YAZARLARIMIZ
Vedat Nair
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
vedatnair@hotmail.com



Sermayenin Kaybı, Borca Batık Olma Durumu

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376. maddesinde düzenlenen sermayenin kaybı, borca batık olma durumu eski TTK.’nun 324. maddesine ikame edilmek üzere tahsis edilmiştir. Bu kapsamda yeni TTK.’da yapılan düzenlemeler uygulamada yaşanan tereddütlere ve ihtiyaçlara cevap verecek nitelikte hazırlanmıştır. Özellikle bilançonun bir değer ifade edebilmesine yönelik kurallar içermesi olumlu bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Zira borca batıklık durumunun düzeltilmesi konusunda kanun açık hükümlerle şirket yetkili organlarına gereken sorumlulukları vermiştir. Kanun gerekçesinde ifade edildiği üzere TTK.’nun 376. maddesi hazırlanırken İcra İflas Kanununda yapılan değişiklikler, AET. Yönergesi, ve İsviçre Borçlar Kanunu düzenlemelerinden yararlanılmıştır. Yapılan bu düzenlemeyle şirket sermayesinin kaybı, borca batık olması hali iki durumda değerlendirilerek pay sahiplerinin, alacaklıların, sermaye piyasası aktörleri gibi tarafların menfaatlerinin korunması amaçlanmış çözüm önerileri ve sorumlulukları düzenlenmiştir.  

Birinci Durum: Son yıllık bilançodan sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zararlar sonucu karşılıksız kalması yani yitirilmesi durumu; Bu durumda yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırmak uygun gördüğü gerekli iyileştirici önlemleri genel kurula sunmak zorundadır. Bu önlemler, sermaye artırımı, bazı üretim birimlerinin veya bölümlerin kapatılması ya da küçültülmesi, iştiraklerin satışı, pazarlama sisteminin değiştirilmesi vs. olabilir. Kanun hükmünde her ne kadar zararların sermaye ve yedek akçeler toplamının yarısını geçmesi şeklinde düzenlenmiş olsa da kanun gerekçesinde açık yedek akçelerin de zararın kapatılmasında dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır. Gerekçede sermaye terimi, bilançoda sermaye kalemi altında yer alan esas sermaye ve kayıtlı sermaye sisteminde çıkarılmış sermaye; kanuni yedek akçe ile, TTK.’nu 519. madde hükmünde düzenlenen akçeler olarak belirtilmiştir. Ayrıca TTK.’nun 378. maddesi şirket varlığını tehlikeye düşürecek durumlar için erken teşhis amacına özgülenmiş bir komiteden bahsetmektedir. Halka açık şirketlerde yönetim kurulunun böyle bir komite kurma yükümlülüğü vardır. Diğer şirketlerde ise denetçinin gerekli görmesi ve yönetim kuruluna yazılı olarak bildirmesi halinde bu komite kurulmalıdır.

Yönetim kurulu çağrılan genel kurula, şirketin finansal durumunun kötü olduğunu bütün gerçekliğiyle açıklayan bir rapor hazırlamalı, zararların sebeplerini ve çözüm önerilerini sunmalıdır. Finansal durum, son yıllık bilançoya göre raporlanmalıdır. Ancak sermayenin kaybı, borca batık olma durumu bir ara bilançodan anlaşılmış veya 378. maddeye göre çalışan komitenin vereceği raporlarla belirlenmişse yönetim kurulunun son yıllık bilançoyu beklemesine gerek yoktur. Bu durumda yıllık bilanço esasları dahilinde bir ara bilanço düzenlenmelidir. Herhangi bir ara dönemde kaybın varlığının tespiti halinde yönetim kurulu üzerine düşen görevi icra etmelidir. Kanun gerekçesinde belirtildiği üzere yönetim kurulu üzerine düşen görevleri ihmal ederse, genel kurulu azlık toplantıya çağırabilir. Erken teşhis ile görevli olanlar da yaptıkları tespitlerle yönetim kurulunu bilgilendirmelidir. Bu kişi ve komitelerin görevleri ikaz niteliğinde olup esas itibariyle sorumluluk yönetim kurulundadır. Yönetim kurulunun bahsedilen komitelerle çalışması ve onların görüşlerine raporlarında yer vermesi ratio legis yani kanunun amacına ulaşma nedenidir.

İkinci Durum: Son yıllık bilançodan, zararlar sebebiyle sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin karşılıksız kalması durumu; Bu durumda ise yönetim kurulunun yapacağı çağrı üzerine genel kurul iki karardan birini alabilir:

1-Sermayenin üçte biri ile yetinme, yani sermayenin azaltılıp zararın bünye dışına atılması.

2-Sermayenin tamamlanması.

Genel kurul bu iki karardan birini almadığı takdirde anonim şirket sona erebilecektir. Bilanço açıklarının ortakların tümü veya bir kısmı tarafından kapatılabileceği gibi alacaklıların alacağının silinmesiyle de kapatılabileceği kanun gerekçesinde ifade edilmiştir. Oy birliğiyle alınacak sermaye tamamlama kararlarında tüm ortaklar buna iştirak etmelidir. Kuruluş gayesi sürdürülebilir ticari faaliyet ve kar elde etmek olan şirketler finansal durumlarını bir an önce açıklığa kavuşturarak sermaye kaybına neden olan sebepleri bertaraf etmeli ya da faaliyet konusuyla ilgili radikal kararlar almalıdırlar.

Borca Batıklık Kavramı ve Uygulanacak Kurallar:

Borca Batıklık, şirket varlıklarının muhtemel satış değerleriyle değerlenmesi durumunda dahi alacaklıların, alacaklarını alamamaları yani şirketin borç ve taahhütlerini karşılayamaması demektir. Her ne kadar kanunda yıllık bilançodan bahsedilse de aylık, üç aylık, altı aylık hesap durumları itibariyle, denetçi, erken teşhis komitesi raporları, yönetim kurulunun belirlemelerinden borca batıklık ortaya çıkarılabilir.

Borca batıklık yada sermayenin kaybı olduğuna dair işaretler varsa;

-Yönetim kurulu hem işletmenin devamı esasına göre hem de aktiflerin olası satış değerleri üzerinden bir ara bilanço düzenletip denetçiye verir. Satış değerlerine göre çıkarılan bilanço yönetim kurulunun mahkemeye başvurmasına gerek olup olmadığı yönünde fikir verebilir.

-Aktif ve pasiflerin işletmenin sürekliliğine göre değerlendirilmesi gerekir. Çünkü değerleme anında borca batık gibi görünen şirketin ileriki yıllarda geçekleşecek yatırımları neticesinde yüksek kar beklentisi olabilir. Değerleme yapılırken bu gibi hususlar dikkate alınarak yatırımların sonuçları da hesaba katılmalıdır.

-Şirket yetkili organları tarafından hazırlanacak bilançoların kabul edilebilir olması, gerçekçi olmayan beklenti tehlikesi olmaması, tarafsız yorumlanmış olması nedeniyle itibar edilmelidir. Ancak tasarıda yapılan ifade ile satış değerleri üzerinde oluşturulacak bilançonun daha yararlı olabileceği savunulmuştur.

-Gerekçede ara bilançoların incelenmesi ve değerlendirilmesi TTK.’nun 397. ve devamı maddelerde öngörülen ve niteliği 400. maddede belirtilmiş bulunan denetçi tarafından yapılacağı ifade edilmiştir. Nitekim TTK.’nun 397. maddesinde göre yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunda yer alan bilgilerin denetlenen finansal tablolarla uyumlu olması da denetimin bir parçasını oluşturduğu yine denetime tabi olduğu halde, denetlettirilmemiş finansal tablolar ile yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun düzenlenmemiş hükmünde olacağı düzenlenmiştir.

-Bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister. Alacaklıların alacaklarını öteleme taahhütleri ve tutarı, borca batıklığı ortadan kaldıracak düzeydeyse, kısa vadeli olmayıp süreklilik arzeder nitelikteyse ve taahhütlerin yerine getirilmesi güç şartlara bağlanmamış ise mahkemeye bildirimde bulunulmaz. Nitekim bu beyanların varlığı yazılı olarak kabul edilmiş veya sözleşmenin yerindeliği, gerçekliği ve geçerliliği yönetim kurulu tarafından iflas isteminin bildirileceği mahkemece atanan bilirkişilerce doğrulanması gereklidir. Aksi halde mahkemeye bilirkişi incelemesi için yapılmış başvuru, iflas bildirimi olarak kabul olunacaktır.

 

 

Kaynak:

- Türk Ticaret Kanunu

- Türk Ticaret Kanunu Gerekçesi

20.07.2017

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM