BASINDAN YAZILAR
Vergi Konseyi Başkanı Mustafa UYSAL - Yerli-Yabancı Ayrımı - MuhasebeTR

Vergi Konseyi Başkanı Mustafa UYSAL - Yerli-Yabancı Ayrımı

Vergi sisteminin mükelleflere ve olaylara "tarafsız ve eşit" bir yaklaşıma sahip olması, temel ilkelerdendir. Aksi takdirde vergi, piyasalarin işleyişine müdahele ederek gerek makro ekonomiyi ve gerekse işletme ekonomilerini saptırıcı rol oynar. Elbette bunun arzu edildiği durumlar da mevcuttur; Sözgelimi, sosyal amaçlı "Esnaf Muaflığı " veya ekonomik amaclı "yatırım indirimi " tarafsızlığın istisnalarına örnek olarak gösterilebilir.

İyi bir vergi sisteminin diğer bir özelliği ise "ekonomi ile uyumlu" olmasıdır. Ekonominin hem makro hem de mikro (işletme) düzeyindeki kuralları ile uyumlu olmayan bir vergi sisteminin tutunma şansı yoktur veya zayıftır. Bu durumlarda verginin sadece görüntüsü vardır, ancak kendisi hemen hemen yoktur; devlete yeterli gelir sağlama potansiyeli de taşımaz.

Peki bu iki temel kuralın bir arada sağlanamayacağı durumlar olursa ne yapmalı, ne yönde karar verilmeli?

Konuyu biraz daha açmak gerekirse , mali piyasa araçlarının vergilenmesinde "yerli - yabancı ayırımı" yapılmaması; her iki mükellef grubunun da aynı oranda vergilendirilmesi, verginin "nötr" olması yani tarafsızlığı ilkesine uygundur. Ancak bu karar, ekonominin akışı ve gerçekleri ile uyumlu değilse, eşitlik ilkesini mi gözeteceğiz, yoksa bu ilkeyi ihmal edip önceliğimizi ekonomiyle uyumunun sağlanmasına mı vereceğiz? Şimdi bu sorunun cevabını, yaşanan gelişmeler içinde aramaya çalışalım.

Mali piyasa araçları, mevduatlar, katılma hesapları, hisse senetleri, devlet tahvilleri, Hazine bonoları, repo vb. gibi çok değişik türlerde karşımıza çıkmaktadır. Bazı türev işlemler de (forward, option, swap vb.) mali piyasa araçları arasında sayılabilir.

Eski sistemin karmaşık ve verimsiz yapısı

Söz konusu mali piyasa araçlarının vergilendirilmesi, vergi sisteminin en karmaşık konularının başında geliyordu. Bu gelirlerin "uniter" yapıda, açık ifadesiyle, diğer gelirlerle toplanarak artan oranlı tarife üzerinden vergilendirilmesi esası, uygulama zemini bulamamış; içinden çıkılamaz enflasyon düzeltmeleri, istisnalar ve geçici maddeler arasında sistem hem karmaşık hale gelmiş hem de bütünlüğünü yitirmişti.

O dönemlerde sermaye piyasaları ile ilgili bir konferansta, bir dinleyici panelistlere şöyle bir soru yöneltmişti : "Yurtdışından Türkiye'de mali piyasalara yatırım yapmak isteyen bir yatırım bankası bir sayfalık form göndererek bizden vergilendirme konusunda bilgi istemişti. Baktık bizim sistem forma sığmıyor, uzmanlarımız sayfalarca ek yaparak anlatmaya çalıştı. Tabii ki yatırımcıdan hiçbir geri dönüş olmadı. Bu sistem nasıl basitleştirilebilir? "

Bu hiç de haksız olmayan talep, vergi yapısının, üstelik vergi hasılatı sağlamadığı halde , yatırımların önünde nasıl bir engel oluşturduğunu göstermek adına ilginç bir örnekti.

Piyasalarla uyumlu yeni sistem

Mali piyasa araclarının vergilendirilmesi konusunda, sektör temsilcilerinin de katılımı ile Vergi Konseyi bünyesinde gerçekleştirilen uzun soluklu çalışmalar sonucunda geliştirilen öneri, büyük ölçüde kabul görmüş ve "reform" niteliğindeki değişiklikler, Gelir Vergisi Kanunu'na eklenen Geçici 67'inci madde ile 1.1.2006'dan geçerli olmak üzere yasalaşmıştı. (Teknik zorunluluklar nedeniyle geçici olarak düzenlenen bu maddenin, uzun dönemli öngörülebilirliği sağlamak adına, Gelir Vergisi Kanunu'nun yeniden yazılma sürecinde kalıcı hale getirilmesinin önemini, bu vesile ile vurgulamak isterim.)

Mali piyasa araçlarının vergilendirilmesinde yeni sistemin temel felsefesi : Yatırımcılara güven veren , sürdürülebilir öngörülebilir ve tüm piyasa araçlarında yatay eşitliği gözeten bir anlayış içerisinde, aracı kurumlara sorumluluk veren "kaynakta sabit oranda vergilendirme yapılması" esasına dayanan basit bir sistem kurmaktı.

Sermayenin serbest dolaşımı gerçeğini ve ülkelerin daha çok sermaye çekmeyi amaçlayan vergisel rekabetlerini de dikkate alan bu felsefenin, dünyada gelişen ve kabul gören trendler arasında yer aldığını ve uluslararası terminolojide "Nordick Kuralı" veya "Dual Sistem" olarak adlandırıldığını da bu vesile ile ifade edelim.

Sistemin çalışmayan yönü

Yeni sistem oluşturulurken yerli ve yabancı yatırımcı arasında bir fark gözetilmemiş; mali araçlara ve piyasalara karşı "nötr" tarafsız bir sistem getirilmişti. Bu yaklaşımın arkasında, yabancı yatırımcıların, Turkiye'de stopaj suretiyle ödeyecekleri vergiyi, mukimi oldukları, yani daimi oturma hakkına sahip oldukları kendi ülkelerinde mahsup edecekleri varsayılmıştı.

Ancak yaşanan gelişmeler beklendiği gibi olmadı. Özellikle bireysel olmaktan çok, fon yatırımcıları aracılığıyla yapılan yatırımlarda, mahsup sistemi çalışmadı. Ayrıca elde edilen gelirin fonlama maliyetini de yeni sistemin dikkate almaması vergi yükünü artırıyordu.

Daha önemlisi Türkiye ile bazı ülkeler arasında yapılan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarında, vergileme hakkının karşı ülkeye bırakılmış olması , yabancıların vergi stopajından kurtulmalarını sağlıyordu.

Tüm bunlara ek olarak, bankalar arası swap, future gibi bazı türev işlemler yoluyla da yabancıların özellikle Hazine bonolarının vergisinden kaçınabildikleri görüldü.

Bu gelişmelerin doğal sonucu olarak , yatırımcıların işlemleri bu ülkelere yöneldi. Böylece Türkiye'de yabancı yatırımcılarla çalışmak üzere kurulmuş şirketler de işlevlerini yitirir hale geldiler. Dolayisiyle menkul kiymet vergisi alınmadığı gibi, Türkiye'de kurulmuş yatırım bankalarının kurumlar vergisi ve gelir vergisi potansiyeli de yok olur hale geldi.

Turkiye'nin de anlaşmalarına temel aldığı OECD Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları Modelinde , menkul kıymetlerden elde edilen değer artış kazançlarına ilişkin genel kabul , bu kazançların doğduğu ülke yerine , elde edenin mukim olduğu (ikametgahının bulunduğu) ülkede vergilendirilmesidir. Bu genel kural, tasarrufların vergilendirilmesine yönelik AB direktiflerinde de hakimdir. Dolayısıyla, yabancı yatırımcıların vergilendirilmesinde mukimlik sorunu ile her durumda yüzleşmek zorundaydık. En azından Avrupa Birliği uyum sürecinde, tasarrufların vergilendirilmesiyle ilgili olarak, bu genel kural da karşımıza bir şekilde çıkacaktı.

Sonucta ekonomi ile uyumlu olma yönünde bir karar verildi ve 5527 Sayılı Kanunla, yabancı gerçek kişi ve yabancı kurumlar için tevkifat oranı (mevduat faizi, repo geliri ve katılma hesabı kâr payları hariç) "sıfır" hale getirildi. Mevduat faizi, repo gibi kazançlar dışında kalan işlemlerde baslangıçta % 15 olarak ilan edilen tevkifat oranı da % 10'a düüşürüldü.

Yatırım bankalarının Türkiye'ye olan ilgisi

Bu karar ile " İstanbul Finans Merkezi Projesi"nin de önü açılmış oldu. Son dönemlerde uluslararası yatırım bankalarının Turkiye'de şirket kurma eğilimlerinin arttığını görüyoruz. Bu artışın gerisinde, ekonomik istikrar yanında mali piyasa araclarının vergilendirilmesindeki bu radikal kararlar ve Kurumlar Vergisi oranının % 20'ye düşürülmesinin de yatattığını söylemek sanırım yanlış olmaz.

Yabancı kimliğindeki yerliler

Konunun bir diğer yönü de, yabancı kimliğine bürünen yerli yatırımcıların her dönemde olduğu gibi bu fırsatı da istismar edebilecekleri gerçeğidir. Ancak bunu önlemenin yolu, Gelir Idaresi'nin kendi mukimi olan mükelleflerini yakinen takip edebilmelerini gerekli kiliyor. Ülkeler arası karşğlğklğ bilgi transferi zaman içinde "bıyıklı yabancı" olarak tanımlanan bu yatırımcıları ortaya çıkarma fırsatını verecektir.

Son dönemlerde kulağa da hoş gelen "yerli -yabancı ayrımını kaldırma" önerileri, elbette tartışılacaktır. Esasen bu konuyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi'ne intikal ettirilmiş bir iptal isteminin sonuclarını da yakinen izlememiz gerekiyor.

Sonuc olarak, sermaye piyasasi araçlarından elde edilecek kazanç ve iradların vergilendirilmesindeki kritik tercih, "yerli-yabancı ayrımının olmadığı" eşitlikçi ve tarafsız, ancak yabancılardan yeterli vergi hasılatı sağlamayan bir sistem ile mali piyasaların derinleşip buüümesine izin verecek "ekonomi ile uyumlu" bir sistem arasındakı tercih olacaktır. İki secenek arasında siz karar verici olsaydınız hangisini tercih ederdiniz?

(Kaynak: Dünya Gazetesi | 16.07.2007)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (156 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM