YAZARLARIMIZ
Selçuk Gülten
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
Bilim Uzmanı
selcukgulten2@hotmail.com



Finansal Başarısızlık Tespitinde Denetim Raporları

Ekonominin ve toplumun krizde olduğu dönemlerde, yüksek kaliteli denetim, finansal tablolarda yansıtılan bilgilere güveni tesis ederek ve piyasanın toparlanmasına katkıda bulunabilir. Bağımsız denetim sağlıklı işletmeleri vurgulayarak finansal sistemi korumada belirleyici bir faktör olabilir. Denetim kalitesinin önemi ve özellikle bağımsız denetçinin finansal tabloların güvenilirliğinin teyit edilmesi yoluyla piyasa güvenilirliğindeki rolü önemlidir. Uluslararası Denetim Standartları, denetçinin bir kuruluşun devam eden bir işletme olarak varlığını sona erdirmesine neden olabilecek gelecekteki olayları veya koşulları tahmin edemeyeceğini belirttiğinden, finansal tablolarda yer alan bilgilerin denetçinin devam eden işletme sorunlarını belirlemesini sağlayıp sağlamadığı araştırılmalıdır.

Bağımsız denetim raporları düzenlenen işletmelerin genellikle belirli büyüklüklere ulaştığı görülmektedir. Varlıkları, kaynakları, finansal işlemleri belirli bir düzeye gelmiş bu işletmelerin iflas veya konkordato ilan etmeleri, finansal tablo kullanıcıları yönünden işletmenin sürekliliğine yönelik risk değerlendirmesine tabidir. Denetim raporunda ifade edilen görüşün oluşumunu önemli ölçüde etkileyen denetim kuruluşlarının özelliklerinin, denetçinin denetlenen şirketle ilişkisinin ve şirketin finansal özelliklerinin araştırılması, ülkemizdeki denetimin kalitesini bir dereceye kadar açıklayabilir.

İşletmelerde denetim kültürü yerleştikçe bağımsız denetim çalışmaları kendisinden beklenen faydayı gösterebilecek hale gelmektedir. İşletmelerin bağımsız denetim raporlarını genellikle bir “formalite” olarak görmeleri, denetim kültürünün yeterince gelişmemesi, işletmelere TFRS/BOBİ/KÜMİ FRS gibi finansal raporlama çerçevelerinin dayatılması, denetim kuruluşu sayısının sınırlı kalması, enflasyon muhasebesi uygulamaları gibi pek çok denetim dünyası sorunundan söz edilebilir. Bağımsız denetim sektörü güçlenip, geliştikçe, bağımsız denetim mesleğine olan talep arttıkça bu sorunların üstesinden gelinebileceği ifade edilebilir.

1.DENETİM KURULUŞLARI

Denetim kuruluşları mali ve idari sorumluluklarıyla, özellikle derin bir ekonomik kriz döneminde, ülkede faaliyet gösteren en büyük ve en önemli şirketlerin, finansal tablolarının güvenilirliği konusunda, ifade ettikleri görüşler yoluyla, piyasanın ve ekonominin işleyişinde önemli roller üstlenmektedirler.  Denetim kalitesi, finansal tablo kullanıcıları, düzenleyiciler, standart belirleyiciler, denetim firmaları, araştırma topluluğu ve politika yapıcılar için sürekli endişe konusu olan bir konudur, ancak henüz bir kavram olarak tam olarak anlaşılmamıştır.

Finansal tablo kullanıcıları, yüksek denetim kalitesinin önemli yanlış beyanların olmaması anlamına geldiğine inanabilir. Denetimi gerçekleştiren denetçi, yüksek denetim kalitesinin, şirketin denetim metodolojisine göre gerekli tüm işlerin tatmin edici bir şekilde tamamlanmasıyla elde edildiğini düşünebilir. Denetim firması, izlenen prosedürlerin, denetim otoriteleri veya bir mahkeme tarafından olası bir denetimde bunu koruyabilmesi durumunda yüksek denetim kalitesinin elde edildiğini iddia edebilir.

Denetleme sürecinin kullanıcılara sunulan iki ana çıktısı, denetim raporu ve denetlenen şirketin denetlenmiş mali tablolarıdır. Denetim raporunun hazırlanması doğrudan denetçinin kontrolü altındayken, mali tabloların hazırlanması denetlenen şirketin sorumluluğundadır. Denetim başarısızlığının en düşük kalite seviyelerinde meydana geldiği, eksik veya yetersiz denetim çalışmalarının denetim skandallarına yol açtığı tecrübesi ortadadır. Bu denetim başarısızlığı şu durumlarda ortaya çıkar:

a) Genel kabul görmüş denetim standartları denetim kuruluşu tarafından uygulanmadığında (standart eksikliği),

b) Denetim kuruluşu, koşullar gerektirdiğinde bir denetim raporu düzenlemediğinde veya görüş bildirmekten kaçındığında (denetim raporu başarısızlığı).

Denetçilerin, müşterinin bir işletme olarak faaliyetine devam etme kabiliyetine ilişkin nitelikli görüş bildirmesi beklenir. Mesleki standartlara göre, dış denetçi müşterinin gelecekteki yaşayabilirliğini tahmin etmekten sorumlu olmasa da, yaşayabilirlik sorunlarını tespit etmekle yükümlüdür. Denetçinin kahin gibi geleceği görmesi beklenemese de işletme sürekliliğine ilişkin risklere raporunda yer vermesi istenen durumdur. Denetçiler, bir müşterinin yaklaşan iflasına yönelik erken uyarı sinyallerini tespit ederek risklere odaklı farklılaştırılmış raporlar yayınlamak zorundadırlar.

2.FİNANSAL BAŞARISIZLIK TAHMİNİ

İşletmelerin mali tablolarında yer alan hesap kalemlerinden yola çıkılarak işletmelerin finansal başarısızlıklarının tahmin edilip, edilemeyeceği konusu üzerinde pek çok çalışma yapılmıştır. Finansal başarısızlık, iflas veya konkordato ilan etme süreci ile ilişkilendirilebilir. Mali sıkıntı yaşaması kuvvetle muhtemel olan firmaların mali tablolarında bir nevi erken uyarı göstergeleri var mıdır? 1960’lı yıllarda iflas etmiş ve etmemiş firmaların mali tablolarında yer alan hesap kalemleri istatistiksel tekniklerle incelenerek, çeşitli matematiksel modeller geliştirilmiştir.

Beaver (1966), iflas etmiş ve iflas etmemiş şirketlerin ilgili örnekleri üzerinde tek değişkenli analiz kullanarak, iflastan önceki 1 ila 5 yıl için finansal performans göstergelerini ayrı ayrı analiz etti ve sınıflandırmaların doğruluğunu en üst düzeye çıkarmak için optimum bir referans değeri (kesme noktası) seçti. Altman (1968), sorunlu şirketleri sınıflandırmak için diferansiyel analiz tekniğini uygulayan ilk kişiydi. Çok değişkenli analiz kullanarak, bir dizi değişkenin aynı anda birleştirildiği ve bir şirketin iflas etme olasılığının analiz edildiği, yalnızca sanayi sektörü için Z-puanı adı verilen bir model geliştirdi. Altman'ın modeli, iflastan bir yıl önce şirketleri sorunlu veya sorunlu olmayan olarak sınıflandırmada %90 doğrulukta sonuç verebilmekteydi. Altman, şirketleri Z-puanlarına göre üç kategoriye ayırır:

a) iflas kategorisi,

b) iflas dışı kategori ve

c) şirketin geleceğinin belirsiz olduğu "gri bölge".

Aynı teknik Deakin (1972) tarafından uygulandı ve iflastan önceki üç yıllık bir süre boyunca %95'lik bir tahmin doğruluğuna ulaşıldı. Altman Z Skoru işletmelerin finansal başarısızlıklarını ölçmekte yaygın olarak kullanılan bir yöntem olup, zaman içerisinde revizyonlara uğramıştır. Bu yöntemde şu an için revize edilen aşağıdaki formül kullanılabilir:

Z= 1,22X1+1,4X2+3,3X3+0,6X4+0,999X5

X1= İşletme Sermayesi/Toplam Aktifler veya Dönen Varlıklar/Toplam Aktifler (İşletmenin büyüklüğü ile likit varlıklar arasındaki ilişkiyi ifade eder, bu oran likidite göstergesi için kullanılmaktadır.)

X2= Dağıtılmayan Karlar/Toplam Aktifler (İşletmenin kazanma gücünü, gelir yaratma becerisini ölçmektedir.)

X3= Faiz ve Vergi Öncesi Kar(FVÖK-EBIT)/Toplam Aktifler (Karlılık göstergesi olarak kullanılmaktadır.)

X4= Özkaynaklar/Toplam Borçlar (Finansal kaldıraç göstergesi olarak kullanılmaktadır. İşletmenin değerine ile ilgili izlenimleri yansıtır.)

X5= Satışlar/Toplam Aktifler (Standart varlık devir hızıdır.)

Z > 2,99’den büyük ise işletmelerin finansal güçlükle karşılaşma ihtimalinin zayıf olduğunu, 1,81 < Z < 2,99 arasındaki bir oran işletmenin başarısının normal seviyelerde olduğunu,

1,81> Z altındaki oranlar ise işletmeler finansal bir güçlükle karşılaşma ihtimalinin yüksek olduğunu göstermektedir.

Bu modellerin çıktıları, risk değerlendirme aşamasında ve denetim prosedürlerinin tasarlanmasında, denetim incelemesinin son aşamasında da faydalı olabilirken, ayrıca, daha sonra iflas eden bir müşteriye değiştirilmiş görüş bildirmeyen bir denetçiye karşı açılan bir yasal işlemde denetim çalışması lehine kanıt oluşturabilirler. Örneğin konkordato bağımsız denetim raporlarında Altman Z skoru hesaplamalarına yer verilebilir veya çalışma kağıdı olarak hesaplamalar gerçekleştirilebilir.

3.DENETİM RAPORLARINDA BETA RİSKİ

Beta (yanlış kabul) riski, mali tabloların önemli bir yanlışlık içermesine rağmen bağımsız denetçilerin finansal tablolarda herhangi bir sorun olmadığı yönünde görüş bildirmesidir. Bağımsız denetim raporunda firmanın finansal sürekliliğini etkileyebilecek iflas veya konkordato riski yüksek olmasına rağmen, olumlu görüş bildirilmesi durumudur. Bağımsız denetim çalışmalarında mali tablo kalemlerinin işletmenin gerçek durumunu yansıtıp yansıtmadığına odaklanılmasına rağmen, süreklilik değerlendirmesi gibi mali tabloların bütününe ilişkin analizler gözden kaçabilmektedir.

Halka arz aşamalarını geçebilen veya borsa da işlem görmesine ve her yıl bağımsız denetim raporu almasına rağmen iflas veya konkordato talep eden şirketlere rastlanılmaktadır. Bu tip durumlarda doğrudan bağımsız denetim raporu yanlıştır gibi bir algı içerisinde olmak yerine iflas veya konkordato talebinin kök nedenlerini incelemek gerekir. İşletmeler faizlerin yükseldiği, vadelerin uzadığı, piyasada nakit sıkışıklığının arttığı dönemlerde, bütçelerini ve finansal yapılarını duruma adapte edemezlerse iflas veya konkordato riski ile karşı karşıya gelebilmektedirler.

İflas veya konkordato talep eden firmalar, süreci başarıyla yürütebildiklerinde borçlarını ödeyebilmektedirler. Sürecin iyi planlanması, muhasebe yapılarının güçlü olması, finans yönetimine kritik önem verilmesi, borçların ödenmesi noktasında başarıyı getirebilmektedir. Borç ve alacakların mali tablolarda gerçeğe uygun değerleri ile yansıtılması, firmanın üstleneceği borç tutarını iyi bilmesini sağlayabilir. Böylece firma borç ödeme noktasında gerçekçi planlamalar üretebilir ve stratejiler geliştirebilir.

Denetçi raporları üzerine yapılan diğer çalışmalardan elde edilen sonuçlar, denetçilerin yalnızca denetim başarısızlığı durumlarında değil, aynı zamanda görüş değişikliği durumlarında da sıklıkla müşteri kaybettiklerini göstermektedir. İşletmenin hileli finansal tablo oluşturması gibi risklerde bulunmaktadır. İşletmenin yaşayabilirliği ile ilgili hileli finansal göstergelerin analizi yanıltıcı olabilir ve denetim görüşü oluşturulurken yanlış kararlar alınmasına katkıda bulunabilir.

Denetim raporunda, diğer önemli faktörler ise denetim firmasının türü, denetçi ücretinin miktarı, denetim raporundaki gözlem sayısı ve finansal tablolarda sıra dışı kalemlerin varlığıdır. Bağımsız denetimde verilen güvence “mutlak” değil, “makul” güvencedir. Yani bağımsız denetim raporları da %100 güvence vermemektedirler. Ancak üçüncü bir göz bakış açısıyla profesyonel çalışmalar neticesinde mali tablo kalemleri gözden geçirilmektedir.

4.SONUÇ

Yaşanan ekonomik sıkıntılar, enflasyonla mücadele politikaları, T.C. Merkez Bankası’nın yüksek faiz oranları belirlemesi iflas ve konkordato başvurularını arttırmıştır. Son yıllarda artan başvuru sayıları bağımsız denetim raporlarında işletmenin mali başarısızlıklarının yeterince değerlendirilip, değerlendirilmediği sorusunu gündeme getirmiştir. Bağımsız denetim raporlarında işletmenin sürekliliğine yönelik bir olumsuzluk veya risk bildirilmemiş olmasına rağmen firmaların iflas veya konkordato başvurusunda bulunması eleştirilere konu edilmektedir.

Bağımsız denetim raporları işletmenin mali tablolarının belirli bir tarihteki durumlarına yönelik hazırlanmaktadır. Yani raporda yer alan bir finansal bilginin veya değerlendirmenin sonsuza kadar aynı kalacağını varsaymamak gerekir. Firma hakkında olumlu görüş içeren bağımsız denetim raporu hazırlanmış ise, firmanın iflas veya konkordato başvurusunun kök nedenlerini detaylı olarak analiz etmek gerekir. Öngörülemeyen durumlar olması, ekonomik şartların, hukuki düzenlemelerin iflas veya konkordato başvurusu üzerinde etkili olması, bağımsız denetim raporu tarihinden sonra ortaya çıkan olayların bu sonuca yol açması elbette büyük önem arz edecektir.

Bağımsız denetim raporlarına yönelik “beklenti boşluğu”, “beklenti uçurumu” gibi isimlerle adlandırılan olguyu dikkate almak gerekir. Bağımsız denetçiden bir “Süpermen” gibi her şeyi görmesi, her şeyi tespit etmesi, bütün hata ve hileleri bulmasını beklemek, gerçekle bağdaşır bir durum olmayacaktır. İflas ve konkordato başvurularına yönelik olarak mevzuatın değiştirilmesinin yanı sıra ekonomi de atılması gereken adımlar olduğu ifade edilebilir.

5.KAYNAKÇA

Altman, EI (1968). Finansal oranlar, ayırıcı analiz ve kurumsal iflasın tahmini. Finans dergisi, 23(4), 589-609.

Beaver, W. (1966). Finansal oranlar başarısızlığın tahmin edicileri olarak, Muhasebede Ampirik Araştırmalar: Seçilmiş Çalışmalar, Muhasebe Araştırmaları Dergisi 4'e Ek.

Deakin, E. (1972). İşletme başarısızlığının öngörücülerinin ayırıcı analizi, Muhasebe Araştırmaları Dergisi 10, No. 1.

20.08.2025

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.

>> YILIN KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL + KDV  Ayrıntılar için tıklayın.

GÜNDEM