YAZARLARIMIZ
Erhan Selim
Vergi Müfettişi
E. Gelirler Kontrolörü
erhanselim@yahoo.com



Koronavirüse(Covid–19) Ekonomik Açıdan Ne Kadar Hazırlıklıyız?

İran’dan gelen haberlerden anlaşılabileceği üzere Koronavirüs(Covid–19) kapımıza dayanmış bulunuyor. Basına yansıyan haberler ise hastalığın dünya çapında endişe verici şekilde yayıldığını göstermekte. Şu an için hastalık bize hiç uğramayacakmış gibi yapıp olumlu düşünerek evrene güzel sinyaller yolladığımızı görebiliyoruz. Elbette panik olmamız gerekmiyor. Buna karşın en kötü ihtimale karşı da hazırlıklı olmalıyız.

Koronavirüsle ilgili tartışmaların işin sağlık boyutu üzerinden devam ettiğini biliyoruz. Fakat neden olduğu etkiler dolayısıyla konunun ekonomik boyutlarını da ele almalıyız. Özellikle yaşanacak bir salgının ülke ekonomisinde neden olacağı mali kayıpların değerlendirmesinin önem arz ettiğini ve doğru bir projeksiyon yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Tabi öncelikle içinde bulunduğumuz koşulları doğru yorumlamakla işe başlamalıyız.

Endemi Mi, Epidemi Mi Yoksa Pandemi Mi? 

Belirli bir coğrafi alandaki insan topluluğunda bir hastalığın veya bulaşıcı ajanın sürekli olarak var olmasına endemi adı veriliyor. Epidemi ise belli bir insan popülasyonunda, belli bir periyotta, yeni vakalar gibi görülen ancak önceki tecrübelere göre beklenenden fazla etki gösteren hastalık anlamına geliyor. Kısaca salgın(epidemik) hastalık olarak ifade edebiliriz.

Pandemi, bir kıta, hatta tüm dünya yüzeyi gibi çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel ad. Dünya Sağlık Örgütü’nün koronavirüsün(Covid–19)  şu anki durumunu açıklarken “epidemik” ifadesini kullanmasına rağmen tüm hareketleri ile pandemiyi işaret etmesine ise pandomim adını veriyoruz. 

Koronavirüs(Covid–19) bize göre çoktan bir pandemiye dönüşmüş durumda. Bu gerçeği dikkate alarak içinde bulunduğumuz durumu yorumlamalıyız. Domuz gribinde dünyayı ayağa kaldıran Dünya Sağlık Örgütü’nün temkinli gitmesinin arkasında ise bazı haklı sebepler var.

Domuz Gribinden Alınan Dersler

Domuz gribi A(H1N1) 2009 yılında baş gösteren, 2009 – 2010 yılları arasında dünyanın çeşitli yerlerinde görülen ve 100 ila 400 bin arasında ölüme neden olduğu tahmin bir grip hastalığıydı. Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak sınıflandırılan bu hastalığın öldürücülük oranının öngörülen orandan düşük çıkması nedeniyle Örgüt ciddi eleştiriler aldı diyebiliriz.

1918 yılında görülen İspanyol gribinin 20 – 50 milyon, 1957 -1958 yılları arasında görülen Asya Gribi ve 1968 – 1968 yılları arasında görülen Hong Kong Gribinde 1 – 4 Milyon arası tahmini ölüm vakası olduğu göz önünde bulundurulursa Örgütün neden eleştiri aldığı daha rahat anlaşılabilecektir. Kaldı ki bu diğer griplerde fatalite hızı yüzde 3 ve binde 2 arasında değişirken Domuz Gribinde on binde 2 olarak tahmin edilmekteydi.

Örgüt aynı zamanda bir aşının geliştirilmesi için sağlık kuruluşlarını ve firmaları sıkboğaz etmekle de suçlandı. Domuz gribi için geliştirilen aşılar hakkında çıkan şaibeler ise işin tuzu biberi oldu. Focetria adlı aşıda etki artırıcı adjuvan adlı katkı maddesi ve koruyucu olarak da civa kullanılması, bu aşının bağışıklık sistemini tetikleyerek istenmeyen sonuçlar yaratacağı eleştirisini beraberinde getirdi. Benzer şekilde Pandemrix adlı aşının narkolepsi (aşırı uyku hali) hastalığına neden olabileceği iddia edilmişti.

Sonuçta İsveçli Bilim adamları narkolepsi hastalığı ile Pandemrix aşısı arasındaki bağlantıyı ortaya koydu. 2014 yılında Hollanda Hükümeti ilgili dönemde aşılanan 500 Bin çocuktan hastalığa yakalananlar için anlaşmaya varma ve zararların tazminine karar kıldı. Dünya devletlerinin panik havasında fazla fazla alarak stokladığı aşılar ise ayrı bir zarar kalemi olarak ortaya çıktı.

Domuz Gribinde yeterince eleştiri alan Dünya Sağlık Örgütü kuvvetle muhtemel Koronavirüs için “dedim dedim inanmadınız bak ne oldu şimdi” stratejisini benimsemiş olacak ki temkinli gittiğini görüyoruz. Kendisini suçlayamayız da. Zira domuz gribi öldürücülüğü çok yüksek bir epidemiye dönüşseydi ve örgüt gerekli önlemleri almamış olsaydı bu sefer de olanlara seyirci kalmakla itham edilecekti.

Denkleme Dâhil Edilmesi Gereken Diğer Gelişmeler

Dünya çapında pandemiye neden olabileceği tahmin edilen virüs de zaten koronavirüs değildi. Salgına neden olabileceği konusunda bahisleri toplayan virüs influenza, yani gripti. Açıkçası tüm dünya grip üzerinden gelebilecek bir pandemiye daha hazırlıklıydı. Örneğin kuş gribinin gelişi doğru tahmin edilmişti.

Bizim için de durumun çok farklı olduğunu söyleyemeyiz. Ülkemizde çok değerli bilim adamlarının katılımıyla Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planı hazırlandı ve 13 Nisan 2019 tarih ve 30744 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile yürürlüğe girdi. Ne kadar ayrıntılı çalışıldığını plandan görebilirsiniz.

Kaderin bir cilvesi diye tanımlayabileceğimiz şekilde pandemi bir koronavirüs üzerinden geldi. İşin kötü yanı henüz bu hastalık için etkin bir aşı geliştirilemedi. Geliştirilmiş olsa bile domuz gribi deneyiminden sonra bazı kişilerin aşıdan uzak duracağını biliyoruz.

En büyük şans ise Koronavirüsün(Covid–19) (% 1-2) yakın akrabaları SARS(%12) ve MERS(%36) gibi öldürücülüğünün yüksek olmamasıydı. Buna rağmen koronavirüsün(Covid–19) bu virüslere nazaran griplere taş çıkartacak şekilde hızlı yayıldığı gözlemlendi. Çin Halk Cumhuriyeti bile 21. Yüzyılın gördüğü en geniş kapsamlı ve en sert karantinayla hastalığın yayılmasını ancak bu kadar frenleyebildi.

Uygulanan karantina yüzünden koca bir kent hayalet şehir haline geldi. Çin Halk Cumhuriyeti’nden satın alımlarda ve dış talepte sapmalar yaşandı. Hastalık korkusuyla bazı mallarda talepler Çin Halk Cumhuriyeti’nin ticari rakiplerine yöneldi. Sonuçta IMF Çin'in büyümesini 5,6 olarak yeniden revize etti.

Hastalığın çıktığı ülkelere olan seyahatler iptal edildi. Tek taraflı yolcu kabul etmeme durumları yaşandı. Japonya’daki Cruise gemisi karantinası adeta 2020 için Cruise turizminin bitişini müjdeledi. Kanarya Adalarındaki otelde mahsur kalan turistler ise otel turizmi için kötü haber niteliğindeydi. Koronavirüsle ilgili bir projeksiyon yaparken bu gelişmeleri mutlaka doğru yorumlamalı ve denkleme dahil etmeliyiz.

Hastalık İle İlgili Vaka Sayısı

Tespit edilen vakaların Dünya Sağlık Örgütü ve ilgili kuruluşlara bildirilmesi uluslararası sözleşmeler gereğidir. Bizim ülkemizden örnek verecek olursak bir hekimin belirli bazı hastalıklara ilişkin teşhis koyması durumunda Bulaşıcı Hastalıklar Sürveyans ve Kontrol Esasları Yönetmeliği gereği bu hastalıkları ve hastaya ilişkin bilgileri Bakanlığa bildirmesi gerekir.

Türk Halk Sağlığı Kurumu bildirime ilişkin hususlara ve bildirilmesi zorunlu bulaşıcı hastalıklara (güncelleme niteliğindeki)2015/18 sayılı Bulaşıcı Hastalıkların İhbar ve Bildirim Sistemi Genelgesi ile açıklık getirmiştir. Genelge eki listeden görülebileceği üzere bulaşıcı hastalıklar A,B, C ve D gruplarına ayrılmıştır.   

B grubunda yer alan çiçek, humma gibi hastalıklar bildirimi acil hastalıklar olup Sağlık Bakanlığı tarafından toplanan bu gruptaki hastalık verileri Dünya Sağlık Örgütü ile de paylaşılmaktadır. B grubunda açık olarak ifade edilmese de Uluslararası Halk Sağlığı Acil Durumlarını Belirlemede Kullanılan Karar Aracına göre yapılan bir değerlendirmede Koronavirüsün(Covid–19) bildirilmesi zorunlu bir hastalık olarak değerlendirilmesi mümkündür.

Dünya Sağlık Örgütü ise ek bir değerlendirmeye gerek kalmaksızın Uluslararası Sağlık Tüzüğü hükümleri uyarınca üye ülkelerin Ulusal Odak Noktalarına tespit edilen Koronavirüs(Covid-19) vakalarını bildirme çağrısında bulunmuştur. Ulusal Odak Noktaları haberleşme amaçlı olarak sağlık bakanlıkları tarafından kurulmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü topladığı veriler ile gün aşırı veya birkaç gün arayla durum raporları yayınlamakta ve koronavirüse ilişkin vaka rakamları bu verilere dayanmaktadır.

Uluslararası rekabetten kaynaklı endişeler dolayısıyla bazı ülkelerin vakaları olduğundan az gösterme veya raporlamama eğiliminde olabileceğini göz ardı etmemeliyiz. Özellikle Çin Halk Cumhuriyeti ve İran, bilgi paylaşımı konusunda görece muhafazakâr oldukları yönünde eleştiri alan ülkeler. Dahası aynı baskı koronavirüs vakasına rastlanılan tüm ülkeler için de cari. Bu yüzden açıklanan rakamların çok daha üzerinde vaka sayısı olabileceğini göz önünde bulundurmalıyız.

Makro Ekonomik Etkilerin Doğru Tahmin Edilmesi

Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planında, gerçekleştirilen risk analizine bağlı olarak, kümülatif atak hızı %25 ve fatalite hızı %1 olan şiddetli bir influenze pandemisinde hasta sayısının 20 Milyon, sağlık kuruluşuna başvuracak kişi sayının 10 milyon, başvuranlardan hastaneye yatacakların 500 bin, hastaneye yatanlardan yoğun bakıma ihtiyaç duyanların 75 bin ve ölümlü vaka sayısının 200 bin olacağı tahmin edilmiştir. Aynı analiz daha düşük rakamlarla mevsimsel ve orta şiddette pandemi için de kurgulanmıştır.

İster bu rakamlardan hareket edilsin isterse Koronavirüs(Covid–19) için başkaca bir risk analizi kurgulansın, pandeminin ülkemizde yaygınlık kazanması durumunda hatırı sayılır bir sağlık harcamasına neden olacağı görülmektedir. Bu rakamlara dış ticaret kaynaklı bir talep kayması da eklenebilecektir. Dahası hastalık dolayısıyla çalışabilir işgücü açısından verimin düşeceği, karantina uygulaması söz konusu olursa üretimde kayıplar yaşanabileceğini unutmamalıyız.

Koronavirüsün(Covid–19) varlığının özellikle turizm gelirlerini etkileyecek potansiyele sahip olduğunu görüyoruz. Bu açından İtalya örneği yakından izlenmeliyiz. Ülkemizde bir vaka görülmese bile, dünyanın dört bir yanından gelen turistlerin taşıyıcı olma ihtimali nedeniyle, 2020 yılının dünya vatandaşlarının çok fazla gezmek istemeyeceği bir yıl olması ihtimali yüksektir. En nihayetinde turizm gelirleri, üretim, dış talep ve ücret gelirlerindeki düşüş vergi gelirlerini de etkileyecektir.

Sağlık Bakanlığına ek olarak ekonomi yönetiminin de bir takım felaket senaryolarını ele alması en doğru seçenektir. Sonuçta Koronavirüs(Covid–19) salgını ülkemize hiç uğramayabilir veya oldukça hafif geçirilebilir. Buna karşın şu ana kadar sadece 62 vaka ve iki ölümün yaşandığı ABD’nin koronavirüs ile mücadelede 2,5 Milyar Dolar bütçe ayırdığı küresel bir konjenktürde en azından doğru projeksiyonlarla yola devam edilmesi herkesin menfaatine olacaktır.  

03.03.2020

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM