YAZARLARIMIZ
Mesut Zurnacı
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
mzurnaci@hotmail.com



Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen veya Hesaplanan Faizlere İlişkin Katma Değer Vergilerinin Durumu

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12. maddesine göre; “ Kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılır.”

Bu örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faizler borç alan ve borç veren açısından,  örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılmaktadır. Yine aynı Kanun’a göre, örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz ve benzeri giderler, borcu alan açısından gider olarak kabul edilmez. Gider kabul edilmeyen bu bedeller borcu veren firma için ise iştirak kazancı olup vergiden istisnadır.

Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 30/d maddesi hükmüne göre ise : “Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen katma değer vergisi” indirilemez.

Böyle bir durumda, ilişkili firmalar arasında borç alıp verme nedeniyle kesilen faiz faturalarındaki, örtülü sermayeye tekabül eden faizlerin kar payı sayılması sonucu, bunların KDV’sinin indirilememesi gündeme gelmektedir.   

Örtülü sermayeye ilişkin faizlerin kar payına dönüşmesi nedeniyle, bunlara ilişkin katma değer vergilerinin indirilemeyeceği doğrudur. Çünkü hesap döneminin son günü bu faizler nitelik değiştirmiş ve kar payına dönüşmüştür. Bu yüzdende bu tutarlar üzerinden hesap döneminin son günü %15 stopaj yapılmaktadır.

Kar payları, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun konusuna girmediğinden bu örtülü sermaye üzerinden ödenen ya da hesaplanan faizlere, kar payına dönüşme tarihinden itibaren herhangi bir KDV hesaplanmaması ve daha önce hesaplanmış bir KDV varsa,  bu KDV’ lerin fazla ve yersiz ödenen vergi olarak iade alınması durumu ortaya çıkmaktadır.

KDV Kanunu’nun 8/2. maddesine göre, KDV’ye tabi olmayan bir işlem üzerinden KDV hesaplanmışsa ve bu KDV faturada gösterilmişse faturayı düzenleyen hesaplanan bu KDV’yi öder. Ancak fazla ve yersiz ödenen bu KDV’nin Maliye Bakanlığı’nın belirlediği usul ve esaslara göre iade edilmesi gerekecektir.

Böyle bir durumda; fazla veya yersiz olarak hesaplanan vergi, öncelikle satıcı tarafından alıcıya iade edilecek, alıcı da indirdiği KDV’yi indirimden çıkaracak, satıcıda hesapladığı katma değer vergisini hesaplanan KDV’den çıkaracaktır. Yani bu şekilde fazla ve yersiz hesaplanan bir KDV varsa, alıcı ve satıcı bakımından işlemin “KDV uygulanmaması gereken haline göre” düzeltmenin yapılması temin edilecektir.

Yurtdışındaki ilişkili kişilerden borç alımı nedeniyle örtülü sermayeye dönüşmüş ve örtülü sermaye üzerinden ödenen ya da hesaplanan faizler için, yıl içinde bu faizler nedeniyle sorumlu sıfatıyla ödenmiş olan KDV’ler için de aynı şey geçerlidir. Bu işlemdeki düzeltmede de kar payına dönüşen bu faizler üzerinden yıl içinde 2 Nolu KDV beyanı ile peşin ödenmiş katma değer vergileri Vergi İdaresi tarafından mükellefe iade edilecek, iadeden sonrada mükellef indirim olarak dikkate aldığı bu KDV’leri indiriminden çıkaracaktır.


Maliye Bakanlığı 2011 yılına kadar örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faizlerin kar payı niteliğinde olması nedeniyle KDV’nin konusuna girmediği görüşündeydi.

Şöyle ki ; T.C. Gelir İdaresi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğünün ../05/2008 tarih ve B.07.1.GİB.0.04.99.16.01/01/KVK-12-2008-MUK-30 09.06.2008/17363 sayılı muktezasının sonuç bölümü aynen aşağıdaki gibidir :

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 12. maddesine göre, Borçlanma niteliğindeki işlemler örtülü sermaye sayıldığında, vergilendirme işlemleri, örtülü sermayeye ilişkin kur farklarını da kapsayacak şekilde taraf olan mükellefler nezdinde düzeltilir. Bu düzeltmenin yapılması için örtülü sermaye kullanan kurum adına tarh edilen verilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şarttır. Bu işlemlerin örtülü sermaye sayılması ise işlemlerle ilgili vergilendirmenin farklı kurallarla yapılacağı anlamına gelmektedir.

Dolayısıyla daha önceden borç alacak ilişkisi nedeniyle ödenen faizler bu durum hasıl olduktan sonra sermaye üzerinden ödenen faizler anlamına gelecektir ki bu da kar payı niteliğine dönüşmüş bir ödeme demektir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12/7. maddesi ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, örtülü sermaye üzerinden kur farkı hariç, faiz ve benzeri ödemeler veya hesaplanan tutarlar, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibariyle dağıtılmış kar payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılmaktadır. Yani mevcut yasal düzenlemelere göre, örtülü sermaye üzerinden hesaplanan tutarlar dönem sonu itibariyle iştirak kazancı veya kar payı olarak kabul edilmektedir.

Yukarıda da yer verilmiş olan 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde katma değer vergisinin konusunu teşkil eden işlemlere yer verilmiş olup, iştirak kazançları veya kar payları Katma Değer Vergisinin konusuna girmemektedir.

Katma Değer Vergisi Kanununun 1. maddesine göre kar payları katma değer vergisinin konusuna girmemektedir. Buna göre örtülü sermaye sayılan ödemeler için hesaplanan faizler katma değer vergisine tabi olmayıp, yapılan işlemin örtülü sermaye olduğu daha sonradan anlaşıldığı durumlar da ise daha önceden yapılmış olan katma değer vergisi hesaplamalarının Katma Değer Vergisi Kanununun 35. maddesine göre ilgili oldukları dönemler itibariyle düzeltilmesi gerekmektedir.” 

Görüldüğü üzere bu görüş bizim açıklamalarımızı doğrular niteliktedir.

Yine İstanbul Vergi Mahkemesi'nin 18.06.2010 tarih ve E. 2009/2268, K. 2010/1502 sayılı Kararı da bizim anlayışımızı doğrular niteliktedir. İlgili kararın gerekçesinde "Bu itibarla, kazanç vergileri için bir vergi güvenlik sistemi olarak getirilen düzenlemeler itibarıyla ortaya çıkan sonucun, muamele vergileri için de vergiyi doğuran bir olaya sebebiyet vermeyeceği, bir başka ifade ile Kurumlar Vergisi Kanunu'nda açıkça belirtilen kâr payı dağıtımının Katma Değer Vergisi Kanunu'nda sayılan türde bir teslim veya hizmet olarak nitelendirilemeyeceği, KDV Kanunu'nun 1. maddesinde kâr payı ve iştirak kazançlarının KDV konusu olarak sayılmadığı" ifade edilmiştir.

 

Maliye Bakanlığı 12.04.2012 tarih ve  B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.9-1345 sayılı özelgesiyle görüşünü değiştirmiş  : “………Buna göre, ana ortak veya ilişkili firmalar arasındaki borç verme işlemleri, KDV Kanununun 1/1 inci maddesine göre finansman hizmeti olarak değerlendirilmekte ve bu işlemler nedeniyle hesaplanacak faiz tutarları KDV ye tabi bulunmaktadır. Kurumlarla ilişkili kişiler arasında gerçekleşen ticari faaliyetlerin sonradan Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarının uygulanmasında örtülü sermaye olarak değerlendirilerek dağıtılmış kar payı sayılması, KDV açısından işlemin finansman temin hizmeti olmasını etkilememektedir. Ayrıca, Kurumlar Vergisi Kanununun 12 nci maddesi çerçevesinde örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkı ve benzeri giderlerin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması kabul edilmediğinden bu giderler dolayısıyla ödenen KDV nin de, KDV Kanununun 30/d maddesi uyarınca indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.” şeklinde görüş beyan etmiştir.

Maliye Bakanlığı’nın son görüşüne göre, böyle bir işlemde hem %15 kar payı stopaj yükü,  hem de %18 KDV yükü doğmaktadır. Ayrıca borcu alan alıcı da ödediği KDV’yi indirememektedir.

Sonuç olarak,


Kurumlar Vergisi Kanunun 12. Maddesine  göre yazımıza konu örtülü sermaye üzerinden ödenen ya da hesaplanan faizlerin kar payına dönüştüğü bir gerçektir. Kanunun gerekçesinde de bu tutarların “kâr payı olarak yeniden tasnif edilmesi”  şeklinde açıklama yapılmıştır.

Hal böyle iken  bu faiz bedellerinin hem kar payı sayılarak %15 stopaja tabi tutulması hem de finansman hizmeti sayılarak %18 KDV’ye tabi tutulması,  vergiye tabi bu işlem üzerinde tutarsızlık oluşturmaktadır.

Şöyle ki, örtülü sermaye üzerinden ödenen ya da hesaplanan bu faizler;

Ya kar payıdır %15 stopaja tabidir, KDV’ye tabi değildir ve daha önce üzerinden hesaplanan KDV varsa, KDV Kanunu  8/2. ve 35. Maddesi çerçevesinde düzeltmesinin yapılması gerekir,ya da  bu faizler bir finansman hizmet unsurudur, bu durumda KDV’ye tabidir ve  kar payı stopajı yapılmayacaktır. Ancak Kurumlar Vergisi Kanunun 12. Maddesi çerçevesinde kar payına dönüşen bu faizler için “finansman hizmet bedeli” denilebilmesi de mümkün görünmemektedir.

Bahsi geçen konu 60 Nolu KDV Sirkülerinde sadece KDV Kanunu 30/d maddesi kapsamında değerlendirilmiş olup, Maliye Bakanlığı tarafından konuyu bütün halinde ele alacak şekilde bir açıklama yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

12.01.2015

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM