YAZARLARIMIZ
Gökhan Kaya
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bilim Uzmanı
gokhankaya2008@hotmail.com



KDV Tevkifatında İadeyi Mali İdare Zorlaştırıyor Bu Düzenlemeden Vazgeçilmelidir!

Bilindiği üzere Mali İdare vergi gelirlerini artırmak amacı ile son zamanlarda birçok düzenleme yaptı. Yapılan düzenlemelerin bir kısmı toplumun tümünü bir kısmı ise vergi mükelleflerini doğrudan etkilemektedir. Bu düzenlemelerden bazıları kısaca şöyledir;  telefon, internet ve TV’den alınan özel iletişim vergisinin %7,5'tan %10'a yükseltilmesi, birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemelerinden yapılan vergi kesintisinin %3 oranından % 5 oranına artırılması, birçok KDV tevkifat türlerine ilişkin oranların arttırılması, yeni tevkifat türlerinin getirilmesi, daha önce kanun düzenlemesi ile getirilen ancak oran belirlemesi yapılmaması sebebi ile uygulaması olmayan finansman gideri kısıtlamasının oranın belirlenerek uygulamaya sokulması gibi.

Pandeminin etkileri ile birlikte 2021 yılında vergi gelirlerinin düşeceği ön görüsü ile Mali İdarenin bu tedbirleri aldığı aşikardır. Yazımızın konusunu oluşturan yeni düzenleme ise satıcıların kısmi tevkifata tabi işlemler nedeniyle yapılacak KDV iadesi taleplerinde, alıcının 2 no’lu KDV beyannamesini vermesi ve tahakkuk eden verginin ödenmiş olma şartının getirilmesi ile ilgili olacaktır. Eski düzenlemede iadenin yapılması için, alıcının tevkifata konu mal veya hizmeti teslim alması ile birlikte KDV 2 beyannamesini vermesi yeterliydi.  Ödeme şartı aranmıyordu. “35 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ” ile yapılan bu düzenlemenin getireceği zorluğu ve adil olup olmadığı konusundaki değerlendirmemizi bu yazıda belirtmeye çalışacağım.

Öncelikle KDV tevkifatını düzenleyen ve tebliğlerin çıkmasına dayanak oluşturan ilgili kanunun maddesinden başlayalım. 

3065 Sayılı KDV Kanunu 9/1. maddesi aynen şöyledir:  “Mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanunî merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığı, vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabilir… “ hükmü yer almaktadır.

Sonrasında bu kanuna dayanarak çıkartılan KDV Genel Uygulama Tebliğinin “KDV Tevkifatının Niteliği”  başlıklı 2.2.1.1 bölümünde ise aynen şu ifade yer almaktadır;  “Maddede belirtilen işlemlere taraf olanlar, kendine mal teslim edilen veya hizmet ifa edilen kişi ve/veya kurumlardır. Bunlar, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten mükellef gibi sorumlu olacaklardır...”

Görüleceği üzere kanun düzenlemesinde, KDV alacağının emniyet altına alması için Maliye Bakanlığı’nın, taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabileceği belirtilmiş, KDV Genel Uygulama tebliğinde ise Maliye Bakanlığı, işleme taraf olanlarıkendine mal teslim edilen veya hizmet ifa edilen kişi ve/veya kurumlar” olarak tanımlamıştır.

Tevkifata tabi işlemlerde satıcı mükellef, tevkifatlı faturasını düzenler sonrasında alıcının bunu ödeyip ödemediğini kontrol etme veya sorgulama şansı bulunmaz. Ancak yapılan düzenlemede, önceki düzenlemenin aksine, alıcıların KDV 2 beyannamesi ile beyan ettiği tevkifat tutarını ödemesi koşulu ile satıcıların KDV iade talebinin yerine getirileceği şeklinde değişiklik yapılarak, satıcıların kontrolünde bulunmayan hatta mal ve hizmet sattıkları müşterilerini bu konuda zorlamaları durumunda ticari ilişkilerini bozacak yasal olmayan bir düzenleme yaptığı kanaatindeyim. Dolayısıyla yapılan bu düzenleme ile satıcılarda dolaylı olarak tevkifatlı düzenlediği faturanın ödenmesinden alıcılar gibi sorumlu tutulmaktadır.

Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanımında çok önemli derecede caydırıcılığı olan KDV tevkifatı uygulamasının, yapılan bu düzenleme ile ekonomiye katkısı olan, istihdam sağlayan yatırımcılara ciddi anlamda finansman sorunu yaşatacağı düşüncesindeyim.   

Konuya şöyle örnek verelim: Servis taşımacılığı yapmak üzere faaliyette bulunacak “A” işletmesi yatırım amacı ile 5 adet yolcu taşımaya mahsus araç satın almıştır. Bu araçlar için mükellef, %18 oranına tabi toplamda 200.000.-TL KDV ödemiştir. “A” işletmesi ödediği 200.000.-TL KDV tutarını indirim konusu yapmıştır. Mükellef kurumun defter kayıtlarında ve 190 no’lu Devreden KDV hesabında bu tutar yer almaktadır.

“A”  işletmesi, 10 farklı vergi mükellefiyle ayrı ayrı olmak üzere aylık KDV hariç 5.000.-TL üzerinden servis taşımacılığı sözleşmesi imzalamıştır.  “A”  işletmesinin her ay düzenleyeceği faturalarda hesaplanan KDV tutarına 5/10 oranında tevkifat uygulanacağından, toplam KDV hesabı şöyle olacaktır.

KDV Hariç Tutar                    :           50.000.-TL

KDV Tutarı %18                    :             9.000.-TL

KDV Tevkifatı 5/10              :            4.500.-TL

Tahsil Edilecek KDV             :             4.500.-TL

Ödenecek Fatura Tutarı      :           54.500.-TL

Görüleceği üzere  “A”  işletmesi tarafından tahsil etmesi gereken 4.500.-TL KDV tutarı, tevkifat uygulaması sebebi ile alıcı tarafından kesilerek “A” işletmesine ödenmek yerine hazineye ödenecektir. Ancak tevkifat uygulaması olmasaydı “A” işletmesi 54.500-TL değil 59.000.-TL tahsil edecekti ve bankasında 4.500-TL fazladan nakdi bulunacaktı. Böylelikle araç alımı nedeni ile biriken 200.000.-TL devreden KDV tutarından 4.500.-TL KDV tutarını düşerek indirim yolu ile bu tutarı zaman içinde gidermeye çalışacaktı.

Ama gelişen durumda “A”  işletmesi araçlarını alırken %18 oranında KDV ödemiş, yine bu servis hizmetini ifa etmek için dönem içinde akaryakıt ve araç tamir bakımı nedeniyle %18 oranında KDV’ye tabi maliyete katlanmıştır. “A”  işletmesi satış yaptığında ise 5/10 tevkifat uygulaması sebebi ile tahsil etmesi gereken KDV’nin yarısını tahsil etmiştir. Dolayısıyla “A”  işletmesi tevkifatlı satış tutarının yarısına isabet eden (tevkifat uygulanan) kısmı tahsil edemediğinden alışları için ödediği KDV tutarlarını indirim yolu ile giderememiştir. Satıcının indirim yolu ile gideremediği bu tutarı (tevkifat uygulanan kısmı)  Mali İdareden iade alması gerekecektir.

Ancak yapılan düzenleme ile getirilen ödeme koşulu, çoğu zaman iade talebinde bulunan satıcı mükellefi; “Acaba alıcı sorumlu olduğu tevkifat tutarını ödemiş midir?”  soru işareti ile tereddütte bırakacak, iade bürokrasisiyle uğraşmak yerine devreden KDV tutarında birikmeye yol açacaktır. İade alamadığı tutar ise mükellef açısından finansman sorunu olarak ortaya çıkacaktır. Kaldı ki sorunu doğurun asıl neden bu değil, satıcıların kontrolünde olmayan ve alıcıların hazineye ödemek zorunda oldukları vergiler yönünden satıcıların da bir şekilde sorumlu tutulmasıdır.   Bu takdirde tevkifat uygulamasına son verilmeli, satıcılar hesaplanan KDV tutarının tamamını beyan edip KDV’nin genel prensibinde olduğu gibi devreden ve indirilen tutarlarını mahsup ettikten sonra kalan tutar olursa mali idareye ödemeli ve yaptığı tüm işlemlerden kendi sorumlu tutulmalıdır. Dolaylı olarak başka bir mükellefin ödemesi gerektiği vergiden sorumlu tutulmamalıdır.

SONUÇ:

KDV kanununun 9/1. Maddesine göre Maliye Bakanlığı “vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabilir” düzenlemesi yer almaktadır. Burada taraf olarak belirtilen;  kendine mal teslim edilen veya hizmet ifa edilen kişi ve/veya kurumlardır.

KDV Genel Uygulama Tebliğinde yapılan değişiklik ile tevkifatlı satışların iadesinde alıcının bu tevkifatı ödeme şartının getirilmesi “dolaylı olarak tevkifatlı mal veya hizmet alanın yanında, satıcının da bu verginin ödenmesinde sorumlu tutulduğu sonucunu doğurduğu kanaatindeyiz.” Oysaki kanunda bu sorumluluk işleme taraf olan alıcılara verilmiştir. Satıcının tevkifatlı teslimleri sebebi ile mal veya hizmet verdiği bir müşterisine “Vergini öde.” demesi veya ödememesi durumunda herhangi bir yaptırımda bulunma şansı bulunmadığı gibi böyle bir ısrarda bulunması ticari ilişkilerini de zora sokacaktır. Verginin tahsilatı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunla kamu gücünü kullanan Mali İdare tarafından yapılmalıdır.  Dolaylı olarak satıcı mükellefler bunda sorumlu tutulmamalıdır.

Tevkifatlı satışları sebebi ile iade talebinde bulunması zorlaştırılan mükelleflerin, yatırımları ve diğer alımları sebebi ile %18 oranında KDV ödemesi ama satış yaptığında KDV tevkifatı sebebi ile %18 oranından daha düşük seviyede KDV tahsilatı yapması, devreden KDV tutarında birikmeye yol açacaktır. Böylece Mali İdare bir yönden finanse edilmiş olacaktır. Bununla birlikte satıcıların zaman içinde farklı nedenlerden dolayı mal veya hizmet sağladığı alıcılarla aralarında oluşan ticari davalar/ihtilaflar nedeni ile KDV tevkifatlı alışını ödeyip ödemediğini sorma imkânı kalmayabilir. Yine bir yıl önce gerçekleştirdiği teslimi nedeniyle KDV iade talebinde bulunmak isteyen satıcının, yeni iflas ettiğini öğrendiği müşterisinin tevkif ettiği KDV tutarını vergi dairesine ödeyip ödenmediğini sorması vergi mahremiyeti gereği mümkün değildir. Tüm bu belirsizlikte vergilerin ödenip ödenmediğini bilmeyen satıcıların iade talebi için çalışma yapıp, KDV beyannamelerine düzeltme vermesi hem maddi zararlara yol açacak hem de iş gücü anlamında zaman kaybına da neden olacaktır. Vergi alacağının takibini kamu gücüyle Mali İdare yapar, inisiyatifinde olmayan bir işlem için dolaylı da olsa mükellefler sorumlu tutulamaz.  Bahsettiğimiz nedenlerden dolayı mükelleflerin haklarını ihlal eden, kanuni dayanağı olmadığını düşündüğümüz bu düzenlemenin değişmesi ya da en azından mahsup talepli iadeler açısından ödeme şartının kaldırılması gerektiği kanaatindeyiz. Bu uygulamadan kısa zamanda Mali İdarenin vazgeçmemesi durumunda ise mükelleflerin tebliğin bu bölümü için iptal davası açmasının yerinde olacağı düşüncesindeyiz. Ancak son zamanlarda vergi mahkemelerinin sürekli olarak mükelleflerin lehine verdiği kararları İdarenin lehine değiştirmesi de kararın olumlu yönde çıkacağı konusunda endişelerimizi arttırmaktadır.  

24.02.2021

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM