Ersan Gündeşli
Vergi denetiminin temel amacı, devletin gelir güvenliğini sağlamak ile mükellef haklarını korumak arasındaki hassas dengeyi kurmaktır. Ancak son dönemde yapılan vergi incelemelerinde, bu dengenin bir taraf lehine bozulmaya başladığına dair endişeler artmaktadır. Özellikle Vergi Usul Kanunu'nun (VUK) 3. maddesinde yer alan "olayın gerçek mahiyetinin esas olduğu" ilkesi, bazen defter ve belgelerin "iktisadi ve teknik icaplara uymadığı" gibi genel bir gerekçeyle mükellef aleyhine yorumlanmaktadır. Bu yaklaşım, mükelleflerin sunduğu savunmaları etkisiz kılarak yüksek tutarlı vergi tarhiyatlarına zemin hazırlamakta ve vergi adaletine olan güveni sarsmaktadır.
Vergi incelemesinin ruhunu ve sınırlarını çizen VUK m.134, denetimin amacını net bir şekilde tanımlar: Ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak. Bu hüküm, inceleme elemanına yalnızca şekilsel bir denetim yapma görevi vermez; aksine, onu olayın maddi gerçeğini ortaya çıkarmakla yükümlü bir araştırmacı olarak konumlandırır. Bu yükümlülük, kayıtların arkasındaki iktisadi gerçekliğe ulaşma çabasını zorunlu kılar.
Yargı da bu ilkeyi istikrarlı bir şekilde desteklemektedir. Danıştay 4. Dairesi’nin E.1997/3440, K.1993/3566 sayılı emsal niteliğindeki kararı, bu konuda adeta bir yol haritası sunar:
Bu içtihat, vergi incelemesinin bir "hüküm" değil, bir "araştırma" süreci olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Ne var ki, mevcut uygulamalarda yasal çerçevenin ruhundan uzaklaşıldığı gözlemlenmektedir. Sıklıkla karşılaşılan sorunlar şunlardır:
Bu eğilim, VUK m.134'ün amir hükmünü işlevsizleştirmekte ve VUK m.3'teki "gerçek mahiyet" ilkesinin yalnızca mükellef aleyhine işleyen tek yönlü bir araç haline gelmesine neden olmaktadır.
Vergi incelemesinin nihai hedefi, varsayımlara veya eksik bilgilere dayanarak bir matrah belirlemek değil, gerçeğe en yakın vergilendirilebilir geliri tespit etmektir. Defter ve belgelerde bir uyumsuzluk şüphesi doğduğunda dahi, modern denetim anlayışı, süreci sonlandırmak yerine derinleştirmeyi gerektirir. Sektör ortalamaları, maliyet-fayda analizleri, brüt kâr marjı testleri ve en önemlisi, tarafsız bilirkişi raporları gibi araçlar, gerçeğe ulaşmada en güvenilir yöntemlerdir.
Salt teknik gerekçelerle ve yeterli araştırma yapılmadan tesis edilen bir vergi tarhiyatı, yalnızca mükellef haklarını zedelemekle kalmaz, aynı zamanda yargı mercileri önünde de hukuki geçerliliği zayıf bir işlem olarak kalmaya mahkûmdur.
Vergi inceleme elemanının sahip olduğu geniş yetkiler, aynı ölçüde ağır bir sorumlulukla dengelenmiştir. Bu sorumluluğun merkezinde ise, mükellefin beyan ve kayıtlarının ötesine geçerek gerçek iktisadi durumu titizlikle araştırma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu temel sorumluluk eksiksiz bir şekilde yerine getirildiğinde, hem idarenin etkinliği artacak hem de mükelleflerin sisteme olan güveni pekişecektir. Aksi uygulamalar vergi yargısının ve vergi idaresinin iş yükünü ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
15.09.2025
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.
>> YILIN KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.279 TL + KDV Ayrıntılar için tıklayın.