YAZARLARIMIZ
Dr. Mustafa Alpaslan
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
m.alpaslan@windowslive.com



Koda Düşen Şirketler Yönünden Varlık Barışı Hakkında 5811 Sayılı Yasa Koruma Şemsiyesi Sağlanabilir Mi?

Uygulamada, varlık barışı olarak    nitelendirilen  5811 sayılı yasa 13.11.2008 tarihinde kabul edilmiş ve 22.11.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Buna göre,  gerçek veya tüzel kişilere ait olup, Türkiye dışında bulunan döviz, para, altın, menkul kıymetler ve öteki sermaye piyasası araçlarının ulusal ekonomiye kazandırılması ve gayrimenkullerin kayda sokulması ile Türkiye içerisinde bulunan fakat işletmelerin öz kaynakları içinde gözükmeyen bazı  varlıkların  sermaye olarak  konulmak suretiyle   firmaların sermayelerinin  kuvvetlendirilmesi maksadı ile  varlık barışı diye özetleyeceğimiz yasa yürürlüğe girmiştir(1).  

Yasaya göre, gerçek ve tüzel kişilere, 1.10.2008  tarihi itibariyle beyan edilmeyen varlıklar üzerinden %2 vergi ödemek suretiyle,  Türkiye dışındaki varlıklarını, üzerinden yine %5 vergi ödeyerek de Türkiye içinde kayıt içine alınması imkanı verilmektedir(2). 

Pek çok küçük ve orta boy firmalar açısından   Varlık Barışı Yasası yani 5811 sayılı yasa ileride  inceleme riski açısından bir kurtuluş ve çıkış yolu olarak gözükebilir.  İleride  herhangi bir  vergi incelemesi riski ile karşılaşmak istemeyen şirketler varlık barışından yararlanıp, KDV, kurumlar ve diğer matrah farkları yönünden bu yasa yararlı olabilecektir.  Ancak bazı mükellefler özellikle sahte fatura kullanımı veya tanzimi ile ilgili konularda varlık barışını kendileri açısından bir kurtuluş yolu olmadığı görüşündedirler.  Özellikle, sahte fatura kullanımı ihtimali dolayısıyla  koda düşen şirketler açısından 5811 sayılı yasa  bir koruma şemsiyesi işlevi görecektir. Özellikle koşullara uyulmuş olması halinde 5811 sayılı yasa  adeta bir  koruma şemsiyesi olarak KDV için de geçerli olup, koda düşen şirketlerle ilgili  problemleri de  koruma şemsiyesi altında tutacaktır. Bu tür şirketler koda düşmeleri halinde 5811 sayılı yasadan faydalanmaları koşuluyla  koddan çıkma yolu bunlar için de geçerli olacaktır. Ancak, idare koddan  çıkacak şirketler için son derece titiz davranmakta, form 11 düzenlediği mükellefleri (fişlediği mükellefleri) form 21 ile kaldırma konusunda ağır  hareket etmektedir.  Sadece İstanbul’da koda düşen şirket sayısının 110.000 olduğu ileri sürülmektedir.

Diğer yandan,  bu şekilde 5811 sayılı yasaya göre  gerçek veya tüzel kişilere ait kanuna uygun bir biçimde kayda alınan  ve üzerinden vergi ödenerek işletmeye kazandırılan değerler veya varlıklar nedeniyle  herhangi bir vergi incelemesi söz konusu olamayacağı ve bu konuda da herhangi bir cezalı vergi tarhiyatının gündeme gelemeyeceği teminatı  kanun içerisinde verilmektedir(3). Bu teminat hem bu varlıkların nerelerden kaynaklandığı ve hem de  bu tarihe kadar beyan edilmeyen veya beyan dışı bırakılan unsurların fer’i getirilerini de içermektedir(4). 

Şu günlerde  pek çok vergi mükellefi  bu yasadan  faydalanmayı düşünerek geçmişte vergi yönünden  yaşadıkları problemli konuları belirleyerek ileriki yıllarda  vergi incelemesine tabi olma riskini dikkate alarak  5811 sayılı yasaya göre  parayı bankaya bloke ederek ve üzerinden %5 vergi ödemeyi düşünebilmektedir. Bu uygulamayı da bir vergi affı imiş gibi kullanarak  bu konuda planlamalar yapmaktadır.

Bu çalışmamızda 5811 sayılı yasanın  daha çok getirdiği  avantaj olan vergi incelemesinden  kurtulma olanağının yanı sıra  bu dönemlerde kullanılan yanıltıcı faturalardan dolayı  veya muhasebe hilelerinden dolayı VUK 359. madde hükmünün 5811 sayılı yasa kapsamında  nasıl  uygulanacağı tartışmalarıdır.  Bize göre, 5811 sayılı yasa kapsamında  müracaat edip, bankalara  veya ilgili kuruluşlara para yatıran gerçek veya tüzel kişilerin kullandıkları  veya düzenledikleri  yanıltıcı faturalardan dolayı VUK 359. madde hükmüne göre  yargılamadan  muaf tutulamayacakları  bilinmelidir.  Bir diğer ifade ile, 5811 sayılı yasa vergi incelemeleri açısından bir avantaj  sağlayabileceği  söz konusudur.  Bu yasa hiçbir şekilde  vergi suçları ve hürriyeti bağlayıcı cezalar hakkında herhangi bir kolaylık veya avantaj getirmemektedir.

Aynı şekilde sahte veya muhteviyatı itibariyle fatura kullanımı veya düzenlenmesi ile ilgili gelir idaresinin düzenlediği kod listesine giren mükellefler açısından  da 5811 sayılı  kanun hükümleri kurtarıcı bir özelliği taşımamaktadır(5).

Vergi Usul Kanunumuzda hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılan filler 359. maddede sayılmıştır. Bu filler kısaca, yanıltıcı veya sahte belge düzenlemek veya kullanmak, muhasebe hilesi yapmak, defter sayfalarını veya belgeleri tahrif etmek veya yok etmek, olmayan şahıslar adına hesaplar açmak gibi fillerdir.

Bu fiillerin suç oluşturması, maddede "vergi ziyaı"nın varlığı koşuluna bağlanmamıştır. Bu nedenle, bu filler neticesinde vergi ziyaı olmasa veya Varlık Barışı Kanunu uyarınca beyan edilen değer veya varlıkların mahsubu neticesinde vergi ziyaı yok sayılsa dahi, maddenin yaptırıma bağladığı fiiller neticesinde suç yine oluşmuş olacaktır.

Bu durumda da, sahte veya yanıltıcı belge kullananlar hakkında, Varlık Barışı Kanunundan yararlanılması dolayısıyla cezalı vergi tarhiyatı yapılamasa dahi, yine suç duyurusunda bulunulacak ve hürriyeti bağlayıcı ceza yine söz konusu olacaktır. Nitekim düşüncesine başvurduğumuz inceleme elemanlarının hepsi, Varlık Barışı Kanunu dolayısıyla tarhiyat önerilememesinin, inceleme elemanlarının suç duyurusunda bulunma yükümlülüğünü kaldırmadığını ifade etmişlerdir(6).

Öte yandan, konuyla ilgili çeşitli yazarların aksi yönde de görüşleri bulunmaktadır(7):

Sahte fatura kullandığı tespit edilen mükellefin  söz konusu faturalar nedeniyle haksız yere indirim konusu  yaptığı katma değer vergisi tutarının  matrahı bulunarak  varlık barışı kapsamında beyan edilen varlık Matrahı tutarından  düşülecek  olup, mahsup sonrası matrah farkı oluşmuyor ise  K.D.V.  tarhiyatı  önerilmeyecektir.

Ancak mahsup sonrası matrah farkının çıkmaması mükellef hakkında 213 sayılı V.U.K. nun 359. maddesi uyarınca Vergi Suçu Raporunun düzenlenerek  aynı yasanın 367. maddesi uyarınca  İlgili Cumhuriyet Savcılığına Suç duyurusunda bulunulmasına engel değildir. 5811 sayılı Varlık Barışı kanunu  ve kanunun gerekçesinde, söz  konusu yasanın birinci ve ikinci fıkrası kapsamında bildirilen ve beyan edilen varlıklar nedeniyle 1.1.2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak hiçbir surette vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılamayacağı, beyanlarla ilgili olarak her türlü vergi suç ve cezaları, 213 sayılı V.U.K.nun 359.  maddesinde yer alan vergi kaçakçılığı suçları ve TCK’nun  282. maddesinde yer alan suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu hakkında soruşturma ve kovuşturma   yapılmayacağı hüküm altına alınmıştır. Diğer nedenlerle yapılacak incelemeler için ise sadece gelir vergisi, kurumlar vergisi ve KDV tarhiyatının  yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Sahte faturayı  kullanan mükellefler hakkında düzenlenen Vergi İnceleme Raporlarında,  213 sayılı V.U.K’nun  306 seri numaralı Genel Tebliği uyarınca bilmeden  sahte fatura kullandığı tespit edilen ve  kasıt unsurunun  oluşmadığı kanaatine varılan durumlarda ise  mükellef adına tarh edilecek vergi üzerinden bir kat tutarında vergi ziyaı cezası kesilecek olup, ilgili Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmayacaktır.

Kayıtlarında 359. madde açısından suç oluşturan haller bulunan Mükellefleri kurtaracak tek yol, Varlık Barışı Kanunu değil, pişmanlık müessesesidir(8).

Sonuç olarak, 5811 sayılı yasanın  müracaat tarihi itibariyle  ayrı ayrı irdelenerek  bu kanuna göre vergi dairelerine veya bankalara beyan edilecek olan değerler üzerinden   ilgili oranlarda hesaplanan verginin  ödenmesi gerekecektir. Konuyla ilgili Maliye Bakanlığı’nın  genel tebliğinin incelenmesinde ve tebliğ ekindeki  beyannamelerin çoğaltılarak kullanılmasında yarar olacaktır(9).

 

DİPNOTLAR:  

(1)   Bkz. RG: 22.11.2008 gün ve 27062 sayı. 

(2)   Bkz. 5811 sayılı yasa md. 3 ve 4. 

(3)   Örneğin,  bir mükellefin bu çerçevede 1.1.2008 tarihinden önceki dönemlerine ilişkin  1.000 YTL’lik bir beyanda bulunarak ve  buna göre de %5 vergi ödemesi durumunda  bu mükellefin 1.1.2008 öncesi bir vergilendirme döneminde, 1.000 YTL tutarında  bulunacak  bir matrah farkının saptanması halinde,  bu şirkette bulunan matrah farkından  beyan ettiği tutarın mahsubu sonucu  gelir, kurum veya KDV tarhiyatı yapılamayacaktır.  Ayrıntılı bilgi için bkz. ŞAFAK Mehmet, Varlık Barışı ve Uygulaması, Dünya Gazetesi, 18.12.2008  

(4)   Bkz. 5811 sayılı yasa md. 2 ve 3. 

(5)   Bkz. ALPASLAN Mustafa – ŞENTÜRK Akın Gencer, “Vergi Hukuku da Hukukun Bir Bölümüdür: Vergi Yükümlülerinin Kategorize Edilmesi: KDV İade ve Mahsup İşlemlerinde Ortaya Çıkan Negatif Yükümlüler (Kod) Çizelgesi Uygulamasının Hukuka Uyarlılığı Sorunu”,   erişim için: http://malihukuk.blogspot.com/2008/12/vergi-hukukuda-hukukun-bir-blmdr.html  

(6)   213 sayılı VUK md. 371 

(7)   DÜLGER İsmail, “Varlık Barışından Faydalanan Mükellefin Sahte Fatura Kullanmış Olması Halinde Yapılacak İşlem” , 25.11.2008, erişim: http://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/ismail/001

(8)   Bkz. Aynı görüş için: DOĞRUSÖZ Bumin, Referans Gazetesi, 29.12.2008,  

(9)   5811 sayılı yasa ile ilgili genel tebliğ Seri No:1 6.12.2008 tarih ve 27076 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

16.01.2009

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM