Ağustos ayını bitirmenin arifesindeyiz. Şirketlerin önemli kısmının bağımsız denetim raporları çıktı ve genel kurullara sunulmaya başlandı. Yönetimin başarısının veya başarısızlığının göstergesi olan finansal raporlar yetkili merciler tarafından yorumlandığı, şirketin finansal sağlığının anlaşılmaya çalışıldığı mevsimdeyiz. Bizim de son zamanlarda mesaimizin önemli kısmı, yönetime finansal raporlardaki rakamların ne anlama geldiği, finansal tabloların hangi riskleri barındırdığı ve bize ne işaret ettiği gibi konuları açıklamakla geçiyor.
Kimi şirkette kârlılık sorun iken kimisinde finansman gideri baskısı, kimisinde nakit akış, kimisinde faaliyet döngüsünün uzunluğu sorun olarak karşımıza çıkıyor. Finansal tablolar üzerinde yapılan analizler bir şeylere işaret etse de geçerli bir analiz firmanın iç dinamiklerine hâkim olmayı gerektiriyor. En son yönetimine finansal tablolarını analiz ettiğim bir şirkette yakınılan konu; alacak tahsilat süresinin uzunluğuydu.
Peki alacak tahsilat süresinin uzun olmasından korkulmalı mı? Bu yazımda bu soruya cevap aramaya çalışacağım.
Alacak tahsilat süresi şirketin faaliyet döngüsünün bir parçasıdır. Faaliyet döngüsü; şirketin stoğu edinmesinden, söz konusu stoğun satılarak alacağa dönüşmesine ve sonrasında alacağın tahsil edilerek nakde dönmesine kadar geçen süreci ifade etmektedir. Faaliyet döngüsünün üç saç ayağı vardır. Bunlar;
Örneğin; bir şirket hammaddeyi 60 gün vade ile alıyor, üretim sürecini 130 gün içinde tamamlayarak satışı gerçekleştiriyor ve satışlarını da 100 gün vade ile yapıyor olsun. Bu durumda stok şirkete girdikten sonra satışa kadar 130 güne ve satıldıktan sonra nakdin tekrar şirkete girmesi için de 100 güne toplamda da 230 güne ihtiyaç var demektir. Şirket borçlarını 60 gün sonra ödediğine göre 230 günden 60 günü düşünce 170 günlük bir faaliyet döngüsü var demektir. Yani şirket faaliyetlerini devam ettirebilmesi için 170 günlük bir kaynağa ihtiyaç duymaktadır. Şirketlerin arzuları faaliyet döngüsünü olabildiğince kısaltmaktır. Böylece finansmana olan ihtiyaçlarını olabildiğince azaltacaklardır.
Bütün firmaların istediği; borç ödeme süresini uzatmak, stokta kalma süresi ile alacak tahsilat süresini kısaltmaktır. Ancak birçok oyuncu ve rakibin bulunduğu serbest bir piyasada her zaman bu mümkün olmamaktadır. Bazen satışın yapıldığı müşterinin özelliğinden dolayı ve bazen de sektöre özgü nedenlerden dolayı vade süresini uzatarak satışlar yapmak kaçınılmaz olmaktadır.
Finansmana ulaşmanın zorlaştığı veya borçlanma maliyetinin ciddi olarak arttığı, yine konkordato ilan eden şirketlerdeki artışa bağlı olarak alacak risklerinin tavan yaptığı günümüzde şirketler alacaktaki ortalama vadeyi olabildiğince düşürmek, hatta mümkünse peşin satış yapmak istemektedirler.
Piyasadaki izlenimlerimiz ve tecrübelerimiz göstermektedir ki şirketleri batıran kârlılıktan ziyade nakit akıştır. Greg Savage’nin dediği gibi; “Hasılat şatafattır. Kâr dirayettir, ustalıktır. Nakit ise gerçekliktir.”
İstediğin kadar satış yap ciddi hasılat rakamlarına ulaş, yüksek kâr marjlarını elde et. Paranı alamadıktan sonra bir anlamı yok. Batık bir alacak yapılan onca kârı alıp götürecektir.
Peki vadeli satış yapmayalım mı? Veya ortalama tahsilat süresinin uzamasına müsaade etmeyelim mi? Hayır vadeli satış yapalım. Ortalama vadenin uzamasına da müsaade edelim. Ancak riskleri değerlendirerek menfaatlerimizi koruyarak bunu yapalım.
Vadeli satış yapacağımız müşterinin riskinin çok iyi değerlendirilmesi, alacak riskimizi minimize edecek teminat, alacak sigortası gibi enstrümanların kullanılması şirketimizi güvenli bir limana taşıyacaktır.
Alacaklarda ortalama vadenin uzaması hangi durumda makuldür? Eğer şirket vadeli satış sonucu sattığı ürünün üzerine koyduğu vade farkı, alternatif borçlanma faiz oranının üzerindeyse vade süresinin uzamasında bir sakınca yoktur. Ancak ürüne yüklenen vade farkı alternatif borçlanma faiz oranının altındaysa bu hiç mantıklı değildir. Örneğin şirket müşterisine % 40 ile vadeli satış yapıp, bu süreçte ihtiyaç duyduğu nakit için bankadan % 50 ile borçlanıyorsa bu işin anlamı yok. Tabi şirketin satış artırma politikası veya pazardan pay kapma stratejisi gibi özel durumlar bu analizin dışında tutulmalıdır.
Sonuç olarak; şirket alacak riskini minimize edecek önlemlerini aldıktan ve vadeli satışlarda koyacağı vade farkını alternatif borçlanma faiz oranının üzerinde belirledikten sonra ortalama vadenin uzamasına müsaade etmekten korkmamalıdır.
25.08.2025
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.
>> YILIN KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL + KDV Ayrıntılar için tıklayın.