Belediyelerin, yerel hizmetlerin yürütülmesi amacıyla şirket kurabilmesinin başlıca hukuki dayanaklarını 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu oluşturmaktadır.
Anayasası’nın Mahalli İdareler başlıklı 127’nci maddesine göre “mahalli idareler, il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulmuş kamu tüzel kişileridir” [1] hükmü yer almaktadır.
5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunun Şirket Kurması Başlıklı 26. maddesi “Büyükşehir belediyesi kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre sermaye şirketleri kurabilir. Genel sekreter ile belediye ve bağlı kuruluşlarında yöneticilik sıfatını haiz personel bu şirketlerin yönetim ve denetim kurullarında görev alabilirler. Büyükşehir belediyesi, mülkiyeti veya tasarrufundaki hafriyat sahalarını, toplu ulaşım hizmetlerini, sosyal tesisler, büfe, otopark ve çay bahçelerini işletebilir; ya da bu yerlerin belediye veya bağlı kuruluşlarının % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketlere, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın belediye meclisince belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini devredebilir”[2] hükmü yer almaktadır.
5393 sayılı Belediye Kanunu Şirket kurulması başlıklı 70. maddesi Belediye kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre şirket kurabilir hükmü yer almaktadır.[3]
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Tüzel kişiler başlıklı 16. maddesinde “Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılır.
Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar.” hükmü yer almaktadır. Yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere, Türk Ticaret Kanunu’nda, belediyelerin şirket kurmaları ve kurulmuş şirketlere ortak olmaları mümkün hale getirilmiştir.[4]
Türk Ticaret Hukukuna göre yönetim kurulu üyeleri kendilerine verilen görevleri yerine getirirken ve yetkileri kullanırken, şirketin menfaatlerini gözetmelidirler. Bu özen ve sadakat yükümlülükleri yönetim kurulu üyelerine kanun, şirketin esas sözleşmesi, iç yönergesi ve yönetim kurulu kararlarını kapsamaktadır. Dolayısıyla yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu Türk Ticaret kanununa göre kusura dayanmakta olup sorumluluk net bir şekilde ortaya konmuştur.
Belediyelere ait işletmelerin yönetim kurulu üyeleri belediye bünyesinde memur vasfına sahip çalışan olabileceği gibi bazen de belediye dışında memur olmayan kişilerin ataması yapılabiliyor.
4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 2‘nci maddesinin birinci fıkrasında , Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar ön incelemeye tabi olduğu hüküm altına alınmıştır.[5]
Hal böyle iken işletmelerinde yönetim kurulu üyelerin kanuna, esas sözleşmeye, iç yönergeye uymamaları halinde cezai sorumluluklar, disiplin soruşturmaları ve 4483 kanun kapsamında ön incelemeye tabi suçların soruşturma izinleri genel veya özel hükümlere göre mi yürütüleceği tartışma konusu oluyor.
Rüşvet, zimmet, görevi kötüye kullanmak gibi suçlar esas itibari ile memurlar tarafından işlenebilmektedir. Bazı kurum ve kuruluşların yönetim kadrosunda bulunan kişilerin görevlerini yerine getirirken bir suç işledikleri takdirde ceza yargılaması açısından memur gibi cezalandırılmaları gerektiği kendi kanunlarında hükme yer verilmiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 62. Maddesi, “Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar. Bunların suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle kooperatifin para ve malları bilanço, tutanak, rapor ve başka evrak, defter ve belgeleri üzerinde işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi gibi cezalandırılır.” hükmü bunun örneğini oluşturmaktadır.
Danıştay kararlarında Belediyelere ait işletmelerde yönetim kurulu üyelerin işlemiş olduğu fiillerden ötürü soruşturma usulünün kamu görevlerinden farklı olduğu memur gibi soruşturulmayacağına ilişkin kararlar vermiş bulunmaktadır. Bu kapsamda Danıştay Birinci Daire 2018/2017 esas 2018/1909 karar aşağıda ki gibi yer almaktadır.
4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 1‘inci maddesinde, Kanunun amacının memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirtmek ve düzenlemek olduğu hükme bağlanmış, 2‘nci maddesinin birinci fıkrasında ise, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçların bu Kanun kapsamında olduğu hüküm altına alınmıştır. Dosyanın incelenmesinden, Belediyeye ait … A.ş.'nin Yönetim Kurulu Başkanları … ve … ile Yönetim Kurulu Üyeleri … ve …'nün ihalesiz olarak ve yüksek bedelle … A.Ş.'ne 18 adet araç almak suretiyle 4734 sayılı kanuna aykırı hareket ettikleri belirtilerek haklarında soruşturma izni verilmiş ise de, Belediyeye ait … A.Ş.'nin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulan ve yönetilen ticari bir şirket olduğu, ilgililerin özel hukuk hükümlerine tabi bu şirketteki görevlerinin kamu görevi olmadığı, ilgililere isnat edilen eylemin de Belediyedeki Başkanlık ve Meclis Üyeliği görevlerinden kaynaklanmadığı, şirketin ticari faaliyetlerinden kaynaklandığı, 4483 sayılı Kanun kapsamında kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevin ifasından kaynaklanmayan bu eylemin genel hükümlere göre soruşturulması gerektiği anlaşıldığından, itirazların kabulüyle İçişleri Bakanının 17.4.2018 tarih ve Kont.2018/71 sayılı kararının; belirtilen eylemden …,ve … hakkında soruşturma izni verilmesine ilişkin kısmının kaldırılmasına, karar verilmiştir.
Yukarıda verilen karara benzer olarak Danıştay Birinci Dairesi 2020/1248 esas 2020/1034 sayılı kararda ise yine kişinin belediye şirketlerindeki görevinden kaynaklanan eylemlerinin, belediyedeki görevi ile ilgili olmaması sebebiyle, bu nedenle söz konusu eylemlerin genel hükümlere göre soruşturulması gerektiği hakkında karar ise özetle aşağıda ki gibidir.
Ön inceleme yapılıp yetkili merci tarafından soruşturma izni verilmemesine karar verilmişse de, Belediye şirketi olmakla birlikte Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulan ve yönetilen ...'ın ticari şirket statüsünde olduğu, ...'nun özel hukuk hükümlerine tabi bu Şirketteki görevinin, kamu görevi olmadığı, ilgiliye isnat edilen eylemin de, ... Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevinden kaynaklanmadığı, bu görevi sebebiyle de işlenmediği, 4483 sayılı Kanun kapsamında kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevin ifasından kaynaklanmayan bu eylemin genel hükümlere göre soruşturulması gerektiği kamu görevlerinin soruşturma usulüne tabi olmadığı yönünde Danıştay karar vermiştir.
Cezai sorumluluk anlamında belediye şirketlerinde başkan ve üyelerinin kendilerinin bizzat memur olması cezai anlamda memur gibi cezalandırılmaya yol açmayacaktır. Çünkü, şirketle ilgili görevler belirtilen kişilere kanun tarafından değil, belediyenin organları tarafından verilmekte ve bu kişiler şirket genel kurullarında seçilerek göreve başlamaktadır. Oysa ki, zimmet, rüşvet veya görevi kötüye kullanma gibi suçlar memurun asıl görevinden ve bu görevin kanundan doğmasındandır.
Konuyu hukuki sorumluluk noktasında değerlendirdiğimizde, belediye şirketlerinin yöneticilerinin hukuki sorumluluğu Türk Ticaret Kanunu’ndaki hükümlerine göre belirlenmektedir. Şirketi yönetirken özen ve sadakat yükümlülüğüne uymayarak kötü yöneten, zarara sokan yönetim kurulu üyeleri genel kurul tarafından ibra edilmediği takdirde bu faaliyetlerinden sorumlu tutulacak ve genel hükümlere göre soruşturması yapılması gerekir.
Anayasa Kanunu
5393 sayılı Belediye Kanunu
5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu
4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun
[1] Anayasa Kanunu
[2] Büyükşehir Belediye Kanunu
[3] Belediye Kanunu
[4] Türk Ticaret Kanunu
[5] 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun
04.11.2021
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Yılın Kampanyası: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.