YAZARLARIMIZ
Özkan Zeyrek
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
ozkanzeyrek@ttmail.com



Ülkemizde Vergi Rejiminin Anayasaya Uygunluğu

GİRİŞ


Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür, T.C Anayasa sının 73.maddesi ve önemli bazı vergi ilkeleri bu makalenin konusunu oluşturmaktadır.


Uygurların siyasi teşkilatlanmaları hakkında en önemli eser olan Kutad-gu Bilig’e göre devlet gümüş bir taht gibidir. Bu tahtın birbirine bağlanmamış, müstakil üçayağı bulunmaktadır. Üçayaklı bu tahta oturan hükümdarın elinde büyük bir bıçak, solunda bir acı ot ve sağında ise şeker bulunmaktadır.  Üçayak üstünde duran hiçbir şey bir tarafa meyletmez, her üçü düz durdukça taht sallanmaz. Esere göre tahtın ana direği doğruluk ve adalettir. Gümüş tahtın üçayağından kastın yasama, yürütme ve yargı olduğu belirtilmektedir.


Aynı doğrultuda Aristo, bütün anayasalarda üç öğe bulunduğunu bunların yasama, yürütme ve yargı olduğunu belirttikten sonra bu işlevlerin birbirinden ayrılması ile ilgili önerilerini getirmek suretiyle kuvvetler ayrılığı kuramının temellerini atmıştır. Aynı yöndeki fikirlere Roma imparatorluğu döneminin ünlü düşünürleri Çiçeron ve Polyblos ‘ ta da rastlanmaktadır.


Kuvvetler ayrılığı kuramının ortaya çıkışında iktidar tekelleşmesinin doğurduğu olumsuz sonuçların etkin olduğu görülmektedir. Yürütmenin etkin olduğu baskıcı siyasal düzenlerde kurala göre yönetim değil, yönetime göre kural anlayışının hâkim olduğu görülmektedir. Bu durum zamanla yürütmenin sahip olduğu bu sınırsız iktidarı sınırlama çabası içinde meclislerin ortaya çıkmasına sebep olmuş ve yürütme ile yasama mücadeleleri böylelikle başlamıştır. 
Kuralları koyma yetkisinin yasama organına geçmesi ve yürütmenin yasamaya tabi kılınmasıyla sınırlı bir iktidar kullanımı sağlanmıştır. Böylece keyfi yönetimin önüne geçilerek demokrasinin temel yapısı oluşturulmuştur.


Vergi kanunlarının denetiminde öncelikle dikkate alınan Anayasa maddesi vergi ödevlerini düzenleyen 73 üncü maddedir. Madde hükmü aşağıdaki gibidir:

 

-Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.

 

-Vergi yükünün adaletle ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.

 

-Vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.

 

-Vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerde kanunun belirlediği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar kuruluna verilebilir.


Dört fıkradan oluşan bu hüküm, sosyal hukuk devleti ilkesi doğrultusunda vergi ödevine egemen olan temel anayasal ilkeleri kapsamaktadır.

Anayasa vergi ile ilgili bir diğer düzenleme dış ticaretin ülke ekonomisi yararına düzenlenmesi amacıyla Bakanlar kuruluna ek mali yükümlülükler koyma yetkisi verilmesi ile ilgili 167. Madde 2 fıkra hükmüdür. Söz konusu fıkraya göre;


‘’Dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak üzere düzenlenmesi amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlülükler dışında ek mali yükümlülükler koymaya ve bunları kaldırmaya Bakanlar kuruluna yetki verilebilir.’’


Anayasanın başka bazı hükümlerinde vergi ile doğrudan veya dolaylı ilişkisi nedeniyle vergi kanunlarının denetiminde ölçü norm olarak kullanılabilecektir. Bu tür hükümlere, Devlet sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir diyen 65. madde Bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hüküm konulmaz diyen 161. Madde vb. örnekler verilebilir.

 

i.            Vergi Adaleti İlkesi


Adalet kavramının kesin ve herkesçe kabul edilen bir tanımını yapmak imkânsızdır. Değişik zamanlarda değişik kişiler tarafından farklı tanımlar yapılmıştır. Adaletin ne olduğunu ortaya koyabilmek bakımından  “herkese kendi payına düşeni vermek konusunda sonsuz ve sürekli çaba harcanması” söze bağlılık gibi tanımlar yapıla gelmiştir.


Adaletin en gerekli olduğu alanlardan biri olan vergi alanında, vergi adaleti vergilendirmenin hakça olması şeklinde tanımlanmıştır. Neyin hakça olduğu zamana ve yere göre hukuk cevap verecektir ya da hukuk hakça vergilendirmeyi gerçekleştirmek üzere belirlediği ölçülerle kavramın içini dolduracaktır. Ancak baştan belirtilmesi gereken şey adaletin mutlak içerikle olmamasına paralel olarak, vergi adaleti kavramı da salt ve mutlak olarak ifade eden bir tanım yapmanın oldukça zor olduğudur.

 

ii.            Mali Güce Göre Vergilendirme İlkesi

Vergi hukukunun önemli ilkelerinden biri olan “mali güce göre vergilendirme ilkesi” eşitlik ve ya eşitsizlik ölçütü olarak işlev görmektedir. Vergilendirmede hukuksal durumun aynılığını belirleyen temel ölçü, mali güçlerin aynılığıdır. 

Mali güce göre vergilendirme esas olarak iki konunun araştırılması gerekmektedir. Birincisi mali gücün tanımı nedir ve yükümlünün mali gücü neyle ölçülecektir?  İkinci olarak bir verginin yükümlünün mali gücüyle orantılı olup olmadığının bir başka deyişle yükümlünün mali gücünü aşan oranda vergilendirilip vergilendirilmediğini neyle ölçüleceğidir. Anayasada tanımı yapılmamış olan mali güç vergi ödeme gücünü ortaya koyan ekonomik değerler toplamı olarak ifade edilebilir. Bu ekonomi değerler gelir servet ve harcama olarak belirlenir ve bunlar aynı zamanda verginin konusunu oluşturur. Böylelikle mali güç kişilerin yalnız gelirine bağlı ödeme güçlerini değil, aynı zamanda servet unsurlarını da kapsamaktadır.
 

iii.            Verginin Kamu Giderlerinin Karşılığı Alınması İlkesi


Kamu gideri kamu hizmetlerinin görülmesi için gerekli giderlerdir.  Bu giderlerle ilgili kamu hizmeti kavramı sabit değildir. Neyin kamu hizmeti sayılacağı neyin sayılmayacağı, zamana yere, sosyal ihtiyaçlara ve hâkim siyasal ideolojiye göre değişen siyasal bir karardır. Buna göre siyasal kararlar sonucu belirlenen ve toplumun müşterek nitelikte ihtiyaçlarının karşılanması bakımından devletin yapmak durumunda bulunduğu hizmetler kamu hizmeti olarak nitelendirilmektedir. Verginin kamu giderlerinin karşılığı olması bir yandan vergi kanunlarının temel amacını ve diğer yandan da verginin mali amacını ortaya koymaktadır. Kanunların temel amacı olan kamu yararının vergi hukukuna yansıması, devletin devamlılığının sağlanması bakımından gerekli harcamaların yapılabilmesi için vergilerin toplanmasını ifade eder, verginin kamu gideri karşılığı olması ilkesidir. İlke tarihsel süreç bakımından değerlendirildiğinde bazı ihtiyaçlar için (Saray giderleri, düğün masrafları, fidye savaş masrafları vb.) alınan vergilerden, günümüzde önemli boyutlara ulaşmış kamu giderlerini karşılamak için alınan vergilere bir uzanımını göstermektedir.  Kamu giderleri gerektirmedikçe yükümlülerden ve vergi alınmaması ve vergi adı altında toplanan paraların kamu giderleri dışında harcanmaması anlamına gelen verginin kamu giderlerinin karşılığı olması ilkesi Anayasanın 73. Maddesinin dar anlamda vergi ile ilgili 1. Fıkrasında düzenlenmiştir. Verginin kamu giderlerinin karşılığı olması ilkesinden iki önemli sonuç çıkmaktadır.


a)    Vergi ancak kamu hizmetlerinin finansmanında kullanılacaktır.

 

b)    Kamu giderlerini karşılayacak kadar vergi alınacak kamu hizmetleri gerektirmedikçe vergi alınmayacaktır.


Anayasalının 73. maddesini kısaca özetlersek,


Maddenin birinci fıkrasında, “verginin genelliği”  ve “mali güce göre vergilendirme” ilkelerine yer verilmiştir. Herkes sözcüğünün yansıttığı verginin genelliği ilkesi, ayırım gözetilmeksizin herkesin vergi vermesi anlamını taşır. Bu yönüyle, ilke Anayasanın 10.maddesin de tanımlanan “kanun önünde eşitlik” ilkesinin bir türevidir.  Kanun önünde eşitlik, doğal olarak vergi kanunu önünde de eşitlik demektir. Bu fıkrada yer alan bir başka ilke “mali güce göre vergilendirme ilkesi” dır. Bu ilke ile kişilerin kamu hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadıklarına ya da yararlanma derecelerine bakılmaksızın, sadece mali iktidara ya da ödeme iktidarına sahip olmaları halinde vergilendirilmeleri gereği ifade edilmektedir. Mali gücün gelir, servet ve tüketim olmak üzere üç göstergesi bulunmaktadır.


Maddenin ikinci fıkrasında, mali ve mali olmayan vergilendirmede vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı öngörülmektedir. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı ilkesi, Anayasanın 2. Maddesinde tanımlanan sosyal hukuk devleti ilkesinin yansımasıdır.


Maddenin üçüncü fıkrasında yer alan ve geçmişi Magna Carta Libertatum’a kadar uzanan “ verginin kanunilik ilkesi” vergi, resim, harç ve benzeri her türlü mali yükümlülüğün kanuna dayanması, bir başka deyişle, toplumun kendisinden istenen vergiye onayının alınması gereğini ifade etmektedir.


Maddenin dördüncü fıkrasında, Bakanlar Kurulu’na vergilendirme ile ilgili bazı unsurlarda değişiklik yapılmak üzere, kısmı vergilendirme yetkisi devredilmesine izin verilmiştir. Yetki devrinin, muaflık istisna, indirim ve oran olmak üzere nicel tahditler altında yapılması öngörülmektedir. Bu fıkra hükmü, kural olan üçüncü fıkra hükmünün, bir başka deyişle verginin kanunilik ilkesinin istisnasını oluşturmaktadır.


SONUÇ


Devletin, topladığı vergileri etkin bir şekilde kullanması ve vergi verenlerin de ödedikleri vergilerin etkin kullanıp kullanılmadığını takip edip sorgulayabilmesi bilinçli bir devlet – birey ilişkisinin oluşmasını temin eder. Topladığı vergileri etkin, verimli ve kaliteli bir kamu hizmetine dönüştüren şeffaf, adil ve hesap verebilir bir devlet anlayışı güçlü bir “devlet-birey” ilişkisinin kurulmasını sağlar.

Yerkürenin hangi ülkesinde olursa olsun vergi verenler açısından “Ödenen vergiler nereye harcanıyor?” sorusu, vergi verme davranışını belirleyen en temel unsurların başında gelmektedir.


Kamu hizmeti, toplumun müşterek ihtiyaçlarının karşılanması bakımından devletin yapmak durumunda olduğu hizmetler olarak nitelendirilmektedir.

Anayasa’nın 65. Maddesinde, ‘’Devlet sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.’’ denilmektedir. Bu maddenin lafzından, Devlet’in yapacağı harcamaların ancak Anayasa’ da belirtilen hususlara dayanabileceği anlaşılmaktadır.


Anayasanın, mali güce göre vergi alınması ilkesinin uygulanmasında, mali gücün kanunlarda tanımının da olmayışı göz önüne alındığında bu ilkeye uygun vergilendirme yapıldığını söyleyebilmek mümkün olmamaktadır.

 

 

KAYNAKÇA:

T.C. Maliye bakanlığı strateji geliştirme başkanlığı Yrd.Doç.Dr. Abdullah Tekbaş                                         

Vergi Hukuku Prof.Dr. S.Ateş Oktar

Anayasal Açıdan Bütçe Hakkı Makale Yrd.Doç.Dr. Recep Narter

Gelir idaresi başkanlığı-Ödediğimiz vergiler nereye harcanıyor.

28.11.2014

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM