YAZARLARIMIZ
Murat Atik
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bilim Uzmanı
muratatik@mamusavirlik.com.tr



Pişmanlıkla Verilen Beyannameler Vergiye Uyumlu Mükelleflere Sağlanan İndirim Hakkını Engellemez

Bilindiği üzere 08.03.2017 tarih ve 30001 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6824 sayılı Kanun ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu (“GVK”)’nun mülga mükerrer 121. maddesi “Vergiye Uyumlu Mükelleflere Vergi İndirimi” başlığıyla yeniden düzenlendi.

 Düzenleme ile vergiye uyumlu olarak tanımlanan bazı mükelleflere, yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin %5’i kadar bir tutarın ödenecek vergiden indirimi olanağı sağlandı. Faydalanmak için oldukça sert hükümler içermiş olsa da 7338 sayılı Kanun kapsamında yapılan düzenlemeler ile %5 vergi indiriminden yararlanma koşulları daha da esnetilmiştir. Maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar 301 seri No’lu Gelir Vergisi Tebliğ ile düzenlenmiştir.

Uygulamada mali idare tarafından pişmanlıkla vergi beyannamelerini beyan eden ve zamanında ödeyen mükelleflerin bu indirim uygulamasından faydalandırılmadığını görmekteyiz. Bize göre bu durum kanun lafzına aykırıdır.

Zira Kanunla getirilen bir vergisel düzenlemenin tebliğ düzenlemesiyle kanun’a aykırı şekilde daraltılması söz konusu olamayacağından; 301 no.lu tebliğde, hiç verilmemiş olan beyannamelerin sonradan pişmanlıkla verilmesi halinde şartın ihlal edilmiş sayılacağını doğrudan ya da açıkça ifade bir cümle de yer almamaktadır. Aksi durum yasa aksi durum yasa hükmünün kapsamının daraltılmaya çalışılması olup açıkça hukuka aykırıdır.

Konu hakkındaki düşüncelerimiz aşağıda açıklanmaya çalışılmıştır.

1- PİŞMANLIKLA VERİLEN BEYANNAMELER VERGIYE UYUMLU MÜKELLEFLERE TANINAN VERGİ İNDİRİMİ HAKKININ KULLANMINI ENGELLEMEZ. AKSİNE İNDİRİMDEN FAYDALANMAK KANUN LAFZI GEREĞİDİR.

193 sayılı Gelir vergisi Kanununun mükerrer madde 121. Maddesinin Vergiye uyumlu mükelleflere vergi indiriminden yararlanma şartlarını düzenleyen 1. bendinin ifadesine baktığımızda parantez içinde aynen şu ibare yer almaktadır:

“… (Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler bu şartın ihlali sayılmaz.) …”

Buna göre, parantez içinde iki ayrı durum belirtilerek, bu hallerde şartın ihlal edilmiş sayılmayacağı hükme başlanmıştır.

İki ayrı durumda şartın ihlal edilmiş sayılmayacağı, parantez içi cümlede kullanılan “VEYA” bağlacından anlaşılmaktadır.

Birinci durumda, kanuni süresinde verilmiş bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla beyanname verilmiş olmasının, indirimden yararlanma şartını ihlal etmeyeceği açıkça ifade edilmektedir. Bu durum, daha önce verilmiş olan bir beyannamenin düzeltilmesi amacıyla verilen beyannameleri kapsamaktadır.

Zira, daha önce verilmiş bir beyanname yoksa, doğal olarak düzeltme amacıyla beyannamenin verilmesi pratikte mümkün değildir.

Kanun koyucu burada bilinçli olarak “kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla” ibaresini kullanmak suretiyle “gerek VUK’un 30. Maddesi kapsamında yasal süresinden sonra kendiliğinden verilen (KSS kendiliğinden) beyannameyi gerekse VUK’un 370. Maddesi kapsamında verilen izah beyannamesini ve gerekse de VUK’un 371. Maddesi kapsamında verilen pişmanlık beyannamesini” kapsama almıştır. Çünkü ifade ettiğimiz her üç beyanname de yasal süresinden sonra verilen beyannamelerdir. Ve yasal süresinden sonra verilen beyannameler olan bu üç tür beyannamenin düzeltme amacıyla verilmesi de mümkündür. Dolayısıyla kanun koyucu “Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla” ifadesiyle “düzeltme amaçlı olarak verilen KSS kendiliğinden, izah ve pişmanlık beyannamelerinin tamamını” kapsama almıştır.

Aynı cümlenin devamında, “VEYA” bağlacından sonra ikinci durum olarak da “ilk kez pişmanlıkla verilen” beyannamelerin varlığı halinde de şartın ihlal edilmiş sayılmayacağı hiçbir tereddütte yer bırakmayacak şekilde hükme bağlanmıştır. İkinci durum, daha önce hiç verilmemiş (yasal süresinde verilmemiş) olan bir beyannamenin sonradan pişmanlıkla verilmiş olması halini de dahil olmak üzere, pişmanlıkla verilen bütün beyannameleri kapsamaktadır. Kanun koyucu burada “veya” bağlacından sonraki hükümle “yasal süresinden sonra ilk kez verilen beyannamelerin VUK’un 371. Maddesi kapsamında verilmesi durumunu” özel olarak hüküm altına almıştır. Kanun koyucu bir etkinlik pişmanlık müessesesi olan ve vergi zıyaı kabahatini en başından beri hukuka uygun hale getiren pişmanlıkla beyanname verilmesini bir ihlal nedeni olarak görmemiştir. Bunu sağlamak amacıyla da “veya” bağlacından sonra “pişmanlıkla verilen beyannameler” ibaresine ayrıca ve özel olarak yer verilmiştir. Böylece, yasal süresinden sonra ilk kez verilen, ancak pişmanlık talebiyle verilen ve vergi ziyaı cezası kesilmeyen beyannamelerin “vergi indirimi”nden faydalanmaya engel teşkil etmesinin önüne geçilmiştir.

Zira, parantez içindeki cümlede iki ayrı durumun “VEYA” bağlacı ile bağlanmış olmasını başka türlü yorumlamaya imkân yoktur.

Bilindiği gibi, Vergi Usul Kanunu’nun 3. Maddesine göre, vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde kanun hükümleri konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı göz önünde tutularak uygulanır. Bu temel yorum hükmüne göre, madde hükmü lafzen açık olduğundan, ayrıca amaçsal bir yoruma gerek kalmamaktadır. Kaldı ki amaçsal yönden bir yorum yapılsa da aşağıda açıklanacağı üzere, hiç verilmemiş bir beyannamenin sonradan pişmanlıkla verilmesi, bilindiği gibi, o beyanname açısından yasal süresinde verilmişçesine sonuçlar doğurmaktadır; zira vergi zıyaının doğmadığı kabul edilerek vergi zıyaı cezası uygulanmamaktadır.

2- KANUNLA GETİRİLEN BİR VERGİSEL DÜZENLEMENİN TEBLİĞ DÜZENLEMESİYLE KANUN’A AYKIRI ŞEKİLDE DARALTILMASI SÖZ KONUSU OLAMAYACAĞINDAN; 301 NO.LU TEBLİĞDE, HİÇ VERİLMEMİŞ OLAN BEYANNAMELERİN SONRADAN PİŞMANLIKLA VERİLMESİ HALİNDE ŞARTIN İHLAL EDİLMİŞ SAYILACAĞINI DOĞRUDAN YA DA AÇIKÇA İFADE BİR CÜMLE DE YER ALMAMAKTADIR. AKSİ DURUM YASA HÜKMÜNÜN KAPSAMININ DARALTILMAYA ÇALIŞILMASI OLUP AÇIKÇA HUKUKA AYKIRIDIR.

193 sayılı Gelir vergisi Kanununun mükerrer madde 121. Madde hükmünde Hazine ve Maliye Bakanlığı’na, uyumlu mükellef indirimi ile ilgili usul ve esasları belirleme yetkisi verilmiştir.

301 No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde Yer Alan Açıklama ve Örnekler tetkik edildiği zaman görülmüştür ki bakanlık, bu yetkiye dayanarak yayımladığı 301 no.lu GV Genel Tebliğinde, maalesef kanundaki çok açık olan parantez içi hükmünü yanlış ve daraltıcı bir şekilde yorumlayarak, daha önce hiç verilmemiş olan ve sonradan pişmanlıkla verilen beyannameleri de kanuni süresinde verilmiş olma şartının ihlali olarak değerlendirmiştir. 301 nolu Tebliğde, bize göre tamamen yanlış ve taraflı bir şekilde, söz konusu parantez içi düzenlemenin, sadece kanuni süresinde verilen beyannamelere ilişkin sonradan düzeltme veya pişmanlık amacıyla verilen beyannamelerle sınırlı bir düzenleme olduğu şeklinde ifadeler kullanılmıştır.

Şöyle ki;

Tebliğ’de yer verilen açıklama aynen şöyledir:

“Öte yandan, kanuni süresi içerisinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak, (bu virgül kanun metninde bulunmamaktadır) kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler vergi indiriminden yararlanılmasına engel teşkil etmeyecektir.”

301 nolu Tebliğde yer alan bu yanlış yoruma zemin hazırlayan ifade, Kanunda yer almayan “virgül” ile desteklenmiş ve kanundaki çok açık olan düzenlemenin Tebliğ’de daha dar bir kapsamda açıklanması şeklinde sonuç doğurmuştur. Kanundaki parantez içindeki ifade Tebliğ metnine hemen hemen aynen birebir alındığı halde, Kanundaki parantez içindeki ifadede yer almayan virgül işareti Tebliğ’e konularak, sanki “VEYA” bağlacından sonraki cümle kısmının, kanuni süresinde verilmemiş olan beyannameler için uygulanamayacağı şeklinde bir anlam oluşmuştur.

Ancak Tebliğ’deki açıklamanın bu şekilde; kanun hükmünün aynen/birebir alınarak ve fakat daraltıcı yönde yoruma hizmet eden bir noktalama işareti (virgül) ilavesiyle çarpıtılarak kurgulanmış olması, daha üst bir hukuk normu olan kanuni düzenlemeye açıkça aykırılık teşkil eder ki, Yasanın ne teklif/tasarı, ne gerekçe, ne TBMM rapor ve tutanakları ne de Resmi Gazete’de yayımlanmış yani yasalaşmış hiçbir biçiminde yer almayan bir noktalama işaretinin (virgül’ün), cümlede bu şekilde kullanılarak yasa hükmünün kapsamının daraltılmaya çalışılması açıkça hukuka aykırıdır.

Bununla beraber, Kanunla getirilen bir vergisel düzenlemenin Tebliğ düzenlemesiyle Kanun’a aykırı şekilde daraltılması söz konusu olamayacağından; 301 no.lu Tebliğde, hiç verilmemiş olan beyannamelerin sonradan pişmanlıkla verilmesi halinde şartın ihlal edilmiş sayılacağını doğrudan ya da açıkça ifade bir cümle de yer almamaktadır. Bahse konu tebliğde, sadece, parantez içi kanun hükmünün “veya” bağlacından önceki hükmü açıklanmıştır. Ve bu bağlamda, söz konusu tebliğde, sadece, yasal süresinden sonra düzeltme amacıyla pişmanlıkla beyanname verilmesi durumu kavranmıştır. Oysaki, pişmanlıkla beyanname sadece düzeltme amacıyla verilmemektedir, ilk kez verilen beyannameler için de pişmanlık ve ıslah hükümlerinden yararlanılmaktadır. Kanunun parantez içi hükmünün “veya” bağlacından sonraki hükmü bu durumu kavramaktadır. Ancak, bu yasal hükme mezkûr tebliğde değinilmemiştir. Vergi idaresinin söz konusu yasal hükme değinmemiş olmasının, bu hükmün uygulanmayacağı anlamına gelmediği tartışmasızdır. Vergilendirmede geçerli olan tek kural; vergi idaresinin ne dediği değil, bilakis kanun koyucunun ne dediğidir.

301 no.lu GV Tebliğinin orijinal halindeki 4.1 nolu bölümdeki 1 nolu Örnekte ve daha sonra 312 nolu Tebliğle değişik halindeki yine 4.1 nolu bölümdeki 2 nolu örnekte daha önce verilmiş olan KDV/Muhtasar beyannamelerine ilişkin sonradan pişmanlıkla verilmiş düzeltme beyanları olması halinde şartlar ihlal edilmiş sayılmaz denilmekte olup, beyannamenin hiç verilmemiş olması haline ise değinilmemiştir.

Diğer taraftan, “pişmanlık” müessesesi zaten kendi içinde “düzeltmeyi” de içerir; eğer kanun koyucu, şartın ihlal edilmemiş sayılmasını sadece kanuni süresinde verilmiş olan beyannamelerle sınırlı tutmak isteseydi, cümlenin içinde “düzeltme amacıyla” ibaresini kullanmaya gerek görmeyip, doğrudan pişmanlıkla verilen beyannameler diye devam etmesi gerekirdi. Bu durumda, Kanun hükmüne göre, daha önce kanuni süresinde verilmiş bir beyanname olsun yahut olmasın; sonradan o döneme ilişkin olarak pişmanlıkla bir beyanname verilmiş olmasının, vergiye uyumlu mükellefler açısından şart ihlali anlamına gelmeyeceği açıktır.

Tebliğ’de verilen örnekler her ne kadar bu durumu düzenlememekteyse de Tebliğ düzenlemesinin Kanun’a aykırı olamayacağı tartışmasız olduğundan, kanuni süresinden sonra pişmanlıkla verilen beyannamelerin şart ihlali olarak değerlendirilemeyeceği Kanun hükmü gereğidir. Aksi bir anlayış, işbu dava da olduğu gibi, vergi ödevlerini doğru ve zamanında yerine getiren mükelleflerin mağdur edilmesi sonucu doğurur.

3- PİŞMANLIK’LA BEYAN, YASAL SÜRESİNDE BEYANIN TÜM SONUÇLARINI DOĞURUR

“Pişmanlık ve Islah” müessesesi 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 371. maddesinde düzenlenmiş olup, madde metninin ilgili bölümleri aynen aşağıdaki gibidir:

 “Pişmanlık ve Islah Madde 371

Beyana dayanan vergilerde vergi zıyaı cezasını gerektiren fiilleri işleyen mükellefler(in)………. Kanuna aykırı hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber vermesi hâlinde, haklarında aşağıda yazılı kayıt ve şartlarla vergi zıyaı cezası kesilmez.

………………

3. Hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin mükellefin haber verme dilekçesinin verildiği tarihten başlayarak on beş gün içinde tevdi olunması

4. Eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının mükellefin keyfiyeti haber verme tarihinden başlayarak on beş gün içinde tamamlanması veya düzeltilmesi

5. Mükellefçe haber verilen ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla birlikte haber verme tarihinden başlayarak on beş gün içinde ödenmesi.”

Görüldüğü gibi, “pişmanlık” daha önce hiç verilmemiş olan beyannameler için, “ıslah” (tamamlama ve düzeltme) ise daha önce verilmiş olan beyannameler için öngörülmüş olup, her iki durumda da aynı amaç hedeflenir:

Mükellefe, kanuni süresi geçmiş olsa bile:

1.         Daha önce vermiş olduğu beyanını DÜZELTME
VEYA
2.         Daha önce hiç vermediği beyannameyi kendi isteğiyle/PİŞMANLIKLA verme imkânı.

Bu sayede vergi zıyaı ortadan kalkmış sayılmakta ve vergi ziyaı cezası uygulanmamaktadır. Hazine, mahrum kaldığı vergiyi gecikme zammı oranında bir faiz (pişmanlık zammı) ile birlikte tahsil etmiş olmaktadır. Bu düzenleme, söz konusu vergi yasal süresi içinde beyan edilmiş/ödenmiş olsaydı Hazine ne kadar gelir sağlayacak idiyse onu sağlamaya yöneliktir. Dolayısıyla pişmanlık ve ıslah yoluyla beyanlar kanuni süresinde beyanla eşdeğer sayılmaktadır.

Diğer taraftan, VUK 371. Madde hükmünden açıkça anlaşıldığı gibi, hiç verilmemiş olan bir beyanname için sonradan “pişmanlıkla” beyanname verilmesi, daha önce verilmiş olan bir beyannamenin düzeltilmesi amacıyla verilmiş bir beyanname ile aynı prosedür, hak ve yükümlülüklere tabidir. Nitekim uygulamada da bu ikisi arasında bir ayrım yapılmamaktadır.

Bu durumda, uyumlu mükelleflere vergi indirimini düzenleyen GVK Mük. 121. Maddenin 1. bendinin yukarıda yer verilen parantez içi hükmünde yer alan “pişmanlıkla verilenler” ibaresini sadece daha önce verilmiş olan beyannamelerin düzeltilmesi amacıyla verilmiş olanlar şeklinde sınırlamak anlamsız olur.

4- EMSAL YARGI KARARLARI DA YUKARIDA BAHSETMİŞ OLDUĞUMUZ HUSUSLARI TASDİK EDER NİTELİKTEDİR.

Antalya 1. Vergi Mahkemesi Esas No: 2022/678 Karar No: 2023/08 sayılı kararı ile Kanuni süresinden sonra “pişmanlıkla” verilmiş olan ÖTV beyannamesinin, beyannamelerin kanuni süresinde verilmiş olması şartını ihlal etmediği şeklindeki kararını aynen onamıştır

Onama kararının gerekçesi ve hüküm kısmı şöyledir: “193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun Mükerrer 121. Maddesinin yorumlanmasından, vergisel ödevlerini düzenli olarak yerine getirip vergilerini süresinde ödeyen mükelleflere vergi indirimi sağlayarak, bu mükelleflerin üzerindeki vergi yükünü hafifleterek ödüllendirmek, vergilerin beyana dayalı tahakkuk ettirilerek vergilerin kayıt ve beyan dışı bırakılmasının engellenmek, bunun yanı sıra, mükelleflerce vergisel ödevlerin düzenli olarak yerine getirilmesinin özendirilmek istenildiği anlaşılmaktadır. Kanuni süresinden sonra verilse dahi davacı şirketin geç beyanname vermesindeki amacının vergi kaybına sebebiyet vermek olmadığı, bunun dışında diğer bütün vergisel yükümlülüklerini süresinde yerine getiren davacı şirketin vergi indiriminden faydalandırılmamasının düzenlemedeki amaca ters düşeceğinden, dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir.”

Ankara Bölge İdare 1. Vergi Dava Dairesi, Ankara 4. Vergi Mahkemesinin; kanuni süresinden sonra “pişmanlıkla” verilmiş ve ödenmiş olan damga vergisi beyannamesinin, beyannamelerin kanuni süresinde verilmiş olması şartını ihlal etmediği şeklindeki kararını aynen onamıştır.

15.1.2020 tarih ve E:2019/1635, K:2020/6 sayılı onama kararının gerekçesi ve hüküm kısmı şöyledir:

“Dosyanın incelenmesinden; 2018/Mayıs dönemine ilişkin damga vergisi beyannamesini süresinden sonra pişmanlıkla verdiğinden bahisle, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 121.maddesinde yer alan %5 vergi indiriminden yararlandırılmayan davacı şirketin, ihtirazi kayıtla verdiği 2018 yılı kurumlar vergisi beyannamesi üzerine, ihtirazi kaydın da kabul edilmeyerek kurumlar vergisi tarhiyatı yapıldığı görülmüş ise de, pişmanlıkla verilen beyannamelerin indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş olma şartının ihlali sayılmayacağı açıkça hükme bağlandığından ve indirimden yararlandırmama nedeni olarak gösterilen damga vergisinin de pişmanlıkla beyan edilerek ödendiği hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığından, davacının vergiye uyumlu mükellefler için getirilen %5 indirim hakkından yararlandırılmamasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.

Ankara 4. Vergi Mahkemesinin 15/10/2019 günve E:2019/439, K:2019/839 sayılı kararının kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeyle reddine, …………….., 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45.maddesinin 6.fıkrası uyarınca kesin olarak, 15/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi”

Aşağıda yer verilen bir başka yargı kararında, uyumlu mükellef indirimine hak kazanılıp kazanılmadığı değerlendirilirken, bu hükmün amacının da dikkate alınması gerektiği; mükellef tarafından, elinde olmayarak, bazı hallerde özellikle pratik hayattan kaynaklanan mücbir sebeplerle yapılan hataların/gecikmelerin şartın ihlali sayılmaması gerektiği vurgulanmıştır.

İzmir Bölge İdare Mahkemesi 1. Vergi Dava Dairesi 17.1.2020 Tarih ve E:2019/1610, K:2020/89 Sayılı kararında, mükellefin istinaf talebini kabul ederek, Denizli Vergi Mahkemesi'nin 08.10.2019 tarih ve E:2019/177, K:2019/635 sayılı aksi yöndeki kararını iptal ederek, davanın kabulüne kesin olarak karar vermiştir. Söz konusu kararın bir örneği dilekçemiz ekinde yer almakta olup, kararın gerekçesi ve hüküm kısmı şöyledir:

“Dosyanın incelenmesinden, davacının, 193 sayılı Kanunun mük. 121. maddesi kapsamında yaptığı başvurusunun reddine yönelik işlemin gerekçesi olarak 2017/7 dönemine ilişkin muhtasar beyannamenin yasal süresinden sonra verilmesi gösterilmiştir. Anılan beyannamenin en geç 23.08.2017 tarihinde verilmesi gerektiği halde bu tarihten bir gün sonra 24.08.2017 tarihinde verildiği hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Bu duruma ilişkin olarak davacının iddiası, taraflarının bilgi teknoloji sistemindeki aksaklık nedeniyle beyannamenin süresinde verilememesidir. İlgili maddenin lafzına bakıldığında ve ayrıca beyannamenin süresinde verilememesinin nedeninin davacıya atfedilebilicek bir kusur olması durumu nazara alındığında, ilk bakışta %5'lik vergi indiriminden yararlandırılmaması yönünde tesis edilen işlemin yasal olduğu izlenimi taşımakla birlikte uyuşmazlığın çözümü için ilgili mevzuatın bir bütün olarak değerlendirilmesi ve mevcut olayın seyri önem arz etmektedir. Bu bağlamda, ilgili beyannamenin yasal sürenin son gününü takip eden gün verilmesi, beyanname vermeme kastının bulunmadığını, söz konusu ödevin sehven (sistemsel bir sıkıntı kaynaklı) yerine getirilemediğini göstermektedir. Buna ilişkin olarak kesilen özel usulsüzlük cezası da hemen akabinde ödenmiştir. Ayrıca beyannameye istinaden tahakkuk eden vergilerin yasal süresi içerisinde ödendiğine ilişkin bir çekişme de bulunmamaktadır. Mükerrer 121. Maddenin 2/1. bendinde yer alan "...(Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler bu şartın ihlali sayılmaz.)..." Düzenlemesi nazara alındığında beyannameyi süresinde vermekle beraber beyanname içeriğinde eksiklik ya da hata yapan mükelleflerin dahi vergi indiriminden yararlanmasının önünün açıldığı, dolayısıyla esasa etkili olmayan usuli eksikliklerin, yasaların tanıdığı haklardan yararlanılmasına engel olmaması yönünde yorumlanması ve bu hususa ilişkin yasanın getiriliş amacı da göz önünde bulundurularak uygulama alanının daraltılmaması gerekmektedir. Tüm bu açıklamalardan, vergi yasalarına başkaca bir aykırılığı tespit edilmeyen davacının, vergiye uyumlu mükellef olarak kabulü, hukuk ve hakkaniyet gereği olup, aksi saikle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, istinaf başvurusunun kabulüne, Denizli Vergi Mahkemesi'nce verilen 08/10/2019 gün ve E:2019/177, K:2019/635 sayılı kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, ……….17/01/2020 tarihinde oybirliğiyle kesin olmak üzere karar verildi.”

Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Dava Dairesi Esas No: 2020/197 ve 2020/370 sayılı bir başka kararında da “Mükelleflerin Beyan edilecek beyannamelerin süresinden sonra ancak 213 sayılı vergi usul kanunun 371.maddesinde yer alan pişmanlık hükümlerinden yararlanarak verip ve tahakkuk eden vergiyi zamanında ödemesi durumunda beyannamelerin kanuni süresinde verilmiş olması şartını ihlal etmediği şeklindeki kararını aynen onamıştır”.

Ankara 1. Vergi Mahkemesinin Esas No: 2022/1549 Karar No: 2023/1353 sayılı bir kararında da “193 sayılı Kanun'un yukarıda anılan mükerrer 121. Maddesi uyarınca vergiye uyumlu mükelleflere tanınan vergi indiriminden yararlandırılması ve dolayısıyla söz konusu indirim tutarının katma değer vergisi borcuna mahsup edilmesi gerektiği sonucuna varılan davacının 2020/1. dönemine ait KDV2 beyannamesini süresinden sonra pişmanlık talepli olarak verdiğinden bahisle vergi indiriminden faydalandırılmayarak mahsup isteminin reddi yönünde tesis edilen işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmaktadır” hükmünü vermiş ve idarenin işlemini iptal etmiştir.

Yukarıda yer verilen yargı kararlarında açıkça ifade edildiği üzere, kanuni süresinde verilmeyen bir beyannamenin sonradan pişmanlık hükümlerinden yararlanılarak verilmesi halinde veya pratik hayatta karşılaşılan zorunlu/mücbir sebeplerle, kasıtlı bir geciktirme olmaksızın beyannamenin kanuni süresinde verilmemiş ve fakat makul bir süre sonra verilmesi halinde uyumlu mükelleflere sağlanan indirim hakkından yararlanma şartlarının ihlal edilmiş sayılmayacağı hükme bağlanmıştır.

SONUÇ

Yürürlüğe girdiği tarihten itibaren uygulanmakta olan uyumlu mükellef indirimi, mükelleflerin vergi ödevlerini yerine getirmek için teşvik etmektedir. İndirimden yararlanma şartları eskiye nazaran daha da esnetilip, daha çok mükellefin bu teşvikten yararlanılması amaçlanmıştır. Bundan sonra da bu teşvik uygulamasından daha fazla mükellefin faydalanması amacı ile düzenlemelerin yapılmasının uygun olacağı görüşündeyiz. Fakat uygulamada mali idare tarafından kanun lafzına aykırı işlemlerin tahakkuk ettiğini deneyimliyoruz. Kanunla getirilen bir vergisel düzenlemenin tebliğ düzenlemesiyle Kanun’a aykırı şekilde daraltılması söz konusu olamayacağından; 301 no.lu tebliğde, hiç verilmemiş olan beyannamelerin sonradan pişmanlıkla verilmesi halinde şartın ihlal edilmiş sayılacağını doğrudan ya da açıkça ifade bir cümle de yer almamaktadır. Aksi durum yasa hükmünün kapsamının daraltılmaya çalışılması olup açıkça hukuka aykırıdır. Vergi yargısının asli dayanağı olan Anayasanın 125. Maddesi olan “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” gereği bu tarz olası bir ihtilafta yargıya başvurmanın faydalı olacağı görüş ve kanaatindeyiz.

11.06.2024

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM