Bilindiği üzere döviz kurlarındaki artışların yüksek olduğu dönemlerde kur farklarının yol açtığı zararlar nedeniyle doğan sermaye kayıpları, halen üretim, satış ve ihracat faaliyetlerini yürüten ve personel istihdamına devam eden işletmelerde bile Türk Ticaret Kanununun 376’ncı maddesi hükümleri gereğince tasfiyeye gitme zorunluluğunu doğurabilecek bir ortam yaratmıştır.
Nitekim 2018 yılı başındaki döviz kurları ile bugünkü kurlar dikkate alındığında, döviz pozisyonu açığı bulunan veya dövizle borcu olan işletmelerde kur farklarından doğan zararlar bu işletmelerde sermayenin büyük ölçüde yitirilmesine yol açmış olup, birçok şirketin teknik iflas durumuna düşmesine neden olmuştur.
15.09.2018 gün, 30536 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan ve aynı tarihte yürürlüğe giren, “6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” in Geçici 1’inci maddesinde yapılan düzenleme ve bu düzenlemede yapılan değişiklikler ile 01.01.2023 tarihine kadar 376’ncı madde kapsamında sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin yapılan hesaplamalarda henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararlarının tamamı ile 2020 ve 2021 yıllarında tahakkuk eden kiralamalardan kaynaklanan giderler, amortismanlar ve personel giderlerinin toplamının yarısının dikkate alınmayabileceği öngörülmüş ise de bu düzenleme; yabancı para cinsi yükümlülüklerinde dönem başına göre çok fazla bir azalma söz konusu olmayan şirketlerde ve özellikle Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması kapsamında borçlarını yeniden yapılandırmak suretiyle halen üretim, satış ve ihracat faaliyetlerini yürüten ve personel istihdamına devam eden şirketler açısından sorunun çözümü için yeterli olmamıştır.
Konuyu öncelikle Geçici 1’inci maddede yer alan “henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararları” ifadesi açısından değerlendirmek icap etmektedir. Bir şirketin dönem başındaki yabancı para cinsinden borç ve yükümlülük tutarı 10 milyon USD iken dönem sonuna gelindiğinde bu yükümlülük eğer yine 10 milyon USD ise o zaman bu şirketin yabancı para cinsinden yükümlülüğünün ifa edildiğinin düşünülmemesi gerekir. Zira şirketin yükümlülüğünde herhangi bir azalma söz konusu değildir. Dolayısıyla yükümlülüğünde herhangi bir azalma olmayan şirketin aynı yükümlülüğü devam ederken dönem içinde yapmış olduğu yabancı para cinsinden ödemelerin ifa edilmiş yükümlülük sayılmaması gerekir. Çünkü bu şirket o yükümlülüğünü ödemek için yine yabancı para cinsinden borçlanmış demektir. Basitleştirecek olursak; örneğin bir şirketin sadece her ayın 15 inde 1 aylık vadeyle 1 milyon USD tutarında mal alımında bulunduğunu varsayalım, bu durumda şirketin sürekli 1 milyon USD yabancı para cinsi yükümlülüğü olacaktır. Alım vadesi geldiğinde şirket 1 milyon USD ödeme yapacak ve fakat 1 milyon USD tutarında da yeni alım yapacaktır. Bu şirketin yapmış olduğu ödemede muhasebe tekniği gereği doğan kur farkı gider yazılacak ve sanki ifa edilmiş bir işlemden doğan kur farkı gideri şeklinde hesaplarda yer alacaktır. Dönem sonu değerlemesinde henüz ifa edilmemiş yabancı kaynak olarak sadece 15 gün önce almış olduğu mal bedeline ilişkin kur ile dönem sonu kuru arasındaki farktan doğan kur farkı gideri ifa edilmemiş kaynağa ilişkin olduğu gibi bir sonuç doğuracak ve tutarsal olarak çok bir anlam ifade etmeyecektir. Oysa bu şirketin dönem başındaki 1 milyon USD karşılığı ile dönem sonundaki 1 milyon USD karşılığı arasında kur artışı nedeniyle çok ciddi tutarda değer farkı olabilir. Yine başka bir basit örnek verecek olursak; öz kaynaklarının durumu aynı olan iki ayrı şirket düşünelim. A şirketinin 3 yıl ödemesiz dönemi olan 10 milyon USD uzun vadeli kredi borcu olduğunu, B şirketinin ise 6 ayda bir yenilenen yine aynı 10 milyon USD tutarında spot kredi veya Eximbank kredi borcu olduğunu varsayalım. A şirketinin şu andaki hükümlere göre kur farkı zararları borca batıklık hesaplamasında dikkate alınmayabilecekken diğer B şirketinin her kredi yenilemesinde doğan kur farkı ödeme kur farkı kabul edilerek borca batıklık hesaplamasında hesap dışında tutulamayacaktır. Halbuki şirket döviz kredi borcunu yine döviz kredisiyle ödemiştir ve kur artışı nedeniyle sermayesindeki eksilmenin diğer A şirketindekinden bir farkı yoktur aslında. Çünkü halen aynı döviz borcu devam etmektedir ve belki de tamamen ödenip ifa edildiğinde kur düşüşü nedeniyle sermayesinde gerçek bir eksilme yaşanmayacaktır. A şirketinde bu gerekçeyle dikkate alınmayabilecek olan kur farkları aynı şekilde B şirketinde de dikkate alınmayabilmesi gerekir. Zira aksi halde her iki şirketin durumu aynı iken şirketler farklı uygulamaya tabi tutulmuş olmaktadır.
Bu nedenlerle ifa edilmemiş yabancı kaynaklara ilişkin kur farkları hesap edilirken farklı bir hesaplama yöntemiyle bunun tespit edilmesi gerekmektedir. Her yabancı para cinsinden yükümlülük kendi içinde ayrı ayrı değerlendirilerek, öncelikle iktisadi kıymetlerin maliyet bedeline ilave edilen kur farklarına ilişkin yabancı para cinsi yükümlülükler hesaplama dışında tutulmak suretiyle dönem sonu ve dönem başı yabancı para cinsinden yükümlülükler karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma sonucunda, dönem sonunda dönem başındaki yabancı para cinsinden borç ve yükümlülüklere göre azalma yoksa ifa edilmiş bir yükümlülükten bahsedilmemeli, eğer ki azalma varsa o takdirde azalan kısım dışındaki yükümlülük ifa edilmemiş sayılarak, dönem içinde zarar yazılan kur farklarının dönem sonu yükümlülüğün dönem başı yükümlülüğe oranına isabet eden kısmı dikkate alınmamalıdır.
Konuyu rakamlarla örnekleyecek olursak; diyelim ki şirketin dönem başı yabancı para cinsi yükümlülüğü 10 milyon USD ve bunun 2 milyon USD kısmı iktisadi kıymetin maliyet bedeline ilave edilen kur farklarına ilişkin yükümlülük, dönem sonu yabancı para cinsinden yükümlülüğü 7 milyon USD ve bunun 1 milyon USD kısmı iktisadi kıymetin maliyet bedeline ilave edilen kur farklarına ilişkin yükümlülük olsun. Şirketin dönem içinde zarar yazdığı kur farkı da 5.500.000,-TL tutarında olsun. Bu durumda öncelikle iktisadi kıymetin maliyet bedeline ilave edilen kur farklarına ilişkin yükümlülük hesaplama dışında tutulacağından dikkate alınacak yükümlülük dönem başında (10 – 2 =) 8 milyon USD ve dönem sonunda (7 – 1 =) 6 milyon USD olmaktadır. Buna göre ifa edilmemiş kur farkı tutarı (6 / 8 x 5.500.000 =) 4.125.000,-TL tutarında olmaktadır. Borca batıklık hesabında bu tutar dikkate alınmayabilmelidir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle madde metnine aşağıdaki paragrafın eklenmesinin zorunlu olduğu düşünülmektedir.
“1/1/2018–31/12/2022 tarihleri arasında ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararları hesap edilirken, her bir yabancı para cinsi yükümlülük kendi içinde ayrı ayrı değerlendirilir ve öncelikle iktisadi kıymetlerin maliyet bedeline ilave edilen kur farklarına ilişkin yabancı para cinsi yükümlülükler hesaplama dışında tutularak, ilgili dönemin dönem başı yabancı para cinsinden borç ve yükümlülükleri dönem sonu yabancı para cinsinden borç ve yükümlülükleriyle karşılaştırılır. Bu karşılaştırma sonucunda;
Bunun dışında; Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmasına uygunluk açısından ayrı bir paragrafın da maddeye ilave edilmesi önerilmektedir. Bilindiği üzere; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun Geçici 32 nci maddesi ve buna ilişkin mevzuat uyarınca Alacaklı Kuruluşlar’a (birlikte Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması’nı imzalayan banka ve finansal kuruluşlar) borç geri ödemelerinde geçici sorun yaşayan veya sorun yaşaması muhtemel görülen ticari kredi borçluları hakkında alınacak bir takım tedbirlerle, borçluların geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmelerine ve istihdama katkıda bulunmaya devam etmelerine imkan verilmesini sağlamak amacıyla Türkiye Bankalar Birliği’nce 9.10.2019 tarihinde Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması yayınlanmıştır.
Bu amaçların gerçekleştirilmesini teminen, tarafların misyonu; ekonomiye katma değer oluşturduğuna inanılan ve geçici olarak finansal ödemeleri aksayan borçluların fon üretme kabiliyetleri de dikkate alınarak Alacaklı Kuruluşlar tarafından uygun görülecek makul bir süre içerisinde ve makul koşullarla, gerek ekonomik faaliyetlerine devam etmeleri, gerekse öngörülen süre içerisinde finansal kesime ve kamu dahil diğer alacaklılara olan geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmelerini sağlamaktır. Bunu teminen ilgili borçlunun yanı sıra, varsa bunlarla bağlantılı bulunan diğer kuruluşlar ile hakim hissedarlarının iyi niyetlerini ve özverilerini ortaya koymaları ve bu suretle, bir uzlaşı platformunun oluşturulması amaçlanmaktadır. Borçluların üretime ve istihdama katkıda bulunmaya devam etmelerine ve ihracat faaliyetlerini sürdürmelerine imkan sağlanacak bir geri ödeme planına kavuşmaları öngörülmektedir. Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması, borç geri ödemelerinde geçici sorun yaşayan veya sorun yaşaması muhtemel görülen şirketler için yapılmış özel bir hukuki düzenleme niteliğinde olup, sadece düzenlemede belirlenen şartları haiz şirketlere özel olarak uygulanabilmektedir.
Kapsama girecek kuruluşlar bağımsız denetim firmalarınca ayrıntılı inceleme ve değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. Finansal Yeniden Yapılandırmaya (FYY) ilişkin kararlar Alacaklı Kuruluşların alacak toplamının 2/3’ünü ve Alacaklı Kuruluşların en az ikisini temsil eden Alacaklı Kuruluşların aynı yöndeki kararıyla alınabilmektedir. Finansal yapılandırma kapsamında düzenlenecek sözleşmelere ilişkin işlemler harçlardan, damga vergisinden, kullandırılacak krediler kaynak kullanımı destekleme fonundan istisna edilmektedir. Ayrıca finansal yapılandırma kapsamında alacaklara yapılacak taşınmaz ve iştirak devirlerinde Katma Değer Vergisi ve Kurumlar Vergisi istisnası söz konusudur.
FYY başvurusunda bulunan şirketler, maruz kaldıkları kur farkı zararları nedeniyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376’ncı madde kapsamında tanımlanan sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna uyan konumda da olabilmektedir. Bu konumdaki şirketlerin FYY anlaşması yapmasına ilişkin herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır. Ancak, alacaklı finans kuruluşlarıyla yasal düzenlemeler doğrultusunda anlaşma sağlamış ve şirkete borçlarının belli bir plan çerçevesinde ödenebilmesi için gerekli vade tanınmışken, diğer taraftan bu şirketin yönetim kurulunun TTK 376’ncı maddeyi gerekçe göstererek şirketin iflasını isteme yükümlüğünün bulunması, çelişki doğurmaktadır. Bu gerekçelerle madde metnine aşağıdaki paragrafın eklenmesinin zorunlu olduğu düşünülmektedir.
“Şu kadar ki; Türkiye Bankalar Birliğince yayınlanan Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması kapsamında yeniden yapılandırma yapmış veya yapma başvurusu değerlendirme sürecinde olan şirketler için 376’ncı maddenin sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin hesaplamalarda 1/1/2018 – 31/12/2022 tarihleri arasında oluşan tüm kur farkları ile finansal yapılandırma başvuru süresi ve belirlenen finansal yapılandırma anlaşması süresinin sonuna kadar finansal borçlanmalardan doğan kur farkı zararları dikkate alınmaz.”
Sonuç olarak, yukarıda yer verdiğimiz ayrıntılı gerekçelerle birlikte “6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” inde yer alan Geçici 1.’inci maddede yapılacak değişiklikle maddeye ikinci ve üçüncü paragraf ilave edilerek aşağıdaki hale getirilmesi, ülkede yaşanan büyük sorunun giderilmesi açısından etkili olacağı değerlendirilmektedir.
“GEÇİCİ MADDE 1 – (1) 1/1/2023 tarihine kadar, Kanunun 376’ncı maddesi kapsamında sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin yapılan hesaplamalarda, henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararlarının tamamı ile 2020 ve 2021 yıllarında tahakkuk eden kiralamalardan kaynaklanan giderler, amortismanlar ve personel giderlerinin toplamının yarısı dikkate alınmayabilir.
1/1/2018–31/12/2022 tarihleri arasında ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararları hesap edilirken, her bir yabancı para cinsi yükümlülük kendi içinde ayrı ayrı değerlendirilir ve öncelikle iktisadi kıymetlerin maliyet bedeline ilave edilen kur farklarına ilişkin yabancı para cinsi yükümlülükler hesaplama dışında tutularak, ilgili dönemin dönem başı yabancı para cinsinden borç ve yükümlülükleri dönem sonu yabancı para cinsinden borç ve yükümlülükleriyle karşılaştırılır. Bu karşılaştırma sonucunda;
Şu kadar ki; Türkiye Bankalar Birliğince yayınlanan Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması kapsamında yeniden yapılandırma yapmış veya yapma başvurusu değerlendirme sürecinde olan şirketler için 376’ncı maddenin sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin hesaplamalarda 1/1/2018 – 31/12/2022 tarihleri arasında oluşan tüm kur farkları ile finansal yapılandırma başvuru süresi ve belirlenen finansal yapılandırma anlaşması süresinin sonuna kadar finansal borçlanmalardan doğan kur farkı zararları dikkate alınmaz.”
03.01.2022
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Yılın Kampanyası: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.