YAZARLARIMIZ
Dr. Yasin Reyhan
Yozgat Bozok Üniversitesi
Stratejik Yönetim ve Kalite Koordinatörlüğü
Bilirkişi
yasin.reyhan@yobu.edu.tr



Kayıtlı Ekonomiye Giden Yol: Meslek Mensuplarının Reformdaki Anahtar Rolü

Kayıt dışı ekonomi, Türkiye’nin mali disiplinini tehdit eden bir yapısal sorun olmanın ötesinde; vergi adaletini zedeleyen, sosyal güvenlik sistemini kırılganlaştıran ve kayıtlı işletmelerin rekabet gücünü azaltan çok yönlü bir kriz alanıdır. OECD ve TÜİK verileri, kayıt dışı ekonominin GSYH içindeki payının hâlâ %30’lar seviyesinde olduğunu göstermektedir. Bu oranın kalıcı biçimde aşağı çekilmesi; sadece sıklaştırılmış denetim faaliyetleriyle değil, aynı zamanda vergi mimarisinin sadeleştirilmesi, dijital uygulamaların yaygınlaştırılması ve muhasebe meslek mensuplarının dönüşümde aktif aktör olarak konumlandırılmasıyla mümkündür. Nitelikli beyan süreçleri, denetimle entegre çalışan muhasebe altyapısı ve kayıtlı ekonomiyi teşvik eden bir vergi politikası, reformun temel ayaklarını oluşturmaktadır.

1. Vergi Sistemindeki Yapısal Sorunlar ve Reform Gerekliliği

Türkiye’de mevcut vergi yapısı, hem yatay hem de dikey adalet ilkeleri açısından önemli zaaflar barındırmaktadır. Vergi sistemimizin ağırlıklı olarak dolaylı vergilere dayanması (KDV, ÖTV gibi), gelir dağılımında adaletsizliği derinleştirirken; sık tekrarlanan vergi afları, mükellef davranışlarında öngörülebilirliği ortadan kaldırmakta ve kayıtlı ekonomiye geçiş motivasyonunu zayıflatmaktadır. Bu durum, Anayasa’nın 73. maddesinde ifadesini bulan “mali güç” ve “genellik” ilkeleriyle açıkça çelişmektedir.

Kayıt dışılığı körükleyen bir diğer unsur ise, karmaşık ve sık değişen mevzuat yapısıdır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda öngörülen beyan esaslı sistem, pratikte istisna, muafiyet ve af uygulamalarıyla etkinliğini yitirmiştir. Özellikle mükelleflerin vergi yükümlülüklerini ertelemesine veya belirsizlik ortamında bekle-gör stratejisi geliştirmesine neden olan geçici düzenlemeler, sistemin kurumsal güvenilirliğini aşındırmaktadır.

Katma Değer Vergisi (KDV) sistemi bu karmaşık yapının en belirgin örneklerinden biridir. 3065 sayılı Kanun’un 28. maddesi uyarınca Cumhurbaşkanı %1 ile %40 arasında KDV oranı belirleyebilmekteyse de uygulamada yalnızca üç oran (%1, %10, %20) kullanılmakta ve bu oranlar ekonomik, sektörel veya sosyal önceliklere göre esnekleştirilmemektedir. Oysa Avrupa Birliği KDV Yönergesi, üye ülkelere sosyal refahın artırılması ve tüketici üzerindeki yükün hafifletilmesi amacıyla farklılaştırılmış oran uygulamaları konusunda geniş bir hareket alanı tanımaktadır.

Örneğin; mali müşavirlik, eğitim, danışmanlık ve adli muhasebe gibi toplumsal katma değeri yüksek alanlarda halen %20 oranında KDV tahsil edilmesi, bu hizmetlere olan erişimi sınırlandırmakta ve kayıt dışına yönelimi teşvik etmektedir. Söz konusu alanlarda oran indirimi hem vergi tabanını genişletici etki yaratacak hem de gönüllü uyumu artıracaktır.

Ayrıca, kira artışlarıyla gündeme gelen emlak hizmetlerinin veya adli yargıya erişim bağlamında yüksek KDV’ye tabi avukatlık ücretlerinin oran bazlı etki analizleri yapılmaksızın uygulanması, vergi politikasının sosyal devlet ilkeleriyle çeliştiğini göstermektedir. Oysa Vergi Mevzuatında etki analizinin yalnızca yeni kanun teklifleriyle sınırlı değil, uygulama safhasında da kurumsallaşmış bir fonksiyon olarak devreye alınması gereklidir.

Yukarıda belirtilen tüm yapısal sorunlar, vergi sisteminin yalnızca mali boyutuyla değil, sosyal adalet, yatırım ortamı ve kamu güveni açısından da yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu reformun sadece teknik değil, kurumsal kapasite ve toplumsal mutabakatla birlikte yürütülmesi esastır.

2. Dijitalleşme ve Muhasebe Meslek Mensuplarının Risk Temelli Yeni Rolü

Kayıt dışı ekonomiyle etkin mücadelede dijitalleşme yalnızca bir teknik dönüşüm aracı değil, aynı zamanda sistemik denetim kapasitesini artıran stratejik bir bileşen olarak değerlendirilmelidir. Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), 2010’lu yıllardan itibaren hayata geçirdiği e-Fatura, e-Defter, e-Arşiv, e-İrsaliye ve e-Gider Pusulası gibi uygulamalarla belge düzeninde şeffaflığı artırmış ve kayıt dışılığın tespitinde veri temelli yöntemlere geçişi mümkün kılmıştır.

Bu dijital altyapı, aynı zamanda risk odaklı denetim modelinin temel taşı haline gelmiştir. 2020 yılında kurulan Risk Analizi Genel Müdürlüğü çatısı altında geliştirilen algoritmalar, mükelleflerin işlem hacmi, sektörel faaliyet yapısı, geçmiş beyan performansı ve karşıt inceleme verileri gibi çok değişkenli göstergeler ışığında analiz edilerek yüksek risk profiline sahip mükelleflerin önceliklendirilmesine olanak sağlamaktadır. Böylece denetim kaynakları etkin kullanılırken, iyi niyetli mükellefler üzerindeki yük azaltılmaktadır.

Ancak dijitalleşmenin gerçek anlamda vergiye uyumu artırabilmesi, yalnızca teknik araçların yaygınlaştırılmasıyla değil; bu araçların etkin yorumlanması ve yönlendirilmesiyle mümkündür. İşte bu noktada muhasebe meslek mensupları, yalnızca belge üreten değil, aynı zamanda veri doğrulayıcı ve risk yöneticisi kimlikleriyle yeniden tanımlanmaktadır.

3568 sayılı Kanun’a göre kamu adına beyan ve kayıtları düzenleyen serbest muhasebeci mali müşavirler (SMMM), aynı zamanda kamusal denetim zincirinin ilk halkasıdır. Beyanname sürecinin doğruluğu, büyük ölçüde meslek mensubunun mesleki özeni, etik duruşu ve teknolojik yeterliliğiyle şekillenmektedir. Bu bağlamda;

  • SMMM’lerin dijital verilerle çalışabilme yetkinlikleri artırılmalı,
  • GİB ile meslek mensupları arasında çift yönlü bilgi akışı güçlendirilmelidir,
  • Risk analizinde elde edilen bulguların, meslek mensuplarına rehberlik edecek şekilde aktarımı kurumsallaştırılmalıdır.

Ayrıca, muhasebe mesleği için yeniden yapılandırılacak sürekli mesleki eğitim sisteminin, yalnızca mevzuat değişikliklerine değil; veri analitiği, yapay zekâ destekli muhasebe sistemleri ve sektörel denetim kodları gibi alanlara da entegre edilmesi gerekmektedir.

Unutulmamalıdır ki, kayıt dışı ekonomiyle mücadele yalnızca cezalandırıcı bir araç setiyle değil, önleyici muhasebe sistematiği ile başarılabilir. Bu sistematiğin merkezinde ise; meslek mensuplarının dijitalleşen beyan zincirinde aktif, bilgili ve sorumluluk sahibi aktörler olarak yer alması şarttır.

3. Kayıt Dışı İstihdamın Mikro Alanları: Ev Hizmetleri ve Sosyal Güvenlikte Kapsayıcılık Sorunu

Kayıt dışılığın yalnızca büyük ölçekli ticari faaliyetlerle sınırlı olmadığını, aynı zamanda mikro ölçekte—özellikle ev hizmetleri gibi görünmeyen emek alanlarında—yaygınlaştığını göz ardı etmemek gerekir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Ek 9. maddesi ile düzenlenen “10 günden az çalışanlar” rejimi, ev hizmetlerinde istihdam edilen kişilerin sınırlı sigortalılık kapsamına alınmasını öngörmekte; ancak bu durum, sürdürülebilir sosyal güvenlik politikaları açısından ciddi yapısal sorunlar barındırmaktadır.

2025 yılı itibarıyla, 10 günden az çalışanlar için yalnızca iş kazası ve meslek hastalığı sigorta priminin (%2 oranında) ödenmesi yeterli görülmekte, uzun vadeli sigorta kolları (malullük, yaşlılık, ölüm) ile genel sağlık sigortasına katılım ise isteğe bağlı tutulmaktadır. Ödenmesi gereken prim, takip eden ayın sonuna kadar yapılmadığı takdirde, süresi geçmiş sayılmakta ve emeklilik haklarından yararlanma imkânı ortadan kalkmaktadır. Bu uygulama, düşük gelirli hane halkı çalışanlarının sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmasını fiilen imkânsız kılmakta ve kadın istihdamının önemli bir bölümünü kayıt dışı bırakmaktadır.

Söz konusu uygulamanın teknik anlamda geçici çözümlerle sürdürülmesi, sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmamaktadır. OECD İstihdam Göstergeleri ve ILO normlarına göre, kayıt dışı istihdamın azaltılması için yalnızca sigorta priminin düşürülmesi yeterli olmayıp, kapsayıcılığı artıran teşvikler ve mikro düzeyde dijital kayıt sistemlerinin oluşturulması gerekmektedir.

Bu bağlamda önerilen bazı sistemsel iyileştirmeler şunlardır:

  • Ev hizmetleri için mobil SGK uygulamaları üzerinden kolaylaştırılmış dijital bildirim altyapısı kurularak, istihdamın anlık ve sade biçimde kayıt altına alınması sağlanmalıdır.
  • Uzun vadeli primlerin isteğe bağlı olmaktan çıkarılarak gelir düzeyine göre destekli otomatik katılım modeline geçilmesi teşvik edilmelidir.
  • Kadın istihdamını kayıt altına alacak sosyal politika araçları (örneğin bakım sigortası fonları, hizmet kuponu uygulamaları) sistemle entegre edilmelidir.

Ev hizmetlerinde kayıt dışı istihdamın yaygınlığı, aynı zamanda vergi ve sosyal güvenlik sistemlerinin birlikte çalışamama sorununu da ortaya koymaktadır. Dolayısıyla çözüm, yalnızca SGK kapsamının genişletilmesinde değil; aynı zamanda vergi sisteminin yatay kapsayıcılık prensibiyle entegre hale getirilmesinde aranmalıdır.

Bu mikro alanlardaki kayıt dışılık görünmez olabilir; fakat etkisi makro düzeydedir. Bu nedenle, sosyal güvenlik reformlarının ev hizmetleri gibi “gölge alanları” kapsayacak şekilde yeniden yapılandırılması gereklidir.

4. Muhasebe Meslek Mensuplarının Kayıtlı Ekonomiye Geçişte Stratejik Katkısı

Kayıtlı ekonomiye geçişin başarısı, yalnızca teknik altyapı yatırımları veya idari denetim kapasitesine bağlı değildir. Bu sürecin en kritik ve sürdürülebilir boyutu, vergi sisteminin beyan esasına dayalı yapısının güvenilir şekilde işlemesiyle ilgilidir. Beyan esasının sağlıklı işleyebilmesi içinse, verinin doğru, zamanında ve mevzuata uygun biçimde işlenmesi gerekir. İşte bu noktada muhasebe meslek mensupları, yalnızca birer teknik uygulayıcı değil; vergi sisteminin etik, teknik ve yapısal taşıyıcıları olarak ön plana çıkmaktadır.

3568 sayılı Kanun ile düzenlenen mesleki yetki ve sorumluluklar, serbest muhasebeci mali müşavirleri (SMMM) yalnızca defter tutan değil, aynı zamanda mükellefin vergi ile olan ilişkisinde kamu yararını gözeten bağımsız bir aracı olarak tanımlar. Bu aracı pozisyon, özellikle şu üç alanda kayıt dışılıkla mücadelede stratejik önem taşımaktadır:

i. Doğru Beyan ve Raporlama Sorumluluğu

Muhasebe meslek mensubu, beyan sürecinde sunulan bilgilerin doğru ve eksiksiz olmasından mükellef kadar sorumludur. Hatalı beyanın yalnızca vergi ziyaı değil, aynı zamanda kayıt dışı işlemlerin sistemde görünmez kalmasına neden olacağı göz önünde bulundurulduğunda, meslek mensuplarının rolü denetim otoritesinin uzantısı haline gelmektedir.

ii. Vergi Uyum Danışmanlığı

Gelişmiş ülkelerde giderek yaygınlaşan "vergi uyum danışmanlığı" (Tax Compliance Advisory) uygulaması, Türkiye’de muhasebe mesleği açısından büyük bir potansiyel barındırmaktadır. Vergi incelemeleri sırasında riskli pozisyonlara düşmemek, sürekli değişen mevzuata uyum sağlamak ve kayıt dışı uygulamalardan uzak durmak için mükelleflerin yönlendirilmesi, artık yalnızca etik değil yapısal bir zorunluluk halini almıştır.

iii. Politika Tasarımına Katkı

TÜRMOB ve bağlı odalar aracılığıyla oluşturulacak bölgesel vergi uygulama raporları, saha verilerine dayalı politika yapım süreçlerinde kullanılabilir hale getirilmelidir. Meslek mensupları, istatistiki düzeyde kayıt dışılıkla mücadelede sahadaki ilk gözlemciler olduğundan, bu bilgilerin anonimleştirilerek Gelir İdaresi ile paylaşılması, kamu-meslek iş birliğini kurumsallaştıracaktır.

Ayrıca, muhasebe mesleğinin kayıtlı ekonomiye geçişteki etkinliğini artırmak adına:

  • Meslek içi eğitimlerde dijital denetim teknikleri ve veri analitiği odaklı modüller yaygınlaştırılmalı,
  • Etik kurallara bağlılık ve bağımsızlık ilkeleri, yalnızca teorik değil, mesleki performans kriteri haline getirilmelidir,
  • Kayıt dışılıkla mücadelede başarılı olan meslek mensuplarına yönelik teşvik ve tanıma programları oluşturulmalıdır.

Sonuç olarak, kayıtlı ekonomiye geçişin teknik ayağında devlet, denetim ayağında idare, uygulama ayağında ise muhasebe meslek mensupları yer almaktadır. Bu zincirin güçlü işlemesi, yalnızca makroekonomik göstergeleri değil, aynı zamanda toplumun kamu otoritesine duyduğu güveni doğrudan etkileyecektir.

5. Sonuç ve Politika Önerileri

Kayıt dışı ekonominin azaltılmasına yönelik çabaların yalnızca teknik önlemlerle sınırlı kalmaması, vergi sisteminin bütüncül bir reform anlayışıyla ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede, vergi oranlarının sosyal ve sektörel etkiler temelinde yeniden düzenlenmesi, affa dayalı mali alışkanlıkların terk edilmesi ve beyan esasının kurumsal güven ilkesiyle pekiştirilmesi gerekmektedir. Muhasebe meslek mensuplarının bu süreçte üstlendikleri rol, artık yalnızca mevzuata uygunluk denetimi değil; aynı zamanda mükellef davranışlarını yönlendiren, riskleri erken aşamada tespit eden ve kamu politikalarına sahadan veri sunan bir profesyonel aktörlük düzeyine yükselmiştir. Vergisel dönüşüm sürecinin dijitalleşme ile entegre biçimde ilerlemesi, kayıt dışı alanların tespiti ve önlenmesinde stratejik fırsatlar sunmakta; ancak bu fırsatların gerçek faydaya dönüşebilmesi, muhasebe camiasının sürece teknik ve etik donanımla katılmasına bağlıdır. Özellikle ev hizmetleri gibi mikro istihdam alanlarında yaygınlaşan kayıt dışılığın sosyal güvenlik sistemine entegrasyonu için dijital bildirim mekanizmalarının sadeleştirilmesi, uzun vadeli sigorta kollarına erişimin kolaylaştırılması ve kapsayıcı otomatik katılım modellerinin uygulanması gereklidir. Tüm bu yapısal reformlar, yalnızca kamu maliyesini güçlendirmekle kalmayacak; aynı zamanda vatandaş-devlet ilişkisini, şeffaflık ve güven temelinde yeniden inşa edecektir. Muhasebe mesleğine yıllarını vermiş bir uygulayıcı olarak ifade etmeliyim ki; kayıtlı ekonomiye giden yolda en etkili aktörler, yalnızca kanun koyucular ya da idari denetçiler değil, aynı zamanda sahada çalışan, belge üreten ve mali sorumluluğu mesleki etikle bütünleştiren meslek mensuplarıdır. Güçlü bir ekonomi, güvenilir bir sistem, sürdürülebilir bir gelecek ancak bu yapısal bütünlük içerisinde inşa edilebilir.

Kaynakça

Avrupa Komisyonu. (2022). VAT rates applied in the Member States of the European Union. https://taxation-customs.ec.europa.eu

Gelir İdaresi Başkanlığı. (2024). e-Belge Uygulamaları Rehberi. Ankara: T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı.

OECD. (2023). Revenue Statistics 2023 – Turkey. OECD Publishing.

OECD. (2024). Tax Administration 2024: Comparative Information on OECD and Other Advanced and Emerging Economies. Paris: OECD Publishing.

Resmî Gazete. (1984). 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu. RG: 02.11.1984/18563.

Resmî Gazete. (2008). 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu. RG: 16.06.2006/26200.

Resmî Gazete. (1984). 213 sayılı Vergi Usul Kanunu. RG: 10.01.1961/10703.

Resmî Gazete. (1989). 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu. RG: 13.06.1989/20194.

TÜRMOB. (2023). Türkiye'de Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadelede Meslek Mensuplarının Rolü Raporu. Ankara: Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği Yayını.

Yılmaz, B. (2022). Kayıt Dışı Ekonominin Yapısal Nedenleri ve Vergi Politikalarının Rolü. Maliye Dergisi, 184, 37-60.

22.05.2025

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.

>> YILIN KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL + KDV  Ayrıntılar için tıklayın.

GÜNDEM