BASINDAN YAZILAR
Veysi SEVİĞ, Bumin DOĞRUSÖZ - Kooperatif aidattan vergi geliri sağlasa da vergi muafiyeti sürer - MuhasebeTR

Veysi SEVİĞ, Bumin DOĞRUSÖZ - Kooperatif aidattan vergi geliri sağlasa da vergi muafiyeti sürer

Kooperatif aidatları bankalarda değerlendirilebilir ve aidat kontrolü bu mekanizma aracılığıyla yapılabilir. Bu değerlenmeden elde edilen kazanç kooperatif amaçları doğrultusunda kullanılacağından kooperatiflere sağlanan kurumlar vergisi muafiyeti devam eder.

 

KOOPERATİFLERİN MEVDUAT HESABI GELİRLERİNİN KURUMLAR VERGİSİ MUAFİYETİNE ETKİSİ

SORU: Meslek mensupları olarak kendi aramızda bir yapı kooperatifi kurduk. Amacımıza ulaşabilmek için öncelikle üyelerimizden belli bir aidat toplamaya başladık. Bu aidatların bir bölümü arsa alımı için, diğer bir bölümü de inşaatın finansmanı içindir.

Üyelerden toplanan aidatlar ve arsa bedelleri bir bankada açtırılan hesapta değerlendirilmektedir. Bu nedenle bankada lehimize oluşan faiz bizim açımızdan Kurumlar Vergisi'ne tabi midir? Banka hesabına faiz geliri elde etmemiz Kurumlar Vergisi muafiyetini engeller mi? (Y. Durmaz)

YANIT: Kooperatiflerin üyelerinden (ortaklarından) topladıkları paraları bankalarda değerlendirmesi ve ortakların aidatlarını ödeyebilmeleri için banka hesaplarını kullanması, hem ortakların taahhütlerini zamanında yerine getirip getirmediklerinin izlenmesi ve hem de yapılan işe güvenirlilik kazandırması açısından önem taşımaktadır.

Bu bağlamda da kooperatiflerin hesap açtırdıkları bankalar nezdinde açılmış bulunan hesaplarına en yüksek getiriyi sağlama arayışları ortaklarının müşterek menfaatlerine yönelik olmaktadır.

Kurumlar Vergisi Yasası’nın 4. maddesinin 1. fıkrasının (k) bendi ile tüketim ve taşımacılık kooperatifleri dışında kalan kooperatifler belirli koşullarla Kurumlar Vergisi'nden bağışık tutulmuştur. Bu koşullardan bir tanesi de ortak dışı işlem yapılması halinde ortaya çıkan hukuki durumdur.

Konuya ilişkin olarak Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ile yapılan açıklamalar çerçevesinde “İşyeri veya konut inşa etmek üzere kurulan bir yapı kooperatifinin ortaklarından topladığı paraları değerlendirerek nemalandırması halinde, söz konusu nemaların Gelir Vergisi Yasası’nın geçici 67. maddesine göre vergilendirilmiş olması ve ortaklara dağıtılmayarak kooperatif amaçları doğrultusunda harcanması şartıyla muafiyet şartları ihlal edilmemiş sayılacaktır.”

Bu durumda söz konusu düzenleme gereği olarak kooperatif hesaplarına yansımış bulunan bu tür gelirler nedeniyle kooperatiflere sağlanmış bulunan vergisel bağışıklığın kaldırılması söz konusu değildir. (V. Seviğ)

 

MADEN İŞLETMELERİNDE AMORTİSMAN

SORU: Bir ticari işletme olarak sahibi bulunduğumuz arazide bulunan krom madenini işlemek ve çıkartmak üzere ruhsat almış bulunuyoruz. Maden çıkartma için yapmış bulunduğumuz harcamalar bir yana söz konusu madenin aktifleştirilmesinde ve amortismana tabi tutulması konusunda yaşadığımız tereddütleri giderebilir miyiz? (T. Taşkınoğlu)

YANIT: Vergi Usul Yasası’nın 316. maddesi uyarınca “İşletme sebebiyle içindeki cevherin azalmasından dolayı maddi değerini kaybeden madenlerin ve taş ocaklarının imtiyaz ve maliyet bedelleri, ilgililerin, müracaatları üzerine bunların büyüklük ve mahiyetleri göz önünde tutulmak ve her maden veya taş ocağı için ayrı ayrı olmak üzere Maliye ve Sanayi Bakanlığı'nca belli edilecek nispetler üzerinden yok edilir.”

Bu bağlamda yasal düzenleme gereği olarak maden cevherini bulan kişi ya da firmaya imtiyaz ruhsatı verilmektedir. İmtiyaz ruhsatı sahibinin işletme için gerekli faaliyetlere ve harcamalara başlamadan önce yapılan giderlerin tümü imtiyaz bedeli sayılır. İmtiyaz sahibinden madenin ya da taş ocağının alınmasında ödenen bedel de bu iktisadi kıymetin maliyet bedelini oluşturur. Dolayısıyla bu maliyet ve imtiyaz bedelleri için ilgililerin başvurusu üzerine Sanayi ve Ticaret ile Maliye Bakanlığı tarafından ortaklaşa maden ve taş ocağının spesifik durumuna göre amortisman oranı belirlenmektedir.

Maden işletmelerinde bu şekilde amortismana tabi tutulacak olan iktisadi kıymetler imtiyaz bedelleridir. Maden ve taş ocaklarında yukarıda açıklandığı üzere maliyet ve imtiyaz bedelleri dışında; mevcut gayrimenkul, iktisadi kıymet, alet, edevat ve demirbaşların genel ilkelere göre amortismana tabi tutulması gerekmektedir. Çünkü bu konuda söz konusu madenin işlenmesi için edinilen makine ve benzeri araç ve gereç için iktisadi ömür esasına göre amortisman ayrımı yapılması mevcut yasal düzenleme gereğidir.

Maden veya kum, çakıl, kil gibi madenlerin çıkarılacağı arsa veya arazinin satın alınması halinde veya mevcut bir arazinin çimento, tuğla, kiremit ve benzeri maddelerin imali için kullanılması durumunda arsa veya arazi bedeli de maden amortismanına tabi tutulacak imtiyaz bedeli içersine dahil edilmektedir.

Arazi ve arsaların işletme süresi sonunda bir kısım madenlerde daha az, bir kısmında daha çok kıymet kaybına uğramaları söz konusu olmakla birlikte uzunca bir dönemi kapsayan işletme süresinde meydana gelmesi muhtemel değer kaybını takdir etmek uygulamada güçlük arz etmektedir. Bu nedenle arazi ve arsa maliyetlerinin, cevher ve araziye ait kısmı ya da işletme süresi sonunda kalacak değeri diye bir ayırım yapılmaksızın tümü üzerinden amortisman ayrımı yapılabilmektedir.

Bu bağlamda da Maliye Bakanlığı aynı görüşü vermektedir. (V. Seviğ)

 

İŞİ BIRAKMA BİLDİRİMİ

SORU: İki kişi olarak adi ortaklık halinde sürdürmekte olduğumuz faaliyetimizi, diğer ortağın bir başka ülkeye yerleşmesi nedeniyle kapatmak zorunda kaldık. Geçtiğimiz aya kadar vergi mükellefiyeti ile ilgili bildirimleri ben yapıyordum. Ancak işyerinin kira süresi de geçen ay sonu itibariyle doldu. Vergi dairesine yapmış bulunduğum başvuruda diğer ortağın da imzası aranıyor. Benim bu durumda ne yapmam gerekir? (D. Songül)

YANIT: Vergi Usul Yasası’nın 161. maddesi uyarınca “Vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona ermesi işi bırakmayı ifade eder.”

Bu durumda işi bırakma bildiriminin vergi dairesine yapılması zorunlu olup, bu bildirimin yapılmaması hali Vergi Usul Yasası’nın 352. maddesi uyarınca ikinci derece usulsüzlük fiili olarak kabul edilir.

Ancak, bu bildirimin yapılmaması ileri tarihlerde daha önemli sonuçlar verebilir. Örneğin sizin veya ortağınızın beyanname vermemesi nedeniyle re’sen takdir yoluyla sizler adına vergi tarh ve tahakkuk ettirilebilir.

Bu nedenle durumunuzu ayrıntılı bir dilekçe ile vergi dairesine bildirerek mükellefiyet kaydınızın kaldırılmasını talep edebilirsiniz. Bu bağlamda dilekçenizin ekine işyerinin sona eren kira sözleşmesinin bir örneğini ve varsa ortağınızın yurtdışına yerleşmesi ile ilgili belgeyi veya belgeleri eklemenizde yarar vardır.

Söz konusu dilekçede yoklama yoluyla artık bu işyerinin faaliyette olmadığı hususunun tespitini açık bir biçimde bildirmeniz gerekmektedir.

Diğer yandan yurtdışında bulunan ortağınız da durumu ayrıca dilekçe ile vergi dairesine bildirmek ve bu dilekçenin bir örneğini de size göndermek suretiyle işlemlerin hızlanmasına katkı sağlayabilir. (V. Seviğ)

 

YARGI KARARLARINDA

MENKUL SERMAYE İRADI-II

Danıştay 4. Dairesi E. 2005/749 K.2006/150 T. 14.2.2006

Davacının x bankasının y şubesinde bulunan hesabından, dövize, altın veya başka bir değere endeksli menkul kıymet ile döviz cinsinden devlet tahvili, Hazine bonusu faiz geliri elde ettiği halde beyan etmediği ileri sürülerek  2000 yılında elde ettiği menkul sermaye iradını beyan etmediğinden bahisle cezalı tarhiyat yapılmış ise de ilgili bankanın davalı idarenin göndermiş olduğu yazıya verdiği cevapta davacının elde ettiği menkul sermaye iradının Türk Lirası cinsinden olduğunun bildirilmiş olması, söz konusu gelirin GVK’nın 76/2. maddesi uyarınca indirime tabi olması, ayrıca 240 seri no’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği'nde açıklandığı üzere 2000 yılında indirim oranının birden büyük olması nedeniyle indirim oranı uygulamasından yararlanan menkul sermaye iratlarının tutarı ne olursa olsun beyan edilemeyecek olması sebepleriyle davacının elde ettiği gelirin beyanı gerekmediğinden, yapılan tarhiyatta yasal isabet yoktur.

Danıştay 4. Dairesi E.2004/627 K.2004/2636 T.29.12.2004

Davacının ortağı olduğu limited şirketin 2000 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucunda beyan dışı bırakıldığı tespit edilen kazanca isabet eden kârın, şirket tarafından ortaklara dağıtıldığı ve dağıtılan kâr payından davacının hissesine düşen payın da davacı yönünden elde edilmiş menkul sermaye iradı olduğu belirtilerek tarhiyat yapılmış ise de şirket adına yapılan inceleme sonucu beyan dışı bırakıldığı saptanan kazancın ortaklara dağıtılmış olduğu yönündeki tespitin varsayımdan öte herhangi somut belgeye dayanmaması, şirket ortağı olan davacının da bu kazançtan hissesine düşen kâr payını elde ettiğine dair bir bulguya rastlanılmaması ve dolayısıyla menkul sermaye iradının hak sahibi tarafından elde edilmiş olmasından söz edilemeyecek olması sebepleriyle yapılan tarhiyat yasal isabetten yoksundur.

Danıştay 3. Dairesi E.2001/762 K.2002/1786 T.1.5.2002

3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun 6. maddesine göre Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin serbest bölgelerdeki faaliyetlerinden elde ettikleri kazanç ve iratlar Gelir ve Kurumlar Vergisi'ne tabi olmamakla birlikte, kurumlar açısından serbest bölgedeki faaliyetlerden sağlanan kazanç ve iratların ortaklara kâr payı olarak dağıtılması halinde bu kâr payını elde eden ortaklar açısından serbest bölgede elde edilen bir kazanç ve irattan bahsedilemeyeceği ve Gelir Vergisi Kanunu'na göre beyanı gereken menkul sermaye iradının söz konusu olması sebebiyle davacı hakkında, serbest bölgede faaliyet gösteren limited şirketten elde ettiği kâr payının menkul sermaye iradı kabul edilmesi suretiyle yapılan tarhiyat hukuka uygundur.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2000/163 K.2000/285 T.13.10.2000

Gelir Vergisi Kanunu’nun 75. maddesinde menkul sermaye iradının vergilendirilmesinde elde etmenin esas olduğu açıklanmış ancak elde etmeyi tanımlayan bir kural yer almamıştır. Menkul sermaye iradının elde edilmiş sayılabilmesi, sadece hukuken tasarruf edilebilmesine, diğer bir anlatımla tahsil edilebilir hale gelmesine değil, iradı iktisaden tasarruf edebilme imkânının bulunmasına bağlıdır. Bu durumda, borç para verme karşılığında menkul sermaye iradı yönünden faiz gelirinin elde edilmiş sayılması borçlu bakımından faizin nakden veya hesaben ödenmiş olmasına, alacaklı içinse faizin, nakden, aynen mahsup veya takas gibi çeşitli şekillerde tahsil edilmiş olmasına bağlı olduğundan, davacı tarafından verilen borç para karşılığında 1992 yılında borçlunun gayrimenkulüne konulan ipoteğin 1994 yılında kaldırılması neticesinde faiz gelirinin menkul sermaye iradı olarak elde edildiği 1994 dönemi geliri sayılarak vergilendirilmesi gerekeceğinden, davacının 1992 yılında ipotek karşılığı verdiği borç paradan dolayı elde ettiği faiz gelirini beyan etmediğinden bahisle yapılan tarhiyatta yasal isabet yoktur.

 

ÖZELGELERDE

AMORTİSMANLAR

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 12.7.2006 tarih ve 5389 sayılı özelgesi:

“Amortisman süresi iktisadi kıymetin aktife girdiği yıldan başlayacağından, Özelleştirme İdaresi'nce yapılan ihale sonucu iktisap edilen iktisadi kıymetlerin amortismanının, bu kıymetlerin aktife kaydedildiği, diğer bir anlatımla iktisadi kıymetlerin iktisap edilerek defter kayıtlarına geçirildiği, değerleme gününde envantere dahil olduğu ve kullanılmaya hazır halde bulunduğu yılda ayrılması gerekmektedir.”

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 8.8.2006 tarih ve 6200 sayılı özelgesi:

VUK’nın 5024 sayılı kanun ile değişik 315. maddesine göre mükellefler amortismana tabi iktisadi kıymetlerini Maliye Bakanlığı’nca söz konusu iktisadi kıymetlerin faydalı ömürleri dikkate alınmak suretiyle tespit ve ilan edilecek oranlar üzerinden itfa ederler. Mükelleflerin, bakanlıkça belirlenmiş olan amortismanlar oranından daha düşük bir oranla amortismanı yapması mümkündür. Ancak, VUK’nın 320. maddesi gereğince, amortisman oranının ilk uygulanan hadden düşük uygulanmasından dolayı amortisman süresinin uzaması söz konusu olamaz.”

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 15.3.2007 tarih ve 2160 sayılı özelgesi:

Taraflarca imzalanan finansal kiralama sözleşmesinin, VUK’nın mükerrer 290/3. maddesinde tanımlanan finansal kiralama kapsamında olması halinde, kiracı tarafından finansal kiralama işlemine konu iktisadi kıymeti kullanma hakkı ve sözleşmeden doğan borcun, kiralama konusu iktisadi kıymetin rayiç bedeli veya sözleşmeye göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerinden düşük olanı ile değerlenmesi ve aktifleştirilen finansal kiralamaya konu iktisadi kıymeti kullanma hakkının, VUK’nın amortismana ilişkin hükümleri ve ilgili genel tebliğlerin kiralama konusu iktisadi kıymetler için belirlenmiş usul ve esaslar çerçevesinde (faydalı ömrün kira süresinden daha fazla olması durumunda, kira süresi içerisinde) amortismana tabi tutulması gerekmektedir.”

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 19.3.2007 tarih ve 2236 sayılı özelgesi:

“Kiracı olarak faaliyet gösterilen işyerinin, şirketçe satın alınması halinde, işyerinin şirket adına tapuya tescil edildiği tarih itibariyle şirket aktifine kaydedilerek 333 Seri No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin ‘Binalar’ ayrımının ilgili alt başlığında belirtilen süre ve oranlarda amortisman ayrılması mümkündür. Aksi şekilde, kooperatif yönetiminin çevre düzenlemelerinin devam etmesi ve diğer bölümlerin de tamamlanmaması sebebiyle belediye tarafından henüz tapusu alınamayan binanın sadece elektrik, çevre temizlik gibi vergilerinin ödeniyor olduğundan bahisle, aktife alınması ve amortismana tabi tutulması mümkün değildir.”

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 8.6.2007 tarih ve 4538 sayılı özelgesi:

Özelleştirme sonucu satın alınan otel binasının mütemmim cüzüleri, yer üstü düzenleri ve demirbaşları ile birlikte iktisadi kıymetlerinin amortisman süresi, söz konusu iktisadi kıymetin aktife alındığı 2005 yılında başlayacaktır. Amortismanın ilgili dönemde ayrılmaması halinde takip eden yıl ayrılması mümkün değildir. Bu sebeple, bir bütün olarak satın alınan otele ait iktisadi kıymetlerin bedellerinin her bir kıymet bazında bilinememesinden dolayı 2005 yılı sonrasında takdir komisyonu kararı ile kıymet tespiti yapılmadan önce 2005 yılında ayrılamayan amortismanın izleyen yıl ayrılması mümkün değildir.”

 

KOOPERATİFLERİN AİDATLARI BANKALARDA DEĞERLENDİRMESİ

* Kooperatifler ortaklardan topladıkları paraları bankalarda değerlendirebilir.

* Bu hesaplardan yüksek getiri sağlanması ortaklar müşteref menfaat sağlamalı.

* Kooperatifler belli koşullarda kurumlar vergisi muafiyetine sahip olur.

* Kooperatiflerin topladıkları paralar değerlendirilirse kazançtan vergi alınır.

* Bu değerlenen para kooperatif amaçları için harcandığında vergi muafiyeti geçerlidir.

 

 

SÖZÜN ÖZÜ

Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir.

LATİN ATASÖZÜ

 

(Kaynak: Referans Gazetesi | 29.08.2007)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM