BASINDAN YAZILAR
Vergi affı hemen çıkarılmalı / Ahmet Yavuz - MuhasebeTR

Vergi affı hemen çıkarılmalı / Ahmet Yavuz

Geçen hafta vergi barışında mükelleflerin veya mali müşavirlerin bazı tarihleri geçirmesinden dolayı sıkıntılar yaşadıklarını belirtmiştim. Meğer birçok insanın yarasına basmışım.

Birçok mükellef, gerek usul şartlarına uyamadığı gerekse bazı süreleri atladığı için varlık barışından faydalanmanın avantajlarını kullanamayacak. Varlık barışının ilk gündeme geldiği günden beri bu köşede daha tutarlı ve dört başı mamur bir af (veya matrah artırımı) çıkarılması için çağrıda bulundum. Bu beklentilerin bir kısmına kanunda yer verildi. Tüm eksiklerine rağmen varlık barışı, hem kayıt dışındaki varlıkların işletme sermayelerine eklenmesi suretiyle şirketlerin güçlenmesini hem de bütçeye destek olacak vergi gelirlerinin toplanmasını sağladı. Bu kararı almakla siyasiler üzerlerine düşeni yapmış oldu. Ancak kanunun avantajlarından faydalanma hususu Gelir İdaresi tarafından takip ediliyor. Maalesef idare birçok noktayı olumsuz bakış açısıyla değerlendirerek daraltıcı yorumlara gidiyor. Bu da devlete güvenerek beyanda bulunan ve vergileri ödeyen mükellefleri mağdur ediyor.

Beyan edilen varlıklarla ilgili olarak eski dönemlere ait herhangi bir vergi aranmayacak. Kanun yürürlüğe girdikten sonra başlayan incelemeler neticesinde bulunan matrah farkından beyan edilen matrahlar mahsup edilecekti. Bugünlerde birçok vergi dairesi varlık barışından faydalanan mükellefleri incelemeye sevk etme yerine takdir komisyonu vasıtasıyla vergi tarhiyatı yapma yoluna gidiyor. Böylece yeni vergi, inceleme neticesinde bulunmamış olacağı için varlık barışında beyan edilen matrahın mahsup edilme imkânı olmayacak. Ayrıca beyan edilen matrahların 2008 öncesi vergileri aranamaz. Kanun bu hükmü gereği eski yıllara ilişkin sorgulama yapılamıyor. Ancak bu varlıkların 2008 yılı ile ilgili vergilerin ödenip ödenmediğine ilişkin araştırma ve incelemeler yapan daireler var. Mesela bankadaki bir milyon lirayı beyan eden mükellefe, bu paranın 2008'de sağladığı faiz gelirine ilişkin vergiyi ödeyip ödemediği sorulabilir.

USULSÜZLÜK CEZASI ÖNGÖRÜLEBİLİR

Beyan edilen varlıkların niteliğindeki farklılık da eleştiri konusu yapılarak mükellef mağdur edilebiliyor. Mesela inşa edilmiş bir binayı beyan eden mükellef, tapusunu getirdiğinde tapunun hâlâ arsa üzerinde olduğunu gören idare, bu ispat vesikasını kabul etmiyor. Böylece beyan sonrası ödenen vergi boşa gitmiş oluyor. Hâlbuki getirilen tapuda ada pafta bilgileri zaten beyannamede bildirilmiş. Gayrimenkulün niteliğinin çok önem arz etmemesi lazım. Tıpkı bunun gibi, ödemenin veya sermayeye ilavenin birkaç gün geciktirilmesi sebebiyle kanunun avantajlarından faydalanamayacak olan mükellefler var. İlk planda 'Kanunun açık hükmü var, buna mükellef niye dikkat etmemiş?' denebilir. Ama bu tür ihmallerin Hazine'ye bir zararı yok. Bu ihmaller için usulsüzlük cezası, gecikme faizi vs. cezalar alınır ve kanun hükmünün yürürlükte olması sağlanır. Yeni çıkarılacak kanunda bu durumlar dikkate alınmalı. Uygulamacı idarenin de daraltıcı yorumlara gitmemesi lazım. Aksi halde bundan sonraki uygulamalarda katılım sağlanamaz.

Konu ile ilgili bir diğer husus, af lafzının telaffuz edilmesinden sonra herhangi somut adım atılmaması. Af lafzı telaffuz edildikten sonra mükellefler yapacakları ödemeleri bile durdurur. Maliye Bakanı ağustos öncesi borçların yapılandırılacağını açıklamış olsa da mükellefler mevcut ödemeleri beklemeye aldı. Eski borcu olup taksitlendirme yapmayı düşünecekler de beklemeye geçti. Tecil faizi yıllık yüzde 12'ye çekildiği halde mükellefin borçlarını taksitlendirmeye gitmediğini görüyoruz. Vergi dairelerinde tahsilât oldukça düşük seviyede. Kanunun gecikmesi yüzünden bütçe dengesinin bozulması bile söz konusu. Hükümet ve Meclis'in elini çabuk tutması şart.


--------------------------------------------------------------------------------

Hizmetlerin çakışmasında, ilk önce başlayan sigortalılık dikkate alınır
Soru: Babam 1989 ile 1994 tarihleri arasında hem SSK'lı hem de Bağ-Kur'lu olarak iki ayrı sosyal güvenlik kurumuna prim ödemesinde bulunmuştu. SSK açısından bu tarihler arasında kesintiler yaşandı. Bağ-Kur primleri sonraki yıllarda bütünüyle ödendi ve Bağ-Kur kaydı kapatıldı. 1996'dan bugüne kadar SSK'lı olarak bütün primleri ödeyerek çalışmaya devam ediyor. SSK'lı olma durumu ise 1976'dan beri sürüyor. Size hizmet çizelgesini de gönderiyorum. Öğrenmek istediğimiz, emeklilik açısından Bağ-Kur'lu yıllara yatan SSK primleri mi, yoksa Bağ-Kur prim ödemeleri mi geçerli olacaktır? Eğer Bağ-Kur primleri geçerli olacaksa SSK'dan emekli olacak olan babamın kıdem tazminatı ve emeklilik aylığı açısından uğrayacağı bir hak kaybı söz konusu mudur? Hak kaybı söz konusu ise kaybın maliyeti nedir? Babamın doğum tarihi: 1 Haziran 1958

Cevap: Gönderdiğiniz hizmet çizelgesinde gördüğüm kadarıyla babanızın 1989-1994 tarihleri arasında Bağ-Kur hizmeti var. Önceki dönemlerdeki SSK sigortalılığını dikkate almazsak bile SSK sigortalılığı 1990 tarihinde başlamış. Mevzuat uyarınca çakışan sigortalılık hallerinde ilk önce başlayan sigortalılık dikkate alınır ve bu sigortalılık kesintiye uğrayıncaya kadar devam eder. Dolayısıyla babanızın Bağ-Kur sigortalılığında kesinti olmadığından 1989-1994 tarihleri arasında Bağ-Kur(lu sayılması gerekiyor. Bu tarihler arasındaki SSK hizmetleri geçerli sayılmaz. Hizmet Birleştirmesi Kanunu uyarınca son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca aylık bağlanır. Bu sürede babanızın hizmeti en fazla SSK'da geçtiği için SSK şartlarına göre kendisine aylık bağlanacaktır. Babanız yaş şartı aranmaksızın 25 yıl sigortalılık süresi ve 5 bin gün prim ödeme süresine göre emekli olabilir. Babanız bütün şartları sağladığından hemen emekli olabilir. SSK'dan emeklilik, Bağ-Kur'dan emekliliğe göre emekli aylığı açısından daha avantajlıdır.

Babanızın SSK ile Bağ-Kur hizmetlerinin çakıştığı döneme ilişkin kıdem tazminatını babanız fiilen SSK'lı olarak çalıştıysa kıdem tazminatıyla ilgili diğer şartları da taşımak kaydıyla alabilirsiniz. Çünkü kıdem tazminatının alınması ile sigortalılık çakışması arasında bir bağlantı yoktur. Ancak kıdem tazminatı alacakları, Borçlar Kanunu uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğundan işveren kendiliğinden ödemezse babanız kıdem tazminatı alamaz.

(Kaynak: Zaman Gazetesi | 25.10.2010)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM