BASINDAN YAZILAR
Amortismanda zamanaşımı hesap dönemi sonrası başlar / Veysi Seviğ, Bumin Doğrusöz - MuhasebeTR

Amortismanda zamanaşımı hesap dönemi sonrası başlar / Veysi Seviğ, Bumin Doğrusöz

SORU: Mart ayında işletmemizde yapılmaya başlanan vergi teftişi nedeniyle 2001 yılında satın aldığımız ve amortisman ayırma süresi 2005 yılında dolan bir makineye ait gider pusulası ile yine 2001 yılında satın almış bulunduğumuz bazı amortismana tabi varlıkların fatura ve belgeleri talep edildi. Bu konuda zamanaşımı yok mudur?

YANIT: Vergi Usul Yasası'nın 253'üncü maddesi gereği olarak sözü edilen yasa hükümlerine göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle kullanmak zorunda oldukları vesikaları (belgeleri) ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmek zorundadırlar.

Türk Ticaret Yasası'nın 68'inci maddesi uyarınca da "Defter tutmak mecburiyetinde bulunan kimse ve işletmeye devam eden halefleri, defterleri son kayıt tarihinden ve saklanması mecburi olan diğer hesap ve kâğıtları tarihlerinden itibaren on yıl geçinceye kadar saklamaya mecburdurlar." Aynı yasanın 79'uncu maddesinde "teslim mükellefiyeti" 80'inci maddesinde ise "ibraz mükellefiyeti" yer almaktadır.

Vergi Usul Yasası'nın 253'üncü maddesinde yer alan "ilgili yıl" kavramı uygulamada duraksama yaratmaktadır. Gerçekte ilgili yıl amortismana tabi iktisadi kıymetlerde defter kayıtlarının ve belgelerinin vergilendirme açısından değerlendirildiği son yılı ifade etmektedir.

Çünkü özellikle işletmelerin özel hesap dönemi uygulamalarında, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde, yatırım indirimi ve Ar-Ge uygulamalarında, zarar mahsubunda zamanaşımının başlangıcı önem arz etmektedir.

Bilindiği üzere özel hesap uygulamasında hesap döneminin kapanışı ile başlangıcı farklı yıllarda olduğu için zamanaşımı hesap döneminin sona erdiği yılı izleyen yıldan başlamaktadır.

Bu özellik dikkate alındığında amortismana tabi bir varlık için konuya ilişkin vergi incelemesi açısından zamanaşımı, son amortisman ayırımını izleyen yıldan başlamaktadır.

01.01.2004 tarihinden önce edinilen amortismana tabi iktisadi kıymetlerde genel olarak yüzde 20 oranında amortisman ayrılması öngörülmüş olup buna göre mükellefler yüzde 20 oranını aşmamak şartıyla diledikleri oranda amortisman ayırmak suretiyle itfa edebilmişlerdir.

Dolayısıyla eğer söz konusu iktisadi kıymetler fevkalade amortismana konu edilmemiş ise sizin 2001 yılında edindiğiniz iktisadi kıymet için en son 2005 yılında amortisman ayrılmış bulunmaktadır. Bu nedenle Vergi Usul Yasası hükümlerine göre 2001 yılı defterleri ile makine ve diğer amortismana tabi iktisadi kıymetlerin edinimi ile ilgili belgeleri vergi denetimi yapan elemanlara ibraz etmekle yükümlü bulunmaktasınız. 31.12.2003 tarihinden sonra amortisman ayırımında faydalı ömür esası kabul edildiğinden iktisadi kıymetlerin edinimi ile ilgili kayıtların faydalı ömür ile ilgili olarak son amortisman ayırma tarihini izleyen yıldan itibaren beş yıl süre ile söz konusu kayıt ve belgelerin muhafazası ve gerektiğinde ibrazı zorunlu bulunmaktadır. (V. Seviğ)

 

 

YARGI KARARLARINDA

 

BSMV

 

1. Danıştay 7. Dairesi'nin E.2003/2186, K.2004/2006 sayı ve 23.6.2004 tarihli kararı

"Davacı bankanın müşterileri ile yaptığı sözleşme ile belirlenen miktardaki dövizi, belirlenen bir vadede ve cari kurdan bağımsız olarak kararlaştırılan kur üzerinden (Türk Lirası üzerinden belirlenmiş birim fiyatından) müşterilerinden satın alması, yani forward işlemi; niteliği itibariyle davacı banka bakımından kambiyo alımı, müşterileri açısından da kambiyo işlemi niteliğindedir. Bu şekilde yapılan işlemler dolayısıyla BSMV doğuran olay, davacı bankaya yapılan kambiyo satışı olduğundan, verginin matrahı bu satışa ait tutardır. Bu matrah üzerinden hesaplanacak BSMV'nin oranı ise yüzde 1'dir. Bu durumda, davacı banka ile müşterileri arasında yapılan sözleşmeyle belirlenen kur üzerinden gerçekleştirilen döviz alımı işlemi sonucu, banka lehine, cari kura nazaran bir fark kaldığından ve bu farkın da yüzde 5 oranında BSMV'ye tabi tutulması gerektiğinden bahisle yapılan tarhiyatta hukuka uyarlık görülmemiştir."

2. Danıştay 7. Dairesi'nin E.2004/483, K.2006/1380 sayı ve 26.4.2006 tarihli kararı

"Bankalar Kanunu'na göre banka şubelerinin, genel müdürlükten ayrı bir tüzelkişilikleri bulunmadığından, kendi adlarına veya genel müdürlüğü temsilen bir davada taraf olmalarına olanak bulunmadığı gibi, temsili de söz konusu değildir. Bu hukuki durum karşısında, tüzelkişiliği bulunmayan banka şubesinin kendi adına açmış olduğu davanın ehliyetsizlikten reddi gerekirken işin esasından verilen vergi mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir."

3. Danıştay 7. Dairesi'nin E.2005/1059, K.2007/5159 sayı ve 10.12.2007 tarihli kararı

"Gider Vergileri Kanunu'nun 28. ve 30. maddeleri ve ayrıca VUK'nın 8. maddesi gereğince, ihracat kredilerine ilişkin BSMV'nin mükellefi, krediyi kullandıran bankadır. Kredinin kullandırılması sırasında tahsil edilmeyen bu verginin, krediyi kullanan şirket ile arasında (açık ya da kapalı, yazılı ya da sözlü olarak kurulu) özel hukuk ilişkisi bulunan davacı bankadan, mükellef olarak istenilmesinde, bir başka deyişle bankanın bu verginin mükellefi kabul edilmesi suretiyle salınan BSMV'de isabetsizlik bulunmadığından, aksi yönde verilen mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmemiştir."

4. Danıştay 7. Dairesi'nin E.2006/1493, K.2008/4078 sayı ve 20.10.2008 tarihli kararı

"(…) olay tarihi 2004 yılında yürürlükte bulunan 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu'nun 2. maddesinde, Türkiye'de kurulacak sigorta veya reasürans şirketlerinin anonim ortaklık şeklinde kurulmalarının şart olduğunun belirtildiği; bu hükümlere göre, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi'nin mükellefinin anonim ortaklık şeklinde örgütlenen sigorta şirketleri olduğu; sigorta şirketleri ile yaptıkları acentelik sözleşmesi ile sigorta sözleşmesi yapma ve prim tahsil etme konularında yetkili kılınmalarının, acentelerin verginin mükellefi sayılmalarını gerektirmeyeceği; diğer bir anlatımla sözleşme ile mükellefin değiştirilmesinin olanaklı olmadığı, A veya B tipi acente olunmasının da bu hukuki durumu değiştirmediği; bu bakımdan, olayda, sigorta şirketi olmayan davacı, adına salınan verginin mükellefi olmadığından, tarh ve ceza kesme işlemlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden vergi mahkemesi kararı dayandığı gerekçeler karşısında hukuka uygun bulunmuştur."

 

 

ÖZELGELERDE

 

DAMGA VERGİSİ

 

1. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 7.10.2008 tarih ve 3526 sayılı özelgesi

"Damga Vergisi Kanunu'na ekli 2 sayılı tablonun 5035 sayılı kanunla değişik 23 numaralı fıkrası uyarınca, bankalar, yurtdışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlardan sağlanan kredilerin temini ile bunların geri ödemesi sırasında kredi kuruluşları ile müşteri arasında düzenlenen kâğıtlar ve bu mahiyetteki şerhler (kredi kullanımları hariç) Damga Vergisi'nden istisnadır. Bu itibarla (…) bankası ile (…) Ltd. Şti. arasında düzenlenen "Düzenleme Şeklindeki Ticari İşletme Rehni Sözleşmesi", kullanılan kredinin ayni kredi olmaması yani nakdi veya gayrinakdi kredinin teminatını ya da geri ödemesini teşkil etmek amacıyla düzenlenmiş olması şartıyla Damga Vergisi ve harçtan istisna olacaktır."

2. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 10.4.2009 tarih ve 991 sayılı özelgesi

"Bir kâğıdın Damga Vergisi'ne tabi tutulabilmesi için söz konusu kâğıdın kanun eki 1 sayılı tabloda yer alması ve hukuken tekemmül etmiş ve herhangi bir hususu ispat veya belli edecek nitelik kazanmış ve imzalanmış olması gerekir. Yine Damga Vergisi Kanunu'nun 5. maddesinde de bir nüshadan fazla düzenlenen kâğıtların her nüshası için ayrı ayrı aynı miktar veya nispette Damga Vergisi ödeneceği düzenlenmiştir. İmzalanmak suretiyle tekemmül eden bir kâğıdın hükmünden yararlanılmaması söz konusu kâğıdın bir husus ispat veya belli edecek bir belge olma vasfını ortadan kaldırmaz. Ayrıca, Damga Vergisi Kanunu'nda ödenmiş olan Damga Vergisi'nin iade edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Özelge talebinde TOKİ tarafından yapılan konut projesi kapsamında (…) Bankası (…) Şubesi ile iki nüsha düzenlenmiş sözleşmeden dolayı iki kat Damga Vergisi ödendiği, ancak aynı gün içinde TOKİ ile sözleşme düzenleyenlerin tek nüsha üzerinden Damga Vergisi ödemiş olmalarından dolayı, fazla ödenen Dama Vergisi'nin iade edilip edilemeyeceği sorulmuş ise de ödenen Damga Vergisi'nin iade edilmesi mümkün bulunmamaktadır."

3. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 28.10.2009 tarih ve 2666 sayılı özelgesi

"İşyeri kira sözleşmesinde, kira bedelinin yanında, kiralayanın elde ettiği kira geliri nedeniyle ödenmesi gereken gelir stopaj vergisine ilişkin tutarın da kiracı tarafından ödeneceği hususuna yer verilmesi halinde, bu tutar kira bedelinin bir unsuru olarak belirlenmiş olacağından, Damga Vergisi matrahının brüt kira tutarı olması, sözleşmede gelir stopaj vergisine ilişkin bir açıklamaya yer verilememesi durumunda ise Damga Vergisi matrahının sözleşmede yer alan kira bedeli olarak dikkate alınması gerekir."

4. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 5.5.2009 tarih ve 934 sayılı özelgesi

"İhale Komisyonu Başkanlığı'na verilen belirli bir değeri içermeyen taahhütname, Damga Vergisi Kanunu'nun 1 sayılı tablosunda yer almadığından Damga Vergisi'ne tabi tutulmaz. Ancak, noter tarafından maktu harca tabi tutulması gerekir."

5. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 9.9.2009 tarih ve 1835 sayılı özelgesi

"Mazbut (…) vakfı adına kayıtlı taşınmaz üzerine yap-işlet-devret modeli ile alışveriş merkezi yapılmak üzere (…) AŞ ile (…) Vakıflar Bölge Müdürlüğü arasında imzalanmış olan sözleşmeye istinaden tanzim edilen Ek Değişiklik Sözleşmesi ile ilgili olarak, Damga Vergisi Kanunu'nun 14/2. maddesinin belli parayı ihtiva eden mukavelenamelerin değiştirilmesi halinde artan miktarın aynı nispette vergiye tabi tutulacağına dair hükmü uyarınca, ilk sözleşmeye uygulanan nispette Damga Vergisi hesaplanması, sözleşmenin taraflarından birinin resmi daire olması nedeniyle tahsil edilmesi gereken verginin tamamının (…) AŞ'den aranılması, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 77. maddesi uyarınca binde 0.90 oranındaki noter harcından muaf tutulması gerekir."

6. Konya Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 2.11.2009 tarih ve 1668 sayılı özelgesi

"Damga Vergisi Kanunu'nun 8. maddesinde tanımı yapılan resmi dairelere bağlı olmakla berber, ayrı tüzelkişilik ve iktisadilik vasıflarının her ikisine birden haiz olan kuruluşlar, resmi daire olarak kabul edilmez. Bu sebeple (…) Belediyesi Tanzim Satış ve Kum Ocağı İşletmesi, resmi daire olarak kabul edilmediğinden, vergi dairesine vermiş olduğu beyannamelerin Damga Vergisi'ne tabi tutulması gerekir."

(Kaynak: Referans Gazetesi | 19.05.2010)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM