YAZARLARIMIZ
Fahri Hikmet Köker
Yeminli Mali Müşavir
Köker YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkanı
hkoker@isbank.net.tr



Teknoparklara Park Etmek!

TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGELERİNDEKİ   “AR-GE VE YAZILIM “ FAALİYETLERİNİN KURUMLAR/GELİR  VERGİLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

26.06.2001 Tarihinde yürürlüğe giren 4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile vergi sistemimize  kanunla belirlenen bölgelerde  yine kanunla belirtilen işleri yapan kurumlar için yeni bir takım teşvikler getirilmiştir. 

4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri  Kanunu nun  amacı;  üniversiteler,  araştırma kurum ve kuruluşları ile üretim sektörlerinin işbirliği sağlanarak, ülke  sanayisinin uluslararası rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması maksadıyla teknolojik bilgi üretmek, üründe ve üretim yöntemlerinde yenilikler yapmak , ürün kalitesini veya standardını yükseltmek, verimliliği artırmak, üretim maliyetlerini düşürmek, teknolojik bilgiyi ticarileştirmek, teknoloji yoğun üretim ve girişimciliği desteklemek, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeni ve ileri teknolojilere uyumunu sağlamak, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun kararları da  dikkate alınarak teknoloji yoğun alanlarda yatırım olanakları yaratmak, araştırmacı ve  vasıflı kişilere iş imkânı yaratmak, teknoloji transferine yardımcı olmak ve yüksek/ileri teknoloji sağlayacak yabancı sermayenin ülkeye girişini hızlandıracak teknolojik alt yapıyı sağlamaktır. 

Ar-ge ve yazılım  faaliyetinde  bulunmak üzere,  2001 yılından itibaren özellikle üniversiteler bünyesinde teknoparklar kurulmaya başlanmıştır. Türkiye’de 2007 yılı itibariyle faaliyette bulunan  yaklaşık 26 adet teknopark mevcuttur. Hızla çoğalan teknoparkların sayıları her geçen gün artmaktadır.  Buna paralel olarak bu parklarda faaliyet gösteren firma sayısı oldukça çoğalmıştır. Özellikle yazılım sektöründe faaliyette bulunan bir çok  firma bu parklarda yerlerini almışlar ve çok verimli projeler üretmektedirler. 

Kanun koyucu bu faaliyetleri teşvik amacıyla 4691 Sayılı Kanunla bu bölgelerde faaliyetlerde bulunacak kişi veya kurumların bu amaçlarını  gerçekleştirebilmeleri  için  yararlanacakları bir takım teşvikler çıkartmıştır.  

Bu teşvikler aşağıdaki gibidir.  
 

I - Yazılım ve AR-GE’ ye Dayalı Üretim Faaliyetlerinden Elde Edilen Kazançlarda Gelir ve Kurumlar Vergisi İstisnası 

Bölgede yer alan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, münhasıran bu Bölgedeki yazılım ve AR-GE'ye dayalı üretim faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları, faaliyete geçilmesinden itibaren beş yıl süre ile gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır. Bakanlar Kurulu, seçilen, hedef alınan, belirli teknolojik alanlar ve ürünler için on yıla kadar süreyi uzatabilir.

5035 sayılı Kanunla 4691 sayılı Kanuna eklenen Geçici 2 nci maddenin yürürlüğe girdiği 01/01/2004 tarihinden önce teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren mükelleflerin, bölgedeki yazılım ve AR-GE faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar da, faaliyete başladıkları tarihten bağımsız olmak üzere 31/12/2013 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır.
 

II - Bölgede Çalışan Personelin Ücretlerinde İstisna Uygulaması

Bölgede çalışan araştırmacı, yazılımcı ve AR-GE personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri, Bölgenin kuruluş tarihinden itibaren on yıl süre ile her türlü vergiden  istisnadır. Hükmü, 5035 sayılı Kanunla 4691 sayılı Kanuna eklenen geçici 2 nci maddedeki düzenleme, sadece istisna uygulamasının süresini değiştirmekte olup yapılan düzenleme ile bölgede çalışan araştırmacı, yazılımcı ve AR-GE personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri 31/12/2013 tarihine kadar gelir vergisinden istisna edilmiştir.
 

III –Bölgede Üretilen Bazı Mal ve Hizmetlere Tanınan KDV İstisnnası

4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nda; Bölgede faaliyette bulunan girişimcilere katma değer vergisi istisnası sağlayan bir hüküm bulunmamaktadır.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’na geçici 20. madde eklenmek suretiyle 01.01.2004 tarihinden itibaren bazı mal ve hizmetlere katma değer vergisi istisnası getirilerek bölgede faaliyette bulunmanın cazibesi vergisel olarak daha da artmıştır.

5035 sayılı Kanun’un 11. maddesiyle 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 20. madde 1 numaralı alt bendinde yer alan hüküm aşağıdaki gibidir. 

 

“1. 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’na göre teknoloji geliştirme bölgesinde faaliyette bulunan girişimcilerin kazançlarının gelir veya kurumlar vergisinden istisna bulunduğu süre içinde münhasıran bu bölgelerde ürettikleri ve sistem yönetimi, veri yönetimi, iş uygulamaları, sektörel, internet, mobil ve askeri komuta kontrol uygulama yazılımı şeklindeki teslim ve hizmetleri katma değer vergisinden müstesnadır. 

 Bu istisnalardan yararlanabilmek için dört adet şart vardır.  

 1- Gelir ve kurumlar vergisi mükellefinin teknoloji geliştirme bölgelerinde   faaliyet göstermesi gerekmektedir.

 2- Kazancın münhasıran teknoloji geliştirme bölgelerindeki yazılım ve AR-GE’ye dayalı üretim faaliyetlerinden elde edilmiş olması gerekmektedir.

 3- İstisna, 31.12.2013 tarihine kadar uygulanacak olup istisna süresinin başlangıcı olarak yönetici şirketten izin alınarak bölgede fiilen faaliyete geçilen tarih esas alınacaktır.

 4- İstisna sadece gelir ve kurumlar vergisine ilişkindir. 
 

İstisnalardan yararlanırken uygulamada bazı sorunların olduğu kanısındayım 

Bu sorunlar yazımızın asıl konusunu oluşturmaktadır. 

-          Birinci madde deki “mükelleflerin teknoloji geliştirme bölgelerindeki faaliyetleri” ile ikinci madde de “bu bölgelerde fiilen icra edilen yazılım ve ar-ge ye dayalı üretim faaliyeti olma” konusunda bazı tereddütler olduğu kanısındayım 

Şöyle ki;      

      Bölgelerde faaliyette bulunan özellikle yazılım firmaları yaptıkları yazılım üretimlerini  birkaç şekilde yapmaktadırlar. Bunlar  ihale yöntemiyle,   sipariş yöntemiyle veya piyasada mevcut bir yazılımı daha da geliştirmek suretiyle yeni sürümler şeklinde vb. gibi yöntemlerdir.  İhale ve sipariş yöntemiyle çalışan  firmaların yazılım faaliyetinde bulunması halinde, ürettikleri  yazılımların  bölge dışındaki müşterilere teslimi söz konusu olmaktadır. Başka bir anlatımla, bölgede ar-ge veya yazılım faaliyetinde bulunan bir mükellef kurum veya şahıs , bölge dışından sipariş aldığı takdirde  gerek yazılımın yapılabilmesi için yazılıma başlamadan önce veri toplama gerekse yazılım bittikten sonra bölge dışındaki müşteriye yazılım teslimi, kurulması, çalıştırılması, eğitim ve deneme gibi birtakım bölge dışı faaliyetlerin yapılması gerekmektedir.   

      Özellikle ihaleli yoluyla yapılan işlerde , bölge dışında yapılması şart olan  faaliyetlerden bazıları, ihaleye katılım, sözleşme yapılması, veri toplanması, yazılımın parça parça veya tamamının teslim edilmesi sırasında yapılacak seyahatler, yazılımların ilgili bilgisayarlara yüklenmesi, test edilmesi, çalıştırılması, eğitim verilmesi gibi faaliyetlerdir.

Tüm bu faaliyetler bölgede üretimi yapılan ar-ge çalışmalarının veya yazılımların üretim ve teslimi aşamasındaki süreçlerdir. Yalnız, bölgede faaliyette bulunan bir firmanın ihale veya sipariş yoluyla almış olduğu ar-ge ve yazılım işlerinin, gerek kazanç istisnası açısından gerekse çalışanların ücret istisnasının belirlenmesi açısından  bölge içi ve dışı faaliyet, kazanç, ücret gibi ayırımlara  tabi tutulması  oldukça zordur. Ayrıca ayırım sonuçlarının tam ve doğru olduğunun kestirilmesi de güçtür.   Zira alınan bedel sözleşmede teslim edilecek ürün veya hizmetin bedeli olup yukarıda sayılan tüm faaliyetlerin karşılığını içermektedir. Bu faaliyetlerin bedellerinin faaliyet türüne göre veya bölge içi -dışı olarak ayırımının imkansızlığı ortadadır. Ayrılsa bile bu ayırımın ne kadar doğru olduğu tartışmalıdır.  

Örneğin, Ankara’da merkezi bulunan bir kamu kurumu teknoparkta  faaliyette bulunan bir şirkete, ihale yoluyla Türkiye’deki bulunan tüm şubelerindeki (miyatlı)  sağlık ürünlerinin  cins, miktar, üretim ve son kullanma tarihi vb.  bilgileri içerecek ve tek merkezden tüm sistemi kontrol edip yönetecek bir yazılım hazırlayıp, bu yazılımları bütün şubelerdeki bilgisayarlara yüklemek ve çalıştırmak şartıyla bir yazılım ihale etmiştir.  Yüklenilen ihalenin ana faaliyet konusunu  “ yazılım “ faaliyeti oluşturmaktadır.  

Örnekten yola çıkarsak, Teknoparklarda üretilen bu tür  yazılımlardan elde edilen kazançların ve bu yazılımların üretiminde çalışan teknik personellerin ücretleri ile yazılımların tesliminde KDV hesaplanmadan fatura düzenlenmesinde bir sakınca görülmeyeceği herkesin ortak kanaatidir diye düşünüyorum. 

Ancak, bu yazılımların teknoparklarda  üretilip  teslim edilebilmesi için, önce bölge dışında sözleşme yapılması, bölge dışından gerekli verilerin toplanması, bölge içinde yazılımın üretilmesi, bölge dışına yazılımın  örnekte olduğu gibi  kamu kurumunun Türkiye’deki tüm şubelerine gidilerek şubelerdeki bilgisayarlara yüklenmesi, test edilmesi, deneme üretimi, yazılımın kabulü ve teslim edilmesi gibi aşamalardan geçmesi gerekir.   Ancak tüm bu işlemlerin karşılığında alınacak bedel tek olup,   teknopark dışında harcanan zaman/emek ile teknopark içinde harcanan zaman/emeğin parasal anlamda  kıyaslamasını yapmak pek mümkün değildir, yapılsa bile çok doğru sonuçlara varılacağını sanmıyorum. Çünkü bölge içinde ve dışında ardışık  çalışmalar sonucunda yazılım ortaya çıkacaktır.    

Zira,  ihale bedeli içerisinde  veri  toplama, yazılımların hazırlanması, yazılımların şubelerdeki bilgisayarlara yüklenmesi, test edilmesi, teslim edilmesi gibi hizmetlerin bedellerinin belirlenmesi mümkün değildir. 

 Burada akla gelen soru şudur; İstisnalarla ilgili 1.ci ve 2.ci maddelerdeki şartlar göz önüne alındığında, acaba bu şartlar tam olarak oluşmuş mudur?

 Yoksa Maliye Bakanlığı inceleme elemanları, inceleme sırasında münhasıran bölge dışındaki faaliyetlerin gerek kurumlar/gelir vergisi kazancı açsından, gerekse çalışanların ücret gelir vergileri ve KDV istisnası açsından ayırıma tabi tutarak istisna dışına mı çıkartacaklar?  Bu durumda mükelleflerin karşılaşacağı sorunları ve cezaları düşünmek bile ürkütücüdür. 

 Cevaplanması gereken asıl soru budur!  

Bu uygulama ile ilgili olarak yayınlanmış 4691 Sayılı Kanun ile Maliye Bakanlığının yayınladığı dört adet sirküler vardır.  

Aslında uygulamayı yapanlar, istisnadan yararlananlar veya denetim yapanlar ile hakemlik (mahkeme) yapacaklar  açısından tüm kaynaklar aynıdır.  Şimdiye kadar uygulamaya yönelik yayınlanmış  fazla  yayın yoktur. Ayrıca bu konuda emsal mahkeme kararları, görüşler, içtihatlar vb. gibi yazılı kaynaklar uygulama çok yeni olduğu için oldukça azdır. Başkaca kaynak olmadığına göre tüm ilgililerin baş vuracağı kaynak aynıdır.  

Cevaplanması gereken sorular bu kadar da değildir  

-          Bölgelerde faaliyette bulunan serbest meslek erbablarına yapılacak ödemelerden GVK 94.Md. göre tevkifat yapılıp yapılmayacağı konusu yine cevap bekleyen sorulardan biridir.

-          Tenoparklarda ar-ge ve yazılım faaliyetlerinde bulunan kişi veya kurumların bu bölgelerde yaptıkları her bir üretimin, üretime başlamadan teknopark yöneticisi şirketten,  o üretimin ar-ge veya yazılım olduğunun ve başlama ve bitiş tarihleri ile üretimde bulunacak teknik personeli   kapsayan onayın alınması gerektiği ve  onayı müteakip üretime  başlanılması gerektiği kanısındayım. Ancak  teknoparkların  yönetiminde uygulamada farklar vardır. 

-           Yukarıda da değindiğim gibi, bölgelerde yapılan her bir üretim aşamasında hakem heyetinden olur alınmadığı için, işletmelerin yaptıkları her üretimin ar-ge veya yazılım olup olmadığı sürekli tartışma konusu olacaktır. Örneğin yurt dışından ithal edilen bir yazılımın Türkçeye çevrilmesi  veya bu yazılıma ufak tefek ilavelerin yapılması yazılımın geliştirilmesinin  yada yazılım kapsamına girecekmidir?  İşletme sahipleri doğal olarak bu tür işlemleri istisna kapsamına girdiğini savunacaklardır.  Ancak işletmeleriin mali müşavirleri veya yeminli mali müşavirleri bu konularda uzman olmadıkları için sürekli ikilemde kalmaktadırlar. Bu ikilem sakal bıyık hikayesi gibidir. Bir tarafta vergi ziyaı cezası , diğer tarafta müşteri kaybetme korkusu.      

 Bu soruların en sağlıklı cevaplarının  Maliye Bakanlığı tarafından verilmesi  gerekecektir.  Bakanlığın bu konuda yayınlayacağı uygulamaya yönelik açıklamalar bütün bu sorulara cevap verecek nitelikte olmalıdır. Bu istisnalar 2013 yılına kadar süreceği için daha önümüzde uzun yıllar uygulama yapılacaktır.
 

Sonuç  olarak, 

Küresel ısınmanın çok konuşulduğu bu sıcak yaz günlerinde, teknoparklarda üretim faaliyetinde bulunan işletmelerin emeklerini vergi cezası olarak ödememeleri için, kamu açısından ise, küresel ısınmanın etkilerini azaltabilmek için daha fazla enerji ve su yatırımlarının yapılabilmesi için  ve bu yatırımlara ilave kaynak gerekeceği için, istisna kapsamına girmeyen kazançların  vergilerini tahsil etmesi gerekir.   

Bu şekilde hak edenin istisna kapsamında vergi ödememesi için ve kamu açısından verginin  tahsil edilebilmesi için bir an önce uygulamaya ve sorunlara yönelik açıklamaların yapılması gerektiği kanısındayım.

Ayrıca, daha doğru istisna uygulamalarının yapılması için, Maliye Bakanlığının belirleyeceği  haddi aşan bu tür istisna kazançların  “yeminli mali müşavir” raporuna dayanarak yapılması gerektiğine inanıyorum.


 

12.09.2007

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM