KÜRESEL SERMAYE VE DOLAR
Tarih: 20.08.2007
Küresel sermaye nedir, sürekli birileri tarafından kötü, birileri tarafından
olmazsa olmaz olarak görülen küresel sermayenin başlangıcı ve etkileri nelerdir,
bunların iyi bilinmesi ve ona göre tedbir alınması gerekmektedir. Bu bilinmediği
taktirde bizim küçük tasarrufçularımız hep zarar görecek ellerindeki parayı
kaptıracaklardır. Geçenlerde bir öğretim görevlisi arkadaşım elinde bulunan
5.000 YTL ile hisse senedi almaya yeltendi, kendisine şu anda İMKB 100
endeksinin çok yüksek olduğunu ( 56.000 ) ve ABD’nin, Mortgage fonları nedeniyle
sıkıntıya gireceğini anlatım. Ancak malumdur ki ‘’ Bir musibet, bin
nasihatten iyidir ‘’ atasözünde de belirtildiği gibi bir musibet arkadaşımın
aklını başına getirmiştir.
Küresel sermayenin en büyük oyuncularından olan ABD’nin, olumlu ya da olumsuz
yapacağı her türlü hareket bizleri doğrudan etkileyecektir. 24 Mayıs 2007
tarihinde Bilecik Sakarya Gazetesinde yazdığım bir makalede ‘’( Mortgage ) Bu
sistemi Dünya’da uygulayan ülkelerin başında ABD gelmektedir. Ancak, ABD’ye
bakıldığında bu istemin iflas ettiği görülmektedir. Özellikle adını
açıklamayacağım bir banka bu sisteme verdiği kredilerden dolayı 50 milyar $
şüpheli alacak pozisyonuna düşmüş ve yapılan itiraflarda bu paranın alınmasının
mümkün olmadığını söylemiştir ‘’ diyerek Ağustos ayında çıkacak krizin
yansımalarını göstermeye çalıştım. ABD’de oluşacak olumsuz bir hava küresel
sermaye ilişkisi olan her ülkeyi az ya da çok etkilemektedir. Peki neden;
Bu nedeni bulmak için önce bir hikâye ile konuya başlamak gerekmektedir. Hikâye
diyorum çünkü Tamer KORKMAZ’ in yazdığı Ankara Washington Hattı adlı
eserine baktığımızda ‘’ … Fehmi Koru’nun Beyan’dan çıkan bir kitabı vardır,
CIA raporlarından yola çıkarak oradaki bilgilerden yazdığı bir kitap, Mesela
Çorum’un bir ilçesinde yayınlanan mahalli bir mevkutenin bile Amerika istihbarat
birimleri tarafından izlendiğini, içeriğinin dökümünün yapıldığını, yani bu
kadar ayrıntılı izlediğini yazıyordu…’’ Diyerek, bizleri uyarması nedeniyle
hikâye olarak yayınlamak durumunda bırakılıyoruz. Evet, bu bir hikâyedir, yani
kendim uydurdum, hiçbir delile ve belgeye dayanmamaktadır. Hikâye şu; Hitler
Almanya’sı Avrupa’ya saldırdığında dengeleri değiştirmek ve yeni dünyanın hâkimi
olmayı amaçlayan ABD Avrupa’yı Hitlerden kurtarmak için harekete hazırlanır.
Hitler her girdiği ülkenin Merkez Bankalarındaki altınlara saldırmakta ve
hazinesine aktarmaktadır. Bunu göre ülkeler, yükledikleri altınları işgale
uğramamış diğer Avrupa ülkelerine doğru yola çıkartırlar. ABD bu altınların
güvende olmadığı ve Hitlerin eline geçmemesi için Amerika’ya gönderilmesi ve
burada saklanmasını önerir. Sıkıntı içerisindeki Avrupa bu öneriyi kabul eder ve
altınlar bir gemi ile Amerika’ya doğru yola çıkarken, Amerika’da General
Eisenhower kumandasında 1944 Haziran-Eylül aylarında Avrupa’ya ayak basar.
Buraya kadar hikâye, sonrası ise belgeli gerçektir.
II. Dünya Savaşı sonrasında; kambiyo kurlarının dünya ticaretini geliştirici bir
sisteme göre saptanması için yeni yöntemler aranmıştır. ( altınları kurtarma
çalışması ) Yapılan çalışmalar sonucunda Temmuz 1944'te ABD'nin New Hampshire
eyaletinin küçük bir beldesi olan Bretton Woods'da toplanan Birleşmiş Milletler
Para ve Finans konferansında imzalanan "Uluslararası Para Anlaşması" ile
uluslararası ödemelerde kullanılacak yeni bir sistem geliştirilmiştir. Doğu
Blok’u ülkeleri dışındaki 44 ülkeden 730 delegenin katıldığı bu anlaşma ile
katılan ülke paraları için sabit kur esası benimsenmiş ve anlaşmaya katılan her
ülkenin parasının değerinin, dolar esas alınarak saptanması kabul edilmiştir.
Uluslararası para sisteminin kurallarını belirleyen bu anlaşma, Dünya Bankası ve
Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) kurulmasına karar vermiştir. Bu kurumlar,
1946'da, yeterli sayıda ülke anlaşmayı imzalayınca faaliyete geçmiştir. ( 1 )
Breton Woods anlaşmasına göre, Amerika kendi merkez bankasında altın
rezervlerini muhafaza edecek, diğer ülkeler ise kendi merkez bankalarında dolar
bulunduracaklardır. Buna karşılık olarak da kendi milli paralarını
çıkartacaklardır. ( 2 ) İkinci Dünya Savaşından önce ülkeler merkez
bankalarındaki altın rezervlerine göre milli paralarını basarken, bu anlaşmadan
sonra merkez bankalarında dolar tutacaklar ve bu tuttukları dolara göre milli
paralarını çıkartabileceklerdir. Bu arada dolar ile altın arasında da bir parite
tespit edilmiştir. Paritenin son değeri ise, bir ONS altının 44 dolar olması
biçimindedir. Yani herhangi bir ülke merkez bankası ABD Merkez Bankasına 44
dolar götürdüğünde bir ONS altın alabilecektir ( ya da almaya çalışacaktır. )
1970’lere gelindiğinde ABD kendi altın stoklarını aşan miktarda doları dünya
piyasalarına sürdü ve bunlar büyük ölçüde Avrupa piyasalarında dolaştı. Bunu
üzerine Avrupa, doları altınla değiştirmek gibi bir yola girdi, daha doğrusu
böyle bir tasavvurun içerisinde bulundu. Bunun üzerine ABD, 1970’lerin başında
Breton Woods Anlaşması’nı tek taraflı olarak feshetti ve yükümlülüklerinden
kurtuldu. Ancak hala Avrupa’da dolar stokları vardı ve dolar stokları ABD
ekonomisini tehdit ediyordu. Öte yandan 1973’te Arap - İsrail savaşı çıkartıldı
ve bunun sonucunda da petrol fiyatları üç dört katına çıktı. Avrupa, elindeki
dolar stoklarını petrole harcamak zorunda kaldı. Önce petrol üreten ülkelere
geçen dolarlar daha sonra bu ülkelerin silah alımlarıyla ya da paralarını ABD
finans piyasalarında değerlendirmeleri suretiyle ABD’ye aktarıldı ABD böylece bu
tehditten kurtuldu. ( 3 )
Küresel sermayenin çıkış noktası Amerika olmakla beraber, tüm dünyadaki finans
kaynaklarını kullanmaktadır. Örneğin Japonya ABD’ye büyük oranda ihracat
yapmaktadır; ama bu ihracatın bedelinin önemli bir bölümü Amerika finans
piyasalarında tutulmaktadır. Bu Avrupa ve diğer dünya ülkeleri içinde
geçerlidir. Türkiye, bu durumu gördüğünden ya da ihtiyacı olduğundan Türk
Parasını Koruma Kanunu uyarınca, ihraç edilen malların % 30’u yurt dışında
kullanabilmek amacıyla dışarıda bırakırken ( anapara 90 gün içerisinde gelmek
kaydı ile ) kalan para 90 gün içerisinde ülke finans kurumlarına girmek
zorundadır. Eğer 90 günü geçer ise tüm paranın % 30’luk bırakma olmadan )
gelmesi zorunluluğu vardır. Bu sayede ülke döviz rezervleri oluşmuştur.
Küresel sermayenin bir coğrafyası yoktur. Bir ülkeye giriş yaparlar ve ülke
ekonomisine katkı sağlarlar, ancak ülkede oluşabilecek bir olumsuzluk ya da
istemedikleri bir sistem değişikliğinde bu ülkeden hızla çıkarak o ülkenin
ekonomik krize ya da ülkenin yapısının zayıflığı nedeniyle ekonomik buhranlara
kadar sürüklerler. Ülkemizin ekonomik borsası olan İMKB, yabancı yatırımcıların
ağırlıklı olarak yatırım yaptıkları bir borsadır. Son dönemde yabancı yatırımcı
oranı % 71’lere kadar çıkmıştır. Bu durum her an tetikte olunması gereken bir
durumdur. Borsa kavramına bakıldığında İMKB’ da kota olunmuş bir işletmenin
değerinin gösterildiği bir kavramdır. Bu işletmelerin bir yatırımı yoksa ya da
gelirlerinde bir artış yok ise bu işletmenin kağıtlarının artması pek akla yatar
bir durum değildir. O halde neden borsa son dönemde hızla artmıştır ve neden son
krizde en fazla kaybeden dünyadaki ikinci borsa olmuştur. Bu durumlar tamamıyla
dış yatırımcının durumu ile ilgilidir.
Dünyadaki son olaylar ( kriz ) ülkemizin ekonomik durumu ile alakalı değildir.
Mortgage fonlarında meydana gelen sıkıntı nedeniyle yabancıların açık
kapatmasıdır. Bu durum normalde ülkemizin de ekonomik krizlere götürmesi
gerekirken, böyle olmamış, hatta ülkemiz döviz satan pozisyona girmiştir. Bu
merkez bankasının gücü ve döviz rezervlerinin optimal seviyede olması bizi bu
krizden kurtarmıştır. Bu durumu şuna benzetmek gerekir. Borç veren adam
sıkıştığı için borç verdiği kişiden parasını ister, borç alan borcu öder ve
istersen bende para var sana borç verebilirim der. Ülkemiz emin adımlarla
ilerlemektedir. Disiplinli çalışma, merkez bankasının politik hareketlerden
sıyrılması (bağımsızlığı), 1.42 seviyelerine çıkan doları 1.36’lara kadar geri
çekmiştir.
Küresel sermaye iyidir, ancak eğer biz ürettiğimizden az tüketiyorsak, hata
ürettiğimiz kadar tüketiyorsak, küresel sermaye her zaman iyidir. Eğer aldığımız
kaynakları bir materyal oluşturmadan sadece tüketiyorsak, bir süre sonra küresel
sermaye kötü olacaktır. Bu iki ayrımı iyi yapmak gerekmektedir.
Avrupa’nın gücü, Amerikanın gücü kadardır, çünkü, 1970’ler de Avrupa ekonomik
olarak gelişince, hatta kendi ekonomisinin Amerika’yı aşan bir boyuta ulaştığını
fark edince, etkin bir güç meydana getirebileceklerini düşündüler. Bu sırada
ABD’nin Avrupa gücünü bertaraf etmek için çabaladığını görüyoruz. Bu ekonomik
savaş sürekli devam edecektir. Avrupa bir yere endeksli para bastığı sürece
ancak, endekslediği ülkenin gücü kadar gücü olacaktır.
Kaynaklar
1. www.wikipedia.org
2. Kaynak, Mahir, Ömer Lütfü Mete, Dünyayı Kimler Yönetiyor, Timaş yayınları,
İstanbul,2007
3. a.g.e.
4. Korkmaz Tamer, Ankara Washington Hattı, Timaş yay . İstanbul,2007
Kaynak:
www.MuhasebeTR.com
(Bu makale yazılı veya
elektronik ortamda kaynak
göstermeden yayınlanamaz.
Kaynak göstermeden yayınlayanlar hakkında yasal
işlem yapılacaktır .)
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.