YAZARLARIMIZ
Neslihan İçten İnce
Vergi Müfettişi
Vergi Denetim Kurulu ANKARA
neslihan_ictenince@hotmail.com



Borç İlişkilerinde Taraf Değişiklikleri: Alacağın Devri

I-GİRİŞ

818 sayılı Borçlar Kanununda olduğu gibi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu da1 iki kısımdan oluşmuş olup, alacağın devri (temliki) konusu 818 sayılı Borçlar Kanununun 162-172. maddeleri arasında 6098 sayılı yeni yasada beşinci bölüm başlığı altında 183 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanununun dili, 6098 sayılı yeni yasada sadeleştirilmiş, günümüzde geçerli olan dile oranla eskimiş olan ifadeleri, kolay anlaşılabilir bir ifadeye dönüştürülmüştür. Öyle ki yeni yasada alacağın temliki başlığı alacağın devri şeklinde düzenlenmiştir. Ancak, özel hukukta da oldukça fazla uygulama alanına sahip alacağın temliki kavramı kullanılmaya devam ettiği için yazımızda alacağın devri ya da alacağın temliki kavramı birlikte kullanılacak olup, yeni Türk Borçlar Kanununun 183. maddesinden itibaren düzenleme alanı bulan alacağın devri (temlik) konusu anlatılacaktır.

II-YASAL MEVZUAT

A-TANIM, ŞEKLİ VE HUKUKİ NİTELİĞİ

Alacağın devri (temliki), borç ilişkisinden doğan belli bir talep hakkının devrine yönelik olarak, alacaklı ile onu devralan üçüncü kişi arasında, borçlunun rızasını (onamını) aramaksızın yapılan ve sadece kazandırıcı bir tasarruf işlemi niteliğini taşıyan şekle bağlı bir sözleşmedir. Alacağın temliki, devir eden alacaklı ile devir alan (temellük eden) kişi arasında yapılan bir sözleşme niteliğindedir. Bu nedenle, temlik edenin açık yada örtülü rızası olmadan yapılamaz. Hukuki niteliği açısından alacağın temliki, temlik eden alacaklı ile temellük eden şahıs arasında yapılan bir akde dayanılarak meydana gelen kazandırıcı bir tasarruf işlemidir. Temlik işlemi, belirli alacağı, temlik edenin malvarlığından çıkarıp, temellük edenin malvarlığına geçirir. Alacaklının tek taraflı bir hukuki muamelesi değil, temlik alanla yaptığı bir akittir.

Alacağın devri ile birlikte, alacaklı değişir, alacak hakkı devralana (3. kişiye) geçer. Devralan daha önce temlik edene ait olan alacak hakkını kesin olarak iktisap eder; bunun üzerinde “tasarruf etme” yetkisi kazanır. Temlik eden alacaklının da bu aşamadan sonra artık tasarruf hak ve yetkisi bulunmadığından (kalmadığından) bu alacağa dayalı olarak herhangi bir hukuki işlem yapması mümkün değildir. Bu durumda temlik işlemi ile temlik eden, borç ilişkisinden çıkar ve onun yerine alacaklı sıfatıyla alacağı devralan 3. kişi geçer. Alacakla ilgili her türlü (dava açma, takip yapma, temlik etme gibi) hukuki işlemler bu 3. kişi tarafından yapılır.2 Alacağı temlik eden borcun ifasını isteyemez, bu hak yeni alacaklınındır. Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez.

Alacağın temlikinde, borcu doğuran ilişkinin kendisi değil, bu ilişkiden doğmuş alacakların tümünün ya da bir bölümünün temliki söz konusudur. Bu nedenle, alacağın temlikinden sonra da, devreden alacaklı, borç ilişkisinden doğan yükümlülükleri ile bağlıdır.

104.02.2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

2Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 01.03.2005 tarih ve E:2005/950, K:2005/4209 sayılı kararı.

Örneğin, bir satış sözleşmesinde, alacağını devreden satıcının malı teslim yükümlülüğü devam eder.3

Alacağın devrinin geçerliliği, alacaklının isteği ve yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır. Alacağın devri, hak devreden tasarrufi bir sözleşme olduğundan yapılan akdin yazılı olması esastır. Amaç ise, temlik edenin alacaklarının korunmasıdır. Sözleşmenin yapılması ile birlikte, alacak, devredenin malvarlığından devralanın malvarlığına geçer. Yazılı temlik sözleşmesinde sadece alacağı temlik eden tarafın imzasının bulunması yeterlidir. Devralanın kabul beyanının yazılı şekilde açıklanması gerekmez. Kabul beyanı zımni (örtülü) de olabilir.4 Alacağın devri sözü verme ise, şekle bağlı değildir.

B-ALACAĞIN TEMLİKİNİN ÇEŞİTLERİ

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununa göre alacağın temlikinin iki çeşidi vardır:

1-İradi (Rızai) Devir (Temlik): Söz konusu Kanunun 183. maddesine göre kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklının, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilmesine alacağın devri (temliki) denilmektedir. Bu türdeki bir devir iradi (rızai) devirdir. Bütün alacaklar, ister sözleşmeden, ister haksız fiilden veya sebepsiz zenginleşmeden doğmuş olsunlar (yasa veya sözleşme hükümlerine veya işin niteliğine göre yasaklanmış olmadıkça) başkasına devredilebilir. Yeteri ölçüde belirlenmiş veya belirlenebilir olmak şartıyla daha sonra meydana gelecek (müstakbel) alacaklar (örneğin ilerdeki kira alacakları) ve şarta bağlı alacaklar da temlik edilebilir. Bölünebilen hallerde, alacağın bir kısmını temlik etmek de mümkündür. Buna karşılık konu veya zaman bakımından bir sınırlama yapmaksızın doğacak bütün alacakların temlikini öngören sözleşmeler, şahsiyet haklarına, ahlaka aykırıdır, ekonomik özgürlüklerin aşırı derecede sınırlaması niteliğindedir ve bu nedenle geçersizdir.5

Alacaklı konumda olan şahıs ya da firma, ticari, ekonomik ve hukuksal nedenler ile alacaklarını üçüncü kişilere devredebilirler. Örneğin, B A.Ş.’nin vergi borcundan dolayı hak ve alacağına haciz konulması istenilmiş ancak, hak ve alacaklarının haciz bildirisinden önce C A.Ş.’ne temlik edildiği durumu düşünelim. (B A.Ş. ile C A.Ş. arasında yapılmış yazılı temlik sözleşmesi mevcuttur.) Temlik işlemi ile belirli bir alacak temlik edenin malvarlığından çıkarılıp, temlik alanın malvarlığına geçirilir. Bu durum alacaklının tek taraflı bir hukuki işlemi değil, temlik alanla yaptığı akittir. Ancak yapılan akdin yazılı olması esastır. Bunun amacı da temlik edenin alacaklarının korunmasıdır. Açıklanan nedenlerle yasaya uygun (yazılı yapılmış ve kanun ile yasaklanmamış, işin niteli gereği de caiz olan) bir temlik sözleşmesi mevcut ise, bu sözleşmeyle alacağın temliki ile birlikte alacak (ve o alacağa bağlı fer’i haklarda) temlik edilene geçeceğinden bu tarihten (alacağın temlik edilmesinden) sonra temlik edilen alacağın, temlik eden kimsenin alacaklıları (vergi dairesi) tarafından haczedilmesi mümkün olamayacaktır. Temlik eden kimsenin alacaklılarının, bu kimsenin üçüncü şahıslardaki alacakları üzerine temlik tarihinden sonra konulan hacizleri, temlik edilen alacak miktarının üzerindeki (ve varsa temlik edilen alacak dışındaki) alacakları için geçerli olabilir.

Konuya ilişkin olarak, Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı’nın temlik alacağının sıra cetvelindeki yeri hakkındaki ../../2009 tarih ve B.07.1.GİB.4.07.17.03/TAH.ÖZG:09-08/… sayılı muktezası;6 “… Müdürlüğü’nün … numaralı mükellefi …Tic. Ltd. Şti.’nin Belediyenizden 215.366,96.-TL istihkak alacağı bulunduğu,

3Prof.Dr.Safa REİSOĞLU, Borçlar Hukuku, İstanbul-1993, s.359.

4Prof.Dr.Safa REİSOĞLU, a.g.e., s.362.

5Prof.Dr.Safa REİSOĞLU, a.g.e., s.359-360.

6www.ant-vdb.gov.tr

-Şirketin bu alacağını Antalya … Noterliği’nin … yevmiye numaralı temliknamesi ile 08.04.2009 tarihinde adı geçen vergi dairesinin … numaralı mükellefi … Ticaret A.Ş’nin borcu nedeniyle … Ticari Şubesine 08.04.2009 tarihinde temlik ettiği ve temlik evrakının 10.04.2009 tarihinde tarafınıza tebliğ edildiği,

-Şirketin alacağı üzerine, … A.Ş.’nin 36.754,29 TL alacağı nedeniyle Antalya … İcra Dairesince 15.05.2009 tarihinde, … A.Ş.’nin 41.688,16 TL ve 43.250,28 TL alacağı nedeniyle Antalya … İcra Dairesince 22.05.2009 tarihinde, … Hizmetleri Müdürlüğünce, … Ltd. Şti.’nin 49.969,85 TL alacağı nedeniyle Antalya … İcra Müdürlüğünce 10.08.2009 tarihinde haciz konulduğu,

-Şirketin 328.268,00 TL vergi borcu nedeniyle … Vergi Dairesi Müdürlüğünce düzenlenen 28.05.2009 tarihli ve … sıra numaralı haciz bildirisinin 02.06.2009 tarihinde tarafınıza tebliğ edildiği, belirtilerek kurumunuzca yapılacak 215.366,96.-TL tutarındaki istihkak ödemesinde öncelik sırasının kimde olacağı hususunda …”

“ … üçüncü kişiler ve kamu alacağı için haczedilen mallar üzerine, haciz tarihlerinden önce ve birinci sırada olmak kaydıyla rehin gibi temlik işlemi de tesis edilmiş olması durumunda, bu malların satış bedelinden öncelikle temlik alacaklısının alacağının ödenmesi, temlik alacağından sonra bir tutar kalması ve kalan bu tutarın da amme alacağı ile birlikte diğer haciz alacaklarını karşılamaması durumunda, kalan tutarın amme alacağı ile temlik alacaklısından sonra gelen ilk üçüncü kişi haczi arasında garameten paylaştırılması gerekmektedir. Zira, Kanun ve sözleşme ile veya işin mahiyeti icabı yasaklanmadıkça borçlunun rızası aranmaksızın alacaklı, alacağını üçüncü şahsa temlik edebilir. Temlik işleminin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması yeterlidir. Temlik, kazandırıcı nitelikte bir tasarruf işlemi olarak alacağın bütün yan ve öncelik hakları birlikte, temlik sözleşmesinin tamamlandığı andan itibaren yeni alacakların mal varlığına girmesi sonucunu doğurur. Diğer bir ifadeyle; eski alacaklıya verilmiş olan rehin ve kefalet, eski alacağa bağlı akdi veya kanuni faizler, alacak dolayısıyla doğan hapis hakkı ve alacağa bağlı yenilik doğuran haklar ve benzerleri, hep yeni alacaklıya geçer. Bu sebeple geçerli bir temlik işleminden sonra temlik edenin alacaklıları artık bu alacağa dokunamazlar, aksine devir alanın alacaklıları, onu haczettirme imkanına kavuşurlar. Bu bağlamda, sıralamada temlik konusu alacağa hacizlerden önce olması koşuluyla öncelik verilmesi gerekir. Diğer taraftan, Türk Borçlar Kanununda temliğin yazılı şekilde yapılması yeterli görülmekle birlikte, Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin 8. maddesinin (g) bendinde, “Herhangi bir alacağı temellük eden kişilere yapılacak ödemelerde noterce onaylanmış alacak temliknamesi” aranacağı düzenlenmiştir…” şeklindedir.

Konuya ilişkin olarak, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın indirimli orana tabi işlemlerden doğan KDV iade alacağının 3. kişilere temlik edilip edilemeyeceği hakkındaki 23.09.2010 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.29-374 sayılı muktezası;7 “… Nisan 2009 döneminde KDVK’nun 29/2. maddesi kapsamında YMM Raporu ile aylık mahsuben iade işlemlerine esas olmak üzere kesinleşen iade hakkının üçüncü şahıslara temlik edilip edilemeyeceği sorulmaktadır. KDVK’nun 29/2. maddesi uyarınca, indirimli orana tabi işlemleri bulunan mükelleflerin bu işlemler nedeniyle yüklendikleri ve indirim yoluyla telafi edemedikleri verginin iadesine ilişkin usul ve esaslar 74, 76, 85, 99, 101, 105 ve 106 seri no.lu KDV Genel Tebliğlerinde yapılmıştır. Aynı Kanun kapsamında ortaya çıkan katma değer vergisi iade alacaklarına ilişkin 84 seri no.lu KDV Genel Tebliğinin 107 seri no.lu Tebliğ ile değişik (I/1.1) bölümünde, katma değer vergisi iade alacağının hak sahibi mükellefin kendisinin, adi, kollektif ve komandit şirketlerde ortaklık payı ile orantılı olmak üzere ortakların (komandit şirketlerde sadece komandite ortakların) taleplerinin miktarına bakılmaksızın inceleme raporu ve teminat aranılmadan yerine getirileceği belirtilmiştir. Öte yandan, 84 seri no.lu Tebliğin "I/1.1.4 Mahsup Sonrası Alacağın Nakden İadesi" başlıklı bölümünde, iade hakkı sahibi mükelleflerin

7www.ivdb.gov.tr

iade alacağının mahsubundan sonra kalan kısmının kendilerine, ortaklarına, mal ya da hizmet satın aldıkları kişilere veya üçüncü kişilere nakden iadesini talep edebilecekleri, nakden iade işlemlerinde ise aynı bölümün (1.2), (1.3) ve (2) numaralı bölümlerindeki açıklamaların geçerli olacağı belirtilmiştir. Ayrıca bölümün sonunda "Mahsup sonrası alacağın, üçüncü kişilere nakden iadesinin talep edilmesi halinde, alacağın temlikine ilişkin bu talebin yazılı şekilde yapılması ve yazıda alacağın açık bir şekilde kime temlik edileceğinin bildirilmesi gerekmektedir." denilmektedir. Bu çerçevede, KDV iade alacaklarına ilişkin temlik talepleri, mükelleflerin nakden iade edilebilir aşamaya gelmiş iade alacakları üzerinde hüküm ifade etmektedir. Dolayısıyla, Firmanızın Nisan 2009 vergilendirme döneminde indirimli orana tabi işlemlerden doğan mahsuben iade alacağını üçüncü kişilere temlik etmesi mümkün değildir. Diğer taraftan yılı içinde mahsuba konu olmayan iade alacağı, izleyen yıl nakden iade edilebilir aşamaya gelmekte ve kendi borcunuz olmaması kaydıyla 84 seri no.lu KDV Genel Tebliğinin I/1.1.4 bölümü çerçevesinde nakden veya üçüncü kişilerin vergi ve SSK borçlarına mahsubu amacıyla temliki mümkün bulunmaktadır” şeklindedir.

2-Yasal veya Yargısal (Kazai) Devir (Temlik): İradi devir dışındaki yasal veya yargısal devir ise, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 185. maddesinde; “alacağın devri kanun veya mahkeme kararı gereğince gerçekleşmişse, bu devir özel bir şekle ve önceki alacaklının rızasını açıklamasına gerek olmaksızın, üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir” hükmünü içermektedir. Buna göre, iradi devirden farklı olarak yasal veya yargısal devirde kanun veya mahkeme kararı bulunması şartıyla önceki alacaklının rızasını açıklamasına gerek olmaksızın hüküm ifade edeceği anlatılmaktadır. Örneğin, murise ait alacakların mirasçılara geçmesi yasal bir temlik sayılır. Burada alacaklar, isteğe bağlı temlikteki gibi bir hukuki işlemle olmayıp kendiliğinden devredilmektedir. Yargısal temlikte ise; mirasçılar, mirasın taksiminde anlaşamadıkları için mahkemeye başvurmaları halinde hakim hisseleri saptayarak mirasçılara tahsis eder.

C-DEVRİN (TEMLİKİN) HÜKÜMLERİ

Alacak temlik edilmişse, borçlunun onamı alınmamış olsa dahi, alacaklı değişmiştir, borçlu borcundan kurtulmak için edimi yeni alacaklıya ifa ile yükümlüdür. Ancak alacaklının değişmesinin borçlunun hukuki durumunu ağırlaştırmaması için yasa koyucu yeni Borçlar Kanununun md. 186-187’de borçlu yararına bir kısım önlemlere yer vermiştir. Bu durum borçlunun durumuna göre iki şekildedir:

1-İyiniyetle yapılan ifa: Borçlu, alacağın devredildiği, devreden veya devralan tarafından kendisine bildirilmemişse, önceki alacaklıya; alacak birkaç kez devredilmişse, son devralan yerine önceki devralanlardan birine iyiniyetle ifada bulunarak borcundan kurtulur. Borçlunun iyiniyetli sayılması için, alacağın temlik edildiğini bilmemesi, ödemede bulunduğu alacaklıyı hak sahibi zannetmesi gerekir. Borçlu, alacağın temlik edildiğini öğrenmişse, alacağın temliki, alacağı devreden veya devralan tarafından bildirilmemiş olsa dahi, eski alacaklıya yaptığı ödeme ile borcundan kurtulmaz. Borçlu yeni alacaklıya tekrar ifa zorunda kalır.8

2-İfadan kaçınma ve tevdi: Kime ait olduğu çekişmeli bulunan bir alacağın borçlusu, ifadan kaçınabilir ve alacağın konusunu hâkim tarafından belirlenen yere tevdi etmekle borçtan kurtulur. Borçlu, alacağın çekişmeli olduğunu bildiği hâlde ifada bulunursa, bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur. Dava konusu olan çekişme mahkemece henüz sonuca bağlanmamış ve borç da muaccel ise, taraflardan her biri borçluyu, edimi tevdi etmeye zorlayabilir.

8Prof.Dr.Safa REİSOĞLU, a.g.e., s.364.

Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri sürebilir. Borçlu, devri öğrendiği anda muaccel olmayan alacağını, devredilen alacaktan önce veya onunla aynı anda muaccel olması koşuluyla borcu ile takas edebilir.

D-SORUMLULUĞUN KAPSAMI

Devralan garanti ile yükümlü olan devredenden aşağıdaki istemlerde bulunabilir:

1-İfa ettiği karşı edimin faizi ile birlikte geri verilmesini.

2-Devrin sebep olduğu giderleri.

3-Borçluya karşı devraldığı alacağı elde etmek için yaptığı ve sonuçsuz girişimlerin yol açtığı giderleri.

4-Devreden kusursuzluğunu ispat etmedikçe uğradığı diğer zararlarını.

Öncelik hakları ve bağlı hakların geçişinde ise, alacağın devri ile devredenin kişiliğine özgü olanlar dışındaki öncelik hakları ve bağlı haklar da devralana geçer. Asıl alacakla birlikte işlemiş faizler de devredilmiş sayılır.

Devreden, devralana alacak senedi ile elinde bulunan ispatla ilgili diğer belgeleri teslim etmek ve alacağını ileri sürebilmesi için gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür.

Alacak, bir edim karşılığında devredilmişse devreden, devir sırasında alacağın varlığını ve borçlunun ödeme gücüne sahip olduğunu garanti etmiş olur. Alacak bir edim karşılığı olmaksızın devredilmiş ya da kanun gereğince başkasına geçmişse, devreden veya önceki alacaklı, alacağın varlığından ve borçlunun ödeme gücünden sorumlu değildir.

Alacaklı, alacağını borcu ifaya yönelik olarak devretmekle birlikte borca mahsup edilecek miktarı belirlememişse devralan, ancak borçludan aldığı veya gereken özeni gösterseydi alabilecek olduğu miktarı, kendi alacağına mahsup etmek zorundadır.

III-SONUÇ

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girecek olup, yazımızın konusu olan alacağın devri konusu söz konusu Kanunun beşinci bölüm başlığı altında 183 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Alacağın devri (temliki), borç ilişkisinden doğan belli bir talep hakkının devrine yönelik olarak, alacaklı ile onu devralan üçüncü kişi arasında, borçlunun rızasını (onamını) aramaksızın yapılan ve sadece kazandırıcı bir tasarruf işlemi niteliğini taşıyan şekle bağlı bir sözleşmedir. Günümüzde, şahıs ve firmalar alacağın temliki müessesesi ile kendilerini güvence altına alarak haciz ve vergi borçlarının ödenmesinin önüne geçebilmektedirler. Bu nedenle, vergilendirmede, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Vergiyi Doğuran Olay” başlıklı 19. maddesi ile aynı kanunun “Vergi Kanunlarının Uygulanması ve İspat” başlıklı 3. maddesi doğrultusunda olayın veya işlemin gerçek mahiyetinin araştırılması ve buna göre karar verilmesi önem kazanmaktadır.

KAYNAKLAR:

1-Prof.Dr.Safa REİSOĞLU, Borçlar Hukuku, İstanbul-1993.

2-818 sayılı Borçlar Kanunu

3-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu

4-www.ivdb.gov.tr

5-www.ant-vdb.gov.tr

Bu makale Vergi Müfettiş Yrd. Zeynep USTA ile birlikte hazırlanmıştır.

Bu makale Maliye Postası Dergisinin 752. sayısında (1 Ocak 2012 s.97'de) yayımlanmıştır.)

13.01.2012

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM