BASINDAN YAZILAR
Yabancılara farklı vergi oranı uygulanabilir mi / Veysi Seviğ - MuhasebeTR

Yabancılara farklı vergi oranı uygulanabilir mi / Veysi Seviğ

Menkul kıymetler ile diğer sermaye piyasası araçlarının vergilendirilmesinde 2006-2015 yılları için uygulanmak üzere 01.01.2006 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Gelir Vergisi Yasası'nın geçici 67'nci maddesi gereği yabancılar için uygulanan yüzde sıfır oranındaki stopajla ilgili hüküm Anayasa Mahkemesi'nin 15 Ekim 2009 gün ve E.No: 2006/119, K.No: 2009/145 sayılı kararı ile iptal edilmiş bulunmaktadır.
Sözü edilen iptal kararının gerekçesinde de ifade edildiği üzere anayasanın 2. maddesinde yer alan sosyal hukuk devleti; temel hak ve özgürlükleri en geniş ölçüde sağlayan ve güvence altına alan toplumsal gerekleri ve toplum yararı arasında denge kuran, toplumsal dayanışmayı üst düzeyde gerçekleştiren, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak eşitliği, sosyal adaleti ve milli gelirin adil bir biçimde dağılmasını sağlayan devlettir. Hukuk devletinde vergilendirmenin temel ilkelerinin gözetilmesi, vergilendirmeye ilişkin yasalarda bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması ve hukuk güvenliğini sağlaması gerekir.
Anayasanın 73'üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında "Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır" denilerek verginin mali güce alınması ve genelliği, vergi yükünün adaletli ve dengeli bir biçimde dağılımı öngörülmüştür.
Verginin mali güce göre alınması ve genelliği ilkeleriyle vergilendirmede eşitlik ve adaletin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Ekonomi ve vergi hukuku alanında mali güce ilişkin göstergelerin gelir, sermaye ve harcamalar olduğu kabul edilmektedir. Bu üç unsurun vergilendirilmesinde vergi adaletinin gerçekleştirilebilmesi için yükümlülerin ödeme güçlerinin gözetilmesi zorunludur. Mali güç, ödeme gücünün kaynağı, dayanağı, nedeni ve varlık koşuludur. Yasa koyucunun vergilendirmede, kişilerin sahip olduğu ekonomik değer ile mali güçlerini göz önüne bulundurması gerekir.
Vergide genellik ilkesi, herhangi bir ayırım yapılmaksızın mali gücü olan herkesin vergi yüküne katılması ve vergi ödemesini ifade eder. Bu ilke, aynı zamanda vergide eşitlik ilkesinin uygulama aracı olup, mali gücü fazla olanın mali gücü az olana göre daha fazla vergi ödemesini gerektirir. Vergide eşitlik ilkesi ise ödeme gücü aynı olanların aynı vergiyi ödemeleridir. Herkes tarafından yerine getirilmesi gereken bir yükümlülük olarak kabul edilen ve devletin kamusal gereksinimlerini karşılaması için egemenlik gücüne dayanarak tek taraflı iradesiyle kişilere yüklediği bir kamu alacağı şeklinde tanımlanan verginin, anayasal sınırları içinde salınıp toplanması zorunluluğu açıktır. Vergi hukukunda vergi olgusunun niteliklerini oluşturan yasal düzenlemelerde anayasanın bu konudaki ilkelerinin özenle göz önünde tutulması gerekir. Bu anlamda, devletin vergilendirme yetkisi vergide yasallık, mali güç ve genellik gibi kimi anayasal ilkelerde sınırlandırılmıştır.
Anayasanın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik de vergide yasallık, mali güç ve genellik gibi kimi anayasal ilkelerle birlikte, devletin vergilendirme yetkisinin sınırlandırıldığı ilkeler arasındadır.
Gelir Vergisi Yasası'nın geçici 67. maddenin yürürlüğe girdiği tarihte mükellefiyet yönünden bir ayırım yapılmaz iken (1) numaralı fıkranın sonuna eklenen tümceyle, tam mükellefler için yüzde 15 olan tevkifat oranında değişiklik yapılarak tam ve dar mükellefler arasında farklılık yaratılmıştır.(*)
Anayasanın 73. maddesindeki temel ayırım ve karşılaştırma ölçüsü mükellef türü değil "mali güç" ve "vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı" ilkeleridir. Vergi sistemimizde dar ve tam yükümlülük arasında elde edilen gelirin niteliği ve unsurları yönünden herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Vergi yükü farklılaştırması mükellefin tam ya da dar olmasına göre değil, ödeme güçlerinin durumuna göre yapılabilir. Vergilendirmede, verginin konusu, matrahı kadar oranı da vergi yükünü, vergilendirmenin adaletli, dengeli ve mali gücüne göre olması ilkesini doğrudan etkilemektedir.
Tam ve dar mükelleflerde vergi yükü dışında biçimsel ve usule ilişkin kimi farklılıklar olabilir. Ancak bu mükelleflerin, kendilerinden tahsil edilmesi gereken mali yükümlülüklerin kamu gücüne dayanılarak alınması ve mali güçlerine göre vergi ödemeleri bakımından aynı hukuksal durumda oldukları kuşkusuzdur. Aynı menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası araçlarından aynı miktarda gelir elde eden dar ve tam mükellef arasında yerleşmeye dayalı farklılık, bunlar arasında aynı gelir unsuru yönünden mali gücün farklı olduğunu göstermez. Ekonomik amaçlı değişikliklerin verginin temel yapısını bozmayacak şekilde yapılması, anayasal ilkelere de aykırı olmaması gerekir.
Anayasanın 73. maddesine göre herkes kamu giderlerinini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü tutulurken, gelir unsuru yönünden mali güçleri tam mükellefler ile aynı olan dar mükelleflerin vergi oranını sıfıra indirmek suretiyle bunlardan vergi alınmaması anayasayla örtüşmemektedir. Vergide eşitlik ilkesinin uygulama aracı olan mali güç sadece vergi konularak değil, mükellefler arasında ayrım yapılarak aynı gelir unsurundan vergi alınmayarak da bozulur. Verginin konulmasında olduğu gibi kaldırılmasında ya da dava konusu kuralda olduğu gibi fiilen alınmamasına yol açan düzenlemelerde de anayasanın vergilendirme ilkelerine uyulması gerekir.
Vergilemeyle ilgili anayasal denetimde, sınıflandırma ve karşılaştırma mali güce, diğer bir deyişle gelirdeki büyüklük ölçüsüne göre yapılmak zorundadır. Aynı gelir unsuru yönünden eşit olan tam ve dar mükelleflerden birincisinin yasayla yüzde 15 oranında vergi tevkifatına tabi tutulup ikincisinin yüzde sıfır oranında tevkifata tabi tutularak tersine ayrımcılık yapılması, makul ve adil olmayıp mali gücü aynı olanların aynı, mali gücü ayrı oranda vergilendirilmesini öngören "mali güç" ve "vergide eşitlik" ilkesine aykırılık oluşturur. (*)
Anılan nedenlerle Gelir Vergisi Yasası'nın geçici 67. maddesinin (I) numaralı fıkrasının birinci paragrafının sonuna eklenen "Dar mükellef gerçek kişi ve kurumlar için bu oran yüzde sıfır olarak uygulanır" şeklindeki cümle anayasanın 2., 10. ve 73. maddelerine aykırıdır. (Anayasa Mahkemesi'nin konuya ilişkin karar gerekçesi, 08.01.2010 gün ve 27456 sayılı Resmi Gazete)
* Bu oran bilahare yüzde 10 olarak uygulanmıştır.

(Kaynak: Referans Gazetesi | 20.02.2010)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM