Gerek ülkemizde kronik hale gelen enflasyon nedeniyle zamanında ödenemeyen vergilerin erozyona uğramasını önlemek, gerek mükellef üzerinde kalan kamu alacağı dolayısıyla devletin uğradığı zararın telafisi için vergi kaybının var olduğu hallerde gecikme faizi uygulanmaktadır.
1983 yılından bu yana Vergi Usul Kanunu'nda yer alan gecikme faizi mevcut düzenlemelere göre, ikmalen, re'sen ve idarece tarh olunan vergiler için uygulanmaktadır. Gecikme faizi oranı kesinleşmiş kamu alacakları için uygulanan gecikme zammı oranı miktarındadır. Bilindiği gibi gecikme zammı 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 51. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, Bakanlar Kurulu gecikme zamlarını aylar itibariyle topluca veya her ay için ayrı ayrı belirlemeye yetkilidir.
Gecikme faizi alınma gerekçeleri
Gecikme faizi uygulanmasını hükme bağlayan 3239 sayılı kanunun gerekçesinde ikmalen, re'sen ve idarece tarh edilen vergilerle ilgili olarak "Bu alacaklar için faiz alınmasını gerektiren diğer önemli sebep ise zamanında beyan edilmek ve ödenmemek suretiyle haksız olarak devlet parasını uzun süre kullanan ve bu suretle menfaat sağlayan mükellefin mükafatlandırılmasını önlemektir. Gerçekten devlet parasını haksız olarak kullanmak suretiyle kazanç temin eden mükelleften, sözü edilen parayı kullanma karşılığının alınması, hukuk nizamının tabii bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır" uğradığı zararı gecikme faizi ile gidermeye çalışan vergi alacaklısının bu tutumu ekonomik yönden haklı gerekçelere dayanmaktadır. Vergi uyuşmazlıklarının yargı aşamasında uzun sürede sonuçlanması da gerekçenin haklılığını güçlendirmektedir.
Hukuk devleti ilkesi ve devlet-mükellef ilişkileri dengesi
Devletin kamu hizmetlerini karşılamak üzere kaynak temini üstün bir amaç olarak kabul edilir. Kamu düzeninin sorunsuz işlemesi önemlidir. Ancak, demokratik hukuk devleti ilkesi çerçevesinde bireyin de devlet karşısında korunmasına ihtiyaç vardır. Vergileme dolayısıyla, devletin üstün amacı ve bireyin maddi çıkarı karşı karşıya gelmektedir. Vergi ilişkisinin temelinde var olan bu çıkar çatışmasını, vergi hukuku, ihtiyaçların karşılanması, amaçların korunması çerçevesinde, çıkarların karşılıklı dengelenmesini sağlayarak çözmeye çalışır. Vergi hukuku bakımından tek amaç devlet karşısında bireyi korumak ya da devlete en geniş mali kaynakları sağlamak değildir.
Son yıllarda tüm ülkelerde öne çıkan mükellef haklarının gözetilmesi gereğini de vergi ilişkisini de devlet-birey dengesi çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Bu çerçevede, birçok ülkede, mükellefin ödevleri yanında haklarının da vergi kanunlarında açık olarak düzenlendiği görülmektedir.
Vergi sistemlerinin amaçladığı dengeyi gecikme faizi yönünden değerlendirdiğimizde de gecikme faizi uygulayan çoğu ülkede, dengeye özen gösterildiğini görüyoruz. İkmalen re'sen veya idarece tarhiyat işlemi ile birlikte gecikme faizi uygulanmamakta, mükellefe vergi mahkemelerinde dava açarak hakkını arama imkanı tanınmaktadır. Yargılama sonucunda vergi istemekte idarenin haklılığı ortaya çıkıp vergi tahakkuk ettiğinde, yani kesinleştiğinde gecikme faizi hesaplanmaktadır. Ancak gecikme faizinin oranı hem bu denge hem de bireyin hak arama özgürlüğünün kısıtlanıp kısıtlanmadığı yönünden önemlidir.
Gecikme faizi ve mükellefin hak arama özgürlüğü
Anayasamız'ın 36. maddesi birinci fıkrasına göre "herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir." Açılan vergi davalarının kaybedilmesi halinde normal vade tarihinden vergi borcunun kesinleştiği tarihe kadar gecikme faizi uygulanmasının mükelleflerin hak arama özgürlüğünü sınırladığı ileri sürülebilir. Çünkü ödenecek vergi ve ceza yanında vergi aslını da geçebilecek gecikme faizlerin engelleyici olduğu geçmişte ileri sürülmüş ve Anayasa Mahkemesi'ne konu götürülmüştür. Ancak yüksek mahkeme düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı bulmamıştır.
Gecikme faizi ile ilgili düzenlemenin yer aldığı Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin son fıkrasında faizin hak arama özgürlüğünün sınırlamasını önleyici hüküm getirilmiştir. Fıkraya göre "Dava açılması nedeniyle tahsili duran vergi ve cezalar mükellefler tarafından istenildiği takdirde davanın devamı sırasında kısmen ya da tamamen ödenebilir." Böylece gecikme faizinin davanın sonuna kadar işlemesi durdurulabilir. Ancak, yukarıda da belirttiğimiz gibi faizin oranının yüksek olması, ek vergi tarhedilecek dönemin tarhiyatın yapılacağı tarihe uzaklığı gibi nedenlerle gecikme faizi yine de sınırlayıcı bir etki yaratabilecektir.
Gecikme faizi oranları ve niteliği
Gecikme zammı ve gecikme faizi mahiyeti itibariyle kamu alacaklarının zamanında tahakkuk etmemesi veya kesinleşmiş alacakların süresinde ödenmemesi durumunda talep edilen bir tazminattır. Aylık ve yıllık olarak faiz oranını belirleme yetkisi yukarıda da belirtildiği gibi 6183 sayılı kanunla Bakanlar Kurulu'na verilmiştir. Aşağıda bazı yıllarda uygulanan gecikme faizi oranları, yıl sonları itibariyle, enflasyon (TEFE) ve yeniden değerlenme oranları ile karşılaştırmalı olarak verilmiştir.
Yıllar 31.12 itibariyle gecikme faizi Aylık %
Yıllık % Enflasyon-
Yıl sonu
(TEFE)
Yeniden değerleme oranı %
1998 12 144 54,3 77,8
2000 5 72 32,7 56,0
2002 10 120 30,8 59,0
2004 4 48 13,8 11,2
2006 2,5 30 11,6 7,8
Tablonun incelenmesinde görüleceği üzere belirlenen gecikme faizi-gecikme zammı oranları hem yıllık enflasyon oranının hem de yeniden değerleme oranının oldukça üzerindedir. Söz konusu oranlar ilgili yıllarda kanuni faiz ve temerrüt faizi oranlarını da genellikle aşmaktadır. Ayrıca bu oranlar devletin borçlanma maliyeti olarak niteleyebileceğimiz Hazine bonosu, devlet tahvili faiz oranlarının da üzerinde olduğu bilinmektedir.
İnsanlarının huzur ve refahını artırmayı hedef olarak alan günümüz devletlerinde borçlanma maliyetlerinin üzerinde gecikme faizi alınması bu faize ceza niteliği kazandırır. Gecikme faizinin banka kredileri için ödenen faiz gibi gider olarak kabul edilmemesi bu etkiyi artırmaktadır. Yazımızın yukarıdaki bölümlerinde belirtildiği üzere, gecikme faizi istenmesinin gerekçesi, uzun yıllar devam eden yüksek fiyat artışları nedeniyle devletin uğradığı zararın telafisidir.
Vergi kayıpları ve ceza sistemimiz
Bilindiği gibi vergilerimiz esas olarak mükelleflerin beyanlarına göre tarh ve tahsil edilmektedir. Bunun sonucu olarak beyanların doğruluğu vergi denetim elemanlarınca incelenmektedir. İnceleme sonucunda bir farklılık ortaya çıkarsa ikmalen, re'sen veya idarece tarh usullerinden biri ile mükelleften eksik bildirdiği vergi istenmektedir.
Zamanında bildirmediği veya eksik bildirdiği vergiler için Vergi Usul Kanunu'nda öngörülen vergi kaybı cezaları da vergi ile birlikte istenmektedir. Bu cezalar normal hallerde verginin bir katı, sahte belge düzenleme veya kullanımı hallerinde üç katı olarak uygulanmaktadır. İkinci durumda ayrıca hürriyeti bağlayıcı cezalar da söz konusudur.
Beyannamelerin verilmemesi geç verilmesi veya Vergi Usul Kanunu'nda belirlenen belge düzenine uyulmaması halinde usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları öngörülmüştür. Ancak özellik usulsüzlük cezalarının miktarı ülkemizde çok düşüktür.
Örneğin bir mükellefin zaman aşımının son yılına gelmiş bir vergilendirme döneminin, 2002 yılının hesaplarının 2007 yılında incelemesi ve 100 bin YTL kurumlar vergisinin eksik ödendiğinin tespit edilmesi halinde vergi ziyaı cezası 100 bin YTL, ekim sonu itibariyle hesaplanacak gecikme faizi 201.500 YTL olacaktır. (Hesaplamada geçici vergi dönemleri dikkate alınmamıştır.)
Görüldüğü gibi gecikme faizi tutarı vergi ve ceza toplamından fazladır. Gecikme faizindeki bu aşırılık mükellefle idarenin uyuşmazlıkları ortadan kaldırmak üzere yaptıkları uzlaşma komisyonu toplantılarında önemli bir unsur olmaktadır. Mükellefin ödeme gücünü zorlaması ve gecikme faizinin kanun gereği uzlaşmaya konu edilememesi nedeniyle komisyonlarda vergi cezaları tamamen kaldırılmakta ya da çok az ceza miktarında uzlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkların sayıca büyük bir kısmı uzlaşma ile sonuçlandığı dikkate alınırsa vergi sistemlerinde cezalara yüklenmiş fonksiyonların ülkemizde, gecikme faizine aktarıldığı sonucu ortaya çıkmaktadır.
Gecikme faizi uygulaması ıslah edilmelidir
Mevcut haliyle gecikme faizi ile ilgili uygulama devlet-mükellef ilişkilerini sorunlu hale getirmekte birçok halde mükellef için yıkıcı olmaktadır. Ayrıca vergi ceza sistemimiz yara almaktadır. Soruna uygun bir çözüm bulunmasında yarar bulunmaktadır. 1980 öncesinde olduğu gibi gecikme faizi istenmeyebilir. Bu müessese kanundan çıkarılabilir. Bunun uygun olmadığının düşünülmesi halinde ceza niteliğine dönüşmeyecek bir seviyede gecikme faizi oranları belirlenebilir. Devletin borçlanma maliyeti, gecikme faizinin belirlenmesinde ölçü olarak alınabilir.
Kanaatimizce, doğru olan, adil ve etkili bir ceza sistemi oluşturmak ve uygulamaktır. Bu çerçevede, vergi cezalarını etkili hale getirmek, vergi kayıplarını ve kayıtdışılığı önlemek üzere vergi ziyaı cezaları fiilin ağırlığına göre farklılaştırılabilir. Kayda girmeme, beyanname vermeme hallerinde uygulanan usulsüzlük cezaları caydırıcı etki yaratacak şekilde yükseltilebilir. Bazı ülke uygulanmaları bu şekildedir. Örneğin Amerika'da beyanname verilmemesi halinde beyanı ve ödenmesi gereken verginin her ay için, yüzde 5'i kadar (yüzde 25 ile sınırlı olmak üzere) usulsüzlük cezası alınmaktadır. İngiltere de 3 aydan daha geç bir sürede beyanname verilir veya hiç verilmezse 1.000 sterlin tutarında usulsüzlük cezası istenmektedir. Türkiye'de ise beyannamesini vermeyen bir kuruma kesilecek usulsüzlük cezası 75 YTL, birinci sınıf gerçek kişi tacire kesilecek ceza 40 YTL'dir.
Sonuç olarak devletin hizmet gereği, bireyin yararı ve hak arama özgürlüğünün korunması ihtiyacı, vergi sistemimizin bütünlüğü göz önünde tutularak gecikme faizi uygulaması yeniden ele alınmalıdır.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 08.11.2007)
>> Yılın Kampanyası: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.