YAZARLARIMIZ
Bülent Şişman
Eski Baş Hesap Uzmanı
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
bulent@turkeyaudit.com



Elektrik Dağıtım ve Perakende Şirketlerinin Satın Alımından Kaynaklanan Borçlar, Faiz ve Kur Farkları İle Konsolidasyon Sorunu

A. Giriş

Türkiye’de 21 adet elektrik dağıtım şirketi ile 21 adet aynı dağıtım bölgelerinde faaliyet gösteren görevli tedarik şirketi bulunmaktadır.

Dağıtım şirketleri Tedaş’a bağlı olarak faaliyet gösterirken, özelleştirme uygulamaları ile birlikte en son 2013 yılında şebekenin işletim hakkı ihaleye giren özel firmalara 2036 yılına kadar devredilmiştir. İlgili dağıtım şirketleri bölgelerinde kiracı konumunda olup, faaliyetlerini bir nevi devlet adına yapmakta, yaptıkları yatırımları ise yine devlet adına yapmakta, belirli zaman dilimleri ile maliyet+kar oranı karşılığında bu yatırımların bedeli kendilerine ödenmektedir.

Konunun izah edilmesi bakımından öncelikle elektrik dağıtım ve perakende şirketlerinin faaliyetleri, özelleştirme sebepleri, elektrik dağıtım ve perakende şirketinin düzenlenmiş gelirleri ile bu şirketleri özelleştirmeden satın alan ana firma ile arasındaki ilişkiler ele alınacaktır.

B. Elektrik Dağıtım ve Perakende Şirketlerinin Çalışma Esasları

Dağıtım şirketlerinin faaliyet alanı elektriğin ilgili abonelere ulaştırılması için fiziki olarak belirlenmiştir. Dağıtım şirketleri kendi bölgelerinde tekel konumunda olup, başka herhangibir şirketin (faaliyet izni bulanan OSB’lerin kendi bölgelerinde yaptıkları faaliyet hariç) bu bölgede elektrik dağıtım faaliyeti ile iştigal etmesi mümkün değildir.

2013 yılına kadar dağıtım şirketleri aynı lisans faaliyeti ile kendi bölgelerinde hem dağıtım hem de elektrik satış işi ile iştigal ederken, 2013 yılı ile birlikte dağıtım faaliyeti ve elektrik satış faaliyeti birbirinden ayrılmıştır.

Elektrik satış faaliyeti, dağıtım şirketinden ayrılan perakende şirketi tarafından 2 farklı yöntemle yapılmaktadır. Birinci yöntem; görevli tedarik şirketi vasfıyla, perakende satış sözleşmelerine dayanarak yapılan elektrik satışlarıdır. İkinci yöntem; elektrik satış firması vasfıyla, serbest tüketici sözleşmesine göre dayanılarak yapılan elektrik satışlarıdır. Görevli tedarik şirketi vasfıyla elektrik satışı sadece ilgili lisans bölgesinde yapılırken, elektrik satış firması vasfıyla serbest tüketici sözleşmesine dayanılarak elektrik satışı tüm Türkiye’ye yapılabilmektedir.

Özelleştirme uygulaması yapılırken; söz konusu dağıtım şirketinin satın alınması için, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yayınlanan işletme hakkı devir sözleşmesine göre, alıcı firmalar öncelikle bir firma kurmuştur. Bu firma ihaleye girmiş ve ihaleyi kazananlar, dağıtım ve perakende şirketlerinin %100 sahibi (2036 yılına kadar ilgili bölgeyi kiracı olarak işletmek üzere) olmuştur. 2036 yılı itibariyle bu hakları sona erecek, tekrar ihaleye çıkılacaktır.

C. Elektrik Dağıtım Şirketlerinin Özelleştirilmesi ile Elde Edilen Kazançlar

Devletin elektrik dağıtım şirketlerini özelleştirmesi ile elde ettiği kazanımları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

Öncelikle, özelleştirilmeden önce, elektrik dağıtım şirketlerinin kayıp kaçak ile mücadele etmede yetersiz kaldığını ve bu yolla bir enerji israfı olduğunu belirtmemiz gerekir. Diğer taraftan şirketlerin, kar etmediğini veya nispeten küçük karlar elde ettiğini ve bu sebeple de devletin bu şirketler üzerinden kurumlar vergisi elde edememesi de ayrı bir handikap olmuştur. Ayrıca zarar eden elektrik dağıtım şirketlerinin görev zararlarının karşılanması için, bu şirkete bir taraftan EÜAŞ ve TETAŞ vasıtası ile ucuz enerji verilmesi, diğer taraftan da doğalgaz ithalatı yapan BOTAŞ’ın da enerji maliyetini düşürmek için daha ucuz fiyata enerji satması da devlet açısından ayrı bir zarar kalemi olmuştur. Böyle bir ortamda her geçen gün büyüyen Türkiye’de enerji yatırımları için şebeke altyapısının güçlendirilmesi gerekirken, şebeke altyapı yatırımlarına da yeterli kaynak ayrılamamıştır.

Özelleştirme ile birlikte;

  1. Özelleştirme geliri hazineye gelir kalemi olarak yazılmıştır.
  2. EÜAŞ, TETAŞ ve BOTAŞ’ın görev zararları sonlandırılmıştır.
  3. Yatırımların yapılması özel sektörün görev alanına girmiştir. Özelleştirme sonrası şebeke yatırımları hızla genişletilmiş, enerjide tüketicilerin arz güvenliği daha iyi noktalara getirilmiştir.
  4. Özelleştirme için kullanılan kredilerin geri ödenmesi için özel sektörün özelleştirilen bu şirketleri karlı çalıştırması gerekmektedir. Kar elde ettikçe devlet ayrıca %20 ve 2018’den itibaren de %22 oranında kurumlar vergisi elde etme imkanına kavuşmuştur.
  5. Kayıp kaçak ile etkin bir mücadele başlatılmış, özelleştirilen şirketlerde özelleştirme sonrası kayıp kaçak oranları azalmıştır.
  6. Tahakkuku yapılan faturaların tahsili için daha etkin takip yapıldığından, bu durum tüketicileri elektriği israf etmemeye, enerji tasarrufuna yönlendirmiştir. Bu da ülke için ayrı bir kazanç olmuştur.

D. Elektrik Dağıtım ve Perakende Şirketinin Kazançları

Dağıtım şirketlerinin yapmış oldukları faaliyetlerden 3 yolla para kazanabilmeleri mümkündür.

  1. Hedef Kayıp Kaçık Oranı ile Gerçekleşen Kayıp Kaçak Oranı Arasındaki Farklardan Elde Edilen Kazançlar = EPDK tarafından dağıtım şirketlerine kayıp kaçak oranını azaltmaları için hedef verilmektedir. Eğer dağıtım şirketleri bu hedef kayıp kaçak oranının altına düşerler ise bu iki oran arasındaki farka isabet eden toplam kwh’ın enerji maliyeti kadar bir parayı kazanacaklardır. Ancak gerçekleşen kayıp kaçak oranları düştükçe EPDK tarafından hedef kayıp kaçak oranları da düşürülmektedir. EPDK tarafından nihai amaç hedefleri teknik kayıp kaçak oranı seviyesine hedefi çekebilmektir. Dolayısıyla buradaki kazanç geçici bir kazanç mahiyetindedir. Bu yolla EPDK tarafından dağıtım şirketlerine kayıp kaçak oranları ile mücadelede bir nevi kamusal bir görev verildiği anlaşılmaktadır.
  2. Şebeke İşletim Giderlerinden Tasarruf Edilmesi Yoluyla Kazançlar = Dağıtım şirketi bir nevi kamuya yararlı şirket statüsünde görüldüğünden, EPDK her yıl bu firmalara şebekeyi işletmesi için (arızaların yapılması, yatırımların yapılması, sayaçların okunması, ödeme yapmayan abonelerde elektriklerin kesilmesi gibi giderleri karşılaması amaçlı) bir gider bütçesi tanımlamaktadır. Bu gider bütçesinden şirketler tasarruf edebildiği ölçüde ilgili tasarrufları kar olarak almaktadır. Ancak gider tasarrufları sebebiyle, daha düşük maliyetler gerçekleştiğinde EPDK gelecek yıllarda, faaliyetlerin daha ucuza yapılabildiği gerekçesiyle giderleri kısmakta, bu yolla gider=gelir mantığında, şirketlere nihai olarak bu giderlerden 0 (sıfır) kar bırakma politikası ile sistemi yönetmektedir. Her ne kadar verimlilik katsayısı gibi bir yöntemle daha tasarruflu davranan şirketlere %1-3 arasında bir hak verilse de, maliyetler üzerinden verilen bu verimlilik katsayısı da etkin olmaktan uzaktır.
  3. Yapılan Yatırımlar Sebebiyle Elde Edilecek Kazançlar = EPDK tarafından dağıtım şirketlerine yatırım yapılması için her yıl bütçe verilmektedir. Dağıtım şirketleri şebekede kiracı olduklarından, bu yatırımları yine devlet adına yapmakta, ancak yatırımları 10 yılda 10 eşit taksitte geri almaktadır. Bu yolla EPDK yatırımları da özel sektörün sorumluluğuna devretmiştir. Bu yatırımlar sebebiyle dağıtım şirketleri her yıl EPE katsayısı + ortalama getiri yöntemi ile bir gelir elde etmektedir. Yatırımcıların dağıtım şirketlerine sahip olmak ve şebekeyi işletmek için nihai olarak alabilecekleri kar yatırımlardan elde edilecek kar olarak öngörülmüştür. Diğer bütün gelir kalemleri geçici, yatırım sebebiyle elde edilecek kar kalemleri ise nihai olarak öngörülmüştür.

Perakende Şirketlerinin Yapmış Oldukları Elektrik Satışı Faaliyetlerinden ise 2 yolla para kazanabilmeleri mümkündür.

  1. Perakende şirketlerinin, görevli tedarik şirketi vasfıyla, sadece lisans bölgelerinde bulunan müşterilere, resmi tarifeden elektrik satışı yaparak gelir elde etmesi mümkündür. Bu gelirin oranı devlet tarafından % olarak belirlenmiş olup, bu gelir garanti bir gelirdir. 2020 yılına kadar brüt kar marjı olarak %2,38 öngörülmüştür. Bu kar marjını elde ettikten sonra şirket kendi giderlerini (işçilik vs. gibi) bu brüt karın içinden karşılamak durumundadır. Giderlerin brüt kar marjı içinden karşılandığı durumda, net kar %1,5-2’ler seviyesine gerilemektedir. Burada da görüldüğü üzere, devlet görevli tedarik şirketi sıfatıyla satış yapan perakende şirketine de bir nevi kamusal görev yüklemiştir.
  2. Perakende şirketlerinin, serbest tüketici limitini geçen tüketicilere, serbest tüketici tarifesinden satış yapması mümkündür. Bu durumda sadece lisans bölgesi değil, tüm Türkiye’deki müşterilere satış yapılabilmesi söz konusudur. Ancak burada herhangi bir kar garantisi bulunmamaktadır, zarar edilmesi de mümkündür. Son dönemlerde enerji maliyetlerinin artması ile birlikte serbest tüketici satışları da Türkiye’de sıfırlanma noktasına gelmiş, perakende şirketleri sadece %1,5-2 civarında bir net kar ile görevli tedarik şirketi olarak resmi tarifeden çalışmak durumunda kalmıştır.

E. Kar Elde Eden Dağıtım ve Perakende Şirketleri ile Zarar Eden Bu Şirketlerin Sahibi Ana Şirketin Durumu

Dağıtım şirketinin faaliyetinin bir nevi yarı kamusal bir nitelik taşıdığı, gelir ve giderleri EPDK tarafından belirlendiği için belli bir düzeyde gelir elde ettiği, bu gelirleri üzerinden de her yıl kurumlar vergisi ödediği bilinmektedir.

Ayrıca elektrik perakende şirketlerinin de yaptıkları satışlar üzerinden %1,5 civarında net gelir elde ettiği, gelir elde ettikçe de ayrıca kurumlar vergisi ödediğini de ayrıca ifade etmek gerekir.

Elektrik dağıtım ve perakende şirketleri, bu şirketlerin satın alınmasından kaynaklı borçları üstlenen firmalar değildir. Bu firmaları, özelleştirme idaresinin açmış olduğu ihalede, ihaleye giren firmaların kurduğu başka bir şirket satın almıştır. Dolayısıyla bu şirketlerin satın alımından kaynaklanan kredi borçlarının elektrik dağıtım ve perakende şirketlerinin kar veya zararları ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu iki şirketin sahibi olan ana firma, satın alımlar için kullanmış olduğu kredileri, faizleri ve kur farklarını dağıtım ve perakende şirketlerinin elde etmiş olduğu gelirlerden indirememektedir. Bir taraftan asıl faaliyeti yapan dağıtım ve perakende şirketleri kar elde edip kurumlar vergisi öderken, diğer taraftan bu faaliyetlerin yapılması için bu şirketleri satın alan firma faiz ve kur farkları sebebiyle devamlı zarar etmekte, bu zararları ise mahsup edebileceği bir alan bulunmamaktadır.

Ana firmanın, kar elde edebilmek için belli faaliyetler yapabilmesi mümkündür. Bu faaliyetler dağıtım ve perakende şirketlerin endeks okuma, kesme açma gibi yan hizmetleri olmakla birlikte, bu tür gelirler de EPDK tarafından belirlendiğinden hareket alanı olarak önemli bir gelir elde etmesi mümkün görülmemektedir.

Ana şirketin asıl kazancının, dağıtım ve perakende şirketlerinin sahibi olarak iştirak kazancı olduğu ve bu kazancın da Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinin a bendine göre ana firmaya getirilse dahi daha önce dağıtım ve perakende şirketlerinde kurumlar vergisine tabi tutulduğunu, bu sebeple ikinci kez mükerrer vergileme yapmamak için ana şirkette tekrar vergiye tabi tutulmadığını, bu sebeple buradan elde edilen kazancın da satın alımlar sebebiyle ödenen faizler ve kur farklarına herhangibir faydasının olmadığını da ayrıca belirtmek gerekir.

Durum aşağıdaki örnekle açıklanmıştır.

Örnek:

Aşağıdaki örnekte, $ kredisinin 1 Mayıs 2013 tarihinde 1 milyar $ olarak kullanıldığı, her yıl %7 civarında dolar cinsinden anapara ödemesi yapıldığı (bir kısmı dağıtım ve perakende şirketinden elde edilen karlar ile yapılmakta, diğer kısmı ise refinansman ile sağlanmaktadır.), dolar cinsinden faiz oranının toplamda %6 oranında olduğu varsayılmıştır.

Satın Alım Tarihi

1.May.13

Ödenen Borçlar $

Kalan Borçlar $

Kalan Borçlar TL

Kur Farkları TL

Ödenen Faizler TL

Toplam Kur Farkı ve
Faiz Giderleri

Dolar kredisi

1.000.000.000

 

 

 

 

 

 

Dolar Kuru 1 Mayıs 2013

1,7927

 

 

1.792.700.000

 

 

 

Dolar Kuru 31.12.2013

2,1304

70.000.000

930.000.000

1.981.272.000

314.061.000

79.250.880

393.311.880

Dolar Kuru 31.12.2014

2,3269

70.000.000

860.000.000

2.001.134.000

168.990.000

120.068.040

289.058.040

Dolar Kuru 31.12.2015

2,9181

70.000.000

790.000.000

2.305.299.000

467.048.000

138.317.940

605.365.940

Dolar Kuru 31.12.2016

3,5192

70.000.000

720.000.000

2.533.824.000

432.792.000

152.029.440

584.821.440

Dolar Kuru 31.12.2017

3,7719

70.000.000

650.000.000

2.451.735.000

164.255.000

147.104.100

311.359.100

 

 

 

 

Toplam 

1.547.146.000

636.770.400

2.183.916.400

 

 

 

 

 

 

 

 

Yıllar İtibariyle
Oluşan Zararlar

Son Mahsup Yılı

İndirileme

yecek
Zarar Tutarları

Kurumlar Vergisi
Dezavantajı

 

 

 

 

2013 Yılı

2018

393.311.880

86.528.614

 

 

 

 

2014 Yılı

2019

289.058.040

63.592.769

 

 

 

 

2015 Yılı

2020

605.365.940

133.180.507

 

 

 

 

2016 Yılı

2021

584.821.440

128.660.717

 

 

 

 

2017 Yılı

2022

311.359.100

68.499.002

 

 

 

 

 

Toplam

2.183.916.400

480.461.608

       

Yukarıdaki tablo incelendiğinde, dağıtım ve perakende şirketinin ana sahibi olan firmanın satın alma kredisi sebebiyle 2013-2018 arasında toplam 1.5 milyar TL kur farkı giderine katlandığı, aynı dönemde 636 milyon TL faiz giderinin de aleyhe tahakkuk ettiği, toplam kur farkı ve faiz giderinin 2,18 milyar TL olduğu görülmektedir.

2013 yılı itibariyle oluşmuş olan 393 milyon TL’lik kur farkı ve faiz giderinin son mahsup süresi 2018 yılı itibariyle bitmektedir. Ana şirketin operasyonları ile 393 milyon TL’lik bir kar yaratabilmesi mümkün değildir, zira hizmet verme ihtimali bulunduğu dağıtım ve perakende şirketlerine söz konusu hizmetler için EPDK tarafından verilen paralar dahi bu tutarların çok altındadır. Bu hizmetleri ana firma verse dahi, bu hizmetler üzerinde ancak %10-15 civarında bir kar elde edebileceğinden, 2013 yılı için oluşmuş 393 milyon TL’lik zararı mahsup edebileceği bir alan bulunmamaktadır.

F. Zarar Mahsup Süresi ve Kurumlar Vergisi Açısından Grup Konsolidasyonu

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 9. Maddesinde zarar mahsubu konusu düzenlenmiştir. Buna göre 5 yıldan fazla nakledilmemek şartıyla, geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan zararlar indirim konusu yapılabilecektir.

Daha önce vermiş olduğumuz örnekte de açıkça görüldüğü üzere, ana şirketin kendi faaliyetleri ile satın alımdan kaynaklanan kur farkı ve faiz giderlerini 5 yıl içerisinde elde edebileceği gelirlerinden mahsup imkanı bulunmamaktadır.

Diğer taraftan %100 sahibi olunan dağıtım ve perakende şirketleri ise her yıl kar elde ederek kurumlar vergisi ödemeye devam etmektedir.

Türkiye’de 2005 yılında kurumlar vergisi açısından grup konsolidasyonu yapılıp yapılmaması gerektiği tartışılmıştır. Grup konsolidasyonu dünyada uygulamaları olan bir konudur ve genelde bir şirketin diğer bir şirketin %50’sinden fazlasına sahip olduğu durumlarda bunların birbirine sıkı sıkıya bağlı oldukları, grup konsolidasyonu yapılması gerektiği belirtilmekte, buna izin veren düzenlemeler birçok ülkede bulunmaktadır.

Dağıtım ve perakende şirketleri örneğinde ana firma, dağıtım şirketi, perakende şirketi birbirine %100 bağımlı olan, sözleşme hükümleri tamamen EPDK denetiminde, faaliyetleri devamlı olarak sıkı bir şekilde denetlenen firmalardır. Bu sebeple, bu şirketlerin yapısı holding şirketlerinden dahi grup konsolidasyonuna en yatkın firmalardır.

Halen Kurumlar Vergisi Kanunu’muzda grup konsolidasyonuna izin veren bir düzenleme bulunmadığı gibi, zarar mahsup süresi de 5 yıl ile sınırlandırılmıştır. Bu 5 yıllık süre içinde de zararların mahsup edilemeyeceği ve 2018 yılından itibaren 2013 ve sonraki yıllarda oluşacak zararların her yıl silinmeye devam edileceği de örnekte gösterilmiştir.

G. Sonuç

Özelleştirilen elektrik dağıtım ve perakende şirketleri, kendileri gelir elde ederken ve üzerinden kurumlar vergisi öderken, bu şirketleri satın alan ana şirket tüm satın alma kredisi borçları, kur farkı ve faizlere katlandığı için, asıl finansman yükü ana şirket üzerinde birikmektedir. Bu şirketin diğer faaliyet alanlarından gelir elde ederek bu finansman yükünü kaldırma imkanı da bulunmamaktadır. 2018 yılından itibaren her yıl geçmişte oluşan kur farkı ve faiz giderleri sebebiyle zararlar silinmeye başlanacaktır.

Kurumlar vergisinde halen grup konsolidasyonuna izin veren bir düzenleme bulunmadığı gibi, zarar mahsubunun da 5 yıl ile sınırlandırılması, tamamen birbirine %100 oranında bağlı bulunan bu şirketler için önemli bir handikap niteliğindedir.

Bu şirketlerin bir nevi yarı kamu hizmeti verdiği de gözönünde bulundurulduğunda, yeni bir düzenleme ile belli bazı sektörler için kurumlar vergisi açısından grup konsolidasyonuna izin veren bir düzenleme getirilmesi, veya genel olarak yatırım yapan kuruluşlarda ilk yıllarda yüksek zararlar oluştuğu ve bu zararların da ilk 5 yıl içinde mahsubunun neredeyse imkansız olduğu göz önünde bulundurulduğunda (bir çok yatırımın en asgari geri dönüş süresi 10 yıldır), zarar mahsup süresinin 5 yıldan 10 yıla çıkartılması yerinde olacaktır.

19.06.2018

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM