BASINDAN YAZILAR
Sosyal Güvenlikte Mevzuat Devrimi (mi?) / Celal Kaplan - MuhasebeTR

Sosyal Güvenlikte Mevzuat Devrimi (mi?) / Celal Kaplan

Malum yazılı ve internet medyasında sosyal güvenlik yazıları her geçen gün daha fazla ilgi çekmekte. Değişik yayın organlarındaki makaleleri derleyip yayınlayan siteler dahi var. Hatta işlerimizin yoğunluğu nedeniyle gazetedeki yazıları bir iki kez aksattığımızda maille ne olduğunu soranlar bile oluyor. Geçtiğimiz hafta internette sosyal güvenlikte mevzuat devrimi başlıklı bir yazı dikkatimi çekmişti. Baktığımda Bugün Gazetesi'nde sosyal güvenlik yazıları yazan meslektaşım Sadettin Orhan'ın konu ile ilgili makalesi olduğunu gördüm. Yazıda SGK'daki mevzuat karmaşasına dikkat çekilmekteydi. Özellikle de SGK'nun ihtiyaç duyulan bir konuda hemen genelge çıkarma uygulamasına ve her konuda ayrı bir genelge çıkarılması sonucu, bunların takibinin bir süre sonra neredeyse imkansız hale geldiğine değiniliyordu. Bu durum SGK Başkanı M. Emin Zararsız'ın da dikkatini çekmiş ve uygulama değişikliğine ilişkin talimat vermiş. Artık SGK'daki her daire başkanlığının birer genelgesi olacak. İlgili daire başkanlığı, bir değişiklik yapmak istediğinde, yeni bir genelge çıkarmak yerine kendi genelgesinin ilgili bölümünde değişikliğe gidecek.

"YETMEZ AMA EVET"
Haberi okuduğumda ilk aklıma gelen, Anayasa Referandumu'nun meşhur sloganı oldu. "Yetmez ama evet" Çünkü bu değişikliğin olumlu yönleri muhakkak olacak. Ama öyle devrim olarak nitelendirmek de mümkün değil. Hemen belirteyim genelge çıkarma usulü eski SSK'dan kalan bir alışkanlık. Üstelik daire başkanlıklarına göre genelgelerin birleştirilmesi uygulaması da yeni değil. SSK'da 1987 yılında, o güne kadar çıkan genelgeler, daire başkanlıklarına göre tasnif edilip, yürürlükte olanlar birleştirilmiş genelge adıyla bir araya toplanmıştı. Örneğin Tahsisler Daire Başkanlığı genelgeleri 12 sayılı, Sigorta Primler Dairesi Başkanlığı genelgeleri ise 16 sayılı birleştirilmiş genelge adıyla güncellenmişti. Sonrasında SSK'nda daire başkanlıkları genelge çıkarmaya devam ettiler. Yeni genelgelerini bu birleştirilmiş genelgeye ek olarak çıkarmaya başladılar. Örneğin 16/Ek-1 sayılı Genelge gibi. Bundan sonra da benzer bir durum yaşanacağını şimdiden söylemek acele olmaz.

ÇÖZÜM NASIL OLMALI?
Çünkü mevcut genelge hükümlerinde değişikliğe giden genelgeler ile temel genelgenin ilgili bölümünü değiştirmeniz mümkün. Ancak SGK uygulamalarında sadece uygulama değişikliklerinde genelge çıkarılmıyor. Yeni başlatılan bir uygulamaya yön vermek için genelge çıkarıldığında, bu temel genelgeye ek yapılmaya başlanılacak.
Bir süre sonra bu ana genelgenin hangi bölümü değişti, neresine ek yapılacak bunu takip etmek bile başlı başına bir uğraşı gerektirecek.
Esas çözüm nerede. Şöyle geçmişe doğru bir zihin gezisi yaptık. Henüz Ağustos 2002'de Yaklaşım Dergisi'nde yazdığımız "SSK'da Prim Usul Kanunu Eksikliği ve Cezaların Adilliği" başlıklı makalede bu konuya dikkat çekmiştik. SSK uygulamasında asıl ihtiyacın bir an önce bir usul kanunu çıkarılması olduğunu belirtmiştik.
Aradan geçen sürede, bu eksikliğin ortadan kalkmadığı gibi, bilakis üç kurumun ve uygulamalarının birleşmesiyle daha da arttığını söylemeliyiz. Hizmet alanlar açısından en temel sorun, SGK uygulamalarının Resmi Gazete'den ulaşılabilecek bir mevzuat hiyerarşisi sisteminde takip edilememesidir.

GENELGE ALIŞKANLIĞI
SGK'nca, 5510 sayılı Kanun'un ilk yürürlüğe girdiği günlerde çıkarılan tebliğler, bu ihtiyacı bir ölçüde gidermişti. Ancak SSK'ndan gelen genelge alışkanlığı tam anlamıyla terk edilemedi. Oysa genelge ve genel yazılar normlar hiyerarşisinde en altta kalan hukuki metinler. Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz genel prensibiyle de en zayıf ilişki içerisindeler. Bu konuya hemen bir örnek verelim. 1994 yılında İçişleri ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıkları arasında bir protokol yapıldı. Belediyeler, ruhsat verdikleri inşaatlarla ilgili SSK'ya bilgi verecekler ve inşaatlara yapı kullanma izni verme aşamasında kurumdan "borcu yoktur" yazısı isteyeceklerdi. Kurum, bunu bir genelge ile teşkilatına duyurdu. Ancak bu protokol, Resmi Gazete'de yayınlanan bir hukuki metin içerisine girmediği için bazı belediyeler buna uymaktayken, bazı belediyeler protokol hükümlerine aykırı davrandı. Sonuçta vatandaşlar arasında eşitsiz uygulamalar gerçekleşti. Ne zaman ki 2004 yılında bu konu, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nde hüküm haline gelip Resmi Gazete'de yayınlandı. Bütün belediyeler uygulamalarını buna göre değiştirdiler.

DOĞUM BORÇLANMASI
Bunun örneklerini çoğaltmak mümkün. En günceli doğum borçlanması. Her zaman yazıyoruz. Sosyal güvenlik uygulamasında borçlanma hakkı, elinde olmayan nedenlerle sosyal güvenlik hakkından yararlanamayan kişilere sağlanan bir telafi imkanıdır. İşte doğum borçlanmasında, kanunda yer almayan hükümler, genelge ve tebliğ ile konulmaya çalışılınca, ortaya SGK'nın aleyhine sonuçlanan bir yargı süreci çıktı. Oysa SGK'nun bir usul kanunu olsa; 5510 sayılı Kanunda sigortalıların hangi durumlarda borçlanma haklarının olduğu belirtilip uygulama koşulları bu usul kanununa bırakılsaydı, bunlar yaşanmazdı. Kanımızca o zaman 5510 sayılı Kanun da bu kadar anlaşılması güç bir yapıda olmazdı. Kısacası mevzuat devriminin tam olarak gerçekleşebilmesi için, bir an önce SGK Prim Usul Kanunu hazıklarına başlanılması gerekir.

(Kaynak: Yeni Asır | 01.02.2011)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM