BASINDAN YAZILAR
GSS'de görev paylaşımı / Celal Kaplan - MuhasebeTR

GSS'de görev paylaşımı / Celal Kaplan

Yazımın başında, Genel Sağlık Sigortası (GSS) konusundaki kafa karışıklığının boyutunu göstermek açısından, bir okurumuzdan gelen maili, ismini gizlemek kaydıyla aktarmak istiyorum.
Okurumuz mailinde, "Merhaba, erkek kardeşim işsiz. Babam işçi emeklisi, ailemin durumu iyi olmadığı için benim evimde kalıyorlar. Kardeşim GSS için gelir tespiti başvurusunda bulundu. Ona söylenen, ailedeki tüm fertlerin gelirine bakılacakmış. Merak ettiğim bu gelir tespitinde, benim durumuma da bakılacak mı? Bakılacaksa, artık ben aileme bakmıyorum, devlet olarak sen bak diyebilir ve gelen memurları kovabilir miyim? Ayrıca 18 yaşını geçmiş bekar kız kardeşim var. O babamın sigortasından faydalanmaya devam edecek mi? Yoksa o da mı GSS kapsamına alınacak" diye sormuş.

İKİ ÖNEMLİ GRUP
Kafa karışıklığının bir çok sebebi var. Öncelikle, GSS'nin tüm nüfusu kapsayacak şekilde uygulamaya başlanılacak olmasının, ülke tarihi açısından büyük bir adım olduğunun altını çizmek gerekir. Uygulamanın başlangıcında çok sayıda sıkıntı yaşanması kaçınılmaz. Bunlar zaman içerisinde giderilmeye çalışılacak. Buradaki aslı sorun, uygulamaya ilişkin yasal mevzuatın son günlere bırakılmasında. Daha doğrusu 5510 Sayılı Kanun, 2008 yılında yürürlüğe girmiş. GSS'nin zorunlu uygulaması bugüne kadar ertelenmek zorunda kalmıştı. Kanun, GSS uygulamasında görev ve sorumluluğu SGK'ya veriyordu. Nitekim, prim ödeme yükümlülükleri bakımından GSS sigortalıları, birden fazla gruba ayrılıyordu.
Bu konuya önceki yazılarımızda etraflıca değinmiştik. Fakat GSS sigortalılığında asıl, iki önemli grup söz konusuydu.
İlki, 5510 Sayılı Kanun'un 60. madde c/1 bendine istinaden GSS'si kabul edilenler. Bunlar, aile içinde kişi başına düşen geliri asgari ücretin üçte birinden az olup da primleri Hazine tarafından ödenecek kişiler. Bu grubu bu aşamada mevcut yeşil kartlılar olarak tanımlamak mümkün. İkinci büyük ve önemli grup ise 5510 Sayılı Kanun'un 60. madde g bendi kapsamında olanlar. Bunlar ise aile içinde kişi başına düşen geliri asgari ücretin üçte birinden fazla olup da sosyal sigorta sigortalılığı, emekliliği veya kanundaki diğer istisnalar kapsamına girmeyen, dolayısıyla GSS primlerini kendileri yatırmak zorunda kalacak kişilerdir.

ÖRGÜTLENME SORUNU
Bu iki büyük ve önemli gruptan, ilkine dahil olanların sayısı şimdilik dokuz buçuk milyon kişi civarında. İkinci grubun tahmini sayısı ise bir milyon yediyüz bin kişi. Zaman içerisinde bu sayılar değişecek. Örneğin, birinci gruba dahil olan mevcut yeşil kartlılardan, bir yıl içerisinde vizesi dolup gelir testine tabi olacaklar içerisinde, aile içinde kişi başına düşen geliri asgari ücretin üçte birini geçtiği tespit edilenler çıkacak. Bunlar bu tespit sonrası diğer gruba transfer olacak. Yine ikinci gruptaki kişilerden, aile içinde kişi başı geliri asgari ücretin üçte birinden az olduğu halde bu güne dek yeşil kart talep etmeyen çok sayıda kişinin çıkacağını düşünüyorum. Bunlar da 5510 Sayılı Kanun'un 60/g. maddesi kapsamından ilk gruba geçiş yapacaklar. Aynı şekilde şu anda sigortalı olarak çalışanlardan zaman içerisinde işten ayrılanlar veya bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamında olanlardan kendi adına genel sağlık sigortalısı statüsüne geçecek olanlar da bu gruplara dahil olacaklardır.
Yukarıda anlattıklarım bize, anahtar kelimenin aile içerisinde kişi başına düşen gelir miktarı olduğunu gösteriyor. Bu gelirin miktarı kadar tespit edilmesi de önemli. 5510 Sayılı Kanun aslında bu gelirin tespit edilmesini, daha doğrusu gelirin test yöntemleri ve kullanılacak verilerin belirlenmesi görevini, SGK'ya veriyordu. Bu ise daha önce bizim de bir çok kez vurguladığımız bir örgütlenme sorununu beraberinde getirmekteydi.

SGK'YA BAŞVURUN
Kaldı ki SGK bünyesine alınan sosyal güvenlik kuruluşları, istisnalar hariç bu güne kadar sadece il düzeyinde örgütlenmişlerdi. Oysa GSS ve primsiz ödemelerinin üstlenilmesi bu örgütlenmeyi mümkün olduğunca küçük yerleşim birimlerine indirmeyi zorunlu kılıyor. Zaten GSS'nin zorunlu uygulamasının bu güne kadar ertelenmesinin bir nedeni de bu örgütlenme sorunuydu. Bu konuda önemli bir adım 2 Kasım 2011 tarihinde yürürlüğe giren 662 Sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki KHK ile atıldı. SGK'nın, hem primsiz ödemeler alanındaki yükü bu bakanlığa kaydırıldı, hem de 662 sayılı KHK'nin 2/h maddesinde "Sosyal yardıma hak kazanılmasında ve genel sağlık sigortalılığının tespitinde esas alınacak gelir tespit testlerine ilişkin usul ve esasları belirlemek, bu testleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma vakıflarıyla işbirliği yaparak uygulamak" görevi bu bakanlığa bırakıldı. Bakanlığın üstlendiği bu görev ve SGK'nın yapacağı işlemlere ilişkin esaslar da 28 Aralık 2011 günü yayımlanan bir yönetmelikle etraflıca belirlendi. Şimdi bir aylık gelir tespit süreci işliyor. Bu yönetmeliğin hükümlerini bir sonraki yazımızda etraflıca inceleyeceğiz. Şimdiden tavsiyemiz eğer sosyal güvenceniz yoksa ve aile içinde kişi başına düşen gelirinizin asgari ücretin üçte birinden az çıkacağını düşünüyorsanız, gelir testinizin bir an önce yapılması için SGK veya vakıf bürolarına başvurun. Yoksa zaten SGK, gelir testini yaptırmanız konusunda size yazı gönderecektir.

(Kaynak: Yeni Asır | 14.01.2012)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM