YAZARLARIMIZ
Ali Özbek
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Marka ve Patent Vekili
aliozbek68@gmail.com



Ödenmeyen SSK Primlerini Neden Giderleştiremiyormuşuz?

Yasalar, toplumun refahını huzurunu korumak ve yanlış yapılacağı hissedilen bir konunun, daha yanlış yapılmadan önlenmesini sağlamak amacı taşır. Yasalar insan yaşamını insanca yaşanacak hale getirmek amacıyla ortaya konulmuş kurallar bütününün genel adıdır.

Yasalar hiçbir zümreye, mesleğe, gruba ya da kişiye ayrıcalık verecek şekilde hazırlanamaz. Zaten böyle bir şey yapması o toplumda huzurun huzursuzluğa dönmesine sebep olur ki; bu durum o ülkenin hukuk devleti olma özelliğinden sapmasına sebep olur.

Son zamanlarda birçok meslek mensubuna ödenmeyen SSK primlerinin giderleştirildiği gerekçesiyle yazılar yazılmakta ve düzeltmesi istenmekte, ya da inceleme amacıyla defter belgeleri istenmektedir.

Aslında yıllardır biz meslek mensuplarına öğretide, hep ödenmeyen SSK primleri işveren payları giderleştirilmez. 180 ya da 280 nolu hesaplara aktarmak gerekir diye gelindi.

Artık mesleğimiz; nerdeyse Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u Fethettiği yaşa geldi. Katiplikten çıkmalı ve derhal Hukukçu elbisemizi de giyme cüretini göstermeliyiz.

Konuyu Hukuken irdelediğimiz de;

A)Hepimizin bilmek zorunda olduğu 193 sayılı Gelir Vergisi Kanun’unun 40.maddesinin 1.ve 2.fıkrası şöyle;

40/ 1) Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler.

40/2)Hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatı (Bu primlerin ve aidatın istirdat edilmemek üzere Türkiye'de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartiyle), 27'nci maddede yazılı giyim giderleri; şeklindedir.

 Yine Ticari kazancın tesbitine ait usul ve esaslar ise, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu`nun 37, 38 ve 39 uncu maddelerinde düzenlenmiştir. 37 nci maddenin birinci fıkrasında ticari kazancın tarifi yapıldıktan sonra, dördüncü fıkrasında, ticari kazancın Vergi Usul Kanunu hükümlerine ve bu kanunda yazılı gerçek ( Bilanço veya işletme esası ) veya basit usullere göre tesbit edileceği hükme bağlanmıştır. "Bilanço esasına göre ticari kazancın tesbiti" başlıklı 38 inci maddede, bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonuda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet fark olarak tanımlanmış, "İşletme hesabı esasında ticari kazancın tesbiti" başlıklı 39 uncu maddede; "işletme hesabı esasına göre ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler arasındaki müsbet farktır" denildikten sonra parantez içerisinde "elde edilen hasılat, tahsil olunan paralarla, tahakkuk eden alacakları; giderler ise; tediye olunan ve borçlanılan meblağları ifade eder" denilmiştir.

Her iki maddenin son fıkralarında ise ticari kazancın bu suretle tesbit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddelerine uyulacağı hükme bağlanmıştır.

Burada 40/2. de belirtilen" ödenmiş olması" ibaresi, sigorta primlerinin Türkiye`deki sigorta şirketlerine yatırılması koşulunu ortaya koymak içindir. Gerçek ücretin tayininde brüt ücretten hangi indirimlerin yapılacağını gösteren 63 üncü maddenin 2 nci bendinde, emekli aidatı veya sosyal sigorta primlerinin Emekli Sandığının veya Sosyal Sigortalar Kurumunun Türkiye`de olması şartıyla indirilebileceği hükme bağlanmakla, yasa koyucu gayesini burada açıkça belirtmiştir.

Vergi Usul Kanun’unun 287 nci maddesinin, gelecek hesap dönemlerine ait olarak peşin tahsil olunan hasılat ile cari hesap dönemine ait olup, henüz ödenmemiş olan giderlerin mukayyet değerleri üzerinden pasifleştirilmek suretiyle değerleneceği yolundaki amir hükmü de tahakkuk etmiş, fakat ödenmemiş borçların gider yazılacağını açıkça göstermektedir.

B)506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanun’unun "primlerin ödenmesi" başlıklı 80 inci maddesinin birinci fıkrasında" işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar kuruma ödemeye mecburdur" dendikten sonra üçüncü fıkrasında, prim süresi içinde ve tam olarak ödenmezse, ödenmeyen kısmına, sürenin bittiği tarihten başlayarak Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda belirtilen gecikme zammı oranlarının uygulanacağı, altıncı fıkrasında da, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 9,12,21 ila 27 ile 36, 101 ve 103 üncü maddelerinin kurum alacakları hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık sigortası kanun’unun 88.maddesinin 1.fıkra

sında da “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalıları çalıştıran işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını ücretlerinden keserek ve kendisine ait prim tutarlarını da bu tutara ekleyerek en geç Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar Kuruma öder.”hükmü ile beraber aynı maddenin 11.fıkrasında ise “ Kuruma fiilen ödenmeyen prim tutarları, gelir vergisi ve kurumlar vergisi uygulamasında gider yazılamaz” hükmü mevcuttur.

DEĞERLENDİRME:

Vergi sistemimizde "ödeme" tabiri, geniş kapsamlı bir tabir olup, hesaben ve nakden ödemenin ikisini de kapsamaktadır. GVK 94.madde hükmünde de bu iki tabiri kolayca görebilirsiniz. Hesaben ödeme, ödemenin para olarak yapılması yerine muamelenin bir takım hesaplara kaydedilmesidir. Bu hesapların verdiği netice de bir kıymet ifade eder. Bu nedenle sigorta primlerinin gider yazılabilmesi için tahakuk ettirilmiş olması, yani Sosyal Sigortalar Kurumunun alacaklandırılmış olması yeterlidir.

Gerek Gelir Vergisinde, gerekse Kurumlar Vergisinde, vergilendirme dönemi, hesap dönemidir. Hesap dönemi de normal olarak bir takvim yılını kapsar. Vergilendirmede hesap döneminin esas alınması, kazanç tesbitinin de doğal olarak hesap dönemi itibariyle yapılmasını gerektirir. Aksi uygulama ile tahakkuk etmiş, fakat tahsil edilmemiş alacaklar bilanço aktifinde dönem kazancını arttırıcı bir unsur olarak kabul edilirken, bilançonun pasifinde yer alan tahakkuk etmiş sigorta primlerinin, yani borçların ödenmemiş olduğundan bahisle gider olarak indirilmemesi, gelirin gerçekliği ve verginin dönemselliği ilkelerine de aykırı düşer. Yasa koyucu, ticari kazancın tesbitinde genel ilke olan tahakkuk esasından ayrılarak, ancak ödenmiş bulunması halinde gider olarak indirileceğini kabul etseydi, bunu açıkça ifade eden bir deyim kullanırdı. Bunu da Gelir Vergisi Kanunun 40 ıncı maddesinde değil, Vergi Usul Kanununun 192 ve 194 üncü maddelerinde istisnalar olarak hükme bağlardı.

Biz burada GVK 40.maddede gider yazmayı fiilen ödemeye bağlayıp bağlamadığına bakacağız. 40.madde ve 41.maddelerde fiilen nakden ödeme şeklinde bir konu söz konusu değildir. Kaldı ki bir telefon faturasının ödenmeden gider yazılması söz konusu iken ve bu haberleşme giderinin işletmenin ticari faaliyetinin idamesi için zaruri iken, neden işçi çalıştırılması sebebiyle doğan SSK primlerinin giderleştirilmesinde fiili nakden ödeme şartı aransın. Ayrıca sırf bir kurumun tahsilatını artırmak amacıyla gerek VUK. gerekse GVK sistematiğini alt üst eden bir uygulamanın lafzi olarak uygulanmak istenmesi doğru değildir.

Sigorta primi gibi, tahakkuk ettiği andan itibaren, 506 ve şimdi 5510 sayılı Yasada öngörülen süre içerisinde borçlunun kendi rızası ile veya daha sonra yasal yollarla mutlaka ödemek zorunda olduğu, diğer borçlarından farkı olmayan bir borcun, yalnızca yasanın sözüne bağlı kalınarak ödenmemiş olduğundan bahisle, tahakkuk ettiği yılda gider yazılmamasını kabul etmek, Gelir ve Kurumlar Vergisi ve Vergi Usul Kanununun genel ilkelerine ters düşecek ve muhasebe yönünden de zorluklara neden olacaktır.

Açıklanan nedenlerle işçi ücretlerinden kesilerek eski Sosyal Sigortalar Kurumuna, yeni Sosyal Güvenlik kurumuna ödenmesi gereken işveren ve işçi sigorta primlerinin tahakkuk ettirildikleri yılda gider yazılması gerekir.

Kaldı ki bu hususta T.C.Danıştay İçtihatı Birleştirme Genel Kurulu Kararı mevcuttur. Bu kararda aynen bu yöndedir.

29.10.2009

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM