YAZARLARIMIZ
Gökalp Öztürk
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bilim Uzmanı
ozturkmusavirlik@outlook.com.tr



TTK’ya Göre Cari Hesap İşlemleri ve Hukuki Sonuçları

Ticari Hayatta Cari Hesap Sözleşmesi (TTK m.89-101)

Ticarette sık görülen bir durum var: Taraflar sürekli mal veya hizmet alıp satıyor, borç ve alacaklar birikiyor. Her işlem için tek tek ödeme yapmak yerine bunları cari hesapta toplamak çok daha kolay. Dönem sonunda bakiye çıkıyor ve sadece o ödeniyor. Bu da taraflara adeta kredili çalışma imkânı sağlıyor.

Bu yazıda TTK’nın 89–101. maddelerine dayanarak cari hesabın tanımı, şartları ve uygulamasını anlatıyorum. Yazılı sözleşmenin zorunluluğundan, hesaba yazılacak kalemlere; faizden mutabakata, zamanaşımına kadar temel noktaları özetledim. Ayrıca Yargıtay’ın, yazılı sözleşme olmadığı için reddettiği alacak davalarına da değindim.

Cari Hesap Nedir?

Cari hesap sözleşmesi, tarafların birbirlerinden doğan alacaklarını tek tek talep etmek yerine bir hesapta toplaması ve dönem sonunda sadece net bakiyeyi istemesi esasına dayanır. TTK m.89’da da vurgulandığı gibi bu ilişki bir bütün olarak değerlendirilir; hesap kapanana kadar kimse “alacaklı” ya da “borçlu” sayılmaz. Ancak hesap kesildiğinde bakiye ortaya çıkar. Bu yapısıyla cari hesap, ticarette hem takas hem de güvence sağlayan pratik bir mekanizmadır.

Yazılı Sözleşme Zorunluluğu

TTK m.89 aynı zamanda cari hesap sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmasını bir geçerlilik şartı olarak öngörür. Kanun “Bu sözleşme yazılı yapılmadıkça geçerli olmaz” diyerek açıkça yazılı şekli şart koşmuştur. Dolayısıyla, taraflar arasında imzalı, yazılı bir cari hesap sözleşmesi yoksa hukuken cari hesap ilişkisi kurulmuş sayılmaz ve TTK’nın cari hesaba dair özel hükümleri uygulanamaz. Uygulamada Yargıtay da bu konuda çok nettir: Örneğin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 25.04.2018 tarihli kararında (E.2017/19-903, K.2018/974), yazılı cari hesap sözleşmesi bulunmayan bir ilişkinin ancak “açık hesap” olarak nitelendirilebileceğini ve TTK’nın cari hesap hükümlerinden yararlanamayacağını vurgulamıştır.

 Açık hesap, tarafların borçlarını ödemeden ticarete devam ettiği ve alacaklarını kaydi olarak izlediği bir yöntemdir. Ancak bu ilişki yazılı bir sözleşmeye dayanmadıkça TTK anlamında cari hesap sayılmaz ve kanunun sağladığı ayrıcalıklardan yararlanılamaz.

Bu noktada en kritik husus, baştan geçerli bir yazılı sözleşme yapılmasıdır. Aksi halde, sadece fatura veya hesap ekstresine dayanarak açılan davalar mahkemede kabul görmez. Nitekim Yargıtay HGK 17.09.2019, E.2017/19-824, K.2019/885 sayılı kararında, yazılı sözleşme olmadan sadece ekstreye dayalı talebin reddedilmesi gerektiğini açıkça belirtmiştir. Bu karar da Yargıtay’ın, cari hesapta yazılı şekil şartına verdiği önemi göstermektedir.

Cari hesabın geçerli sayılabilmesi için mutlaka yazılı bir sözleşme bulunmalıdır. Yazılı sözleşme olmadığında ise, tarafların alacak talepleri ancak her bir fatura veya borç kalemi üzerinden tek tek incelenebilir. Uygulamada birçok işletme yalnızca fatura ya da ekstreye dayanarak alacak isteminde bulunsa da, karşı taraf yazılı sözleşme yokluğunu ileri sürdüğünde bu talepler ciddi şekilde zora girmektedir. Bu nedenle ticari ilişkilerde cari hesap düzeni kullanılacaksa baştan geçerli bir sözleşme yapmak; mevcut bir ilişki sonradan cari hesaba çevrilecekse de ayrıca yazılı bir protokolle bunu kayıt altına almak gereklidir.

Hesaba Yazılabilecek Alacaklar / Cari Hesap Kalemleri

Cari hesap sözleşmesinde kural basit: para ile ölçülebilen her türlü alacak ve borç hesaba yazılabilir. TTK m.90 da bu esnekliği açıkça tanıyor. Taraflar ister sadece belli bir ticari ilişkiden doğan alacakları, ister tüm ticari işlemlerden kaynaklanan borç ve alacakları hesaba dahil edebilir.

Genelde muaccel (vadesi gelmiş) alacaklar hesaba yazılır ama tarafların anlaşmasıyla vadeli alacaklar da eklenebilir. Hatta henüz doğmamış, ileride ortaya çıkacak alacaklar için bile şimdiden cari hesap düzeni yapılabilir. Kanun buna engel koymamıştır.

Cari hesaba yazılacak alacakların takas edilebilir olması şarttır. Türk Borçlar Kanunu da, niteliği gereği takasa elverişli olmayan bazı alacakların cari hesaba konu edilemeyeceğini açıkça söyler.

Buna örnek verecek olursak:

  • İşçi ücreti: Kanunen belli bir kısmı haczedilemez, işverenle takasa konu edilemez. Bu yüzden cari hesapta yer alamaz.
  • Avans veya emanet paralar: Özel bir amaç için verilen avans ya da depozito (örneğin dava masrafı için alınan para) cari hesaba yazılamaz, amacı dışında kullanılamaz.

Kısaca, takas edilemeyen veya özel amaçla verilen alacaklar cari hesapta gösterilemez. Onun dışındaki mal, hizmet bedeli, komisyon, kira gibi pek çok alacak tarafların iradesiyle hesaba dahil edilebilir.

Cari hesaba şarta bağlı alacaklar da kaydedilebilir. Örneğin bir satıştan doğacak komisyon alacağı, henüz gerçekleşmemiş olsa bile hesaba yazılabilir. Eğer dönem sonunda şart gerçekleşmezse bu kalem hesaptan çıkarılır, şart daha sonra gerçekleşirse yeni dönemde tekrar eklenir.

Bu esneklik sayesinde taraflar, gelecekte doğması muhtemel alacaklarını da hesap hareketlerine dahil edebilir. Ancak gerçekleşmeyen kalemler çıkarılarak hesap hatalarının önüne geçilmiş olur.

Çek ve Senetlerin Cari Hesaptaki Yeri

Cari hesap sözleşmesinde en çok tartışılan noktalardan biri de çek ve senetlerin nasıl hesaba yazılacağıdır. TTK açıkça kambiyo senetlerinin (çek, bono, poliçe) cari hesaba kaydedilebileceğini kabul ediyor. Ancak bunun için temel şart var: Senedin bedeli tahsil edilmiş olmalı. Yani ödeme gerçekleştiyse hesaba alacak kaydı yapılabilir; ödenmemiş veya protesto edilmişse hesaptan çıkarılır ve senet tekrar alacaklıya iade edilir. Böylece alacak, sanki cari hesaba hiç girmemiş gibi asli borç ilişkisi üzerinden takip edilmeye devam eder.

Özel olarak verilen senetler konusunda ise durum farklıdır. Eğer taraflardan biri cari hesap bakiyesini ödemek amacıyla özel olarak çek veya bono verdiyse, bu cari hesaba yazılamaz. Çünkü bu senedin amacı, vadesi geldiğinde tek başına ödenmektir. Cari hesaba alınırsa, hesap kapanmadan talep edilemeyecek hale gelir ve bu da “münferit talep yasağı” ile çelişir. Dolayısıyla özel ödeme aracı olarak verilen senetler ayrı tutulmalı, ancak bedeli tahsil edilirse genel hesaba mal edilebilir.

Kısacası; tahsil edilmiş senetler hesaba alınır, ödenmeyenler çıkarılır, özel ödeme aracı olan senetler de cari hesap dışında tutulur. Aksi halde ileride “bu senet hesaba yazılmamalıydı” şeklinde itirazlarla karşılaşılır. Yargıtay kararlarında da görüldüğü üzere, usulsüz kayıtlar cari hesap iddiasının kabul edilmemesine neden olabilmektedir. Bu yüzden uygulamada dikkatli olunmalı, hangi kalemin hesaba yazılacağı titizlikle belirlenmelidir.

Faiz ve Bileşik Faiz Durumu

Cari hesapta faiz konusu tarafların en çok üzerinde durduğu noktalardan biridir. TTK m.92’ye göre hesaba giren her alacak kalemi için, taraflar aralarında anlaşmışsa, kaydedildiği tarihten itibaren faiz işleyebilir. Taraflar isterlerse oranı sözleşmede serbestçe belirler; oran yazmazsa önce ticari teamül, o da yoksa yasal faiz uygulanır.

Burada kritik olan, faizin mutlaka taraflar arasında kararlaştırılmış olmasıdır. Yargıtay, tek taraflı olarak ekstreye “vade farkı faizi” yazılmasını kabul etmez; yazılı anlaşma veya uzun süredir itirazsız süregelen bir uygulama yoksa faiz talebi reddedilir. Bu nedenle sözleşmeye faiz oranı, vade farkı ve temerrüt faizi açıkça yazılmalı, mümkünse yazılı teyit alınmalıdır.

Bileşik faiz konusunda ise TTK m.8/2 istisna tanır. Normalde yasak olmasına rağmen, her iki taraf tacirse ve faizler en az üç ayda bir anaparaya ekleniyorsa bileşik faiz geçerli olur. Örneğin “üçer aylık hesap kesimlerinde çıkan bakiyeye bileşik faiz uygulanacaktır” şeklindeki hüküm, taraflar tacirse yasaldır. Ancak aylık gibi daha kısa aralıklar veya taraflardan birinin tacir olmaması halinde geçersizdir.

Özetle; faiz otomatik uygulanmaz, mutlaka anlaşmaya dayanmalıdır. Bileşik faiz de yalnızca tacirler arasında ve üç ay şartıyla mümkündür. En güvenli yol, sözleşmeye faiz ve bileşik faiz maddesi koymak ve düzenli hesap ekstresiyle bu hususu teyit etmektir.

Hesap Dönemleri ve Ara Mutabakat (TTK m.94-95)

Cari hesap genelde uzun süreli ticari ilişkilerde kullanılır. Bu yüzden taraflar belirli dönemler sonunda hesap kapatıp mutabakat yapar. Dönem aylık, üç aylık ya da yıllık olabilir. Her dönem sonunda alacak ve borçlar karşılaştırılır, bakiye çıkarılır. İtiraz yoksa bakiye kesinleşir. Çoğu sözleşmede “şu kadar gün içinde itiraz edilmezse bakiye kabul edilir” şeklinde hükümler vardır. Süre belirtilmese bile ticari teamül gereği makul süre içinde sessiz kalınırsa bakiye kabul edilmiş sayılır.

Kesinleşen ara bakiyeler bir sonraki döneme devredilir, fakat sözleşme bitmeden tahsil edilemez. Ödeme yükümlülüğü sadece sözleşme sona erdiğinde, yani kesin hesapla doğar. Bu da cari hesabın “hesap kapanmadan kimse alacaklı/borçlu değildir” ilkesinin doğal sonucudur.

Mutabakat süreci önemlidir. Hesap ekstresi karşı tarafa gönderildiğinde itiraz süresi vardır. Süresinde itiraz edilmezse bakiye kabul edilmiş sayılır ve Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi bu durum İİK m.68/b’ye göre kesin belge niteliği kazanır. Böylece alacaklı için icra takibinde güçlü bir delil oluşur. Eğer itiraz edilirse, o kalemler görüşmelerle ya da dava yoluyla netleştirilir.

Cari hesap ilişkisi sırasında belirli periyotlarda hesap kesimi yapılır, bakiye tespit edilip tarafların mutabakatına sunulur. Cari hesapta belirli dönemlerde hesap kesilir, bakiye çıkarılır ve taraflara bildirilir. İtiraz yoksa bakiye kesinleşir ve yeni döneme devredilir. Bu ara mutabakatlar hem düzen sağlar hem de ileride doğabilecek uyuşmazlıkların önünü keser.

Tarafların yapması gereken, gönderilen hesap ekstrelerini zamanında kontrol edip varsa itirazlarını süresinde bildirmektir. Aksi halde sessiz kalındığında bakiye kabul edilmiş sayılır ve sonradan itiraz hakkı büyük ölçüde sınırlanır.

Sözleşmenin Sona Ermesi ve Kesin Hesap

Cari hesap sözleşmesi farklı nedenlerle sona erebilir. TTK m.96–99’da bu haller düzenlenmiştir:

  • Süresiz sözleşme: Taraflardan biri istediği zaman feshedebilir. Bildirimin makul süre önce yapılması gerekir.
  • Belirli süreli sözleşme: Süre bitince kendiliğinden sona erer, bakiye kesinleşir.
  • Ölüm veya kısıtlılık: Sözleşme kural olarak sona ermez, ama mirasçılara veya sağ tarafa fesih hakkı tanınır.
  • İflas: Taraflardan birinin iflasıyla sözleşme kendiliğinden biter.
  • Tarafların anlaşması: Taraflar karşılıklı mutabakatla her zaman sözleşmeyi sonlandırabilir.

Sözleşme bittiğinde kesin hesap safhasına geçilir. Alacaklı taraf, tüm kalemleri ve bakiyeyi gösteren bir hesap cetveli düzenler ve karşı tarafa gönderir. Cetveli alan taraf, bir ay içinde noter, taahhütlü mektup veya güvenli elektronik imza ile itiraz etmezse bakiye kabul edilmiş sayılır.

Bu kabulün önemli sonucu vardır: Alacaklı, kesinleşen cetvele dayanarak doğrudan icra takibi başlatabilir. İİK m.68/b’ye göre bu cetvel borç ikrarı sayılır. Yargıtay da bir ay içinde itiraz edilmezse bakiye kabul edilmiş sayılacağına karar vermiştir. Bu yüzden alacaklı için cetvelin usulüne uygun tebliği, borçlu içinse süresinde itiraz çok önemlidir.

Eğer itiraz edilirse, bakiye kesinleşmez. Taraflar müzakere eder; anlaşma olmazsa mahkeme devreye girer. İtiraz edilen kalemler netleştiğinde bakiye kesinleşmiş olur.

Zamanaşımı ve Cari Hesapta Dava Süreleri

Cari hesap ilişkisi sona erdikten sonra, tarafların hakları sonsuza kadar sürmez. TTK m.101, cari hesapla ilgili dava hakları için özel bir zamanaşımı süresi öngörmüştür. Buna göre sözleşmenin sona ermesinden itibaren 5 yıl içinde açılmayan davalar zamanaşımına uğrar. Özellikle, kesinleşen (kabul edilmiş) bakiyeye ilişkin alacak davaları, faiz alacağı talepleri, hesap hatalarının düzeltilmesi, cari hesapta yer almaması gereken veya haksız kaydedilen kalemlerin çıkarılması, mükerrer (tekrarlanmış) kayıtların iptali gibi her türlü talep, sözleşmenin bittiği tarihten başlayarak beş yıl içinde ileri sürülmezse düşer. Bu hüküm, uzun sürebilen hesap ilişkilerinde hukuki güvenliği sağlamak amacıyla getirilmiştir. Böylece taraflar, aradan çok uzun yıllar geçtikten sonra hesap kapanışına ilişkin ihtilafları gündeme getiremeyecek, belirsizlikler sınırlanacaktır.

Cari hesapta zamanaşımı, sözleşmenin sona erdiği ve kesin bakiyenin ortaya çıktığı tarihten itibaren başlar. Bu tarihten itibaren 5 yıl içinde dava açılmazsa alacak talebi düşer. Sonradan fark edilen hesap hataları da aynı süreye tabidir.

Cari hesap ilişkisi devam ettiği sürece zamanaşımı işlemez; alacaklar adeta dondurulmuş olur. Ancak bu avantaj sadece yazılı cari hesap sözleşmesi varsa geçerlidir. Yazılı sözleşme yoksa, “açık hesap” kabul edilir ve her bir fatura için ayrı zamanaşımı süresi işler.

Özetle; cari hesap sona erdiğinde hak arama süresi 5 yıldır, süre geçirilirse hak kaybı kaçınılmazdır.

Yargıtay Kararlarından Örnekler ve Çıkarımlar

Cari hesap sözleşmesinin kanuni çerçevesini anlattık, peki uygulamada bu kurallara uyulmazsa ne oluyor? Son 10 yılda Yargıtay’ın verdiği bazı kararlar, yazılı sözleşme olmadığı için davacıların taleplerinin reddedildiğini gösteriyor.

  • Yargıtay HGK, 25.04.2018, E.2017/19-903, K.2018/974: Bu kararda, yazılı cari hesap sözleşmesi olmadan TTK hükümlerinin uygulanamayacağı açıkça vurgulandı. Davacı alacağını cari hesap iddiasıyla tahsil etmek istedi, fakat sözleşme olmadığı için ilişki “açık hesap” sayıldı ve talepler faturalar bazında incelendi.
  • Yargıtay HGK, 17.09.2019, E.2017/19-824, K.2019/885: Burada davacı, cari hesap ekstresine dayanarak alacak talep etti. Ancak yazılı sözleşme olmadığı için mahkeme, sadece faturalarla ispatlanan kısmı kabul etti, geri kalan reddedildi. HGK, ticari defterler ve cari hesap iddiasının tek başına yeterli olmadığını açıkça belirtti.

Sonuç

Yargıtay’ın yaklaşımı açık: yazılı sözleşme yoksa cari hesap hükümlerinden yararlanamazsınız. Bu yüzden en başta yazılı ve detaylı bir sözleşme yapmak, hesaba girecek kalemleri, faiz oranlarını ve dönemleri net belirlemek gerekir. Düzenli olarak ekstre teati edilip itirazların süresinde yapılması da şarttır. Aksi halde davada cari hesap iddiası kolayca çürür ve ciddi hak kayıpları yaşanır.

Cari hesap sözleşmesi, doğru kurulduğunda ticarette işleri büyük ölçüde kolaylaştırır. Alacakların tek hesapta toplanması, her işlem için ayrı ödeme yükünü kaldırması, muacceliyet ve zamanaşımını hesap sonuna kadar durdurması gibi avantajları vardır. Ama bu avantajlardan yararlanmak için kanunun koyduğu kurallara titizlikle uyulmalıdır.

Özellikle yazılı sözleşme şartı, doğru kalem seçimi, faiz düzenlemeleri ve dönem mutabakatı konuları hayati önem taşır. Doğru kurgulandığında cari hesap; tacirler, yöneticiler, mali müşavirler ve hukukçular için güvenli ve pratik bir araç olur. Aksi halde, şekil eksiklikleri ve usulsüzlükler ciddi hukuki risklere yol açar.

Sonuçta TTK’nın çerçevesine ve Yargıtay’ın içtihatlarına uygun hareket eden taraflar, cari hesap kurumundan en yüksek faydayı sağlar ve olası uyuşmazlıkları en aza indirir.

05.09.2025

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.

>> YILIN KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL + KDV  Ayrıntılar için tıklayın.

GÜNDEM