YAZARLARIMIZ
Erhan Selim
Vergi Müfettişi
E. Gelirler Kontrolörü
erhanselim@yahoo.com



Her şey İyi Güzel de Sistemde Lag Var

Hayatının bir döneminde çoklu oyunculu(multiplayer) bir oyun oynamış kimselerin karşılaştığı bir oyuncu terimidir “lag” ifadesi. Elinizde silah ilerlediğiniz bir oyunda tam silahı kaldırıp birine ateş edecekken ekranın takıldığını veya yavaşladığını görürsünüz. Ekran eski haline geldiğinde ya rakip kaybolmuştur ya da sizi vurmuştur. İstemsiz olarak o güzide cümle ağızdan dökülür “abi sistemde lag var”. Lag gecikme olduğu anlamına gelir. İnternet üzerinden oynanan oyunlarda bağlantının yavaşlığından ve oyun oynanan bilgisayarın görüntüyü işlemedeki yetersizliğinden kaynaklanabilir. Bazen kötü oyunculuğu saklamak için de bir bahanedir.

Sahtecilerle mücadeleyi çok oyunculu bir oyun, sahtecileri ve bunlarla mücadele eden kamu personel ve kurumlarını birer oyuncu sayarsak, bunun bir bahane olmadığını aksine sistemde gerçekten bir “lag” olduğunu kabul etmemiz gerekir. Örneğin vergi incelemesi sahte belge ile mücadelede en hantal araçtır. Karşı ekip elinde tam otomatik silahla dolaşırken sizin payınıza bıçak düşmüştür. Öncelikle yakın mesafeden etkilidir, rakibi kovalamanız gerekir. Ona fark ettirmeden rakibi yakalamanız ise işin doğası gereği mucizedir, silahın hantallığı yetmiyormuş gibi siz bıçağı sallayana kadar ekran donuverir. Ekran geri geldiğinde ise olan olmuş biten bitmiştir. Yani hem araçtan hem de sistemden gol yenir. İşte Vergi Usul Kanunu 160/A maddesi ve bununla ilgili yayınlanan 520 no.lu VUK Genel Tebliğini, sahtecilerin de olduğu çok oyunculu bir mali oyunda, sistemdeki “lag” problemini çözecek bir düzenleme olarak düşünmek gerekir.

160/A Bir Silah Değil Yamadır

520 no.lu VUK Genel Tebliği Madde’nin amacını çok güzel açıklamaktadır. “Maddeye göre mükellefiyet süresi, aktif ve öz sermaye büyüklüğü, ödenen vergi tutarı, çalışan sayısı, vergisel yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği gibi hususlar dikkate alınarak mükelleflerin vergisel uyum seviyelerine yönelik olarak Hazine ve Maliye Bakanlığının ilgili birimleri tarafından yapılan analiz ve değerlendirme çalışmaları neticesinde, sahte belge düzenleme riskinin yüksek olduğu tespit edilen mükellefler vergi incelemesine sevk edilecek, ayrıca bunların mükellefiyetleri yapılacak yoklama sonucunda, vergi dairesinin görüşü ve ilgisine göre vergi dairesi başkanı/defterdar onayıyla terkin edilecektir. İnceleme neticesine göre mükellefler ile bunlarla ilişkili kişilerin durumu yeniden değerlendirilecek olup mükellefiyet tesisi/devamı için alınan teminat belirli şartlar dâhilinde iade edilebilecektir. Bir bütün olarak değerlendirildiğinde maddenin temel amacı, sahte belge düzenleme riski yüksek olan mükelleflerin İdare tarafından bir an önce tespit edilerek bu fiillerinin sonlandırılmasıdır.”

Düzenleme sayesinde tespit ve incelemeye sevk zamanından incelenmenin tamamlanması aşamasına kadar olan süreçte, sahteci mükelleflerin sahtecilik faaliyetlerinin mükellefiyetlerinin terkin edilmesi suretiyle engellenmesi amaçlanmaktadır. Sahtecilikle mücadelede araç(silah == inceleme) aynıdır ancak gecikmeden yaşanan zararın engellenmesi için bir düzenleme(yama) yapılmıştır. Dolayısıyla mücadele eden ekibin eline geçen yeni bir silah olmayıp yapılan sistemsel bir yamadır.

Teminat Uygulaması ve Bazı Varsayımlar

Tebliğe göre incelemeye sevk edilip tebliğde anlatılan prosedürle mükellefiyeti terkin edilmekle karşı karşıya kalan mükellefler, asgari tutardan (2020 yılı için 140.000 TL) az olmamak üzere, sahte belge düzenleme riskinin yüksek olduğu dönemlerde düzenlenen belgelerde yer alan (vergiler dâhil) toplam tutarın %10’u kadar bir teminat vererek inceleme sonucuna kadar mükellefiyetini devam ettirme imkânı elde etmektedir(Mario için bir can). Ayrıca kendisinden dilekçe ile başvurması ve tüm vergi borçlarını ödemesi istenmektedir.

Teminat uygulaması göz önünde bulundurulacak olursa tasarı birkaç varsayım üzerine kurgulanmış olabilir. Birincisi bu uygulamayla karşılaşan gerçek sahteci tası tarağı toplayıp fatura düzenleme işine başka bir mecrada devam edecektir ki burada incelemeden kaynaklanan gecikmenin kamu zararına dönüşmesi engellenecektir. Yani amaç hâsıl olmuş olacaktır. İkincisi sahteci olmayan ve inceleme sonucunda olmadığı ortaya çıkan mükellefin teminatı iade edilecektir, dolayısıyla doğrudan bir zararı bulunmayacak ancak kamu gerekli tedbiri almış olacaktır. Üçüncüsü %10’luk teminat afaki bir uygulama değildir sonuçta satış yaptığını iddia eden kişilerin fatura tutarları kadar bir kazancı olması gerekir ve ödeme gücüyle bu oran uyum içerisindedir. Dördüncüsü mükellefiyet doğrudan terkin edilmemektedir teminat uygulamasıyla ticari hayatın devamı için mükellefe bir hak tanınmış buradan gelecek eleştiri savuşturulmak istenmiştir. Beşincisi analiz sonuçları, vergi müdürü, vergi dairesinde üç kişilik komisyon, yoklama gibi çok katmanlı ve birbirinin denetimini sağlayan görece demokrat bir süreç dizayn edilmiş ve birden fazla kıstasla kanaat desteklenmek istenmiştir.  

Dirençli Sahteci Açmazı

Geçmiş yıllarda kamuoyunu bu şekilde yansıtılmaya çalışılsa da sahte belge ile mücadele konusunda ne Gelir İdaresi Başkanlığı ne de Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı sahteciyi tespit konusunda bir zafiyet içerisinde değildir. Ancak mücadele ve çözüm gerçekten bir strateji ve zamanlama meselesidir. Vergi ve veri mahremiyeti, ticari itibar ve hayatın devamlılığı gereği zaten mükellefle ilgili tespit edilen risk ilan edilememektedir. Örneğin fark edildiğini anlayan fakat pek de umursamayan, diğer sahtecilere göre bazı rekabet avantajları bulunan, sahteci girişimcimiz aldığı komisyonu biraz yükselterek veya karından fedakarlık ederek bu meydan okumanın pekala üstünden gelebilir.

Kendisinden ayrıca tüm vergi borçlarının ödenmesi istemektedir. Sahtecilerin zaten ilginç bir şekilde hesaplanan ve indirilecek KDV’si birbirine denk, zararı ise pektir.(Biz buna altın oran diyoruz.) Bu sınırlar, özellikle bu işten iyi paralar kazanan ve çeşitli yerlerden akıl alan sahteciler için aşılmaz sınırlar değildir. Esas mesele, geçmişte de olduğu gibi, incelemeye sevk edilmeden önce ve sevk edildiği sürede sahteci olduğu bilinen mükelleften alımda bulunanlara dönüp alım anında ve öncesinde bu arkadaş sahtecidir diyememektedir. Dirençli sahtecinin, aldığı yüksek komisyonla veya kârından kısmen feragat ederek Mario gibi altınları toplamaya devam ettiği dönemde, bu sahteciden alım yapmayı sürdüren mükellefin zararını kim telafi edecektir. Herkesin bildiği üzere kısmen de olsa gerçek satışların bulunduğu bir durumda adli ve idari süreçte işler sarpa sararak devam etmektedir. Ayrıca suç işleme eğilimi bulunan alıcı mükelleflerin suç işlemesine müsaade edildiği bir kamusal yaklaşım kendini göstermektedir.

Asgari Tutar

Riskli faturaların %10’u ile ölçülen teminat tutarının oransal olarak olmasa da uygulama olarak yerinde olduğu kadar, asgari sınır olarak 140.000 TL belirlenmesi ve her yıl güncellenmesi akla uygun değildir. Bu tutar küçük mükellef için büyük, orta için orta, büyük mükellef için küçük sayılabilecek bir rakam olarak addedilebilir. Aslında anlatmak istediğimiz bu tutarın sübjektif niteliğidir. Bu rakamdan yorumla, en acemi sahtecinin tespit edildikten inceleme süresine kadar devlete olan ortalama zararının 140 Bin TL olduğu sonucu çıkarılabilir. Elbette, geçmişte de olmadığı üzere, bir makamın çıkıp “tespit edilen her bir sahtecinin yarattığı kamu zararı ilgili olduğu yıllarda toplanmış sahtecilere bölünmüş ve istatistiki olarak bir risk primi hesaplanarak dağıtımı neticesinde bu rakam tespit edilmiştir” demesini de beklememekteyiz.

Tabi ki risk priminin istatistiki yöntemlerle tespiti, ölçeğe ve ödeme gücüne göre dağıtımı ve yıllık olarak yeni hesaplamalarla güncellemesi bize göre daha doğru bir tercihtir.  Bize göre asgari sınır açık bir şekilde zaman içerisinde eleştirilecek, ya erezyona uğrayacak ya da beklenilen faydadan daha çok sıkıntı yaratacaktır. Asgari sınır cironun belli bir yüzdesi ve riskli faturaların belli bir yüzdesinden yüksek olan olarak da belirlenebilirdi.

Eski Sistemdeki Laglar

Eski sistemde yer alan ve düzenleyici sahtecilerin ekmeğine bal süren gecikmeleri kısaca özetlememiz olanaklıdır. Eski sistemde ilk sahte faturanın t tarihinde kesildiğini varsayalım. Bundan sonra azami t artı 28/29/30 günde dönem tamamlanmakta ve yine azami t artı 59/60/61 günde BA-BS’ler mükellefler tarafından sisteme girilmektedir. Elektronik belgenin gelişi uzun yıllar BA-BS veri bağımlılığını değiştirmemiş olup bugün hale BA-BS sistemi devrededir. BA-BS ile GİB ve VDK risk analiz sistemleri beslenmekte ve risk analizinde kullanılmaktadır. Aynı veri (o kadar kısa değil ama öyle sayalım)t arti 90 günde olabilecek en manuel yöntemle Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı ile paylaşılmakta ve bir kez de VDK tarafından analiz edilmektedir. Dolayısıyla sahtecilerle ilgili risk analizi iki başlı olarak iki kurumda ilerlemektedir. 520 no.lu Tebliğde yer alan diğer kaynakları da kullanabilen analizler birbirine benzer ve keskin sonuçlar üretmektedir.

Veriye ilk ulaşan GİB üzerinden süreci devam ettirelim. Analizler sonuç üretse de belli bir noktada insan gözüyle kontrol gerektirmektedir. Bu süre akışa yaklaşık 10 gün eklemektedir. İdari süreçler, bu mükelleflerin koda alınma kararı, taşra teşkilatının bilgilendirmesini yaklaşık 5 gün olarak hesap edebiliriz. Elbette bunlar oldukça iyimser tahminlerdir. Sonuçta sürpriz olmayacak şekilde tespit edilen mükellefler VDK’ya inceleme talebiyle gönderilmektedir. Buradan sonrası Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’nın kendi risk analizi ile tespit ettiği mükelleflerle aynıdır. İşlerin tanımlanması 5 – 10 gün sürebilmektedir. İnceleme kararı yeterli olmayıp zaten sahteci incelemesi iş yüküyle boğuşan grupların iş alabilecek durumda olması önemlidir. İşler iş yoğunluğuna göre birkaç günden birkaç aya kadar bekleyebilir. İş havuzunun beslenmesi 1 - 2 gün, havuzdaki işlerin müfettişle buluşması 1 – 2 gün, defter belge isteme yazısının hazırlanması, tebliği, başlama tutanağının alınması ve ibraz süresinin beklenmesi en iyimser tahminde 5 - 20 gün,  karşıtlar 2’şer – 10’ar gün, bilgi almakta cebelleşilen mükelleften yazı ile bilgi isteme süreçleri 15’şer gün, inceleme tutanağının alınması 15 gün, raporun aynı gün tebliğ edildiği düşünülürse müfettişlerle aynı yoğunlukta çalışan rapor okuma komisyonlarının raporu değerlendirmesi 5 – 20 gün, rapor sonuçlarının GİB’e gönderilmesi 1 – 2 gün süreleri akışa eklemektedir.  

Oluşturduğumuz bu oldukça iyimser ve taslak akış en az 4 ayda bir sahtecinin raporla işlemlerinin tamamlandığını göstermektedir. Sahtecilerin düzenledikleri ilk sahte faturada tespiti zordur. Yine iyimser bir tahminle 2 veya 3 aylık faaliyet, beyan ve bildirimlerden sonra karnesinin ortaya çıktığını tahmin edersek akışımız 6 veya 7 aya çıkmaktadır. Sahteciler tarafından firmalar başka insanların üzerine kurulmakta, kod kararlarına dava açılmakta, düzgün çalışan eski işletmeler satın alınarak bu firmaların itibarı arkasına gizlenmesi amaçlanmakta ve süreç daha da uzamaktadır. Bunlar olmasa bile yaklaşık 7 aylık süreç tek başına sadece sahtecilik suçu için değil hangi suçu işlerseniz işleyin iyi bir süredir.

Sisteme Atılan Yamalar ve Yeni Sistem

Sahte belge ile mücadelede son birkaç yılda özellikle 2 yıllık süreçte doğrudan ve dolaylı atılan adımların önemli olduğunu söyleyebiliriz. VUK 160/A sahtecilerin tespitinden incelenmenin tamamlanmasına kadarki süreçte faaliyetlerinin engellenmesi, VUK 153/A reenkarnasyonlarının zorlaştırılması adına atılan yamalardır. Elektronik tebligat sahtecilere tebligat sürelerini kısaltmıştır. Daha önce Bilgi İşlem Genel Müdürlüğü ile ilgili kaleme aldığımız yazıda belirttiğimiz üzere birden fazla kamu kurumu adına bilgilerin tek elde toplanması, analiz edilmesi ve paylaşılması politikası devreye alınmıştır. Bilgi bir kez toplanmalı tüm kurumların menfaatine ve büyük veri gibi çağdaş tekniklerin yardımıyla kullanılmalıdır.

Daha önce bahsetmedik ama Risk Analiz Genel Müdürlüğü kurularak risk analizindeki çift başlılık sona erdirilmiştir. Yıllardır kağnı hızıyla ilerleyen e-belgeye risk analizi ve istatistik gibi yeni misyonlar yüklenmiş ve uygulamanın kapsama alanı radikal bir şekilde tabana indirilmiştir. BA-BS’nin kaldırılma sinyalleri gelmiş ve e-belgeden BA-BS üretilmesi süreci devreye alınmıştır. GİB, e-belgenin durdurulmasından mükellef sistemlerine uzaktan bağlanmaktan bahsetmektedir. VDK sahte belgeyle mücadelede faydalı olabileceğini de düşündüğümüz bir yeniden yapılanma süreci içerisindedir. Bunların hepsi sisteme atılan yamalar olup sistemdeki gecikmeyi azaltan veya azaltma potansiyeline sahip olan takdir edilmesi gereken çabalardır. Sahte belge ile mücadelede yeni bir döneme girildiğini ve yeni stratejiler kurgulandığını anlıyoruz.

Sahte Belgeyle Mücadeleye İlişkin Bazı Öneriler 

Yazımızı da kısa tutmak adına aslında birkaç yazıya sığdırabileceğimiz önerilerimizden birkaç tanesine yer vererek bu yazıyı da tamamlayalım:

  1. Sahte belge ve kayıtdışılık ile mücadelede çok hızlı bir şekilde nakit ekonomisinden çıkalım. Korona sürecinin aslında sağlık kaygısıyla böyle bir eğilim yarattığını göz ardı etmeyelim,
  2. Daha fazla personel alarak (müfettiş, uzman, memur) sahte belgeyle çok daha iyi mücadele edilmeyeceğini, içinde bulunduğumuz yüzyılda emek yoğun çalışmanın kurgulanabilecek en saçma iş stratejisi olduğunu göz önünde bulunduralım,
  3. Bir dönem ilgililere örnekleri ile gösterdiğimiz üzere kullanma raporlarının sistem tarafından insan eli değmeksizin otomatik olarak yazılabileceğini denklemin bir tarafına yazalım,
  4. BA-BS’yi mümkün olan en hızlı şekilde kaldıralım, e-belge üzerinden t zamanında bilgiyi elde edecek t arti 1 günde analize dönüştürebilecek şekildeki kurguda yol alalım,
  5. Kopyaları alınan e-defter ve aracılık edilen e-belgeleri kodlarından ayrıştıralım, istenilmesi durumunda çok hızlı bir şekilde müfettişle buluşturalım,
  6. Bir müfettişin üzerine 20 küsür iş tanımlamanın iş kalitesine arttırmadığını, aksine insanların yaşam kalitesini azalttığını, politikalarda emeği geçen insanların önemli bir kısmının da yaşamlarının bir döneminde müfettiş olduğunu empati ile harmanlayalım,
  7. Vergi incelemesini sahte belge ile mücadelede nihai çözüm olmaktan çıkaralım, bunu yaparken kopyala yapıştır çözümler üretmek yerine kendi araçlarımızı tasarlayalım,
  8. Özellikle Korona döneminde çok fazla makbule geçecek şekilde elektronik ibraz ve elektronik tutanağı artık devreye alalım,   
  9. E-defter ve belgede bazı düzenlemelerle karşıtların makine tarafından yapılabileceğine artık uyanalım,
  10. Vergi incelemelerinde yine bazı kontrollerin makine tarafından yapılabileceğini, e-defter üzerinden yapılacak bu kontrollerle tüm mükelleflerin haberleri dahi olmadan bilişim sistemleri ile asgari düzeyde incelebileceğine artık kanaat getirelim,
  11. Müfettişi ihtiyaç duyduğu teknik araçlarla donatıp hayatını kolaylaştıralım,
  12. Denetim gücünü uzmanlarımızla paylaşalım, serbest muhasebeci müşavirlerimizin denetim kapasitesini arttıralım ve bu alanı düzenleyelim,  

Son olarak ne kadar yama yapsak sistemde halen (BA-BS, karşıtlar vb.)lag olduğunu, sistemsel sorunlar giderilse de elde bıçak olduğunu her zaman hatırlayalım. Mükellef odaklılık stratejisine ek olarak yıllardır ihmal edildiği üzere personel odaklı çalışmanın katkılarını bir gün kavramamız dileğiyle.

08.10.2020

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM