YAZARLARIMIZ
Nesimi Yaşar
Yeminli Mali Müşavir
E. Maliye Başmüfettişi
nesimiyasara@gmail.com



Dövizin Vergilendirilmesi

Bu Yazımız tamamen şahsi kanaatlerimizi içeren, kişisel bir değerlendirme yazısıdır.

Bir Tespit: Döviz (dolar, euro, sterlin vs) artık ülkemizde vatandaşlarımız açısından aynen bir gayrimenkul gibi, altın gibi bir yatırım aracına dönüşmüş durumdadır. Döviz mevduat hesaplarının boyutu bu tespitimizi haklı çıkaracak miktarlardadır. Sanırım bu tespitimize de kimse itiraz edecek durumda değildir.

Bu tespitin ardından da söz konusu iki yatırım aracının (döviz ve gayrimenkul) vergisel yönlerden de eşit (veya yakın) bir düzeyde muameleye tabi olması gerektiği kanaatindeyiz.

“Altın” henüz ekonomiyi spekülatif anlamda etkileyen bir büyüklüğe ulaşmadığı için bu Yazımız’da değerlendirme dışı bırakılmıştır. 

Şahsi görüşümüze göre dövizli işlemlerin vergilendirilmesi esasları aynen gayrimenkullerdeki gibi olmalıdır.

Şöyle ki; 

  • Şahıslar açısından, 5 yıl içinde alınıp satılan dövizler değer artış kazancı vergisine tabi olmalıdır. 

Dövizin alım ve satım tarihleri arasında 5 yıl ve üzerinde bir süre geçmiş ise değer artış kazancı vergisi alınmamalıdır.

  • Aynı şekilde döviz alım satımlarında her alım satımda % 2 alıcıdan, % 2 de satıcıdan “alım satım vergisi” tahsil edilmelidir.
  • Bir yıl içinde kümülatif olarak belirli bir tutarı aşan (örneğin bir milyon USD) 3 defa alım satım işlemi gerçekleştirilmiş ise bu işlemleri yapan kişiler mükellef yapılarak ticari defter tutmalı ve gelir (kurumlar) vergisi beyannamesi vermelidir. Aynı bir mal alım satımı işlemi yapılmış gibi bu işlemler sonucu oluşan kârın gelir (kurumlar) vergisi ödenmeli.
  • Şirketler açısından; döviz alım ve satımları sonucu ortaya çıkan kazançlar, mevcut sistemde aynı bir mal alım satımı gibi kurumlar vergisine tabi olup, bu sistem aynen devam etmelidir. 

Ancak; şu anda yürüyen sistemde, şirketlerin kasasında veya banka hesabında bulunan dövizlerin (satılmasa dahi) sırf değer artışları % 22 kurumlar vergisine tabidir. Bu uygulama çok yanlıştır. Çünkü bu suretle Şirketler fiktif yani hayali kazançlar üzerinden % 22 kurumlar vergisi ödemek durumunda kalmaktadırlar. Sırf kasada veya bankada yerinde duran dövizin değerinin artışı (kur artışı) neden % 22 kurumlar vergisine tabi olsun ki? 

Aynı şekilde şirketlerin kasasında veya bankasında duran dövizlerin değer azalışları (kur düşüşleri) şirket açısından “zarar” kabul edilmekte, bu da şirketin dönem zararı yazmasına ve o dönemi kötü (daha az kârla veya zararla) kapatmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, Şirketlerin kasasında veya bankasında mevcut, yerinde duran dövizin sırf değer artış veya azalışları hiçbir şekilde kurumlar vergisi ile ilişkilendirilmemelidir. 

Aynı şekilde; şirketlerin dövizli borç ve alacakları da dönem sonlarında teknik tabirle “değerlemeye” tabi tutulmakta olup, bu çok yanlış bir uygulamadır. Henüz vadesi gelmemiş dövizli borç ve alacaklar fiktif (hayali) hiçbir şekilde “kur artış ve azalışları ile ilişkilendirilmemeli, kurum kazancı ve kurumlar vergisi matrahı değiştirilmemelidir. Bu suretle; bugün maalesef anlamsız olarak uygulanan dövizli borç ve alacakların sırf değerlemesinden kaynaklı kurumlar vergisi doğması veya fiktif zarar doğmasının önüne geçilmiş olacaktır. Dövizli borç ve alacakların vadesi geldiğinde fiilen gerçekleşen kur kârları ve zararları tabiki tereddütsüz kurum kazancı veya zararı ile ilişkilendirilmesi gerekir.

Önerdiğim bu yöntemle; 

1- Dövizli işlemlerdeki spekülatif hareketlerin önüne geçilecek, 

2- Dövizli işlemler, gayrimenkuller ile aynı vergilendirme düzenine getirilecek ve 

3- Şirketlerin hayali, henüz gerçekleşmemiş, kağıt üzerindeki kur artış ve azalışları anlamsız bir şekilde vergilendirilmeyecek veya gereksiz bir şekilde zararları çoğaltılmayacaktır.

Bu uygulama, benim kanaatime göre yabancı sermayenin yurda girişini olumsuz etkilemeyecektir.

Ancak; yine de yabancı sermayenin ne şekilde etkileyeceği veya etkileyip etkilemeyeceği bu yazıyı aşan teknik bir konudur.

Şu kadarını söyleyim ki; yabancıların hisse senedi veya devlet tahvili alımı amacıyla yurda getirip bozdukları dövizler bu saydığım uygulamalardan muaf tutulabilir. Bunun nedeni de bu tür uygulama yapan yabancıların “önce” döviz getirmeleri, gerekli işlemleri (hisse senedi, devlet tahvili ve banka mevduatı) yaptıktan “sonra” tekrar döviz almalarından dolayıdır.

Halbuki, bizim önerdiğimiz sistemde “önce” döviz satın alınması (aynı gayrimenkul gibi) daha “sonra” belirli bir süre geçince satılması üzerinedir. Yabancıların dövizli işlemlerinde ise “önce” döviz geldiği için bu saydığım vergisel işlemlerin dışında tutulabilir. 

30.04.2019

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM