Geçtiğimiz hafta, 12 Haziran 2025 tarihli Resmi Gazete’de Anayasa Mahkemesinin sendikal örgütlenme ve ayrımcılık yasağı konularını tartıştığı bir kararı (Başvuru No: 2020/17953, Karar tarihi:09/01/2025) yayımlandı. Karar sendika üyesi olan ve olmayan kamu görevlileri arasında yapılan ayrımın nesnel ve makul bir sebebe dayanıp dayanmadığını irdelenmesi açısından ilgi çekicidir.
Karara konu olayda; kısa adı BEM-BİR-SEN olan Belediye ve Özel İdare Sendikası Çalışanları ile kamu idaresi adına Kamu İşveren Heyeti arasında “Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2016 ve 2017 yıllarını kapsayan 3. Dönem Toplu Sözleşme (Yerel Yönetim Hizmet Koluna İlişkin Toplu Sözleşme)” imzalanmıştır.
Bu sözleşmeye taraflar şu şekilde bir madde eklemişlerdir: “Sosyal denge sözleşmesi imzalayan Sendikanın üyesi olmayan kamu görevlilerinden aynı unvanlı personelden alınacak aidatın iki katına kadar taraf sendika sosyal denge sözleşmesi aidatı alabilir. Bu aidatı ödeyen kamu görevlileri söz konusu sözleşmeden aynı usul ve esaslar dahilinde yararlanabilir.” Yani sosyal denge tazminatından yararlanmak isteyen bir kamu personeli aynı unvanlı ve sendika üyesi olan kamu personelinin ödediği aidatın iki katını (üst sınır) aidat olarak öderse ancak sosyal denge tazminatına hak kazanabilecektir.
Bu sözleşme hükmüne karşı başka bir Sendika (Türkiye Yerel Yönetim Hizmetleri Kolu Kamu Görevlileri Sendikası) iptal istemiyle Danıştay’da dava açmış ve söz konusu maddenin iptaline karar verilmiştir. Danıştay; sendika üyesi olan ve olmayan kamu görevlileri arasında ayrım yapılamayacağını, aksine bir yorumun ekonomik ve sosyal barış ile eşitlik ilkelerine aykırılık oluşturacağını hüküm altına almıştır. Karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından da oyçokluğu ile onanmıştır.
Dosyayı Anayasa Mahkemesine taşıyan ve başvurucu konumunda olan BEM-BİR-SEN ise bu mahkeme kararı nedeniyle ayrımcılık yasağının ihlal edildiği düşüncesindedir.
Sosyal denge tazminatı 2012 yılında 375 sayılı KHK’ya eklenen 15. maddede düzenlenen ve belediyeler ve bağlı kuruluşları ile il özel idarelerinin kadro ve pozisyonlarında istihdam edilen kamu görevlilerine ödenen ilave bir ödemedir.
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun 32. maddesine göre “Sosyal Denge Tazminatı Sözleşmesi” ilgili belediye başkanı veya vali ile en çok üyeye sahip sendika arasında imzalanır ve “Sosyal Denge Tazminatı Sözleşmesi” toplu sözleşme sayılmaz. Başvurucu Sendikanın iddiasının temelinde de 4688 sayılı Kanunun 32. maddesinde belirtilen bu husus yatmaktadır. Kanunun 32. maddesine göre “Sosyal Denge Tazminatı Sözleşmesi” toplu sözleşme sayılamayacağı için aynı Kanun md. 28/2’de yer alan “Toplu sözleşme ikramiyesi hariç olmak üzere toplu sözleşme hükümlerinin uygulanmasında sendika üyesi olan ve sendika üyesi olmayan kamu görevlileri arasında ayrım yapılamaz.” hükmünün Sosyal Denge Tazminatı Sözleşmesine uygulanamayacağı, bu nedenle de sendika üyesi olmayan işçilerden daha yüksek tutarda aidat alınmasının eşitlik ilkesine aykırı olmayacağı, bu maddenin sendikal örgütlenmeyi teşvik etmek amacıyla sözleşmede yer aldığı Sendika tarafından dile getirilmiştir.
Mahkeme, Sendika üyesi olsun veya olmasın tüm kamu görevlilerinin benzer statüde olduğu ve benzer işler yaptıkları tespitini yapmış ve sonrasında sosyal denge tazminatından yararlanma şartları açısından aynı statüde olan bu kişiler arasında ilk bakışta anlaşılabilecek nitelikte farklılık yaratıldığını ifade etmiştir. Bu farklılığın nesnel ve makul bir sebebe dayanıp dayanmadığı noktasında başvuruya konu Danıştay kararını inceleyen Mahkeme, Sendikanın iddia ettiği gibi farklı muamelenin sebebinin sendikal örgütlenmeyi teşvik etmek gibi nesnel ve haklı bir sebebe dayanıp dayanmadığı veya sendikaya üye olmayanlara getirilen külfetin orantılı olup olmadığı yönünden kararda gerekli tartışmaya yer verilmemesi sebebiyle “Kanun Önünde Eşitlik” ilkesi yönünden yeterli inceleme yapılmadığı gerekçesiyle ayrımcılık yasağının ihlal edildiği kanaatine varmıştır.
İhlal kararı veren Mahkeme bu ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması yönünde hüküm kurmuştur. Burada dikkat edilmesi gereken husus, Anayasa Mahkemesi, sendika üyesi olmayan kamu personelinden sosyal denge tazminatı hakkından yararlanabilmesi için daha fazla aidat alınması yönündeki düzenlemeyi doğrudan ele alıp incelememiş, Danıştay kararında gerekli açıklamalara yer verilmediği gerekçesiyle ihlal kararı vermiştir. Bu nedenle yeniden yargılama yapacak olan Danıştay’ın ilgili dairesi, bu defa Kararda gerekli açıklamalara yer vererek dava konusu sözleşme hükmüyle ilgili benzer yönde karar verebilir.
Bu konuda kişisel kanaatim de bu yöndedir. 4688 sayılı Kanun gereği “Sosyal Denge Tazminatı Sözleşmesi” toplu sözleşme sayılamayacağı için toplu sözleşmeye ilişkin ilke ve kurallar bu sözleşmeye uygulanmaz. Ancak sosyal denge tazminatı hakkından faydalanacak kamu personeli ve bunun şartlarını tespit ederken Anayasamızda da kendine yer bulan hukukun temel ilkeleri çerçevesinde bir yorum yapmak doğru olacaktır.
Başvuru sahibi Sendika başvuruya konu toplu sözleşme hükmünün sendikal örgütlenmeyi teşvik etmek amacıyla sözleşmede yer aldığı iddiasını dile getirmiş ise de 4688 sayılı Kanun md. 28/2’de yer alan ; “Toplu sözleşme ikramiyesi hariç olmak üzere toplu sözleşme hükümlerinin uygulanmasında sendika üyesi olan ve sendika üyesi olmayan kamu görevlileri arasında ayrım yapılamaz.” şeklindeki hüküm zaten sendikal örgütlenmeyi teşvik edici mahiyettedir. Zira ikramiye gibi önemli bir alacak kalemi ancak sendika üyesi olan kamu personeline özgülenmiştir.
Diğer yandan sosyal denge tazminatı doğrudan sendikal örgütlenme kapsamında yer alan bir alacak kalemi değildir. 4688 sayılı Kanun md. 32 hükmüne bakıldığında sosyal denge tazminatı sözleşmesinin taraflarından birinin “ilgili mahalli idarede en çok üyeye sahip sendikanın genel başkanı” şeklinde tanımlandığı görülmektedir. Oysa 4688 sayılı Kanun kapsamında toplu sözleşme yapmaya yetkili Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti içerisinde yer almaya hak kazanan sendika temsilcisi “her bir hizmet kolunda en fazla üyeye sahip kamu görevlileri sendikaları tarafından belirlenecek birer temsilci” durumunda olmalıdır. Yani işyerinde en çok üyeye sahip sendika ile toplu sözleşme görüşmelerine katılan sendika farklı olabilir. Bu nedenle sosyal denge tazminatına hak kazanabilmek adına sendika üyesi olup olmamanın bir önemi bulunmamaktadır. Konuya bu açıdan bakıldığında ise sosyal denge tazminatına hak kazanabilmek adına sendika üyesi olmayan kamu görevlilerinden daha fazla aidat istenilmesi “Eşitlik” ilkesine doğrudan bir aykırılık oluşturacaktır.
Buraya kadar anlatılan, 3. Dönem Toplu Sözleşme metninde yer alan bir maddenin hukuksal açıdan yorumlanmasıydı. Bugün 2024 ve 2025 yıllarını kapsayan 7. Dönem Toplu Sözleşme yürürlüktedir.
7. Dönem Toplu Sözleşmenin “Yerel Yönetim Koluna İlişkin Toplu Sözleşme” başlıklı dördüncü bölümünün “Sosyal Denge Tazminatı Kriteri” başlıklı dördüncü maddesinin ikinci fıkrası ”4688 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “yüzde otuzunu” ibaresi “yüzde otuzbeşini”, “yüzde yirmi beşini” ifadesi “yüzde otuzunu” olarak uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yer verilen Kanun metni; “İlgili mahalli idarenin; vadesi geçmiş vergi, sosyal güvenlik primi ile Hazine Müsteşarlığına olan borç toplamının gerçekleşen en son yıl bütçe gelirlerinin yüzde onunu aşması, ödeme süresi geçtiği halde ödenmemiş aylık ve ücret borcu bulunması veya gerçekleşen en son yıla ilişkin toplam personel giderinin, gerçekleşen en son yıl bütçe gelirlerinin belediyelerde yüzde otuzunu, il özel idaresinde yüzde yirmi beşini aşması hallerinde bu madde kapsamında sözleşme yapılamaz. Sözleşmenin yapılmasından sonra bu koşulların oluşması durumunda mevcut sözleşme kendiliğinden hükümsüz kalır.” şeklindedir.
Yani Kanuna göre ilgili mahalli idarenin en son yıla ilişkin personel gideri bütçe gelirlerinin belediyelerde yüzde otuzunu, il özel idarelerinde yüzde yirmi beşini geçiyorsa o mahalli idarede kamu görevlilerine sosyal denge tazminatı ödenemez zira mahalli idarenin ekonomik durumu kamu görevlilerinin asıl ücretlerini dahi zor karşılayacak durumdadır. Söz konusu madde hükmü mutlak emredici bir hükümdür. Toplu sözleşme hükmü ile bu oranlar yüzde beş oranında arttırılmıştır.
Mutlak emredici bir kanun hükmünün toplu sözleşme hükmü ile değiştirilmesi hukuken kabul edilemez. Elbette mevcut ekonomik şartlar altında kamu görevlilerine ödenecek sosyal denge tazminatının koşullarının genişletilmesi olumludur ancak hukuk kurallarının ekonomik ve sosyal koşullar çerçevesinde yok sayılması hukuk devletinde mümkün değildir. Yapılması gereken 4688 sayılı Kanunun ilgili maddesinde bir değişiklik yaparak konuyu yasal zemin oturtmaktır. 2026 ve 2027 yıllarını kapsayacak olan 8. Toplu Sözleşme sürecinin başladığı bugünlerde umuyorum bu hususa dikkat edilir ve aynı hataya tekrar düşülmez.
* Yazıda yer verilen görüş ve düşünceler yazarın kendi görüş ve düşünceleri olup hiçbir şekilde çalıştığı Kuruma atfedilemez.
18.06.2025
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.
>> YILIN KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL + KDV Ayrıntılar için tıklayın.