BASINDAN YAZILAR
Serbülent BAYRAK - Vergisi içinde bir ayrılık yazısı - MuhasebeTR

Serbülent BAYRAK - Vergisi içinde bir ayrılık yazısı

"Bir tarafta gönül hırsızı bir patron, öte yanda vergi arsızı kalakalmış bir genç kız”.

Bu cümleyi sanıyorum hatırlıyorsunuzdur. Geçen haftaki “Gönül Hırsızı Vergi Arsızı” başlıklı yazımızda yer alıyordu bu cümle.

İnsanlar bazen özel hayatı işlerine, işlerini özel hayatlarına rahatlıkla karıştırabiliyorlar. Buna güzel bir örnek olmuştu.

Ayırmak lazım. İşi özel hayattan, özel yaşamı işten uzak tutacaksın. Başka yolu yok. Başarıları şu anda da devam eden bir iş adamımız yıllar öncesinde vermiş olduğu bir röportajda şöyle diyordu: “Bizim ortaklığımızın sırrı özel hayatlarımızda hiç bir araya gelmememizdir, eşlerimiz henüz birbirini görmedi”.

Uygulamada bu pek kolay olmuyor. Ama iş ile özel hayatı buluşturan bir ortak payda var: Ayrılıklar...

Bu son, veda yazımda da zaten konuyu “ayrılıklara” ayırmak istedim.

İş hayatında da aşk hayatında da ayrılırken usturuplu, güzel, dostane ayrılmak gerekir. Aşkta hasmane ayrılıkların ne tür sonuçlar doğurduğunu zaten hepiniz tahmin edebiliyorsunuzdur. Gazetelere, hatta manşetlerine düşen olaylar yaşanabiliyor. Ucu keskin bir bıçak…

Ben iş hayatından birkaç örnek vereyim.

Limited şirketlerde pay devirleri sırasında her nedense ihtilaf, gürültü patırtı sık yaşanır.

Ortaklık hissesini noterden devreden ortak için bunun tescil ve ilan edilmesi gerekir. Bu yapılmadığı zaman, vergi ve diğer borçlardan sorumluluklar devam eder. Bunu önlemenin yolu ise, vergi idaresine ortaklığın pay defterini sunmaktır. Ama, ayrılık medeni kurallar çerçevesinde gerçekleşmediği için bu genellikle yapılamaz ve hiçbir şekilde sorumluluğu bulunmayabilecek ortak, gereksiz cebri takibat aşamalarına maruz kalır.

 

Altın gollü ayrılıklar

Bir başka çarpıcı örnek daha. Ortağımız, ortaklarıyla anlaşamıyor, ayrılmaya karar veriyor. Lakin, çeşitli nedenlerle, hem de sorumlu müdür olduğu eski şirketinden hiç de iyi ayrılmıyor; yine gürültü, patırtı... Tabii tatsız olayları içine sindiremediğinden olacak kendince bir intikam planı hazırlıyor. Alıyor kağıt-kalem, başlıyor ihbar dilekçesini yazmaya: “Şu vergi dairesinin şu numaralı mükellefi şu yılda sahte fatura kullandı” diye.

İhbar değerlendiriliyor. Şirketin eski sorumlu müdürü olduğundan olaylara vakıf tabii. İhbar dilekçesinde yazılanlar dikkate alındığında, şirketteki sahte faturalar elle konulmuşçasına tespit ediliyor.

Lakin, kahramanımız ihbar için bir teşekkür beklerken, bir süre sonra gelen mahkeme celbi ile şaşkın kalıyor. Sahte fatura kullanma fiilinden yolu mahkeme yollarına düşüyor. Neden mi? Çünkü, sahte fatura kullanma fiili, Cumhuriyet Savcılığı’na bildirilmesi gereken bir suçtur ve Savcılığa suçun işlendiği tarihteki şirket kanuni temsilcileri fail olarak bildirilir (TTK 540,541; VUK 359, 367). Suçu bizzat işleyenlerin tespiti ve ispatı kolay olmadığından uygulama böyle işler.

Ayrılan ortağın durumu tıpkı bir papağan fıkrasında olduğu gibi: “Madem uçmayı bilmiyorsun, neden gıcıklık yapıyorsun?”

Gördüğünüz gibi gürültülü ayrılan ortak, bir veda uçuşu yapmak istemiş ama altın golü kalesinde görmüş.

Ortak ayrılmalarının yanı sıra, bir de, nedeni vergi olabilen personel ayrılıkları yaşanır iş hayatında. Bununla ilgili, mesleki yaşantımda beni çok etkilemiş bir anım var. Ama dilerseniz, bunu uzun uzadıya yazmak yerine, size soru yönelteyim.

İş adamısınız. Vergi incelemesindesiniz ve muhasebe yetkilinizi bu incelemeyle görevlendirdiniz. İnceleme sonucunda, ola ki bir vergi ödemek zorunda kalırsanız, personeli işten çıkartır mıydınız? Ya da, hangi durumda çıkartırdınız?

Ben kendi cevabımı vereyim. Evet, çıkartabilirdim. Ama; ihmal olmaksızın görevini yapan, yüzü güler yüzlü, mevzuata vakıf, kör göze parmak hatalar yapmamış personeli değil; görevinde ihmali bulunan, insani ilişkileri zayıf, mevzuat ile şirket arasında köprü kuramamış personeli işten çıkartırdım.

 

Veda zamanı

Vergicinin veda yazısı da böyle oluyor işte, mazur görün. Yine mevzuat, yine mevzuat. Ayrılıklar bana hep zor gelmiştir.

Biraz da tutucuyum galiba. Alıştığım şeylerden uzun uzun düşündükten sonra, ama yine de zor, kopabiliyorum. Maalesef ki yoğun iş tempom, şehir dışına sık çıkıyor olmam sizlerle daha fazla birlikte olmama, en azından sürekli bir beraberliğe engel oldu. Belki, vaktim yettiğince arada bir birlikte oluruz, bilemiyorum.

Umuyorum, daha geniş bir zamanımda ve sürekli yazılarla birlikte oluruz. Mamafih, bu tempomla ve mevcut şartlarla şu anda buna niyet etmeyi düşünmüyorum.

İşin bir de güzel tarafı var benim için; Referans ailesinden dostlar edinmiş olmam. 

Sevgili Eyüp Can ve asistanı Selva Hanım, David Judson, Erdal Sağlam, İsmet Özkul, Cevdet Aşkın, Sefer Levent, Şebnem Turhan, Jale Özgentürk, Kenan Şanlı, Alp Süer, Esra Şahin, Gülfem Varlık, kısaca tüm Referans ailesi. Hepsi ayrı bir değer.

Ben onlara inanıyorum ve yeni yıldaki yeni yazar kadrosu ve mizanpajlarıyla yayın hayatlarında başarılar diliyorum.

Yeni yılın sizler için iyilik ve güzelliklerle dolu bir yıl olmasını dilerim. Mutlu yıllar, iyi bayramlar...

(Kaynak: Referans Gazetesi | 29.12.2006)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM