların birbiri ile çelişmesi tartışmaların ve sorunun esas noktasını oluşturuyor. Örneğin bir avukat veya mali müşavir yaptığı danışmanlık hizmeti karşılığında bedeli henüz tahsil etmemişken bu bedele ilişkin KDV'sini ödeyecek mi?
Vergi idaresinin bu konuya genel yaklaşımı serbest meslek erbabı tarafından verilen hizmetlerin kısım kısım yapılan hizmet niteliğinde olduğu, KDV açısından vergiyi doğuran olay kısım kısım hizmetin yapılması ile meydana geldiğinden, hizmet bedelinin tahsil edilip edilmediğine bakılmaksızın her vergilendirme döneminde müşterilere verilen hizmetlere ait bedellerin tespit edilerek, bu bedellere ait KDV’nin ilgili dönemlerde beyan edilmesi gerektiği yönünde olmuştu. Danıştay’ın bu konudaki yaklaşımı son döneme kadar Gelir Vergisi açısından belge ne zaman düzenlenecekse KDV'si açısından da vergiyi doğuran olayın o anda meydana geldiği yönünde idi.
Nitekim Danıştay 11. Dairesi ile Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu'nun bu yönde vermiş oldukları kararlarda özetle; serbest meslek hizmetinin belli bir zaman dilimi içinde süreklilik göstermesi ve her evresinin birbirine bağlı hizmet olması itibarıyla kısmi hizmetin ne zaman yapıldığını tespit etmenin mümkün olmadığı, dolayısıyla bu tür hizmetlerde ücret ödemesinin yapıldığı zamanı vergiyi doğuran olayın meydana geldiği an olarak kabul etmek gerektiği, söz konusu hizmete ait sözleşmenin yıllık olarak yapılmasının hizmetin kesintisiz bir yıl boyunca devam ettiğini gösterdiği, diğer taraftan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 67. maddesinde de, serbest meslek kazancının tespitinde tahsil esasının cari olduğu kabul edildiğinden, serbest meslek ücreti tahsil edilmeden serbest meslek makbuzu düzenlenmesi ve dolayısıyla Katma Değer Vergisi tahsil ve tahakkukunun söz konusu olamayacağı belirtilmekteydi. Ancak son dönemlerde gerek Danıştay’ın gerekse Vergi Dava Dairesi'nin bu mantıktan uzaklaştığı görülüyor. Nitekim 2006 yılı içinde verilen bir kararda Vergi Dava Dairesi; Katma Değer Vergisi açısından vergiyi doğuran olayın malın teslimi veya hizmetin yapılması anında meydana geldiğini; ticari, sınai, zirai veya serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim veya hizmetler yönünden farklı bir düzenlemeye yer verilmediğinden serbest meslek kazancının tespitinde, Gelir Vergisi açısından tahsilat esasının getirilmiş olmasının da belirtilen hukuki durumu değiştirmeyeceği belirtilerek vergiyi doğuran olayın hizmetin yapıldığı tarihte tahsilat yapılmamış olsa dahi gerçekleşmiş sayılacağı yönünde karar verdi.
Görüldüğü gibi Vergi İdaresi ve Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun son kararı çerçevesinde hareket edildiğinde, bedel tahsil edilmese de, hizmetin KDV’sinin beyan edilmesi gerekecek.
Kuşkusuz böyle bir sonuç serbest meslek erbaplarını birçok açıdan zor durumda bırakacak. Her şeyden önce Anayasa'da herkesin ödeme gücü nispetinde vergi ödemesi ilkesi göz ardı edilmiş oluyor. Ödeme gücünün tahsilâtla doğacağı dikkate alındığında ödeme gücü henüz oluşmamış kişiden vergi ödemesini istemek doğru değil. Diğer yandan tahsilât yapılmadan vergiyi doğuran olayın meydana geldiğinin kabul edilmesi, tahsilâtın yapılmaması durumunda ödenen verginin tamamen bu kişinin üzerinde kalmasına neden olacak.
Tahsilât yapılmadan KDV’sinin ödenmesi durumunda makbuz düzenlenmesi söz konusu olmayacağından ödenen tutarın indirim konusu yapılması mümkün olmadığı gibi tahsilat yapıldığı dönemde makbuz düzenlendiğinde de bu verginin önceki dönemin vergisi olması dolayısıyla indirim konusu yapılması tartışmalı hale gelecek.
GVK ile KDVK’nunda yer alan bu çelişki vergi yargısının son kararları ile tam bir kaosa dönüşmüş durumda. Serbest meslek faaliyetinde bulunanlar bir yandan kazanmadan vergi ödemekle, diğer yandan vergi iradesi ile vergi yargısının son kararları dikkate alındığında cezalı tarhiyatla karşı karşıyalar.
Bu sorunun çözümü için iki seçenek bulunuyor: KDVK'nun 10'uncu maddesinin (a) bendine "serbest meslek faaliyetinde bedelin tahsil edilmesi" ibaresinin parantez içi hüküm olarak eklenmesi veya vergi yargısının geçmişteki verdiği kararlarla çelişki oluşturan yeni kurul kararının yeniden gözden geçirilerek içtihadı biliştirme kararı olarak herkesi bağlayıcı hale getirilmesi. Yargının ne yönde karar alacağının şimdiden kestirmek kolay olmadığından birinci yöntemle sorunun çözülmesi serbest meslek mensupları için en uygun olanı.
(Kaynak: Referans Gazetesi | 12.02.2007)
>> Yılın Kampanyası: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.