Yurt dışına taşınma kararı verip doğru ülkeyi seçmek son derece zor bir seçim.
Bu süreçte tam anlamı ile ince eleyip sık dokumak şart.
Bu nedenle de bu yazıdaki ülke listesi, iş yapma kolaylığı, oturum işlemleri ve yatırım dostu politikalarıyla bilinen ülkeler dikkate alarak oluşturdum.
Örnek olarak; Singapur, dünyanın önde gelen finans ve ticaret merkezlerinden biri olup yabancı yatırımcıya sunduğu kolaylıklarla bilirken Dubai de serbest bölgeleri, 90 gün mukimlik konusu, finans merkezleri ve uluslararası bankacılık olanaklarıyla girişimciler ve yatırımcılar için çekici.
Avrupa’da ise İsviçre ve Birleşik Krallık gibi ülkeler finansal hizmetlerde gelişmiş olup, yatırımcıların servetlerini koruyup büyütmelerine uygun bir ortam sunar.
Yüksek gelirli bireylerin en çok ilgisini çeken konulardan biri de gidecekleri ülkenin vergi rejimi, bu rehberde odaklandığım ülkeler, düşük vergi yükü veya özel vergi teşvikleri sunmalarıyla biliniyorlar.
İlk etapta Avrupa ülkelerinden başlarsak;
Aşağıdaki ülkeler, uluslararası yatırım ve varlık planlaması çevrelerinde düşük vergileri ve avantajlı düzenlemeleriyle tanınırlar:
Vergi Oranları: Lüksemburg, AB içinde kurumlar vergisi oranı yaklaşık %25 seviyesinde olan bir ülkedir. Standart kurumlar vergisi %17 olup buna eklenen belediye vergisi (%6,75, başkent Lüksemburg için) ve dayanışma katkısıyla efektif oran hesaplanır.
Ancak bu “manşet” oranlar yanıltıcı olabilmektedir; büyük çokuluslu şirketler özel vergi anlaşmaları ile %1’in altına düşen efektif vergiler ödeyebilmişlerdir (2014’de ortaya çıkan LuxLeaks belgeleri, Amazon, Apple, FedEx gibi şirketlere sunulan ayrıcalıkları gözler önüne sermiştir).
Bireysel gelir vergisi Lüksemburg’da progresiftir ve en yüksek dilimde yaklaşık %42 oranındadır (yüksek gelirliler için %42’ye ek %7 dayanışma vergisi ile efektif ~%45). Lüksemburg’un dikkat çeken bir yönü, kişisel servet vergisinin olmayışıdır – 2006’dan bu yana gerçek kişilerden servet vergisi alınmamaktadır. Benzer şekilde bireyler için bir miras vergisi yalnızca Lüksemburg mukimi değilseniz veya Lüksemburg’daki malvarlıkları için sınırlı uygulanır; özellikle birinci dereceden akrabalar arasında veraset vergisi ya hiç yoktur ya da çok düşüktür.
Şirketler için ise net servet vergisi bulunmaktadır (%0,5 oranında, finans sektöründe %0,05) ancak bu genellikle vergi planlamasıyla minimize edilebilir.
Temettü vergisi konusunda, Lüksemburg mukimi şirketlerin dağıttığı kar payları normalde %15 stopaja tabidir; ancak AB ana-ortaklık direktifi veya çifte vergilendirme anlaşmaları sayesinde çoğu uluslararası durumda temettüler vergisiz veya düşük stopajla ödenebilir.
Uygulama Kolaylığı: Lüksemburg, iş kurma ve yürütme bakımından oldukça gelişmiş bir altyapı sunar. Şirket kurma işlemleri hızlı olup (birkaç gün içinde kurulabilir, boş hali hazırda kurulmuş (shelf) şirket seçenekleri dahi bulunur), yabancı yatırımcılar için dil engeli yoktur (ülkede İngilizce, Fransızca, Almanca yaygın kullanılır).
Özellikle holding, finans ve fon yönetimi alanlarında Lüksemburg uzmanlaşmıştır.
Örneğin, dünya çapında yatırım fonu sektöründe ABD’den sonra ikinci büyük merkez Lüksemburg’dur; 2,5 trilyon € üzerinde fon varlığı bu ülkede yönetilmektedir.
Şirket türleri açısından LLC (S.à r.l.) veya Anonim Şirket (S.A.) gibi çeşitli yapılar mevcuttur ve her biri esnek vergi ve gizlilik avantajları sunabilir. Lüksemburg’da asgari bir pay sahibi ve yönetici yeterlidir, bunların yabancı uyruklu olmasında sakınca yoktur.
Ülke, yüksek yaşam kalitesi ile de tanındığından yabancı profesyonellerin ve varlıklı kişilerin ikamet etmekten çekinmediği bir lokasyondur. Bürokrasi AB ortalamasına göre hafiftir; şirket kuruluşu için sermaye şartı (S.à r.l. için €12.000) ve noter işlemleri dışında engel bulunmaz.
Hükümet, dijital platformlar üzerinden işlem imkânı ve çok dilli resmi hizmetlerle yatırımcı dostu bir ortam sağlamaktadır.
Vergi Avantajları: Lüksemburg’un vergi rejimi birçok özel avantaj barındırır. İlk olarak, teritoryal vergi sistemi unsurlarına sahiptir: Lüksemburg mukimi olmayan kişi ve kurumlar, sadece Lüksemburg kaynaklı gelirleri üzerinden vergi öder, yabancı kaynaklı gelirler çoğunlukla vergiden muaftır.
Bu, Lüksemburg’u holding ve finansman şirketleri için çok çekici kılar; zira yabancı iştiraklerden elde edilen temettüler, gelirler büyük ölçüde vergisiz tutulabilir.
Nitekim, Lüksemburg pek çok çokuluslu şirketin faiz ve royalty akışlarını vergiden muaf tutarak yapılandırdığı bir merkez olmuştur:
Ülkede faiz ve royalty ödemelerinden stopaj vergisi alınmaması sayesinde şirketler kârlarını buradan geçerken vergiye uğratmadan transfer edebilirler.
Ayrıca özel amaçlı finansman şirketleri (ör. tahvil ihraç eden SPV’ler) Lüksemburg’da vergi muafiyetleriyle faaliyet gösterebilmektedir.
Lüksemburg, katılım muafiyeti (participation exemption) ile belirli koşulları sağlayan iştirak satış kazançlarını ve temettüleri vergiden istisna tutar.
Fikri mülkiyet gelirlerinde 2008-2016 arasında geçerli olan %80 muafiyetli patent kutusu rejimi, OECD baskısıyla kaldırılmış olsa da 2018’de daha sınırlı yeni bir IP kutu rejimi (%80 muafiyetle efektif %5,2 vergi) yürürlüğe konmuştur.
Fon endüstrisi için Lüksemburg tam bir cennettir: Örneğin, özel yatırım fonları yıllık sadece %0,01’lik net aktif değer vergisi ödeyerek devasa portföyleri yönetebilmektedir. Aile servet yönetim şirketi (SPF) gibi araçlar, uygun kullanımda, gelir ve temettü vergilerinden muaf şekilde varlık yönetimine izin verir (sadece küçük bir sermaye vergisi ödenir). Lüksemburg’un çifte vergiyi önleme anlaşmaları 80’den fazla ülkeyi kapsamaktadır ve ülke AB Ana-Ortaklık ve Faiz-Royalti direktiflerine dahildir. Bu sayede Lüksemburg’da kurulmuş bir holding, AB içindeki iştiraklerinden aldığı temettü ve faizleri stopajsız alabilir ve onları yine stopajsız şekilde üçüncü ülkelere yönlendirebilir.
Sonuç olarak Lüksemburg, karmaşık ancak yasal vergi planlamalarına izin veren esnek yapısıyla Avrupa’nın en gözde vergi planlama merkezlerinden biri olmuştur.
Vergi Oranları: Monako, Avrupa’nın en bilinen vergi cennetlerinden biridir ve özellikle zengin bireyler için bir sığınak olarak ün yapmıştır. Kişisel gelir vergisi Monako’da 1869 yılından bu yana uygulanmamaktadır.
Yani Monako’da resmi ikamet statüsü kazanan bireyler, dünyadaki gelirleri için gelir vergisi ödemezler (bazı istisna durum: Fransız vatandaşları özel bir anlaşma gereği Monako’da yerleşseler dahi Fransa’ya vergi ödemeye devam ederler – 1963 Fransız-Monako anlaşması).
Sermaye kazançları vergisi de Monako’da yoktur; hisselerini satan veya yatırımlarından kazanç elde eden bireyler bu kazanç için Monako’da vergi ödemez.
Net servet vergisi de Monako Prensliği tarafından alınmamaktadır. Dolayısıyla gelir veya birikim üzerinden doğrudan vergi söz konusu değildir. Monako’da kurumlar vergisi uzun yıllar hiç uygulanmamış, ancak 1963’te Fransa ile yapılan anlaşma sonucu belirli şirketler için getirilmiştir.
Günümüzde kural şudur: Monako’da faaliyet gösteren ve cirosunun %25’inden fazlasını ülke dışında elde eden şirketler, Fransız kurumsal vergi oranında (yaklaşık %25) vergilendirilir.
Buna karşılık kazancının büyük kısmı Monako içinde kalan, örneğin yerel restoran, butik vb. işletmeler hala 0% kurumlar vergisi avantajına sahiptir.
Prenslik, yeni kurulan şirketlere de vergi avantajı tanır: İlk iki yıl kurumlar vergisi muafiyeti, üçüncü yıldan itibaren kademeli artışla beşinci yıldan sonra tam vergi uygulaması gibi teşvikler söz konusudur.
Temettü gelirleri açısından, Monako 1963’te yerel şirket hissedarlarına ödenen temettüler üzerindeki vergiyi kaldırmıştır.
Dolayısıyla Monakolu bir şirket kâr dağıtımı yaptığında hissedarlar vergi ödemez.
Emlak vergisi de prenslikte yoktur; ancak kira gelirleri üzerinden yıllık %1 oranında bir vergi alınır (yabancıların Monako’da gayrimenkul kiralayıp kira geliri elde etmesi nadirdir, bu vergi daha çok büyük oteller veya emlak şirketleri üzerinden devlete aktarılır).
Monako’da miras vergisi bulunmakla birlikte sadece yakın olmayan akrabalar için söz konusudur: Düz altsoya (çocuklara) miras vergisi %0 iken, kardeşler arasında %8, yeğenler/halalar arasında %10, uzak akraba %13 ve akraba olmayan mirasçıya %16 oranında veraset vergisi vardır. Bu oranlar, Fransa gibi komşu ülkelere kıyasla düşüktür.
Uygulama Kolaylığı: Monako’da şirket kurmak ve özellikle ikamet izni almak, yüksek gelirli kişiler için oldukça cazip olmakla beraber belirli şartlar gerektirir.
Şirket kurma süreci, firmanın faaliyet alanına göre prenslik makamlarından (Monaco Business Development Agency) ön izin alınmasını gerektirebilir.
Özellikle finansal hizmetler, emlak geliştirme gibi alanlarda lisans şartı vardır; onun dışında basit danışmanlık veya ticaret şirketleri birkaç hafta içinde kurulabilir.
Monako’da bir şirket kurmak için yerel bir “adres” gösterilmesi ve kayda değer bir sermaye beyanı (SARL için asgari €15.000, SAM için €150.000) gerekebilir.
Bireysel olarak Monako’ya yerleşmek ise son derece çekicidir ancak yüksek bir finansal eşiği vardır.
Monako’da oturum izni almak isteyen bir kişi, öncelikle burada bir konut satın almalı veya uzun süreli kiralamalı ve Monako bankalarında en az €500.000 depozit tutmalıdır.
Prenslik, başvuru sahibinin finansal olarak kendine yeterli olduğunu (yaklaşık yarım milyon € mevduatla) ve sabıka kaydının temiz olduğunu görmeyi şart koşar.
Tüm gereklilikler yerine getirildiğinde, oturum izni genellikle birkaç ay içinde alınabilir.
Oturum aldıktan sonra fiilen Monako’da yaşamaya başlamak gerekir; Monako kanunları yılda en az 3 ay ülkede fiilen bulunmayı ikametgahın devamı için şart koşar.
Ancak başka ülkelerin vergisini kesmek açısından genelde kişiler Monako’da 183 günden fazla kalarak diğer ülkelerde vergi ikametgahından çıkarlar. Monako’ya yerleşmek iş insanları açısından zorlayıcı değildir – Fransız Rivierası’nda bulunan bu küçük ülke, Nice Uluslararası Havalimanı’na 30 dakika mesafede olup ulaşım kolaylığı vardır.
Monako’da yerleşik bir kişi, AB vatandaşı değilse dahi Schengen bölgesinde serbest dolaşıma sahiptir (Monako Fransa üzerinden Schengen alanına dahil sayılır).
İş dili olarak Fransızca resmi olsa da İngilizce de yaygınca konuşulur. Monako, yabancı yatırımcıya veya ikametçiye vatandaşlık verme konusunda son derece seçicidir; vatandaşlık genelde uzun yıllar ikamet sonrası (10 yıldan fazla) ve özel takdirle verilir.
Bu nedenle çoğu kişi Monako’da sürekli oturum sahibi olarak yaşamaktadır.
Monako hükümetinin Welcome Office (Karşılama Ofisi) adlı birimi, yeni yerleşimcilere ve iş kurmak isteyenlere rehberlik ederek bürokratik işlemlerde yardımcı olmaktadır.
Suç oranının son derece düşük olması, lüks yaşam standartları, yüksek kaliteli sağlık ve eğitim imkanları Monako’yu dünya zenginleri için çekici kılmaktadır.
Vergi Avantajları: Monako’nun avantajları oldukça basittir fakat etkilidir: Hiç gelir vergisi ödememek ve dolayısıyla kazancın %100’ünü elde tutmak. Bu, özellikle yüksek gelirli sporcular, sanatçılar, yatırımcılar için son derece büyük bir cazibe yaratır.
Örneğin, Fransa’da ikamet eden biri €1 milyon gelire %45 vergi verirken Monako mukimi benzer geliri vergisiz elde edebilir.
Monako’da yerleşik finansal kuruluşlar da vergi avantajlıdır; örneğin fon yönetimi işleri yerel kazanç sayıldığından kurumlar vergisine tabi tutulmaz. Ülkede KDV (TVA) %20 ile AB ülkeleri seviyesindedir, zira Monako gümrük birliği gereği Fransız KDV sistemine dahildir – ancak harcanmayan gelir üzerinden vergi alınmadığından, özellikle emekli zenginler paralarını Monako bankalarında değerlendirip vergisiz büyütebilirler.
Monako’nun çifte vergilendirme anlaşmaları sınırlıdır (sadece Fransa, Lüksemburg, Mauritius ve bazı küçük devletlerle anlaşması vardır), ancak fiilen vergi almadığından bu eksiklik pek dezavantaj yaratmaz.
Finansal gizlilik açısından Monako uzun süre bankacılık sırlarıyla anıldı. Halen Monako bankaları sıkı gizlilik kanunlarına tabidir; banka çalışanları müşteri bilgilerini ifşa ederlerse hapis cezasına çarptırılabilir.
Fakat Monako da değişen dünyaya ayak uydurmak zorunda kalmıştır: 2009’dan sonra OECD ile bilgi değişimi anlaşmaları imzalamış ve “vergide işbirliği yapmayan ülke” listesinden çıkmıştır. 2018’de AB ile finansal hesap bilgilerinin otomatik değişimine başlamıştır.
Yine de Monako, varlık gizliliği konusunda üst düzey bir yer olmaya devam ediyor – zira varlıklı bireyler burada aile ofisleri, tröst benzeri yapılar kurarak mal varlıklarını hem vergisiz hem de büyük ölçüde gizli idare edebiliyorlar.
Monako, FATF değerlendirmelerinde de önemli gelişmeler kaydetmiştir; 2019 raporunda AML/CFT (kara para/terör finansmanı) alanında büyük oranda uyumlu bulunmuştur.
Özetle Monako, vergi avantajlarını sıkı gizlilik ve lüks yaşam tarzı ile birleştirerek sunan benzersiz bir yerdir.
Ancak AB üyesi olmadığından, AB’nin ekonomik yaptırımlarına veya düzenlemelerine tabi değildir, bu da bazen diğer ülkelerin eleştirilerine neden olabilmektedir (özellikle Fransa, Monako’da ikamet eden Fransızların vergi ödememesinden memnun değildir).
Bütün bunlara karşın Monako, “vergi cenneti” imajını sahiplenmekten çekinmeyen ve bunu ülke stratejisinin parçası kılan bir prenslik olarak pozisyonunu korumaktadır.
Vergi Oranları: İsviçre, federal ve kantonal düzeyde ayrı ayrı vergi uygulayan bir konfederasyondur.
Federal kurumlar vergisi oranı %8,5 (net kar üzerinden) olup kantonlar da ilave kendi oranlarını uygular.
2020 yılında yürürlüğe giren vergi reformu (STAF/TRAF) sonrasında birçok kanton kurumlar vergisi oranlarını önemli ölçüde düşürmüştür.
Günümüzde İsviçre’de ortalama birleşik kurumlar vergisi oranı %14,4 civarındadır.
Örneğin en rekabetçi kantonlardan Zug’da toplam kurumlar vergisi %11,85 ile Avrupa’daki en düşük oranlardan biridir. Zürih kantonu gibi büyük ekonomili yerlerde oran ~%19,6, Cenevre’de %14,7 (2024 itibarıyla), en yüksek Bern kantonunda ~%20,5 düzeyindedir.
Dolayısıyla, doğru kantonu seçen bir şirket İsviçre’de pek çok AB ülkesinden daha düşük efektif vergi ödeyebilir.
İsviçre’de gelir vergisi de federal (%11,5’e kadar) ve kantonal bileşenlidir. Toplam bireysel gelir vergisi yükü, yerleşilen kantona göre büyük değişkenlik gösterir: Örneğin Zürih gibi kantonlarda en üst dilimde toplam vergi yaklaşık %40’ı bulurken, Zug gibi vergisi düşük kantonlarda %22–25 civarında tavan yapar.
2024 rakamlarına göre İsviçre’de yüksek gelirli bireylerin ortalama en üst marjinal vergi oranı %32,5 olmuştur – bu rakam, diğer Avrupa ülkelerine kıyasla oldukça makuldür.
İsviçre’de sermaye kazancı vergisi genel olarak yoktur (bireyler için menkul kıymet satış kazançları vergilendirilmez, sadece profesyonel ticaret yapmıyorlarsa). Servet vergisi ise federal düzeyde olmamakla birlikte kantonların hemen hepsinde vardır; tipik olarak yıllık binde birkaç ile %1 arası bir oranda net varlık üzerinden alınır (örn. Zürih’te 0,3%, Cenevre’de 1%). Miras ve hediye vergileri kantona göre değişir, bir kısım kanton (Zürih, Schwyz vb.) yakın akrabalara veraset vergisini kaldırmıştır, diğerlerinde eş ve çocuklara yok ama uzak akrabaya veya yabancıya mirasta %30-50’ye varan oranlar olabilmektedir.
İsviçre’de dolaylı vergilerden KDV %7,7 (indirimli oran 2,5) ile AB ortalamasının altındadır.
Uygulama Kolaylığı: İsviçre, şirket kurulumu ve iş yapma kalitesi açısından dünyanın en gelişmiş ortamlarından birine sahiptir. Siyasi ve ekonomik istikrar, güçlü sözleşme hukuku, nitelikli iş gücü ve dünya çapında bankacılık/finans sektörü İsviçre’yi cazip kılar.
Bir anonim şirket (AG) veya limited (GmbH) kurmak genellikle 2-3 hafta sürer; asgari sermaye AG için CHF 100.000 (yarısı ödenmiş), GmbH için CHF 20.000’dir. Ülke yüksek teknoloji, ilaç, emtia ticareti gibi alanlarda pek çok uluslararası şirketin bölgesel merkezine ev sahipliği yapar.
İsviçre’de bir zorluk, yabancılar için oturma/çalışma izni kotalarıdır; AB vatandaşları kısmen anlaşmalarla daha rahat ikamet edebilirken AB dışı üst düzey elemanlar ve yatırımcılar için kanton kotası bulunur.
Bununla birlikte her kanton yatırımcı dostu politikalarla nitelikli kişi ve şirketleri çekmeye çalışır. Örneğin, bazı kantonlar yabancı şirketleri çekmek için özel vergi indirimleri (tax holiday) uygulayabilir veya AR-GE projelerine sübvansiyon verebilir. İsviçre’nin bankacılık, hukuk, danışmanlık altyapısı üst düzeydedir; hemen her büyük uluslararası denetim ve hukuk firması İsviçre’de aktiftir.
Şirketler için düzenleyici ortam öngörülebilir ve bürokrasi nispeten hafiftir.
İsviçre AB üyesi olmadığından bazı ticari konularda (örn. gümrük) AB kurallarına tabi değildir, ancak bir dizi ikili anlaşma ile AB tek pazarına kısıtlı erişimi mevcuttur. İsviçre Frankı’nın istikrarı ve düşük enflasyon ortamı, servet sahipleri için ayrıca caziptir.
Vergi Avantajları: İsviçre, tarihsel olarak yabancı şirket ve zengin bireylere özel vergi avantajları sağlamıştır.
Kurumlar için eskiden “holding statüsü”, “mikstarif statüsü” gibi özel rejimler vardı (yabancı gelirlere muafiyet gibi), ancak OECD standartları gereği 2020’de bunlar kaldırıldı ve yerine tüm şirketlere düşük oran yaklaşımı benimsendi.
Yine de İsviçre’de araştırma geliştirme teşvikleri (fazladan gider yazma), patent kutusu (kantonların uyguladığı ~%10 efektif oranlı) ve sermaye kazançlarına iştirak muafiyeti gibi avantajlar bulunmaktadır.
Kantonlar arası rekabet de şirketler lehine avantaj doğurur: Bazı kantonlar efektif vergi oranlarını 2024 itibarıyla %15’e yaklaştırmış; örneğin Cenevre, Vaud yüksek kârlar için oranı %14,7’ye çekerek OECD asgari vergiye uyum adımı atmıştır.
Böylece küresel minimum vergi dilimine İsviçre şimdiden adapte olmaktadır. İsviçre’nin geniş vergi anlaşmaları ağı (100+ ülke), çifte vergilendirmenin önüne geçer ve yabancı yatırımcıların vergisini azaltır. Ayrıca stopaj vergisi alanında İsviçre vergi anlaşmaları ile temettü, faiz ödemelerinde indirimler sunar (standart temettü stopajı %35’tir ama AB ülkelerine anlaşmalarla genelde %0–15 arası uygulanır).
Bireysel tarafta ise İsviçre’nin en ünlü avantajı “pauschalversteuerung” (lump-sum taxation) rejimidir.
Bu rejim, İsviçre’ye yerleşen ve orada çalışmayıp gelirini yurtdışından elde eden zengin yabancılara, gerçek gelirlerine bakılmaksızın, yaşam masrafları üzerinden sabit bir vergi belirlenmesi esasına dayanır.
Örneğin, bir kanton bu kişinin yıllık harcamasını 400.000 CHF varsayarak bunun 7 katı = 2,8 milyon CHF geliri varmış gibi kabul edip normal tarifeden vergi alır; kişi çok daha yüksek gerçek gelire sahip olsa bile ilave vergi ödemez.
Bu yöntemle pratikte %5–10 efektif vergi ile çok yüksek gelirler vergilendirilebilmektedir.
Özellikle Cenevre, Vaud, Valais gibi kantonlar bu rejimi uygulamakta ve minimum yıllık vergi tutarları belirlemektedir (kantona göre değişmekle birlikte yılda en az ~CHF 150.000 vergi ödenmesi gibi). Zürih gibi bazı kantonlar ise referandumla bu sistemi kaldırmıştır.
Miras vergisinin olmaması veya düşük olması (birçok kantonda çocuklara %0) ve sermaye kazancı vergisi muafiyeti, zengin ailelerin servet planlaması için İsviçre’yi tercih etmesine yol açar.
İsviçre bankalarının yatırım ürünleri üzerindeki vergi stopajları da (örneğin tahvil faizinde %35 vergi kesilip sonradan iade gibi) çifte vergileme anlaşmalarıyla hafifletilebilir. İsviçre Frankı cinsinden varlıklar, küresel belirsizlik dönemlerinde güvenli liman sayıldığından, İsviçre’ye yerleşen varlıklı kişiler hem düşük/orta seviyeli vergiler ödeyip hem de ekonomik güvenliğe kavuşabilir.
Finansal Gizlilik ve Uyum: İsviçre’nin belki de en tanınmış yönü finansal gizlilik geleneğidir. Banka gizlilik yasaları 1934’ten beri bankacıların müşteri bilgilerini ifşa etmesini suç saymış ve İsviçre’yi on yıllarca offshore banka merkezi haline getirmiştir.
Ancak 2008 sonrası dünya çapında artan baskılarla İsviçre bankalarının anonim hesap açma dönemi kapanmıştır.
ABD ile FATCA anlaşması, OECD ile Ortak Raporlama Standardı (CRS) gereği İsviçre artık yabancı mukimlere ait hesap bilgilerini otomatik olarak karşı ülkelerle paylaşmaktadır.
Dolayısıyla klasik anlamda gizli numaralı hesaplar devri bitmiştir.
Yine de İsviçre hâlen finansal mahremiyet endekslerinde üst sıralardadır – zira iç hukukunda müşteri gizliliği korunmakta ve dünyada hala çok büyük meblağlarda offshore servet İsviçre bankalarında saklanmaktadır.
2023 itibarıyla küresel özel bankacılık varlıklarının önemli bir kısmı (tahminen %25+) İsviçre’dedir.
İsviçre hükümeti bir yandan gizlilik geleneğini sürdürürken bir yandan kara para ile mücadeleyi sıkılaştırmıştır:
FATF tarafından 2016 raporunda bazı eksikleri not edilen İsviçre, bu alanda kanunlarını güncellemiş ve 2022 FATF ilerleme raporunda büyük ölçüde uyumlu görülmüştür.
Ülke, vergi yönünden 2009’da OECD gri listesinden çıkmak için çok sayıda anlaşma imzalamış, 2015’te AB ile son bir bankacılık bilgi paylaşım anlaşmasına giderek “vergi cenneti” imajını yumuşatmaya çalışmıştır. AB’nin kara listesinde İsviçre yer almamaktadır.
İsviçre, hem gizlilik ve güvenilirlik arayan varlıklı bireylerin gözdesi olmayı sürdürmekte hem de uluslararası regülasyonlara uyum sağlayarak sistemini devam ettirmektedir.
Ben bu ilk yazıda size, yüksek gelirli bireyler için öne çıkan bazı ülkelerin vergi rejimlerinden ve yatırımcılara sundukları avantajlardan bahsettim. İrlanda’nın düşük kurumlar vergisinden Lüksemburg’un çokuluslu şirketlere sağladığı özel düzenlemelere, Hollanda’nın IP kutusu sisteminden İsviçre’nin kanton bazlı düşük oranlarına, Monako’nun gelir vergisi olmayan yapısından Andorra, Malta ve Güney Kıbrıs’ın kendine özgü fırsatlarına kadar uzanan bir çerçeve çizdim.
Ama bu işin yalnızca vergi boyutunu değerlendirdik. Gerçekte karar verirken sadece “hangi ülkede daha az vergi öderim?” sorusu yeterli olmuyor. Oturum izni nasıl alınır, ailecek taşındığınızda yaşam koşulları nasıldır… işte bunlar da en az vergi kadar önemli.
15.09.2025
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.
>> YILIN KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL + KDV Ayrıntılar için tıklayın.