GELİR VERGİSİ VE ÜCRETLER
Tarih: 09.10.2007
Son günlerde vergi kanunlarının yeniden yazım çalışmaları ile ilgili haberleri
basından izliyoruz. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun ardından Gelir Vergisi
Kanunu’nun da yeniden yazımı gündemde.
İkili kalıcı bir sistem mi geliyor?
Türkiye’de gelir vergisinde dual vergilemeye geçilmesi planlanıyor. Aslında
bu sistem 2006 yılı başından bu yana uygulanıyor. Menkul kıymetler ve diğer
sermaye piyasası araçlarından elde edilen gelirler tek oranda vergiye tabi.
Bunun haricindeki gelirler artan oranlı tarifeye göre vergilendiriliyor.
Kanunun yazım çalışmaları içinde en önemli madde bize göre birinci madde yani
gelirin tanımı. Bu tanım kanunla ilgili bize çok şey ifade edecektir.
Mevcut hali ile kanunda 7 gelir unsuru var. Haberler bazı menkul sermaye
iratları ve kısmen değer artış kazançlarında farklı bir vergileme rejiminin
olacağı yönünde. Yani şu an uygulanan geçici 67’nci madde benzeri bir vergileme
yeni kanunda da yer alacak.
Görünen o ki geçici madde ile gelen bu düzenleme kalıcı bir sistem haline
gelecek. Ama burada geçici madde mevcut hali ile mi yasalaşacak yoksa
değişikliğe mi uğrayacak izleyip göreceğiz.
Ücret haricinde durum nedir?
Menkul kıymet gelirlerini bir kenara bırakırsak kanunda 5 önemli gelir
unsuru daha var. Ticari kazançlar, zirai kazançlar, ücretler, serbest meslek
kazançları ve gayrimenkul sermaye iratları. Bu gelir unsurlarının
vergilendirilmesine bir göz atalım.
Ticari kazanç sahipleri 40’ıncı maddedeki giderleri kazançlarından düşüyor.
Kalan tutarı beyan ediyor. Zarar ettiyse devrediyor, ertesi seneki kazancından
düşüyor. Kazançtan düşülen giderler yeterli değil denilebilir, tartışılabilir.
Ancak kazancın elde edilmesi ile ilgili tüm giderler ve bir çok gider
düşülebiliyor.
Zirai kazançlara bakıyoruz. Asıl olarak düşük oranlı (%1-4 arasında) tevkifat
var. Gerçek usulde vergilendiriliyor ise kazançtan düşülecek giderler var. Bu
giderlerden sonra kazanç kalıyor ise beyan edilip vergisi ödeniyor. Zarar varsa
ertesi yıla devrediyor.
Serbest meslek erbabı içinde aynı durum geçerli. Bir yıl içinde elde ettiği
hasılattan giderlerini düşüyor. Kar veya zararını beyan ediyor.
Gayrimenkul sahipleri elde ettikleri kiralardan ister götürü ister gerçek gider
yöntemine göre giderlerini düşüyor, kalanı beyan ediyor.
Geçici 67’nci madde kapsamına girmeyen menkul sermaye iratları ve değer artış
kazançları için de indirim, endeksleme, istisna gibi düzenlemelerle kazançların
bir kısmı vergi dışı kalabiliyor.
Bu gelir sahiplerinin tamamı artan
oranda vergilendiriliyor.
Ücrette durum nasıl?
Ücretli asıl olarak kesinti yoluyla vergilendiriliyor. Bu kesinti safi ücret
üzerinden artan oranlı tarifeye göre yapılıyor. Brüt ücretten kanuni kesintiler,
sigorta primleri, sendika aidatları düşülüyor. Kalan tutara artan oranlı tarife
uygulanıyor. Ücretli maaşını almadan vergisini ödüyor.
Bazı şartlarla beyanname verilmesi de söz konusu. Beyanname verildiğinde sistem
değişiyor mu? Kesinlikle hayır. Sadece beyan edilen matraha göre bazı
indirimlerden faydalanma hakkı var. Tabi indirime konu bu harcamalar yapılmış
ise.
Peki bu ücretli, ücret elde edebilmek için hiçbir harcamada bulunmuyor mu?
Eğitim almıyor mu, hastalanmıyor mu, yemiyor mu, barınmıyor mu, ulaşım
araçlarını kullanmıyor mu vs. Bu soruya tam olarak evet cevabını vermek mümkün
değil.
Kanunumuzda ne var? Son yapılan yasal değişiklik sonrasında 1.1.2008’den
itibaren asgari geçim indirimi. Yıllık asgari ücretin brüt tutarının mükellefin
kendisi için %50’si, çalışmayan eşi için %10’u kadar bir indirim. Çocuklar için
de ilave indirimler belirlenmiş. Özet olarak evli, eşi çalışmayan dört çocuklu
bir ücretli asgari ücret kadar maaş alıyor ise gelir vergisi ödemiyor.
Bu indirim 2008 yılının başında geçerli olan brüt asgari ücrete göre
belirlenecektir. 2007 yılında bu indirim uygulansa idi 265,50 YTL olarak
uygulanacaktı. Sonuçta çalışana aylık 39,83 YTL vergi avantajı sağlanacaktı.
Ücretlinin aylık yeme, içme, barınma, sağlık, ulaşım vs giderleri için aylık
kabul edilen tutar brüt asgari ücretin yarısıdır. 2008 yılı başında geçerli brüt
asgari ücretin yarısına göre 2008’de mahsup edilecek rakam ortaya çıkacaktır. Bu
tutar vergi mahsubu şekilde uygulanacaktır. Matrahtan indirim söz konu değil.
Dolayısıyla her seviyedeki ücret geliri için aynı indirim tutarı geçerli
olacaktır.
Asgari geçim indirimi, başlı başına tartışma konusu. Sitede yayınlanan ve Sayın
Bülent FIÇICI’nın kaleme aldığı 27.09.2007 tarihli yazıda aslında durum özet
olarak verilmiş. Bizce de son derece yerinde tespitlerde bulunulmuş.
Reform gerekiyor
Özet olarak ücretlinin durumu Kanunumuza göre böyle. Toplanan gelir
vergisine baktığımızda 2006 yılı için merkezi bütçe vergi gelirlerinin %22’sini
oluşturuyor. Bunun %19,5’luk kısmı tevkif yoluyla toplanmış. Geriye kalanı ise
beyan yoluyla.
Piyasaya bakıyoruz. Çift bordro almış başını gidiyor. Çalışanların bir çoğu
asgari ücretli. Geriye kalan ücretlerin bir çoğu açıktan ödeniyor. Vergilendirme
politikası ve sosyal güvenlik primleri bunda en önemli etkenler. Ücretli eline
fazla para geçmesi derdinde. İşveren ise maliyetlerinin derdinde.
Gelir Vergisi Kanunu’nun yeniden yazım aşamasında ücretlilerin diğer gelir
sahipleri ile vergilendirme açısından yaşadığı eşitsizliğin giderilmesi önemli
bir reform olacaktır. Tabi olayın sosyal güvenlik primleri açısından da ele
alınması şart. Aksi takdirde sistemi kendi elimizle kayıtdışı çalışmaya
yönlendirmiş oluruz.
Kayıtdışılık için bu hususlar gerekçe olarak elbette kabul edilmez. Ama ülkedeki
denetim oranını düşününce yaşanan haksız rekabet net olarak algılanacaktır.
Son söz olarak, aynı Kanunla farklı gelir unsurları arasında vergileme
eşitsizliğinin yaratılmaması gerekir.
Kaynak:
www.MuhasebeTR.com
(Bu makale yazılı veya
elektronik ortamda kaynak
göstermeden yayınlanamaz.
Kaynak göstermeden yayınlayanlar hakkında yasal
işlem yapılacaktır .)