YAZARLARIMIZ
Evren Özmen
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bilirkişi
evrenozmen@ozmconsultancy.com
www.kooperatiflerkanunu.com



Site ve Kooperatif Yöneticilerinin Deprem Güvenliği İle İlgili Sorumlulukları Var mı ?

Bilindiği üzere çok yakın zamanda İmar Barışı ile yapı kayıt belgesi alan bir çok kooperatif imar barışının ikinci aşamasına ait ödemeleri de ortaklarından topladıktan sonra ferdileşme sürecini de tamamlayarak tapularını dağıttı.

Gerek İmar barışının birinci aşaması olan yapı kayıt belgesi alınmasında gerek ikinci aşaması olan kat mülkiyeti sürecinde yapı denetim ile ilgili herhangi bir başvuru, onay v.b. işlem yapılmasına gerek bulunmadığı veya görülmediği için belki de riskli olan bir çok bina bu süreçte kayıt altına alındı.

Geriye dönüp baktığımızda bir deprem ülkesinde ne yapılmamalı denildiğinde sanırım o yapıldı gibi gözüküyor. Yani yıkılması gereken kaç tane bina hangi şartlarda yapı kayıt belgesi aldı, yapı denetim süreci ile uzaktan yakında bir ilişkisi olmamış kaç bina şu an ülkemizde yasallaştırıldı merak etmemek elde değil.

Şimdi geldiğimiz noktada bir çok kooperatif ortağı veya kat maliki oturduğu kooperatiflerde ilgililere ulaşarak binalarımız sağlam mı, yönetim olarak görevinizi yapıp kontrol ettirdiniz mi gibi son derece mantıklı sorular yöneltiyorlar. 

Peki burada acaba sorumlu olan o kooperatifin yöneticileri mi ? 

  • Riskli yapı tespiti yaptırmak Yöneticiler yetkisi dahilinde bir işlem mi ? 
  • Site içinde yer alan konut veya işyerlerinin depreme karşı güvenli olup, olmadığına dair sorumluluğu kamu kurumları almaz iken yönetim kurullarının mı alması gerekiyor ?

Tabii ki Hayır. 

Peki Kim sorumlu, kim değil derken yaklaşan İstanbul Depremi için biraz daha mı vakit kaybedelim ?

Tabii ki Hayır.

Peki Yönetim kurulları bu süreçte ne yapsın ? 

Bahsedeceğim konu, sitede katlara depremde sönmeyecek ışıldak takılması, dask yaptırılması, hilti makinası alınması, deprem demirbaşlarının eksiksiz bulundurulmasından veya toplanma alanlarının maliklere bildirilmesinden çok riskli olan yapıların tespit edilmesi ve yıkım süreci ile ilgili;

Gerek kooperatifler kanunu gerek kat mülkiyeti kanununda yönetim kurullarının görevleri net olarak yazılı. Bu organlarda bulunanlar kooperatifler kanunu, kat mülkiyeti kanunu, ana sözleşme ve genel kurul kararları kapsamında görevlerini ifa ediyorlar.

Her ne kadar ilgili organlarda bulunanlar konutların veya işyerlerinin depreme karşı güvenliği noktasında doğrudan sorumluluk sahibi olmasalar da bulundukları konum itibari ile ortakları bilgilendirme ve organize etme noktasında sorumluluk sahibi olduklarını düşünmekteyim. Şöyle ki;

Bilindiği üzere 6306 Sayılı Kanun Kapsamında Riskli Yapıların Tespiti için Yetki Verilen Kurum ve Kuruluşlar belirlenmiş durumda. Bu kurumlara başvurarak riskli yapı tespiti yaptırılıyor.Başvuru için kat maliklerinin çoğunluğu veya genel kurul kararı aranmıyor. Tek bir malik bile bu tespiti yaptırmak için başvuru yapabiliyor.Eğer riskli yapı tespiti yapılır ise 15 gün itiraz süresi var bu sürede itiraz olmaz ise 60 gün + 30 gün süre mevcut.

Vatandaşların kendi konutunu riskli olarak kontrol ettirmesi ve devamında evinden ayrılması kolay bir karar değil. Zorunlu tutulmadığı takdirde bir çok kişi bu tespiti yaptırmıyor. 

6306 Sayılı kanunda tek bir malik bile riskli yapı tespiti için başvurabilmesi mümkün iken belki 1000 bağımsız bölümün olduğu sitede bu sorumluluğu alan tek bir kişi çıkmaması bu noktaya kamunun müdahalesinin zorunlu kılıyor. Aksi takdirde diğer bir çok yapıda olduğu gibi bir çoğu 30 yıldan eski tarihlerde inşaatı tamamlanmış kooperatiflerde de her geçen gün risk artıyor.

Bu noktada yönetim kurullarının mümkün olan bütün iletişim kanallarını kullanarak teknik danışmanlarından aldıkları bilgiler ışığında ortaklarını ivedi olarak riskli yapı süreci ile ilgili bilgilendirmelerinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Pandemi nedeni ile bazı kooperatifler online ortamda ortakları ile zaman zaman son derece verimli istişare toplantıları yapmaktadırlar. Bu tip bir toplantı düzenlenerek blok bazında riskli yapı tespiti yaptırılması talebi olan malikler belirlenmeli ve bu kişiler organize edilerek bir yetkili kurum ile anlaşılması mümkündür. 

Talebin en fazla olduğu bloktan başlanarak karot ölçümlenin sonuçları şeffaf olarak malikler ile paylaşılmalı ve gerekiyor ise parsel bazında yıkım süreci başlamalıdır. Anayasa mahkemesinin kentsel dönüşüm ile ilgili kararlarında da belirtildiği üzere Yaşam hakkı mülkiyet hakkının önündedir.

Sonuç olarak; bence herkesin birbirine nasıl ilerlememiz gerekli diye baktığı ve keşke yeni evlerde oturmayı tercih etselerdi gibi Mary Antoinette tarzı açıklamaları dinlemek yerine bu süreçte kamu kurumlarını beklemeden inisiyatif kullanmak her zamankinden çok daha önemli.

İmar barışı sürecinde çok kısa sürede organize olabilen kooperatif ortaklarının konutlarını kentsel dönüşüme sokma noktasında da aynı kararlılığı (zor durumda kalacak ortaklarını tespit edip karşılıklı dayanışma ve destek vererek) gerçekleştirebileceklerine ve topluma örnek olacaklarına inanmak istiyorum.

06.11.2020

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM