Yapılan açıklamaları alt alta koyalım:
- Çok uluslu şirketlere dönük asgari kurumlar vergisi düzenlemesi gelecek.
- İndirim ve istisnalar gözden geçirilip, verimlilik değerlendirmeleri yapılıp, kaldırılacak veya indirilecek.
- Türkiye’deki tüm şirketler için asgari kurumlar vergisi getirilebileceği yönünde açıklama yapıldı. Bu açıklamaları bir bütün halinde değerlendirdiğimizde kurumlar vergisi mükellefleri için ek vergi benzeri bir düzenleme hazırlığında olunduğu, hazırlıkların bununla da sınırlı olmadığı anlaşılıyor.
Bu verginin çok uluslu şirketler açısından iki yönü var.
1 Ülkeler arası haksız vergi rekabeti denilen uygulama ve teşvik yarışının önü bu yolla alınmaya çalışılıyor. Şayet siz teşvikler, indirim ve istisnalarla bu vergiyi almazsanız, şirketin merkezinin bulunduğu ülke sizin almadığınız vergiyi alabilecek. O nedenle de ülkeler gönüllü olarak yapacakları düzenlemelerle, ”Başkası alacağına ben alayım.” düzenlemesi yapacak.
2 Çok uluslu şirketlerin matrahlarını az vergili ülkelere kaydırmalarının önü de bu vb. düzenlemelerle alınmaya çalışılıyor.
Bu düzenlemeyi bekliyorduk lakin şimdi bu düzenleme ile birlikte tüm kurumlar vergisi mükellefleri için benzer bir düzenlemenin hazırlıkları yapılıyor gibi duruyor.
Geçmişte (1992-1994 arası)asgari kurumlar vergisi, kurumların indirim ve istisnaya tabi tuttukları kazançları üzerinden, kurumlar vergisinin yarısı şeklinde uygulanmıştı. Bu sefer muhtemelen Ek Vergi gibi %10 (veya %15) oranında gelecek gibi duruyor.
Anayasa Mahkemesinin Ek Vergi Kararında, geçmişte verdiği kararların aksine, olağan dışı durum kavramını ekonomik zorlukları da içerecek şekilde çok geniş ifadelerle tanımlamasının bu tür düzenlemeler için bir rahatlama da yaratmış olabileceğini düşünüyorum. Ancak yine de indirim ve istisnaların vergilenmesi, bu vergileme sırasında mevcut teşviklerin dikkate alınmaması halinde, Anayasanın vergileme prensipleri açısından tartışmalar-davalar gündeme gelecektir. Bu kez emisyon primleri, kâr payları, zarar halinde uygulanan indirim ve istisnalar, yürürlüğün geçmişte başlamış iş ve işlemlere uygulanmaması vb. konulara dikkat edilmesi uyuşmazlıkların bir kısmının önünü alabilir.
Umuyoruz, geçmişte gelir vergisi mükelleflerinden, kazançlarına bakılmaksızın, bir kısım göstergelerden hareketle alınan gelir vergisi olan hayat standardı esası, tekrar getirilmez. Kurumlar için de kazançlarına bakılmaksızın hayat standardı esasına benzer bir vergi alınmasının geçmişte tartışıldığını hatırlıyorum ki düşüncesi bile kötü.
Yeni vergi alanları, konuları arayışında olanlara, tekrar, enflasyon düzeltmesi ile, işletmelerini borçla finanse etmekte olan kurumların, aktiflerinde yatırım veya stok olarak duran varlıklarının değerlenmesi nedeniyle, fiktif gelirleri üzerinden vergi ödemek zorunda bırakılacakları, bu durumun bilançolarındaki bozulmayı artırabileceği, bu konunun yaratacağı muhtemel etkilerin iyi analiz edilmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. Enflasyon düzeltmesi nedeniyle karşı karşıya kalınabilecek bu belirsiz olası yük durumu devam ederken, bir de bu şirketlerin daha önce hak kazandıkları indirim ve teşviklerden kısmen de olsa yararlandırılmamaları, mali güçlerini oldukça zorlayacak etkiler yaratabilir.
(Kaynak: Zeki Gündüz / Dünya Gazetesi | 27.05.2024)
>> Yılın Kampanyası: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.