YAZARLARIMIZ
Mehmet Akif Güldalı
Vergi Müfettişi
E. Gelirler Kontrolörü
Vergi Denetim Kurulu E. Grup Başkanı
Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı E. Grup Müdürü
Bilim Uzmanı
akifmail@gmail.com



İşten Atılan veya Ayrılanları Bekleyen Vergi Sürprizi - 2

Bir önceki yazımız da bu platformda “Modern Vergicilik-Vergi İdaresiyle Mektuplaşma Ve Randevulaşma” başlığı ile yayımlanmış olup anılan yazımızda Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından birden fazla işverenden elde edilen ücret gelirine ilişkin olarak Gönüllü Uyum kapsamında mükelleflere hitaben yazılan mektup ve devam eden süreçten bahsedilmiştir. Bu yazımızda da konu hakkında yasal düzenlemelere yer vereceğiz.

HİKMET-İ HÜKUMETTEN SUAL OLUNMAZ AMA KANUN NEDEN BÖYLE DİYOR?

Ücretli çalışanların vergilendirme rejimi Gelir Vergisi Kanunumuza göre tevkifat usulü iledir. Peki nedir bu “tevkifat usulü”? Özetle vergi idaresi istisnai durumlar hariç olmak üzere milyonlarca çalışanın elde ettiği ücret gelirini ayrı ayrı beyan etmelerini istemiyor. Bunun yerine ilgili işverenin daha maaşı öderken çalışanın vergisini hesaplamasının, işçinin brüt ücretini öderken bu vergi kadar işçiye eksik ödemesinin ve bu yolla tüm çalışanların vergisini onlar adına sorumlu sıfatıyla ve “Muhtasar Beyanname” adı verilen tek bir beyanname ile vermesinin daha uygun olacağını düşünüyor. Malum, olay iki yönlü; hem çalışanları beyanname verme yükümlülüğünden kurtarıyorsunuz hem de idareyi bu çalışanların beyanname vermeyerek/eksik beyan ederek vergi kaçırma riskinden kurtarıyorsun ve verginizi peşin alıyorsun. Çalışanlar farkına bile varmadan –ki biz buna “mali anestezi” diyoruz- tıkır tıkır vergilerini ödemiş oluyor.

Ayrıca gelir vergisinin çok kazanandan daha yüksek oranda vergi alınmasını öngörmesi nedeniyle işveren her bir işçisi için; ocak ayından itibaren en alt dilim olan %15’lik orandan vergiyi hesaplamakta ve her ay bir önceki ay için hesapladığı maaşı kümülatif olarak toplayıp daha önce ödediği vergiyi mahsup ederek %35’e varan oranda vergi kesintisi yapmaktadır.

Konunun özü aslında bu yönüyle çok basit: İşçi-işveren haklarını ve mahremiyeti korumak bakımından kanun koyucu işçinin diğer işinden ne kadar para kazandığını işverenin görmesini istemiyor. O yüzden eksiklik de ikinci işverenin işçi maaşı üzerinden vergiyi hesaplarken -ilk işverenin o zamana kadar ödediği maaşı bilmemesi nedeniyle- artan oranlı tarifeyi eksik uygulamasından ortaya çıkmaktadır. Örneğin 2019 dönemi için yılın ilk 6 ayında 18 bin TL (indirim ve istisnalar yok sayılmıştır) ücret alan çalışanın bu tutar için %15 vergi ödemesi gerekirken yılın ikinci yarısında da aynı işverenle devam etmesi durumunda elde ettiği diğer 18 bin TL için -artan oranlı tarifeye girmesi nedeniyle- %20 vergi hesaplanması gerekecektir. Oysa bu çalışanımız aynı maaşla yılın ortasında iş değiştirmiş olsaydı ikinci işveren ilk işverenden aldığı ücreti bilemeyeceği için ilk altı aylık dönemi “0”sıfır TL ücret almış kabul edecek, %15 vergi hesaplayacak ve arada idare %5’lik bir vergi kaybına uğrayacaktı.

Burada bir ayrıntıyı daha belirtmek gerekirse vergi idaresi de küçük rakamlarla uğraşmamakta, eğer ki ikinci işverenden alınan ücret 2019 yılı için 40 bin TL’nin (2017 yılı için 30 bin TL, 2018 yılı için 34 bin TL’dir bu rakamlar) altında olursa idare bu rakamı küçük kabul etmekte ve alacağının doğması durumunda alacağından vazgeçerek beyanname verilmesini istememektedir. Yani yukarıdaki örnekte idare %5 lik bir kayba uğramasına rağmen beyanname verilmesini  zorunlu kılmamakta ancak ikinci işverenden aldığı ücret 40.000 TL’yi geçtiği an tümünü artan oranlı tarifeye sokarak vergilendirmek istemektedir. Yani gelirinizin 1 TL eksik olması durumunda zorunluluğunuz ortadan kalkıyor.

PEKİ VERGİ YOK, İDARE YANLIŞ YAPIYOR DİYENLER DE NEREDEN ÇIKTI?

Aslında konu yukarıda da anlatıldığı üzere vergi mevzuatını bilenler için vergi tekniği açısından çok basit olup aksi yönde çıkan yazılarda bir yanlış anlaşılma olduğu düşünülmektedir. Çünkü idare beyannameyi “Vergi Sorumlusu”ndan değil, doğrudan “Mükellef”ten -yani işverenden değil işçiden- istiyor. Haliyle yukarıda da belirtildiği gibi yeni işveren açısından “önceki işverenin verdiği ücret seni ilgilendirmez sen onu sıfır kabul ederek bordro ve beyanları düzenle...” kabilinden olan 160 Seri Nolu Genel Tebliğ ve 10.06.2011 tarih ve 708 sayılı Özelge tam da bu anlatılan durumu düzenliyor. Oysa çalışanın yani mükellefin bu durumda beyanname vermemesi gerektiğine ilişkin bir düzenleme içermiyor.

O yönüyle bu şekilde açıklama yapan vergicilere itibar edilmemesini tavsiye ediyoruz.

DÜŞENE BİR TEKME DE SEN VUR! İŞTEN ATILAN VEYA İŞ DEĞİŞTİRENLER CEZALANDIRILIYOR MU?

Bu konu da aslında, tevkifat müessesesinin varlık gerekçelerinden biriyle doğrudan alakalı. Ülkemizde özellikle işçilerin vergi konusundaki bilgi ve kültürünün çok düşük seviyede olması dolayısı ile onlara beyanname yükümlülüğü getirmeyen ve bu vazifeyi işverene yükleyen aynı kanun koyucu; böyle çok daha ince ve zor bir durumda beyanname verme zorunluluğu getirerek aslında mantık olarak kendiyle çelişiyor ve bu da “İşten atılanlara bir darbe de devlet vuruyor!” algısına neden oluyor. Ancak konunun çok da basit olmadığını ifade edebiliriz. Çünkü en basit çözüm olan ikinci işverenin diğer işveren tarafından ödenen maaşları da bilme (çalışan açısından bildirme) zorunluluğu getirilmesi durumunda rekabet ve işçi mahremiyeti konusu gündeme gelecek ve belki de en başta işçiler bu konuya karşı çıkacaktır.

ARTAN ORANLI VERGİ DE ALINMAYIVERSİN NE OLACAK?

Bu konuda özellikle dikkat edilmesi gereken üç durum var:

Birincisi: Astronomik ücret alan kişilere artan oranlı tarifenin eksik uygulanması hem vicdanen hem de Anayasamızın 73. maddesinde yer alan mali gücüne göre adil vergi alınması ilkesiyle çelişir.

İkincisi: Özellikle grup şirketleri arasında işçilerin paslaşılarak vergi kaçırılması riskini doğurur.

Üçüncüsü: Çalışanların iş değiştirmesi durumunda bir nevi vergisel teşvik avantajına sahip olmalarına sebep olur ki buna da başta işverenler karşı çıkar.

KANUNU BİLMEMEK MAZERET TEŞKİL ETMEZ!

Ayrıca Ceza Hukukunun en temel unsurlarından birisi de “Kanunu bilmemek mazeret teşkil etmez.” ilkesidir yani ortada bir kanun varsa, suç olarak tanımlanan bir fiili işlediğinizin ortaya çıkması durumunda ben o kanunu bilmiyordum diyerek cezadan kurtulamazsınız. Yazımıza konu durumda da eğer verginizi eksik ödendiyseniz “Ben, 193 sayılı bir Kanun varmış bunun da 216 tane maddesi varmış yaklaşık 2 sayfadan oluşan 86. maddesinin 1. numaralı bendinin b alt bendinde yazan garip cümlenin parantez içi hükmünün mefhum-u muhalifinden ortaya çıkan zorunluluğu bilmiyordum, söyleseler de anlamazdım zaten” demeniz makul gözükse de sizi kurtarmaz.

ORTADA BİR MAĞDURİYET VAR AMA… PEKİ BU ADİL Mİ?

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi vergi bilinci ve kültürünün çok zayıf olduğu işçi kesiminin, özellikle de ekonomik kriz dönemlerinde yaygın olan işten çıkma/çıkarma ve yeni işe girme durumlarında –yani bu kişilerin en zor zamanlarında- böyle detay bir vergisel durumdan dolayı cezalandırılması hiç de adil değildir ki buna kimsenin de itirazı da yoktur.

İşte tam da bu sebepten dolayı idare de bu yaptığı çalışmaları “Gönüllü Uyum” kapsamına almış ve durumu çalışanlara izah ederek herhangi bir ceza olmadan konuyu çözüme kavuşturmayı tercih etmiştir. Oysaki kanunen -yukarıda da izah edildiği üzere- ödemeniz gereken verginin üstüne bir kat vergi ziyaı ve (beyanname vermemekten dolayı) bir de özel usulsüzlük cezası da kesilebilirdi ki astarı yüzünden pahalıya gelirdi. Bu durumda hukuken çalışanların da maalesef hiçbir hakkı olmazdı.

Ayrıca idarenin de bu konuda hedefi yıl içerisinde iş değiştiren üç-beş gariban değil aslında. Aynı anda yönetim kurulu üyeliği vs. adlar altında birden çok ücret alan çok sayıda çalışan var, bununla birlikte bazı ücretlilerin de aynı anda birden fazla yüksek maaşlı işte yarım mesai yapması da mümkün. Bunun yanına bir de yüksek gelir elde eden CEO, CFO vb. gibi CXO’ların yıl ortasında büyük grup şirketleri arasında transfer olduğunu da düşünürsek bütçe gelirlerinin düşük seyrettiği şu dönemde idarenin yaptığı bu işin çok parlak bir fikir ve yeni vergi ihdas etmeksiniz vergi gelirlerini artıracak güzel bir kaynak bulma yöntemi olduğunu da itiraf etmeliyiz. Sonuçta kuruyla beraber yaşlar da yanabiliyor bazen.

Arkası Yarın: Son bölüm olan “Peki Çözüm Ne, Ne Yapılabilir?” başlıklı bir sonraki yazımız ile idarenin ve mükelleflerin ne yapmaları gerektiğine değineceğiz.

NOT: Makalemiz www.vergisorunlari.com.tr adresinde yayınlanmıştır.

20.09.2019

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM