Bilindiği gibi limited
şirketlerde tasfiye hükümleri TTK ve KVK hükümlerine göre
yapılmaktadır. Limited şirketin tasfiyesi, tasfiye sürecinin
başından sonuna kadar yapılacak işlemleri içermektedir. Tasfiye
işlemleri sadece Ticaret Sicil Müdürlüğü ile ilgili olmayıp, bu
işlemler ayrıca ilgili vergi dairesi ve Bağ-Kur ve ilgili diğer
kuruluşları da ilgilendirmektedir. Bu nedenle, tasfiyenin
başlangıcı aşamalarının ilgili kuruluşlara da bildirilmesi
zorunludur. Bu çalışmamızda limited şirketlerde tasfiye ile
ilgili hükümler ana hatları itibariyle yer verilerek tasfiye
işlemleri işlem bazında izah olunacaktır.
Limited şirketlerde
tasfiye ortaklar kurulunun iradesi ile bir nedene dayalı olarak
fesih ve tasfiye hükümleri çerçevesinde tasfiyeye başlanılabilir.
Tasfiyede herhangi bir nedenle faaliyetini sonlandırmaya çalışan
şirketin bütün hesapları kapatılarak şirketin tasfiyesi
amaçlanmaktadır. Limited şirketlerde kanun ve ana sözleşmesinden
kaynaklanan yazılı hallerin oluşması ile veya ortaklar kurulunun
iradesi ile fesih ve tasfiye işlemlerine başlanılabilir. Sermaye
şirketleri, iflastan başkaca bir sebeple infisah ettiklerinde, durum
ortaklar kurulunca ticaret siciline tescil ve ilan ettirilir.
İnfisahın ticaret siciline tescil ettirildiği tarih, tasfiyenin
başlandığı tarih olarak kabul edilmektedir. Tasfiye aşaması, fesih
veya infisah edilme durumunun meydana gelmesinden başlar, tasfiye
işlemlerinin tamamlanmasını müteakip şirket kaydının ticaret
sicilinden silinmesine kadar devam etmektedir. Tasfiye işlemlerinin
bitiminden sonra ticaret sicilinden kaydının silinmesi ile tüzel
kişilik son bulacaktır.
Limited şirketlerde
tasfiye işlemleri aşağıdaki nedenlerden birinin veya birkaçının
ortaya çıkması ile tasfiye işlemlerine başlanılacaktır: (1)
1- Şirket
ana sözleşmesinde tespit edilen sürenin dolması ile,
2- Şirket
sermayesinin 2/3’nün azalması halinde, bu eksikliğin ikmal
edilmemesi halinde,
3- Şirketin
iflasına karar verilmiş olması,
4- Şirketin
diğer bir şirketle birleşmesi,
5- Mahkeme
kararı ile feshinin talep edilmesi,
6- Şirket
maksadının elde edilmiş olması veya bu maksadın olanaksız hale
gelmiş olması,
7- Ortak
sayısının 1’e düşmesi ya da 50’yi aşması,
8- Ortaklar
kurulunca şirketin tasfiyesine karar verilmesi,
Hallerinde şirket
tasfiye haline girer.
KVK’nunda tasfiyenin
tanımı yer almamaktadır. Kurumlar vergisi mükelleflerinin büyük
bölümünü oluşturan sermaye şirketlerinde tasfiyeye ilişkin esaslar
TTK’nunda düzenlenmiştir. Bu nedenle kurumları tasfiyesi TTK’na göre
yürütülmektedir. Bununla beraber kurumların ana sözleşmelerinde
tasfiyenin ne şekilde yapılacağı hakkında hükümler mevcuttur.
Hesap dönemi normal olarak bir yıllık süreyi kapsar. Tasfiyeye giren
kurumlarda “hesap dönemi” yerine “tasfiye
dönemi” esas alınır. Bu dönem kurumun tasfiyeye girdiği
tarihten başlar, bu tarihten aynı takvim yılı sonuna kadar olan
dönem ile bu dönemden sonraki her takvim yılı müstakil bir tasfiye
dönemi sayılır. Tasfiyenin aynı takvim yılı içinde sona ermesi
halinde tasfiye dönemi kurumun tasfiye haline girdiği tarihten
başlar ve tasfiyenin bittiği tarihe kadar devam eder. Tasfiyenin
nihayet bulduğu dönemin sonunda, tasfiye kar veya zararı kati olarak
tespit edilir.
KVK’nunda kurumun
tasfiyeye girdiği tarih ile tasfiyenin nihayet bulduğu tarih
konusunda bir belirleme yapılamamıştır. İnfisahın Ticaret Siciline
tescil ettirildiği tarih, tasfiyenin başlangıç tarihi olarak
kabul edilir, iflas halinde, tasfiyenin başlangıcı ile mahkemenin
iflas kararına göre belirlenmektedir. Tasfiyenin son bulduğu tarih
ise, son bilanço ve hesap durumunun onaylanıp, tasfiye memurlarının
ibra edildiği “genel kurul” karar tarihidir.
Tasfiyenin son bulduğu tarih, şirketin ticaret ünvanın ticaret
sicilinden silindiği yani terkinin tescil edildiği tarih değildir.
Konuyla ilgili olarak verilen bir özelgede aynen şöyle
denilmektedir: “Tasfiyenin son bulduğu tarih son bilanço ve
hesap durumunun onaylanıp, tasfiye memurlarının ibra edildiği genel
kurul tarihidir. Tasfiye beyannamesinin verilmesi süresi bakımından
bu tarihin dikkate alınması Ticaret Siciline tescilin aranılması
gerekir. Mükellefiyet kayıtlarının kapatılması ise ayrı bir husus
olup bunun için ticaret siciline tescil tarihi esas alınacaktır.” şeklinde
mukteza verilmiştir(2).
Tasfiyenin sonuçlanması
ile kesin bilanço ve hesap durumu kurumların yetkili organlarının
onayına sunulur. Yetkili organların son bilanço veya hesap durumunu
tasdik tarihi, vergi uygulaması açısından, her hal ve durumda,
tasfiyenin sonu olarak kabul edilecektir(3).
Tasfiye işlemlerinin
gelir idaresi tarafından vergi incelemesine konu edilmesi ise
şöyledir: tasfiye işlemlerinin incelenmesi istemini içeren
dilekçenin vergi dairesine verilmesinden itibaren en geç 3 ay
içerisinde vergi incelemelerine başlanılacak, vergi incelemesinin
bitmesini takip eden 30 gün içinde de vergi dairesi, söz konusu
vergi incelemesinin sonucunu tasfiye memuruna bildirecektir. Buna
göre, kurumdan aranan vergilerin sonucu alınıncaya kadar tasfiye
memurlarının kanunun 17. maddesine göre varolan sorumlulukları
devam edecektir.
Maliye Bakanlığı;
mükelleflerin hukuki statülerini, faaliyet gösterdikleri alanları ve
tasfiyeye giriş tarihindeki aktif büyüklüklerini dikkate almak
suretiyle tasfiye işlemlerine yönelik inceleme yaptırmamaya
yetkilidir.
İstanbul Vergi Dairesi
Başkanlığı tarafından verilen bir başka özelgede; “Kurumların
tasfiyesinde ve iflasında vergilemeye ilişkin ödev ve sorumluluklar
tamamen kanuni temsilci durumunda olan tasfiye memurları ile iflas
masasına yüklenmiştir. Bu itibarla iflasına karar verilen müflis
kurumun iflas muameleleri sona erinceye kadar vergilemeye ilişkin
ödev ve sorumlulukları tamamen kanuni temsilci durumunda olan iflas
masasınca yerine getirilmek üzere mükellefiyetlerine devam
edecektir.” şeklinde görüş bildirmiştir(4).
Tasfiyeden
cayılması durumunda ise, kurum hakkında tasfiye hükümleri
uygulanmamaktadır. Bu gibi durumda tasfiyeden vazgeçme kararı,
bu kararın alındığı tasfiye döneminin başından itibaren geçerli
sayılacaktır. Tasfiyeden vazgeçme kararının alındığı tarihe
kadar verilen tasfiye dönemi beyannameleri, normal faaliyet
beyannamelerinin yerine geçecektir. Tasfiyeden vazgeçilen
kurumun geçici vergi ile ilgili mükellefiyetleri de tasfiyeden
vazgeçilmesine ilişkin kararın alındığı tarihi kapsayan geçici
vergilendirme dönemi başından itibaren başlayacaktır(5).
(2) İstanbul defterdarlığı muktezası; B.07.4.DEF.
0.34.11/KVK-30 sayılı muktezası.
(3) AKGÜL Erol, 17.5.2007, İstanbul.
(4) İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 6.2.2007 gün ve
GİB.4.34.16.01/KVK-17-7436/1991 sayılı özelgesi.
(5) DOĞRUSÖZ A. Bumin, “5520 sayılı KVK Şerhi”, ASMMMO Yayını,
Ankara, 2007, s. 286